Skip to content

Suresi Tekvir - Page: 2

At-Takwir

(at-Takwīr)

11

وَاِذَا السَّمَاۤءُ كُشِطَتْۖ ١١

wa-idhā
وَإِذَا
ve zaman
l-samāu
ٱلسَّمَآءُ
gök
kushiṭat
كُشِطَتْ
sıyrılıp açıldığı
Gök yerinden oynatıldığı zaman; ([81] Tekvir: 11)
Tefsir
12

وَاِذَا الْجَحِيْمُ سُعِّرَتْۖ ١٢

wa-idhā
وَإِذَا
ve zaman
l-jaḥīmu
ٱلْجَحِيمُ
cehennem
suʿʿirat
سُعِّرَتْ
alevlendirildiği
Cehennem alevlendirildiği zaman; ([81] Tekvir: 12)
Tefsir
13

وَاِذَا الْجَنَّةُ اُزْلِفَتْۖ ١٣

wa-idhā
وَإِذَا
ve zaman
l-janatu
ٱلْجَنَّةُ
cennet
uz'lifat
أُزْلِفَتْ
yaklaştırıldığı
Cennet yaklaştırıldığı zaman; ([81] Tekvir: 13)
Tefsir
14

عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّآ اَحْضَرَتْۗ ١٤

ʿalimat
عَلِمَتْ
bilir
nafsun
نَفْسٌ
her can
مَّآ
ne
aḥḍarat
أَحْضَرَتْ
yapıp getirdiğini
İnsanoğlu önceden ne hazırladığını görecektir. ([81] Tekvir: 14)
Tefsir
15

فَلَآ اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِۙ ١٥

falā
فَلَآ
hayır
uq'simu
أُقْسِمُ
yemin ederim
bil-khunasi
بِٱلْخُنَّسِ
geri kalıp gizlenenlere
Gündüz sinip geceleri gözüken gezegenlere and olsun; ([81] Tekvir: 15)
Tefsir
16

الْجَوَارِ الْكُنَّسِۙ ١٦

al-jawāri
ٱلْجَوَارِ
akıp gidenlere
l-kunasi
ٱلْكُنَّسِ
dönüp saklananlara
Gündüz sinip geceleri gözüken gezegenlere and olsun; ([81] Tekvir: 16)
Tefsir
17

وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَۙ ١٧

wa-al-layli
وَٱلَّيْلِ
geceye
idhā
إِذَا
zaman
ʿasʿasa
عَسْعَسَ
sırtını döndüğü
Kararmaya başlayan geceye and olsun; ([81] Tekvir: 17)
Tefsir
18

وَالصُّبْحِ اِذَا تَنَفَّسَۙ ١٨

wal-ṣub'ḥi
وَٱلصُّبْحِ
ve sabaha
idhā
إِذَا
zaman
tanaffasa
تَنَفَّسَ
soluk almağa başladığı
Ağarmaya başlayan sabaha and olsun ki, ([81] Tekvir: 18)
Tefsir
19

اِنَّهٗ لَقَوْلُ رَسُوْلٍ كَرِيْمٍۙ ١٩

innahu
إِنَّهُۥ
şüphesiz o
laqawlu
لَقَوْلُ
sözüdür
rasūlin
رَسُولٍ
bir elçinin
karīmin
كَرِيمٍ
değerli
Bu Kuran, arşın sahibi katında değerli, güçlü, sözü dinlenen ve güvenilen şerefli bir elçinin getirdiği sözdür. ([81] Tekvir: 19)
Tefsir
20

ذِيْ قُوَّةٍ عِنْدَ ذِى الْعَرْشِ مَكِيْنٍۙ ٢٠

dhī
ذِى
sahibidir
quwwatin
قُوَّةٍ
güç
ʿinda
عِندَ
katında
dhī
ذِى
sahibi
l-ʿarshi
ٱلْعَرْشِ
Arşın
makīnin
مَكِينٍ
yücedir
Bu Kuran, arşın sahibi katında değerli, güçlü, sözü dinlenen ve güvenilen şerefli bir elçinin getirdiği sözdür. ([81] Tekvir: 20)
Tefsir