Skip to content

Suresi Araf - Page: 6

Al-A'raf

(al-ʾAʿrāf)

51

الَّذِيْنَ اتَّخَذُوْا دِيْنَهُمْ لَهْوًا وَّلَعِبًا وَّغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ نَنْسٰىهُمْ كَمَا نَسُوْا لِقَاۤءَ يَوْمِهِمْ هٰذَاۙ وَمَا كَانُوْا بِاٰيٰتِنَا يَجْحَدُوْنَ ٥١

alladhīna
ٱلَّذِينَ
onlar ki
ittakhadhū
ٱتَّخَذُوا۟
yerine koydular
dīnahum
دِينَهُمْ
dinlerini
lahwan
لَهْوًا
bir eğlence
walaʿiban
وَلَعِبًا
ve oyun
wagharrathumu
وَغَرَّتْهُمُ
ve kendilerini aldattı
l-ḥayatu
ٱلْحَيَوٰةُ
hayatı
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَاۚ
dünya
fal-yawma
فَٱلْيَوْمَ
bugün
nansāhum
نَنسَىٰهُمْ
biz de onları unuturuz
kamā
كَمَا
gibi
nasū
نَسُوا۟
unuttukları
liqāa
لِقَآءَ
karşılaşacaklarını
yawmihim
يَوْمِهِمْ
günleriyle
hādhā
هَٰذَا
bu
wamā
وَمَا
ve
kānū
كَانُوا۟
ettikleri
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimizi
yajḥadūna
يَجْحَدُونَ
bile bile inkar
Cehennemlikler cennetliklere, "Bize biraz su veya Allah'ın size verdiği rızıktan gönderin" diye seslenirler, onlar da, "Doğrusu Allah dinlerini alay ve eğlenceye alan, dünya hayatına aldanan inkarcılara ikisini de haram etmiştir" derler. Bugünle karşılaşacaklarını unuttukları, ayetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi biz de onları unutuyoruz. ([7] Araf: 51)
Tefsir
52

وَلَقَدْ جِئْنٰهُمْ بِكِتٰبٍ فَصَّلْنٰهُ عَلٰى عِلْمٍ هُدًى وَّرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُّؤْمِنُوْنَ ٥٢

walaqad
وَلَقَدْ
gerçekten
ji'nāhum
جِئْنَٰهُم
onlara getirdik
bikitābin
بِكِتَٰبٍ
bir Kitap
faṣṣalnāhu
فَصَّلْنَٰهُ
açıkladığımız
ʿalā
عَلَىٰ
göre
ʿil'min
عِلْمٍ
bilgiye
hudan
هُدًى
yol gösterici
waraḥmatan
وَرَحْمَةً
ve rahmet olan
liqawmin
لِّقَوْمٍ
bir toplum için
yu'minūna
يُؤْمِنُونَ
inanan
And olsun ki Biz onlara bir Kitap getirdik, inanan bir millet için yol gösterici ve rahmet olarak onu bilgiyle uzun uzun açıkladık. ([7] Araf: 52)
Tefsir
53

هَلْ يَنْظُرُوْنَ اِلَّا تَأْوِيْلَهٗۗ يَوْمَ يَأْتِيْ تَأْوِيْلُهٗ يَقُوْلُ الَّذِيْنَ نَسُوْهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَاۤءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّۚ فَهَلْ لَّنَا مِنْ شُفَعَاۤءَ فَيَشْفَعُوْا لَنَآ اَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِيْ كُنَّا نَعْمَلُۗ قَدْ خَسِرُوْٓا اَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَّا كَانُوْا يَفْتَرُوْنَ ࣖ ٥٣

