21
فَجَعَلْنٰهُ فِيْ قَرَارٍ مَّكِيْنٍ ٢١
- fajaʿalnāhu
- فَجَعَلْنَٰهُ
- onu koyduk
- fī qarārin
- فِى قَرَارٍ
- bir karar yerine
- makīnin
- مَّكِينٍ
- sağlam
Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi? ([77] Murselat: 21)Tefsir
22
اِلٰى قَدَرٍ مَّعْلُوْمٍۙ ٢٢
- ilā
- إِلَىٰ
- kadar
- qadarin
- قَدَرٍ
- bir süreye
- maʿlūmin
- مَّعْلُومٍ
- belirli
Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi? ([77] Murselat: 22)Tefsir
23
فَقَدَرْنَاۖ فَنِعْمَ الْقٰدِرُوْنَ ٢٣
- faqadarnā
- فَقَدَرْنَا
- ve biçimlendirdik
- faniʿ'ma
- فَنِعْمَ
- ne güzel
- l-qādirūna
- ٱلْقَٰدِرُونَ
- biçim vereniz biz
Buna gücümüz yeter; Biz ne güzel güç yetireniz! ([77] Murselat: 23)Tefsir
24
وَيْلٌ يَّوْمَىِٕذٍ لِّلْمُكَذِّبِيْنَ ٢٤
- waylun
- وَيْلٌ
- vay haline
- yawma-idhin
- يَوْمَئِذٍ
- o gün
- lil'mukadhibīna
- لِّلْمُكَذِّبِينَ
- yalanlayanların
O gün yalanlamış olanların vay haline! ([77] Murselat: 24)Tefsir
25
اَلَمْ نَجْعَلِ الْاَرْضَ كِفَاتًاۙ ٢٥
- alam najʿali
- أَلَمْ نَجْعَلِ
- yapmadık mı?
- l-arḍa
- ٱلْأَرْضَ
- arz'ı
- kifātan
- كِفَاتًا
- toplanma yeri
Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı? ([77] Murselat: 25)Tefsir
26
اَحْيَاۤءً وَّاَمْوَاتًاۙ ٢٦
- aḥyāan
- أَحْيَآءً
- diriler (için)
- wa-amwātan
- وَأَمْوَٰتًا
- ve ölüler (için)
Biz yeryüzünü, dirilerin ve ölülerin toplantı yeri yapmadık mı? ([77] Murselat: 26)Tefsir
27
وَّجَعَلْنَا فِيْهَا رَوَاسِيَ شٰمِخٰتٍ وَّاَسْقَيْنٰكُمْ مَّاۤءً فُرَاتًاۗ ٢٧
- wajaʿalnā
- وَجَعَلْنَا
- ve meydana getirmedik mi?
- fīhā
- فِيهَا
- orada
- rawāsiya
- رَوَٰسِىَ
- dağlar
- shāmikhātin
- شَٰمِخَٰتٍ
- yüksek yüksek
- wa-asqaynākum
- وَأَسْقَيْنَٰكُم
- ve size içirmedik mi?
- māan
- مَّآءً
- su(lar)
- furātan
- فُرَاتًا
- tatlı
Orada yüksek yüksek sabit dağlar var edip size tatlı sular içirmedik mi? ([77] Murselat: 27)Tefsir
28
وَيْلٌ يَّوْمَىِٕذٍ لِّلْمُكَذِّبِيْنَ ٢٨
- waylun
- وَيْلٌ
- vay haline
- yawma-idhin
- يَوْمَئِذٍ
- o gün
- lil'mukadhibīna
- لِّلْمُكَذِّبِينَ
- yalanlayanların
Yalanlamış olanların vay o gün haline! ([77] Murselat: 28)Tefsir
29
اِنْطَلِقُوْٓا اِلٰى مَا كُنْتُمْ بِهٖ تُكَذِّبُوْنَۚ ٢٩
- inṭaliqū
- ٱنطَلِقُوٓا۟
- haydi gidin
- ilā mā
- إِلَىٰ مَا
- şeye
- kuntum
- كُنتُم
- olduğunuz
- bihi
- بِهِۦ
- onu
- tukadhibūna
- تُكَذِّبُونَ
- yalanlamış
İnkarcılara o gün şöyle denir: "yalanlayıp durduğunuz şeye gidin;" ([77] Murselat: 29)Tefsir
30
اِنْطَلِقُوْٓا اِلٰى ظِلٍّ ذِيْ ثَلٰثِ شُعَبٍ ٣٠
- inṭaliqū
- ٱنطَلِقُوٓا۟
- gidin
- ilā ẓillin
- إِلَىٰ ظِلٍّ
- bir gölgeye
- dhī
- ذِى
- olan
- thalāthi
- ثَلَٰثِ
- üç
- shuʿabin
- شُعَبٍ
- dalı
"gölge yapmayan ve ateşten de korumayan cehennem dumanının üç kollu gölgesine gidin." ([77] Murselat: 30)Tefsir