Skip to content

Suresi Taha - Page: 10

Taha

(Ṭāʾ Hāʾ)

91

قَالُوْا لَنْ نَّبْرَحَ عَلَيْهِ عٰكِفِيْنَ حَتّٰى يَرْجِعَ اِلَيْنَا مُوْسٰى ٩١

qālū
قَالُوا۟
dediler
lan
لَن
asla
nabraḥa
نَّبْرَحَ
vazgeçmeyeceğiz
ʿalayhi
عَلَيْهِ
buna
ʿākifīna
عَٰكِفِينَ
tapmaktan
ḥattā
حَتَّىٰ
kadar
yarjiʿa
يَرْجِعَ
dönünceye
ilaynā
إِلَيْنَا
bize
mūsā
مُوسَىٰ
Musa
"Musa bize dönene kadar buna sarılmaktan vazgeçmeyeceğiz" demişlerdi. ([20] Taha: 91)
Tefsir
92

قَالَ يٰهٰرُوْنُ مَا مَنَعَكَ اِذْ رَاَيْتَهُمْ ضَلُّوْٓا ۙ ٩٢

qāla
قَالَ
dedi
yāhārūnu
يَٰهَٰرُونُ
Ey Harun
مَا
nedir?
manaʿaka
مَنَعَكَ
sana engel olan
idh
إِذْ
zaman
ra-aytahum
رَأَيْتَهُمْ
gördüğünde onların
ḍallū
ضَلُّوٓا۟
saptıklarını
Musa gelince: "Harun! Onların sapıttığını görünce seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan nedir? Benim emrime karşı mı geldin?" dedi. ([20] Taha: 92)
Tefsir
93

اَلَّا تَتَّبِعَنِۗ اَفَعَصَيْتَ اَمْرِيْ ٩٣

allā tattabiʿani
أَلَّا تَتَّبِعَنِۖ
neden bana uymadın?
afaʿaṣayta
أَفَعَصَيْتَ
karşı mı geldin?
amrī
أَمْرِى
buyruğuma
Musa gelince: "Harun! Onların sapıttığını görünce seni benim yolumdan gitmekten alıkoyan nedir? Benim emrime karşı mı geldin?" dedi. ([20] Taha: 93)
Tefsir
94

قَالَ يَبْنَؤُمَّ لَا تَأْخُذْ بِلِحْيَتِيْ وَلَا بِرَأْسِيْۚ اِنِّيْ خَشِيْتُ اَنْ تَقُوْلَ فَرَّقْتَ بَيْنَ بَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ وَلَمْ تَرْقُبْ قَوْلِيْ ٩٤

qāla
قَالَ
dedi
yabna-umma
يَبْنَؤُمَّ
(ey) anamın oğlu
lā takhudh
لَا تَأْخُذْ
tutma
biliḥ'yatī
بِلِحْيَتِى
sakalımı
walā
وَلَا
ve
birasī
بِرَأْسِىٓۖ
başımı
innī
إِنِّى
muhakkak ki ben
khashītu
خَشِيتُ
korktum
an
أَن
diye
taqūla
تَقُولَ
diyeceksin
farraqta
فَرَّقْتَ
ayrılık çıkardın
bayna
بَيْنَ
arasında
banī
بَنِىٓ
oğulları
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
walam
وَلَمْ
ve
tarqub
تَرْقُبْ
tutmadın
qawlī
قَوْلِى
sözümü
Harun: "Ey Annemoğlu! Saçımdan sakalımdan tutma; doğrusu İsrailoğulları arasına ayrılık koydun, sözüme bakmadın demenden korktum" dedi. ([20] Taha: 94)
Tefsir
95

قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يٰسَامِرِيُّ ٩٥

qāla
قَالَ
dedi ki
famā
فَمَا
nedir?
khaṭbuka
خَطْبُكَ
senin amacın
yāsāmiriyyu
يَٰسَٰمِرِىُّ
Ey Samiri
Musa: "Ey Samiri! Ya senin yaptığın nedir?" dedi. ([20] Taha: 95)
Tefsir
96

قَالَ بَصُرْتُ بِمَا لَمْ يَبْصُرُوْا بِهٖ فَقَبَضْتُ قَبْضَةً مِّنْ اَثَرِ الرَّسُوْلِ فَنَبَذْتُهَا وَكَذٰلِكَ سَوَّلَتْ لِيْ نَفْسِيْ ٩٦

qāla
قَالَ
dedi ki
baṣur'tu
بَصُرْتُ
ben gördüm
bimā
بِمَا
şeyleri
lam yabṣurū
لَمْ يَبْصُرُوا۟
onların görmedikleri
bihi
بِهِۦ
onda
faqabaḍtu
فَقَبَضْتُ
sonra aldım
qabḍatan
قَبْضَةً
bir avuç
min athari
مِّنْ أَثَرِ
eserinden
l-rasūli
ٱلرَّسُولِ
Elçinin
fanabadhtuhā
فَنَبَذْتُهَا
ve onu attım
wakadhālika
وَكَذَٰلِكَ
ve böyle (yapmayı)
sawwalat
سَوَّلَتْ
hoş gösterdi
لِى
bana
nafsī
نَفْسِى
nefsim
Samiri: "Onların görmedikleri bir şey gördüm ve o sana gelen elçinin bastığı yerden bir avuç avuçladım. Bunu ziynet eşyasının eritildiği potaya attım. Nefsim böyle yaptırdı" dedi. ([20] Taha: 96)
Tefsir
97