hal
هَلْ
mı?
yanẓurūna
يَنظُرُونَ
gözetiyorlar
illā
إِلَّا
ille
tawīlahu
تَأْوِيلَهُۥۚ
onun te'vilini
yawma
يَوْمَ
gün
yatī
يَأْتِى
geldiği
tawīluhu
تَأْوِيلُهُۥ
onun te'vili
yaqūlu
يَقُولُ
derler ki
alladhīna
ٱلَّذِينَ
olanlar
nasūhu
نَسُوهُ
onu unutmuş
min qablu
مِن قَبْلُ
önceden
qad
قَدْ
doğrusu
jāat
جَآءَتْ
getirmiş
rusulu
رُسُلُ
elçileri
rabbinā
رَبِّنَا
Rabbimizin
bil-ḥaqi
بِٱلْحَقِّ
gerçeği
fahal
فَهَل
var mı ki?
lanā
لَّنَا
bizim
min shufaʿāa
مِن شُفَعَآءَ
şefa'atçilerimiz
fayashfaʿū
فَيَشْفَعُوا۟
şefa'at etsinler
lanā
لَنَآ
bize
aw
أَوْ
yahut
nuraddu
نُرَدُّ
tekrar geri döndürülür müyüz ki
fanaʿmala
فَنَعْمَلَ
yapalım
ghayra
غَيْرَ
başkasını
alladhī
ٱلَّذِى
şeylerden
kunnā naʿmalu
كُنَّا نَعْمَلُۚ
yaptıklarımızdan
qad
قَدْ
muhakkak
khasirū
خَسِرُوٓا۟
onlar ziyana soktular
anfusahum
أَنفُسَهُمْ
kendilerini
waḍalla
وَضَلَّ
ve saptı
ʿanhum
عَنْهُم
kendilerinden
مَّا
şeyler
kānū
كَانُوا۟
oldukları
yaftarūna
يَفْتَرُونَ
uyduruyor
Kitap'ın haber verdiği sonuçtan başka bir şey mi bekliyorlar? Sonuç gelip çattığı gün, önceleri onu unutmuş olanlar, "Rabbimizin peygamberleri şüphesiz bize gerçeği getirmişti, şimdi bize şefaat etsin, yahut geriye çevrilsek de işlediklerimizin başka türlüsünü işlesek" derler. Doğrusu kendilerini mahvetmişlerdir, uydurdukları şeyler onları koyup kaçmışlardır. ([7] Araf: 53)
Tefsir
54

اِنَّ رَبَّكُمُ اللّٰهُ الَّذِيْ خَلَقَ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضَ فِيْ سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۗ يُغْشِى الَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهٗ حَثِيْثًاۙ وَّالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُوْمَ مُسَخَّرٰتٍۢ بِاَمْرِهٖٓ ۙاَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْاَمْرُۗ تَبٰرَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعٰلَمِيْنَ ٥٤

inna
إِنَّ
şüphesiz
rabbakumu
رَبَّكُمُ
Rabbiniz
l-lahu
ٱللَّهُ
o Allah'tır
alladhī
ٱلَّذِى
ki
khalaqa
خَلَقَ
yarattı
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
gökleri
wal-arḍa
وَٱلْأَرْضَ
ve yeri
فِى
içinde
sittati
سِتَّةِ
altı
ayyāmin
أَيَّامٍ
gün
thumma
ثُمَّ
sonra
is'tawā
ٱسْتَوَىٰ
istiva etti
ʿalā
عَلَى
üzerine
l-ʿarshi
ٱلْعَرْشِ
Arş
yugh'shī
يُغْشِى
bürüyüp örter
al-layla
ٱلَّيْلَ
geceyi
l-nahāra
ٱلنَّهَارَ
gündüz(ün üzerin)e
yaṭlubuhu
يَطْلُبُهُۥ
onu kovalayan
ḥathīthan
حَثِيثًا
durmadan
wal-shamsa
وَٱلشَّمْسَ
ve güneşi
wal-qamara
وَٱلْقَمَرَ
ve ayı
wal-nujūma
وَٱلنُّجُومَ
ve yıldızları
musakharātin
مُسَخَّرَٰتٍۭ
boyun eğmiş vaziyette
bi-amrihi
بِأَمْرِهِۦٓۗ
buyruğuna
alā
أَلَا
İyi bilin ki
lahu
لَهُ
O'nundur
l-khalqu
ٱلْخَلْقُ
yaratma
wal-amru
وَٱلْأَمْرُۗ
ve emir
tabāraka
تَبَارَكَ
ne uludur
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
rabbu
رَبُّ
Rabbi
l-ʿālamīna
ٱلْعَٰلَمِينَ
Âlemlerin
Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan ve sonra arşa hükmeden, gündüzü durmadan kovalayan gece ile bürüyen; güneşi, ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'tır. Bilin ki yaratma da emir de O'nun hakkıdır. Alemlerin Rabbiolan Allah Yüce'dir. ([7] Araf: 54)
Tefsir
55

اُدْعُوْا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَّخُفْيَةً ۗاِنَّهٗ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِيْنَۚ ٥٥

id'ʿū
ٱدْعُوا۟
du'a edin
rabbakum
رَبَّكُمْ
Rabbinize
taḍarruʿan
تَضَرُّعًا
yalvararak
wakhuf'yatan
وَخُفْيَةًۚ
ve gizlice
innahu
إِنَّهُۥ
çünkü O
lā yuḥibbu
لَا يُحِبُّ
sevmez
l-muʿ'tadīna
ٱلْمُعْتَدِينَ
haddi aşanları
Rabbinize gönülden ve gizlice yalvarın. Doğrusu O aşırı gidenleri sevmez. ([7] Araf: 55)
Tefsir
56

