Skip to content

Suresi Tevbe - Page: 4

At-Tawbah

(at-Tawbah)

31

اِتَّخَذُوْٓا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَابًا مِّنْ دُوْنِ اللّٰهِ وَالْمَسِيْحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَآ اُمِرُوْٓا اِلَّا لِيَعْبُدُوْٓا اِلٰهًا وَّاحِدًاۚ لَآ اِلٰهَ اِلَّا هُوَۗ سُبْحٰنَهٗ عَمَّا يُشْرِكُوْنَ ٣١

ittakhadhū
ٱتَّخَذُوٓا۟
edindiler
aḥbārahum
أَحْبَارَهُمْ
hahamlarını
waruh'bānahum
وَرُهْبَٰنَهُمْ
ve rahiplerini
arbāban
أَرْبَابًا
rabler
min dūni
مِّن دُونِ
ayrı
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'tan
wal-masīḥa
وَٱلْمَسِيحَ
ve Mesih'i de
ib'na
ٱبْنَ
oğlu
maryama
مَرْيَمَ
Meryem
wamā umirū
وَمَآ أُمِرُوٓا۟
oysa emredilmemişti
illā
إِلَّا
dışında
liyaʿbudū
لِيَعْبُدُوٓا۟
ibadet etmeleri
ilāhan
إِلَٰهًا
bir ilaha
wāḥidan
وَٰحِدًاۖ
tek olan
لَّآ
yoktur
ilāha
إِلَٰهَ
tanrı
illā
إِلَّا
başka
huwa
هُوَۚ
O'ndan
sub'ḥānahu
سُبْحَٰنَهُۥ
O münezzehtir
ʿammā
عَمَّا
şeylerden
yush'rikūna
يُشْرِكُونَ
ortak koştukları
Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek Tanrı'dan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka tanrı yoktur. Allah, koştukları eşlerden münezzehtir. ([9] Tevbe: 31)
Tefsir
32

يُرِيْدُوْنَ اَنْ يُّطْفِـُٔوْا نُوْرَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّٰهُ اِلَّآ اَنْ يُّتِمَّ نُوْرَهٗ وَلَوْ كَرِهَ الْكٰفِرُوْنَ ٣٢

yurīdūna
يُرِيدُونَ
istiyorlar
an yuṭ'fiū
أَن يُطْفِـُٔوا۟
söndürmek
nūra
نُورَ
nurunu
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
bi-afwāhihim
بِأَفْوَٰهِهِمْ
ağızlariyle
wayabā
وَيَأْبَى
halbuki istemez
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
illā
إِلَّآ
başkasını
an yutimma
أَن يُتِمَّ
tamamlamaktan
nūrahu
نُورَهُۥ
nurunu
walaw
وَلَوْ
şayet
kariha
كَرِهَ
hoşlanmasa da
l-kāfirūna
ٱلْكَٰفِرُونَ
kafirler
Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Kafirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır. ([9] Tevbe: 32)
Tefsir
33

هُوَ الَّذِيْٓ اَرْسَلَ رَسُوْلَهٗ بِالْهُدٰى وَدِيْنِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهٗ عَلَى الدِّيْنِ كُلِّهٖۙ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُوْنَ ٣٣

huwa
هُوَ
O
alladhī
ٱلَّذِىٓ
ki
arsala
أَرْسَلَ
gönderdi
rasūlahu
رَسُولَهُۥ
Elçisini
bil-hudā
بِٱلْهُدَىٰ
hidayetle
wadīni
وَدِينِ
ve din ile
l-ḥaqi
ٱلْحَقِّ
hak
liyuẓ'hirahu
لِيُظْهِرَهُۥ
onu çıkarsın diye
ʿalā
عَلَى
üstüne
l-dīni
ٱلدِّينِ
din(ler)in
kullihi
كُلِّهِۦ
bütün
walaw
وَلَوْ
şeayet
kariha
كَرِهَ
hoşlanmasa da
l-mush'rikūna
ٱلْمُشْرِكُونَ
ortak koşanlar
Puta tapanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere, Peygamberini doğru yol ve hak dinle gönderen Allah'tır. ([9] Tevbe: 33)
Tefsir
34

