Skip to content

Suresi Enbiya - Page: 6

Al-Anbya

(al-ʾAnbiyāʾ)

51

۞ وَلَقَدْ اٰتَيْنَآ اِبْرٰهِيْمَ رُشْدَهٗ مِنْ قَبْلُ وَكُنَّا بِهٖ عٰلِمِيْنَ ٥١

walaqad
وَلَقَدْ
ve andolsun
ātaynā
ءَاتَيْنَآ
biz vermiştik
ib'rāhīma
إِبْرَٰهِيمَ
İbrahim'e
rush'dahu
رُشْدَهُۥ
doğru yolu bulma yeteneğini
min qablu
مِن قَبْلُ
daha önceden
wakunnā
وَكُنَّا
ve biz idik
bihi
بِهِۦ
onu
ʿālimīna
عَٰلِمِينَ
biliyor
And olsun ki, daha önce İbrahim'e de akla uygun olanı göstermiştik. Biz onu biliyorduk. ([21] Enbiya: 51)
Tefsir
52

اِذْ قَالَ لِاَبِيْهِ وَقَوْمِهٖ مَا هٰذِهِ التَّمَاثِيْلُ الَّتِيْٓ اَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُوْنَ ٥٢

idh
إِذْ
hani
qāla
قَالَ
demişti ki
li-abīhi
لِأَبِيهِ
babasına
waqawmihi
وَقَوْمِهِۦ
ve kavmine
مَا
nedir?
hādhihi
هَٰذِهِ
şu
l-tamāthīlu
ٱلتَّمَاثِيلُ
heykeller
allatī antum
ٱلَّتِىٓ أَنتُمْ
sizin
lahā
لَهَا
kendisine
ʿākifūna
عَٰكِفُونَ
taptığınız
İbrahim, babasına ve milletine: "Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?" demişti. ([21] Enbiya: 52)
Tefsir
53

قَالُوْا وَجَدْنَآ اٰبَاۤءَنَا لَهَا عٰبِدِيْنَ ٥٣

qālū
قَالُوا۟
dediler ki
wajadnā
وَجَدْنَآ
bulduk
ābāanā
ءَابَآءَنَا
babalarımızı
lahā
لَهَا
onlara
ʿābidīna
عَٰبِدِينَ
tapıyorlar
"Babalarımızı onlara tapar bulduk" demişlerdi. ([21] Enbiya: 53)
Tefsir
54

قَالَ لَقَدْ كُنْتُمْ اَنْتُمْ وَاٰبَاۤؤُكُمْ فِيْ ضَلٰلٍ مُّبِيْنٍ ٥٤

qāla
قَالَ
dedi;
laqad
لَقَدْ
doğrusu
kuntum antum
كُنتُمْ أَنتُمْ
siz
waābāukum
وَءَابَآؤُكُمْ
ve babalarınız
فِى
içindesiniz
ḍalālin
ضَلَٰلٍ
bir sapıklık
mubīnin
مُّبِينٍ
açık
İbrahim: "And olsun ki sizler de babalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" deyince: ([21] Enbiya: 54)
Tefsir
55

قَالُوْٓا اَجِئْتَنَا بِالْحَقِّ اَمْ اَنْتَ مِنَ اللّٰعِبِيْنَ ٥٥

qālū
قَالُوٓا۟
dediler ki
aji'tanā
أَجِئْتَنَا
bize getirdin mi?
bil-ḥaqi
بِٱلْحَقِّ
gerçeği
am
أَمْ
yoksa
anta
أَنتَ
sen
mina l-lāʿibīna
مِنَ ٱللَّٰعِبِينَ
şaka mı yapıyorsun?
"Sen bize gerçeği mi getirdin yoksa şaka mı ediyorsun?" dediler. ([21] Enbiya: 55)
Tefsir
56

قَالَ بَلْ رَّبُّكُمْ رَبُّ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِ الَّذِيْ فَطَرَهُنَّۖ وَاَنَا۠ عَلٰى ذٰلِكُمْ مِّنَ الشّٰهِدِيْنَ ٥٦

qāla
قَالَ
dedi
bal
بَل
hayır
rabbukum
رَّبُّكُمْ
Rabbiniz
rabbu
رَبُّ
Rabbidir
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِ
ve yerin
alladhī
ٱلَّذِى
o ki
faṭarahunna
فَطَرَهُنَّ
onları yaratmıştır
wa-anā
وَأَنَا۠
ve ben de
ʿalā
عَلَىٰ
üzerine
dhālikum
ذَٰلِكُم
bunun
mina l-shāhidīna
مِّنَ ٱلشَّٰهِدِينَ
şahidlik edenlerdenim
O şöyle dedi: "Hayır; Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahidlik edenlerdenim." ([21] Enbiya: 56)
Tefsir
57

وَتَاللّٰهِ لَاَكِيْدَنَّ اَصْنَامَكُمْ بَعْدَ اَنْ تُوَلُّوْا مُدْبِرِيْنَ ٥٧

watal-lahi
وَتَٱللَّهِ
Allah'a and olsun ki
la-akīdanna
لَأَكِيدَنَّ
bir tuzak kuracağım
aṣnāmakum
أَصْنَٰمَكُم
putlarınıza
baʿda
بَعْدَ
sonra
an tuwallū
أَن تُوَلُّوا۟
siz gittikten
mud'birīna
مُدْبِرِينَ
arkanızı dönüp
"Allah'a yemin ederim ki, siz ayrıldıktan sonra, putlarınıza bir tuzak kuracağım!" ([21] Enbiya: 57)
Tefsir
58

فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا اِلَّا كَبِيْرًا لَّهُمْ لَعَلَّهُمْ اِلَيْهِ يَرْجِعُوْنَ ٥٨

fajaʿalahum
فَجَعَلَهُمْ
nihayet onları etti
judhādhan
جُذَٰذًا
parça parça
illā
إِلَّا
yalnız hariç
kabīran
كَبِيرًا
büyüğü
lahum
لَّهُمْ
onların
laʿallahum
لَعَلَّهُمْ
belki
ilayhi
إِلَيْهِ
ona
yarjiʿūna
يَرْجِعُونَ
müracaat ederler (diye)
Hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye, sağlam bıraktı. ([21] Enbiya: 58)
Tefsir
59

قَالُوْا مَنْ فَعَلَ هٰذَا بِاٰلِهَتِنَآ اِنَّهٗ لَمِنَ الظّٰلِمِيْنَ ٥٩

qālū
قَالُوا۟
dediler
man
مَن
kim?
faʿala
فَعَلَ
yaptı
hādhā
هَٰذَا
bunu
biālihatinā
بِـَٔالِهَتِنَآ
tanrılarımıza
innahu
إِنَّهُۥ
muhakkak o
lamina
لَمِنَ
biridir
l-ẓālimīna
ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimlerden
Milleti: "Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir" dediler. ([21] Enbiya: 59)
Tefsir
60

قَالُوْا سَمِعْنَا فَتًى يَّذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهٗٓ اِبْرٰهِيْمُ ۗ ٦٠

qālū
قَالُوا۟
dediler
samiʿ'nā
سَمِعْنَا
işittik
fatan
فَتًى
bir genç
yadhkuruhum
يَذْكُرُهُمْ
onları diline dolayan
yuqālu
يُقَالُ
deniliyormuş
lahu
لَهُۥٓ
kendisine
ib'rāhīmu
إِبْرَٰهِيمُ
İbrahim
Bazıları: "İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk" deyince, "O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu halkın gözü önüne getirin" dediler. ([21] Enbiya: 60)
Tefsir