Skip to content

Suresi Araf - Page: 9

Al-A'raf

(al-ʾAʿrāf)

81

اِنَّكُمْ لَتَأْتُوْنَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّنْ دُوْنِ النِّسَاۤءِۗ بَلْ اَنْتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُوْنَ ٨١

innakum
إِنَّكُمْ
muhakkak siz
latatūna
لَتَأْتُونَ
yaklaşıyorsunuz
l-rijāla
ٱلرِّجَالَ
erkeklere
shahwatan
شَهْوَةً
şehvetle
min dūni
مِّن دُونِ
bırakıp
l-nisāi
ٱلنِّسَآءِۚ
kadınları
bal
بَلْ
doğrusu
antum
أَنتُمْ
siz
qawmun
قَوْمٌ
bir kavimsiniz
mus'rifūna
مُّسْرِفُونَ
haddi aşan
Lut'u da gönderdik, milletine "Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere yaklaşıyorsunuz, doğrusu çok aşırı giden bir milletsiniz" dedi. ([7] Araf: 81)
Tefsir
82

وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهٖٓ اِلَّآ اَنْ قَالُوْٓا اَخْرِجُوْهُمْ مِّنْ قَرْيَتِكُمْۚ اِنَّهُمْ اُنَاسٌ يَّتَطَهَّرُوْنَ ٨٢

wamā kāna
وَمَا كَانَ
olmadı
jawāba
جَوَابَ
cevabı
qawmihi
قَوْمِهِۦٓ
kavminin
illā
إِلَّآ
başka
an qālū
أَن قَالُوٓا۟
demelerinden
akhrijūhum
أَخْرِجُوهُم
onları çıkarın
min qaryatikum
مِّن قَرْيَتِكُمْۖ
kentinizden
innahum
إِنَّهُمْ
çünkü onlar
unāsun
أُنَاسٌ
insanlarmış
yataṭahharūna
يَتَطَهَّرُونَ
fazla temizlenen
Milletinin cevabı sadece, "Onları kasabanızdan çıkarın, güya onlar temiz kalmaya uğraşan insanlarmış" demek oldu. ([7] Araf: 82)
Tefsir
83

فَاَنْجَيْنٰهُ وَاَهْلَهٗٓ اِلَّا امْرَاَتَهٗ كَانَتْ مِنَ الْغٰبِرِيْنَ ٨٣

fa-anjaynāhu
فَأَنجَيْنَٰهُ
biz de onu kurtardık
wa-ahlahu
وَأَهْلَهُۥٓ
ve ailesini
illā
إِلَّا
yalnız
im'ra-atahu
ٱمْرَأَتَهُۥ
karısı
kānat
كَانَتْ
oldu
mina l-ghābirīna
مِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ
geride kalanlardan
Bunun üzerine Lut'u ve taraftarlarını kurtardık; yalnız karısı, geride kalıp helake uğrayanlardan oldu. ([7] Araf: 83)
Tefsir
84

وَاَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَّطَرًاۗ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِيْنَ ࣖ ٨٤

wa-amṭarnā
وَأَمْطَرْنَا
ve yağdırdık
ʿalayhim
عَلَيْهِم
üzerlerine
maṭaran
مَّطَرًاۖ
bir yağmur
fa-unẓur
فَٱنظُرْ
bak
kayfa
كَيْفَ
nasıl
kāna
كَانَ
oldu
ʿāqibatu
عَٰقِبَةُ
sonu
l-muj'rimīna
ٱلْمُجْرِمِينَ
suçluların
Geriye kalanların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bak! ([7] Araf: 84)
Tefsir
85

وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْبًاۗ قَالَ يٰقَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِّنْ اِلٰهٍ غَيْرُهٗۗ قَدْ جَاۤءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِّنْ رَّبِّكُمْ فَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيْزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَاۤءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوْا فِى الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَاۗ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُّؤْمِنِيْنَۚ ٨٥

wa-ilā
وَإِلَىٰ
ve
madyana
مَدْيَنَ
Medyen'e
akhāhum
أَخَاهُمْ
kardeşleri
shuʿayban
شُعَيْبًاۗ
Şuayb'i (gönderdik)
qāla
قَالَ
dedi
yāqawmi
يَٰقَوْمِ
Ey kavmim
uʿ'budū
ٱعْبُدُوا۟
kulluk edin
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'a
مَا
yoktur
lakum
لَكُم
sizin
min
مِّنْ
hiç
ilāhin
إِلَٰهٍ
tanrınız
ghayruhu
غَيْرُهُۥۖ
O'ndan başka
qad
قَدْ
doğrusu
jāatkum
جَآءَتْكُم
size geldi
bayyinatun
بَيِّنَةٌ
açık bir delil
min rabbikum
مِّن رَّبِّكُمْۖ
Rabbinizden
fa-awfū
فَأَوْفُوا۟
tam yapın
l-kayla
ٱلْكَيْلَ
ölçüyü
wal-mīzāna
وَٱلْمِيزَانَ
ve tartıyı
walā
وَلَا
ve
tabkhasū
تَبْخَسُوا۟
eksiltmeyin
l-nāsa
ٱلنَّاسَ
insanların
ashyāahum
أَشْيَآءَهُمْ
eşyalarını
walā tuf'sidū
وَلَا تُفْسِدُوا۟
bozgunculuk yapmayın
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
baʿda
بَعْدَ
sonra
iṣ'lāḥihā
إِصْلَٰحِهَاۚ
düzeltildikten
dhālikum
ذَٰلِكُمْ
böylesi
khayrun
خَيْرٌ
daha iyidir
lakum
لَّكُمْ
sizin için
in
إِن
eğer
kuntum
كُنتُم
iseniz
mu'minīna
مُّؤْمِنِينَ
inananlar
Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik, onlara şöyle dedi: "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyasını eksik vermeyin, düzelttikten sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin; inanıyorsanız bilin ki, bunlar sizin için hayırlıdır." ([7] Araf: 85)
Tefsir
86

وَلَا تَقْعُدُوْا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوْعِدُوْنَ وَتَصُدُّوْنَ عَنْ سَبِيْلِ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِهٖ وَتَبْغُوْنَهَا عِوَجًاۚ وَاذْكُرُوْٓا اِذْ كُنْتُمْ قَلِيْلًا فَكَثَّرَكُمْۖ وَانْظُرُوْا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِيْنَ ٨٦

walā taqʿudū
وَلَا تَقْعُدُوا۟
ve oturmayın
bikulli
بِكُلِّ
her
ṣirāṭin
صِرَٰطٍ
yola
tūʿidūna
تُوعِدُونَ
tehdit ederek
wataṣuddūna
وَتَصُدُّونَ
ve engelleyerek
ʿan sabīli
عَن سَبِيلِ
yolundan
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
man
مَنْ
kimseleri
āmana
ءَامَنَ
inanan
bihi
بِهِۦ
onunla
watabghūnahā
وَتَبْغُونَهَا
ve onun arayarak
ʿiwajan
عِوَجًاۚ
eğriliğini
wa-udh'kurū
وَٱذْكُرُوٓا۟
ve düşünün
idh
إِذْ
ne zaman ki
kuntum
كُنتُمْ
siz idiniz
qalīlan
قَلِيلًا
az
fakatharakum
فَكَثَّرَكُمْۖ
O sizi çoğalttı
wa-unẓurū
وَٱنظُرُوا۟
ve bakın
kayfa
كَيْفَ
nasıl
kāna
كَانَ
oldu
ʿāqibatu
عَٰقِبَةُ
sonu
l-muf'sidīna
ٱلْمُفْسِدِينَ
bozguncuların
"Allah'a inananları yolundan alıkoyup ve o yolun eğriliğini dileyerek tehdit edip her yolda pusu kurup oturmayın. Azken, Allah'ın sizi çoğalttığını hatırlayın; bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bakın." ([7] Araf: 86)
Tefsir
87