۞ يٰٓاَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوْٓا اِنَّ كَثِيْرًا مِّنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُوْنَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّوْنَ عَنْ سَبِيْلِ اللّٰهِ ۗوَالَّذِيْنَ يَكْنِزُوْنَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُوْنَهَا فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ ۙفَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَلِيْمٍۙ ٣٤

yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوٓا۟
inananlar
inna
إِنَّ
şüphesiz
kathīran
كَثِيرًا
birçoğu
mina l-aḥbāri
مِّنَ ٱلْأَحْبَارِ
hahamlardan
wal-ruh'bāni
وَٱلرُّهْبَانِ
ve rahipler(den)
layakulūna
لَيَأْكُلُونَ
yerler
amwāla
أَمْوَٰلَ
mallarını
l-nāsi
ٱلنَّاسِ
insanların
bil-bāṭili
بِٱلْبَٰطِلِ
haksızlıkla
wayaṣuddūna
وَيَصُدُّونَ
ve çevirirler
ʿan sabīli
عَن سَبِيلِ
yolundan
l-lahi
ٱللَّهِۗ
Allah
wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
kimseler
yaknizūna
يَكْنِزُونَ
yığan
l-dhahaba
ٱلذَّهَبَ
altın
wal-fiḍata
وَٱلْفِضَّةَ
ve gümüşü
walā
وَلَا
ve
yunfiqūnahā
يُنفِقُونَهَا
onları harcamayanlar
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
fabashir'hum
فَبَشِّرْهُم
işte onlara müjdele
biʿadhābin
بِعَذَابٍ
bir azabı
alīmin
أَلِيمٍ
acıklı
Ey inananlar! Hahamlar ve rahiplerin çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler. Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarf etmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele. ([9] Tevbe: 34)
Tefsir
35

يَّوْمَ يُحْمٰى عَلَيْهَا فِيْ نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوٰى بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوْبُهُمْ وَظُهُوْرُهُمْۗ هٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِاَنْفُسِكُمْ فَذُوْقُوْا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُوْنَ ٣٥

yawma
يَوْمَ
O gün
yuḥ'mā
يُحْمَىٰ
kızdırılır
ʿalayhā
عَلَيْهَا
üzerleri
فِى
içinde
nāri
نَارِ
ateşi
jahannama
جَهَنَّمَ
cehennem
fatuk'wā
فَتُكْوَىٰ
dağlanır
bihā
بِهَا
bunlarla
jibāhuhum
جِبَاهُهُمْ
onların alınları
wajunūbuhum
وَجُنُوبُهُمْ
ve yanları
waẓuhūruhum
وَظُهُورُهُمْۖ
ve sırtları
hādhā
هَٰذَا
(işte) budur
مَا
şeyler
kanaztum
كَنَزْتُمْ
yığdıklarınız
li-anfusikum
لِأَنفُسِكُمْ
nefisleriniz için
fadhūqū
فَذُوقُوا۟
o halde tadın
مَا
şeyleri
kuntum
كُنتُمْ
olduğunuz
taknizūna
تَكْنِزُونَ
yığıyor(lar)
Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak, "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir; biriktirdiğinizi tadın" denecek. ([9] Tevbe: 35)
Tefsir
36

اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُوْرِ عِنْدَ اللّٰهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِيْ كِتٰبِ اللّٰهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَآ اَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ۗذٰلِكَ الدِّيْنُ الْقَيِّمُ ەۙ فَلَا تَظْلِمُوْا فِيْهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكِيْنَ كَاۤفَّةً كَمَا يُقَاتِلُوْنَكُمْ كَاۤفَّةً ۗوَاعْلَمُوْٓا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّقِيْنَ ٣٦

inna
إِنَّ
şüphesiz
ʿiddata
عِدَّةَ
sayısı
l-shuhūri
ٱلشُّهُورِ
ayların
ʿinda
عِندَ
katında
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
ith'nā
ٱثْنَا
(on) iki
ʿashara
عَشَرَ
on (iki)
shahran
شَهْرًا
aydır
fī kitābi
فِى كِتَٰبِ
kitabında
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
yawma
يَوْمَ
günden beri
khalaqa
خَلَقَ
yarattığı
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
gökleri
wal-arḍa
وَٱلْأَرْضَ
ve yeri
min'hā
مِنْهَآ
bunlardan
arbaʿatun
أَرْبَعَةٌ
dördü
ḥurumun
حُرُمٌۚ
haram(ay)lardır
dhālika
ذَٰلِكَ
işte budur
l-dīnu
ٱلدِّينُ
din
l-qayimu
ٱلْقَيِّمُۚ
doğru
falā taẓlimū
فَلَا تَظْلِمُوا۟
zulmetmeyin
fīhinna
فِيهِنَّ
(o aylar) içinde
anfusakum
أَنفُسَكُمْۚ
kendinize
waqātilū
وَقَٰتِلُوا۟
ve savaşın
l-mush'rikīna
ٱلْمُشْرِكِينَ
ortak koşanlarla
kāffatan
كَآفَّةً
topyekun
kamā
كَمَا
nasıl
yuqātilūnakum
يُقَٰتِلُونَكُمْ
sizinle savaşıyorlarsa
kāffatan
كَآفَّةًۚ
topyekun
wa-iʿ'lamū
وَٱعْلَمُوٓا۟
ve bilin ki
anna
أَنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
maʿa
مَعَ
beraberdir
l-mutaqīna
ٱلْمُتَّقِينَ
korunanlarla
Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah'a göre ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü hürmetli aydır. Bu dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık etmeyin, topyekun sizinle savaşan putperestlerle siz de topyekun savaşın, Allah'ın sakınanlarla beraber olduğunu bilin. ([9] Tevbe: 36)
Tefsir
37