قَالَ فَاذْهَبْ فَاِنَّ لَكَ فِى الْحَيٰوةِ اَنْ تَقُوْلَ لَا مِسَاسَۖ وَاِنَّ لَكَ مَوْعِدًا لَّنْ تُخْلَفَهٗۚ وَانْظُرْ اِلٰٓى اِلٰهِكَ الَّذِيْ ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفًا ۗ لَنُحَرِّقَنَّهٗ ثُمَّ لَنَنْسِفَنَّهٗ فِى الْيَمِّ نَسْفًا ٩٧

qāla
قَالَ
(Musa) dedi
fa-idh'hab
فَٱذْهَبْ
git (defol)
fa-inna
فَإِنَّ
artık
laka
لَكَ
sen
fī l-ḥayati
فِى ٱلْحَيَوٰةِ
hayat boyunca
an taqūla
أَن تَقُولَ
diyeceksin
lā misāsa
لَا مِسَاسَۖ
bana dokunmayın!
wa-inna
وَإِنَّ
ve şüphesiz
laka
لَكَ
sana
mawʿidan
مَوْعِدًا
va'dedilenden (cezadan)
lan
لَّن
asla
tukh'lafahu
تُخْلَفَهُۥۖ
kurtulamayacaksın
wa-unẓur
وَٱنظُرْ
şimdi bak
ilā ilāhika
إِلَىٰٓ إِلَٰهِكَ
tanrına
alladhī ẓalta
ٱلَّذِى ظَلْتَ
durup ısrarla
ʿalayhi
عَلَيْهِ
ona
ʿākifan
عَاكِفًاۖ
taptığın
lanuḥarriqannahu
لَّنُحَرِّقَنَّهُۥ
biz onu yakacağız
thumma
ثُمَّ
sonra
lanansifannahu
لَنَنسِفَنَّهُۥ
onu savuracağız
fī l-yami
فِى ٱلْيَمِّ
denize
nasfan
نَسْفًا
ufalayıp
Musa: "Defol! Doğrusu artık hayatta, "Bana dokunmayın!" demenden başka yapacağın yoktur. Senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Durup üzerinde titrediğin tanrına bak, onu yakacağız, sonra denize dökeceğiz" dedi. ([20] Taha: 97)
Tefsir
98

اِنَّمَآ اِلٰهُكُمُ اللّٰهُ الَّذِيْ لَآ اِلٰهَ اِلَّا هُوَۗ وَسِعَ كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا ٩٨

innamā
إِنَّمَآ
ancak
ilāhukumu
إِلَٰهُكُمُ
tanrınız
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'tır
alladhī lā
ٱلَّذِى لَآ
olmayan
ilāha
إِلَٰهَ
tanrı
illā
إِلَّا
başka
huwa
هُوَۚ
O'ndan
wasiʿa
وَسِعَ
kuşatmıştır
kulla
كُلَّ
her
shayin
شَىْءٍ
şeyi
ʿil'man
عِلْمًا
O'nun bilgisi
Sizin Tanrınız, ancak, O'ndan başka tanrı olmayan Allah'tır. İlmi her şeyi içine almıştır. ([20] Taha: 98)
Tefsir
99

كَذٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْۢبَاۤءِ مَا قَدْ سَبَقَۚ وَقَدْ اٰتَيْنٰكَ مِنْ لَّدُنَّا ذِكْرًا ۚ ٩٩

kadhālika
كَذَٰلِكَ
böylece
naquṣṣu
نَقُصُّ
anlatıyoruz
ʿalayka
عَلَيْكَ
sana
min anbāi
مِنْ أَنۢبَآءِ
haberlerinden
mā qad sabaqa
مَا قَدْ سَبَقَۚ
geçmişlerin
waqad
وَقَدْ
gerçekten
ātaynāka
ءَاتَيْنَٰكَ
sana verdik
min ladunnā
مِن لَّدُنَّا
katımızdan
dhik'ran
ذِكْرًا
bir Zikir
Geçmiş olayları sana böyle anlatırız. Katımızdan sana da bir Kitap verdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki kıyamet günü bir günah yükü yüklenecektir. ([20] Taha: 99)
Tefsir
100

مَنْ اَعْرَضَ عَنْهُ فَاِنَّهٗ يَحْمِلُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وِزْرًا ١٠٠

man
مَّنْ
kim
aʿraḍa
أَعْرَضَ
yüz çevirirse
ʿanhu
عَنْهُ
ondan
fa-innahu
فَإِنَّهُۥ
şüphesiz o
yaḥmilu
يَحْمِلُ
yüklenecektir
yawma
يَوْمَ
günü
l-qiyāmati
ٱلْقِيَٰمَةِ
kıyamet
wiz'ran
وِزْرًا
(ağır) bir günah
Geçmiş olayları sana böyle anlatırız. Katımızdan sana da bir Kitap verdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki kıyamet günü bir günah yükü yüklenecektir. ([20] Taha: 100)
Tefsir