31
اِنَّ لِلْمُتَّقِيْنَ مَفَازًاۙ ٣١
- inna
- إِنَّ
- şüphesiz
- lil'muttaqīna
- لِلْمُتَّقِينَ
- muttakiler için vardır
- mafāzan
- مَفَازًا
- başarı ödülü
Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, bağlar, yaşıtlar ve dolu kadehler vardır. ([78] Nebe: 31)Tefsir
32
حَدَاۤىِٕقَ وَاَعْنَابًاۙ ٣٢
- ḥadāiqa
- حَدَآئِقَ
- bahçeler
- wa-aʿnāban
- وَأَعْنَٰبًا
- ve bağlar
Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, bağlar, yaşıtlar ve dolu kadehler vardır. ([78] Nebe: 32)Tefsir
33
وَّكَوَاعِبَ اَتْرَابًاۙ ٣٣
- wakawāʿiba
- وَكَوَاعِبَ
- ve göğüsleri tomurcuklanmış
- atrāban
- أَتْرَابًا
- yaşıt kızlar
Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, bağlar, yaşıtlar ve dolu kadehler vardır. ([78] Nebe: 33)Tefsir
34
وَّكَأْسًا دِهَاقًاۗ ٣٤
- wakasan
- وَكَأْسًا
- ve kadeh(ler)
- dihāqan
- دِهَاقًا
- dolu
Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, bağlar, yaşıtlar ve dolu kadehler vardır. ([78] Nebe: 34)Tefsir
35
لَا يَسْمَعُوْنَ فِيْهَا لَغْوًا وَّلَا كِذَّابًا ٣٥
- lā yasmaʿūna
- لَّا يَسْمَعُونَ
- işitmezler
- fīhā
- فِيهَا
- orada
- laghwan
- لَغْوًا
- boş söz
- walā
- وَلَا
- ve ne de
- kidhāban
- كِذَّٰبًا
- yalan
Orada boş ve yalan söz işitmezler. ([78] Nebe: 35)Tefsir
36
جَزَاۤءً مِّنْ رَّبِّكَ عَطَاۤءً حِسَابًاۙ ٣٦
- jazāan
- جَزَآءً
- bir karşılık
- min rabbika
- مِّن رَّبِّكَ
- Rabbinden
- ʿaṭāan
- عَطَآءً
- bir bağış olarak
- ḥisāban
- حِسَابًا
- yeterli
Bunlar Rabbinin katından, hesabları karşılığı verilenlerdir. ([78] Nebe: 36)Tefsir
37
رَّبِّ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمٰنِ لَا يَمْلِكُوْنَ مِنْهُ خِطَابًاۚ ٣٧
- rabbi
- رَّبِّ
- Rabbi
- l-samāwāti
- ٱلسَّمَٰوَٰتِ
- göklerin
- wal-arḍi
- وَٱلْأَرْضِ
- ve yerin
- wamā
- وَمَا
- ve bulunanların
- baynahumā
- بَيْنَهُمَا
- ikisi arasında
- l-raḥmāni
- ٱلرَّحْمَٰنِۖ
- çok merhametli
- lā yamlikūna
- لَا يَمْلِكُونَ
- güçleri yetmez
- min'hu
- مِنْهُ
- O'nun huzurunda
- khiṭāban
- خِطَابًا
- konuşmaya
O, göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. O, önünde kimsenin konuşmayacağı Rahman olan Allah'tır. ([78] Nebe: 37)Tefsir
38
يَوْمَ يَقُوْمُ الرُّوْحُ وَالْمَلٰۤىِٕكَةُ صَفًّاۙ لَّا يَتَكَلَّمُوْنَ اِلَّا مَنْ اَذِنَ لَهُ الرَّحْمٰنُ وَقَالَ صَوَابًا ٣٨
- yawma
- يَوْمَ
- o gün
- yaqūmu
- يَقُومُ
- dururlar
- l-rūḥu
- ٱلرُّوحُ
- Ruh
- wal-malāikatu
- وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ
- ve melekler
- ṣaffan
- صَفًّاۖ
- sıra sıra
- lā yatakallamūna
- لَّا يَتَكَلَّمُونَ
- konuşamaz
- illā
- إِلَّا
- dışındakiler
- man
- مَنْ
- kimseler
- adhina
- أَذِنَ
- izin verdiği
- lahu
- لَهُ
- kendisine
- l-raḥmānu
- ٱلرَّحْمَٰنُ
- Rahman'ın
- waqāla
- وَقَالَ
- ve o da söyler
- ṣawāban
- صَوَابًا
- doğruyu
Cebrail ve meleklerin dizi dizi durdukları gün, Rahman olan Allah'ın izni olmadan kimse konuşamayacaktır. Konuştuğu zaman da doğruyu söyleyecektir. ([78] Nebe: 38)Tefsir
39
ذٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّۚ فَمَنْ شَاۤءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّهٖ مَاٰبًا ٣٩
- dhālika
- ذَٰلِكَ
- işte bu
- l-yawmu
- ٱلْيَوْمُ
- günüdür
- l-ḥaqu
- ٱلْحَقُّۖ
- hak
- faman
- فَمَن
- artık kimse
- shāa
- شَآءَ
- dileyen
- ittakhadha
- ٱتَّخَذَ
- tutar
- ilā
- إِلَىٰ
- varan
- rabbihi
- رَبِّهِۦ
- Rabbine
- maāban
- مَـَٔابًا
- bir yol
İşte gerçek gün budur. Dileyen kimse, Rabbine götürecek bir yol benimser. ([78] Nebe: 39)Tefsir
40
اِنَّآ اَنْذَرْنٰكُمْ عَذَابًا قَرِيْبًا ەۙ يَّوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُوْلُ الْكٰفِرُ يٰلَيْتَنِيْ كُنْتُ تُرَابًا ࣖ ٤٠
- innā
- إِنَّآ
- elbette biz
- andharnākum
- أَنذَرْنَٰكُمْ
- siz uyardık
- ʿadhāban
- عَذَابًا
- bir azab ile
- qarīban
- قَرِيبًا
- yakın
- yawma
- يَوْمَ
- o gün
- yanẓuru
- يَنظُرُ
- bakar
- l-maru
- ٱلْمَرْءُ
- kişi
- mā
- مَا
- işlere
- qaddamat
- قَدَّمَتْ
- öne sürdüğü
- yadāhu
- يَدَاهُ
- ellerinin
- wayaqūlu
- وَيَقُولُ
- ve der
- l-kāfiru
- ٱلْكَافِرُ
- kafir
- yālaytanī
- يَٰلَيْتَنِى
- ey keşke
- kuntu
- كُنتُ
- ben olsaydım
- turāban
- تُرَٰبًۢا
- toprak
Sizi, yakın gelecekteki bir azabla uyardık; o gün kişi elleriyle sunduğuna bakar ve inkarcı da: "Keşke toprak olaydım" der. ([78] Nebe: 40)Tefsir