اِنَّمَا النَّسِيْۤءُ زِيَادَةٌ فِى الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذِيْنَ كَفَرُوْا يُحِلُّوْنَهٗ عَامًا وَّيُحَرِّمُوْنَهٗ عَامًا لِّيُوَاطِـُٔوْا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ فَيُحِلُّوْا مَا حَرَّمَ اللّٰهُ ۗزُيِّنَ لَهُمْ سُوْۤءُ اَعْمَالِهِمْۗ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْكٰفِرِيْنَ ࣖ ٣٧

innamā
إِنَّمَا
şüphesiz
l-nasīu
ٱلنَّسِىٓءُ
ertelemek
ziyādatun
زِيَادَةٌ
daha ileri gitmektir
fī l-kuf'ri
فِى ٱلْكُفْرِۖ
küfürde
yuḍallu
يُضَلُّ
saptırılır
bihi
بِهِ
onunla
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden(ler)
yuḥillūnahu
يُحِلُّونَهُۥ
onu helal sayarlar
ʿāman
عَامًا
bir yıl
wayuḥarrimūnahu
وَيُحَرِّمُونَهُۥ
ve haram sayarlar
ʿāman
عَامًا
bir yıl
liyuwāṭiū
لِّيُوَاطِـُٔوا۟
denk gelsin diye
ʿiddata
عِدَّةَ
sayısı
mā ḥarrama
مَا حَرَّمَ
haram kıldığının
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
fayuḥillū
فَيُحِلُّوا۟
helal yapsınlar
mā ḥarrama
مَا حَرَّمَ
haram kıldığını
l-lahu
ٱللَّهُۚ
Allah'ın
zuyyina
زُيِّنَ
süslü gösterildi
lahum
لَهُمْ
kendilerine
sūu
سُوٓءُ
kötülüğü
aʿmālihim
أَعْمَٰلِهِمْۗ
yaptıkları işin
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allah
lā yahdī
لَا يَهْدِى
yol göstermez
l-qawma
ٱلْقَوْمَ
toplumuna
l-kāfirīna
ٱلْكَٰفِرِينَ
kafirler
Sapıtmak için hürmetli ayların yerlerini değiştirip geciktirmek, küfürde gerçekten ileri gitmekdir. İnkar edenler Allah'ın haram kıldığı ayların sayısına uydurmak için, onu bir yıl haram, bir yıl helal sayıyor, böylece Allah'ın haram kıldığını helalkılıyorlar. Kötü işleri kendilerine güzel göründü. Allah inkar eden toplumu doğru yola eriştirmez. ([9] Tevbe: 37)
Tefsir
38

يٰٓاَيُّهَا الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا مَا لَكُمْ اِذَا قِيْلَ لَكُمُ انْفِرُوْا فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ اثَّاقَلْتُمْ اِلَى الْاَرْضِۗ اَرَضِيْتُمْ بِالْحَيٰوةِ الدُّنْيَا مِنَ الْاٰخِرَةِۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا فِى الْاٰخِرَةِ اِلَّا قَلِيْلٌ ٣٨

yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
inanan(lar)
مَا
ne oldu ki?
lakum
لَكُمْ
size
idhā
إِذَا
zaman
qīla
قِيلَ
dendiği
lakumu
لَكُمُ
size
infirū
ٱنفِرُوا۟
savaşa çıkın
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
ithāqaltum
ٱثَّاقَلْتُمْ
çakılıp kaldınız
ilā l-arḍi
إِلَى ٱلْأَرْضِۚ
yere
araḍītum
أَرَضِيتُم
razı mı oldunuz?
bil-ḥayati
بِٱلْحَيَوٰةِ
hayatına
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَا
dünya
mina
مِنَ
karşılık
l-ākhirati
ٱلْءَاخِرَةِۚ
ahirete
famā
فَمَا
ama
matāʿu
مَتَٰعُ
geçimi
l-ḥayati
ٱلْحَيَوٰةِ
hayatının
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَا
dünya
فِى
göre
l-ākhirati
ٱلْءَاخِرَةِ
ahirete
illā
إِلَّا
pek
qalīlun
قَلِيلٌ
azdır
Ey inananlar! Size ne oldu ki, "Allah yolunda, savaşa çıkın" dendiği zaman yere çöküp kaldınız? Oysa dünya hayatının geçimi ahirete göre pek az bir şeydir. ([9] Tevbe: 38)
Tefsir
39