وَاِنْ كَانَ طَاۤىِٕفَةٌ مِّنْكُمْ اٰمَنُوْا بِالَّذِيْٓ اُرْسِلْتُ بِهٖ وَطَاۤىِٕفَةٌ لَّمْ يُؤْمِنُوْا فَاصْبِرُوْا حَتّٰى يَحْكُمَ اللّٰهُ بَيْنَنَاۚ وَهُوَ خَيْرُ الْحٰكِمِيْنَ ۔ ٨٧

wa-in
وَإِن
ve eğer
kāna
كَانَ
ise
ṭāifatun
طَآئِفَةٌ
bir kısmı
minkum
مِّنكُمْ
içinizden
āmanū
ءَامَنُوا۟
inanmış
bi-alladhī
بِٱلَّذِىٓ
kişiye
ur'sil'tu
أُرْسِلْتُ
benimle gönderilen
bihi
بِهِۦ
ona
waṭāifatun
وَطَآئِفَةٌ
ve bir kısmı da
lam yu'minū
لَّمْ يُؤْمِنُوا۟
inanmamış ise
fa-iṣ'birū
فَٱصْبِرُوا۟
sabredin
ḥattā
حَتَّىٰ
kadar
yaḥkuma
يَحْكُمَ
hükmedinceye
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
baynanā
بَيْنَنَاۚ
aramızda
wahuwa
وَهُوَ
ve O
khayru
خَيْرُ
en iyisidir
l-ḥākimīna
ٱلْحَٰكِمِينَ
hükmedenlerin
"İçinizde mademki benimle gönderilene inanan bir topluluk ve inanmayan bir topluluk var, o halde Allah'ın aramızda hükmünü bildirmesine kadar sabredin. Allah hükmedenlerin en iyisidir." ([7] Araf: 87)
Tefsir
88

قَالَ الْمَلَاُ الَّذِيْنَ اسْتَكْبَرُوْا مِنْ قَوْمِهٖ لَنُخْرِجَنَّكَ يٰشُعَيْبُ وَالَّذِيْنَ اٰمَنُوْا مَعَكَ مِنْ قَرْيَتِنَآ اَوْ لَتَعُوْدُنَّ فِيْ مِلَّتِنَاۗ قَالَ اَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِيْنَ ٨٨

qāla
قَالَ
dediler ki
l-mala-u
ٱلْمَلَأُ
ileri gelenler
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
is'takbarū
ٱسْتَكْبَرُوا۟
büyüklük taslayan
min qawmihi
مِن قَوْمِهِۦ
kavminden
lanukh'rijannaka
لَنُخْرِجَنَّكَ
mutlaka seni çıkarırız
yāshuʿaybu
يَٰشُعَيْبُ
Ey Şu'ayb
wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve kimseleri
āmanū
ءَامَنُوا۟
inanan(ları)
maʿaka
مَعَكَ
seninle beraber
min qaryatinā
مِن قَرْيَتِنَآ
kentimizden
aw
أَوْ
ya da
lataʿūdunna
لَتَعُودُنَّ
dönersiniz
fī millatinā
فِى مِلَّتِنَاۚ
dinimize
qāla
قَالَ
dedi ki
awalaw
أَوَلَوْ
bile mi?
kunnā
كُنَّا
biz
kārihīna
كَٰرِهِينَ
istemezsek
Milletinin büyüklük taslayan ileri gelenleri, "Ey Şuayb! Ya dinimize dönersiniz ya da, and olsun ki seni ve inananları seninle beraber kentimizden çıkarırız" dediler. Şuayb, onlara: "İstemezsek de mi? Allah bizi dininizden kurtardıktan sonra ona dönecek olursak, doğrusu Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimizin dilemesi bir yana, dininize dönmek bize yakışmaz. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz yalnız Allah'a güvendik. Rabbimiz! Bizimle milletimiz arasında hak ile Sen hüküm ver, Sen hükmedenlerin en hayırlısısın" dedi. ([7] Araf: 88)
Tefsir
89

قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اِنْ عُدْنَا فِيْ مِلَّتِكُمْ بَعْدَ اِذْ نَجّٰىنَا اللّٰهُ مِنْهَاۗ وَمَا يَكُوْنُ لَنَآ اَنْ نَّعُوْدَ فِيْهَآ اِلَّآ اَنْ يَّشَاۤءَ اللّٰهُ رَبُّنَاۗ وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًاۗ عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَاۗ رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَاَنْتَ خَيْرُ الْفَاتِحِيْنَ ٨٩

qadi
قَدِ
muhakkak
if'taraynā
ٱفْتَرَيْنَا
atmış oluruz
ʿalā
عَلَى
üzerine
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
kadhiban
كَذِبًا
yalan
in
إِنْ
eğer
ʿud'nā
عُدْنَا
tekrar ona dönersek
fī millatikum
فِى مِلَّتِكُم
sizin dininize
baʿda
بَعْدَ
sonra
idh
إِذْ
ne zaman ki
najjānā
نَجَّىٰنَا
bizi kurtardı
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
min'hā
مِنْهَاۚ
ondan
wamā
وَمَا
değildir
yakūnu
يَكُونُ
mümkün
lanā
لَنَآ
bizim için
an naʿūda
أَن نَّعُودَ
dönmemiz
fīhā
فِيهَآ
ona
illā
إِلَّآ
dışında
an yashāa
أَن يَشَآءَ
dilemesi
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
rabbunā
رَبُّنَاۚ
Rabbimiz
wasiʿa
وَسِعَ
kuşatmıştır
rabbunā
رَبُّنَا
Rabbimiz
kulla
كُلَّ
her
shayin
شَىْءٍ
şeyi
ʿil'man
عِلْمًاۚ
bilgice
ʿalā l-lahi
عَلَى ٱللَّهِ
Allah'a
tawakkalnā
تَوَكَّلْنَاۚ
dayanmışız
rabbanā
رَبَّنَا
Rabbimiz
if'taḥ
ٱفْتَحْ
aç(ığa çıkar)
baynanā
بَيْنَنَا
aramızı
wabayna
وَبَيْنَ
ve arasını
qawminā
قَوْمِنَا
kavmimizin
bil-ḥaqi
بِٱلْحَقِّ
gerçekle
wa-anta
وَأَنتَ
muhakkak ki sen
khayru
خَيْرُ
en iyisisin
l-fātiḥīna
ٱلْفَٰتِحِينَ
aç(ığa çıkar)anlanın
Milletinin büyüklük taslayan ileri gelenleri, "Ey Şuayb! Ya dinimize dönersiniz ya da, and olsun ki seni ve inananları seninle beraber kentimizden çıkarırız" dediler. Şuayb, onlara: "İstemezsek de mi? Allah bizi dininizden kurtardıktan sonra ona dönecek olursak, doğrusu Allah'a karşı yalan uydurmuş oluruz. Rabbimizin dilemesi bir yana, dininize dönmek bize yakışmaz. Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Biz yalnız Allah'a güvendik. Rabbimiz! Bizimle milletimiz arasında hak ile Sen hüküm ver, Sen hükmedenlerin en hayırlısısın" dedi. ([7] Araf: 89)
Tefsir
90

وَقَالَ الْمَلَاُ الَّذِيْنَ كَفَرُوْا مِنْ قَوْمِهٖ لَىِٕنِ اتَّبَعْتُمْ شُعَيْبًا ِانَّكُمْ اِذًا لَّخٰسِرُوْنَ ٩٠

waqāla
وَقَالَ
ve dediler ki
l-mala-u
ٱلْمَلَأُ
ileri gelenler
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden
min qawmihi
مِن قَوْمِهِۦ
kavminden
la-ini
لَئِنِ
eğer
ittabaʿtum
ٱتَّبَعْتُمْ
uyarsanız
shuʿayban
شُعَيْبًا
Şu'ayb'e
innakum
إِنَّكُمْ
muhakkak siz
idhan lakhāsirūna
إِذًا لَّخَٰسِرُونَ
ziyana uğrarsınız
Milletinin inkar eden ileri gelenleri, "Şuayb'a uyarsanız, and olsun ki siz kaybedersiniz" dediler. ([7] Araf: 90)
Tefsir