اِلَّا تَنْفِرُوْا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا اَلِيمًاۙ وَّيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوْهُ شَيْـًٔاۗ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيْرٌ ٣٩

illā
إِلَّا
eğer
tanfirū
تَنفِرُوا۟
topluca (savaşa) çıkmazsanız
yuʿadhib'kum
يُعَذِّبْكُمْ
size azabeder
ʿadhāban
عَذَابًا
bir azapla
alīman
أَلِيمًا
acıklı
wayastabdil
وَيَسْتَبْدِلْ
ve yerinize getirir
qawman
قَوْمًا
bir topluluk
ghayrakum
غَيْرَكُمْ
sizden başka
walā taḍurrūhu
وَلَا تَضُرُّوهُ
O'na zarar veremezsiniz
shayan
شَيْـًٔاۗ
hiçbir
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allah
ʿalā kulli
عَلَىٰ كُلِّ
her
shayin
شَىْءٍ
şeyi
qadīrun
قَدِيرٌ
yapabilendir
Çıkmazsanız Allah size can yakıcı azabla azabeder ve yerinize başka bir millet getirir. O'na bir şey de yapamazsınız. Allah her şeye kadirdir. ([9] Tevbe: 39)
Tefsir
40

اِلَّا تَنْصُرُوْهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذِيْنَ كَفَرُوْا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِى الْغَارِ اِذْ يَقُوْلُ لِصَاحِبِهٖ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَكِيْنَتَهٗ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهٗ بِجُنُوْدٍ لَّمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِيْنَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۗ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۗ وَاللّٰهُ عَزِيْزٌ حَكِيْمٌ ٤٠

illā
إِلَّا
eğer
tanṣurūhu
تَنصُرُوهُ
siz ona yardım etmezseniz
faqad
فَقَدْ
iyi bilin ki
naṣarahu
نَصَرَهُ
ona yardım etmişti
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
idh
إِذْ
hani
akhrajahu
أَخْرَجَهُ
(Mekke'den) çıkardıklarında
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden(ler)
thāniya
ثَانِىَ
ikincisiydi
ith'nayni
ٱثْنَيْنِ
iki kişiden
idh
إِذْ
iken
humā
هُمَا
ikisi
fī l-ghāri
فِى ٱلْغَارِ
mağarada
idh
إِذْ
hani
yaqūlu
يَقُولُ
diyordu
liṣāḥibihi
لِصَٰحِبِهِۦ
arkadaşına
lā taḥzan
لَا تَحْزَنْ
üzülme
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
maʿanā
مَعَنَاۖ
bizimle beraberdir
fa-anzala
فَأَنزَلَ
(İşte o zaman) indirdi
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
sakīnatahu
سَكِينَتَهُۥ
sekinesini
ʿalayhi
عَلَيْهِ
onun üzerine
wa-ayyadahu
وَأَيَّدَهُۥ
ve onu destekledi
bijunūdin
بِجُنُودٍ
askerlerle
lam tarawhā
لَّمْ تَرَوْهَا
sizin görmediğiniz
wajaʿala
وَجَعَلَ
ve kıldı
kalimata
كَلِمَةَ
sözünü
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselerin
kafarū
كَفَرُوا۟
inanmayan(ların)
l-suf'lā
ٱلسُّفْلَىٰۗ
alçak
wakalimatu
وَكَلِمَةُ
ve sözü ise
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
hiya
هِىَ
o
l-ʿul'yā
ٱلْعُلْيَاۗ
yüce olandır
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allah
ʿazīzun
عَزِيزٌ
daima üstündür
ḥakīmun
حَكِيمٌ
hüküm ve hikmet sahibidir
Ona (Muhammed'e) yardım etmezseniz, bilin ki, inkar edenler onu Mekke'den çıkardıklarında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah ona yardım etmişti. Arkadaşına (Ebu Bekir'e) "Üzülme, Allah bizimledir" diyordu; Allah da ona güven vermiş, görmediğiniz askerlerle onu desteklemiş, inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Ancak Allah'ın sözü yücedir. Allah güçlüdür, hakimdir. ([9] Tevbe: 40)
Tefsir