وَلَا تُفْسِدُوْا فِى الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَا وَادْعُوْهُ خَوْفًا وَّطَمَعًاۗ اِنَّ رَحْمَتَ اللّٰهِ قَرِيْبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِيْنَ ٥٦

walā tuf'sidū
وَلَا تُفْسِدُوا۟
bozgunculuk yapmayın
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
baʿda
بَعْدَ
sonra
iṣ'lāḥihā
إِصْلَٰحِهَا
düzeltildikten
wa-id'ʿūhu
وَٱدْعُوهُ
O'na du'a edin
khawfan
خَوْفًا
korkarak
waṭamaʿan
وَطَمَعًاۚ
ve umarak
inna
إِنَّ
muhakkak ki
raḥmata
رَحْمَتَ
rahmeti
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
qarībun
قَرِيبٌ
yakındır
mina l-muḥ'sinīna
مِّنَ ٱلْمُحْسِنِينَ
iyilik edenlere
Düzeltilmişken, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Allah'a korkarak ve umutla yalvarın. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyi davrananlara yakındır. ([7] Araf: 56)
Tefsir
57

وَهُوَ الَّذِيْ يُرْسِلُ الرِّيٰحَ بُشْرًاۢ بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهٖۗ حَتّٰٓى اِذَآ اَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالًا سُقْنٰهُ لِبَلَدٍ مَّيِّتٍ فَاَنْزَلْنَا بِهِ الْمَاۤءَ فَاَخْرَجْنَا بِهٖ مِنْ كُلِّ الثَّمَرٰتِۗ كَذٰلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتٰى لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُوْنَ ٥٧

wahuwa
وَهُوَ
O ki
alladhī yur'silu
ٱلَّذِى يُرْسِلُ
gönderir
l-riyāḥa
ٱلرِّيَٰحَ
rüzgarları
bush'ran
بُشْرًۢا
müjdeci
bayna yaday
بَيْنَ يَدَىْ
önünde
raḥmatihi
رَحْمَتِهِۦۖ
rahmetinin
ḥattā
حَتَّىٰٓ
nihayet
idhā
إِذَآ
zaman
aqallat
أَقَلَّتْ
onlar yüklenince
saḥāban
سَحَابًا
bulutları
thiqālan
ثِقَالًا
ağır ağır
suq'nāhu
سُقْنَٰهُ
onu yollarız
libaladin
لِبَلَدٍ
bir ülkeye
mayyitin
مَّيِّتٍ
ölü
fa-anzalnā
فَأَنزَلْنَا
indiririz
bihi
بِهِ
onunla
l-māa
ٱلْمَآءَ
su
fa-akhrajnā
فَأَخْرَجْنَا
ve çıkarırız
bihi
بِهِۦ
onunla
min kulli
مِن كُلِّ
türlü türlü
l-thamarāti
ٱلثَّمَرَٰتِۚ
meyvalar
kadhālika
كَذَٰلِكَ
işte böyle
nukh'riju
نُخْرِجُ
çıkaracağız
l-mawtā
ٱلْمَوْتَىٰ
ölüleri de
laʿallakum
لَعَلَّكُمْ
herhalde
tadhakkarūna
تَذَكَّرُونَ
ibret alırsınız
Rahmetinin önünde, müjdeci olarak rüzgarları gönderen Allah'tır. Rüzgarlar, yağmur yüklü bulutları taşıdığında, onu ölü bir memlekete gönderir, su indirir ve onunla her türlü ürünü yetiştiririz; ölüleri de bunun gibi diriltip, çıkarırız; belki bundan ibret alırsınız. ([7] Araf: 57)
Tefsir
58

وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهٗ بِاِذْنِ رَبِّهٖۚ وَالَّذِيْ خَبُثَ لَا يَخْرُجُ اِلَّا نَكِدًاۗ كَذٰلِكَ نُصَرِّفُ الْاٰيٰتِ لِقَوْمٍ يَّشْكُرُوْنَ ࣖ ٥٨

wal-baladu
وَٱلْبَلَدُ
ve ülkenin
l-ṭayibu
ٱلطَّيِّبُ
güzel olan
yakhruju
يَخْرُجُ
çıkar
nabātuhu
نَبَاتُهُۥ
bitkisi
bi-idh'ni
بِإِذْنِ
izniyle
rabbihi
رَبِّهِۦۖ
Rabbinin
wa-alladhī
وَٱلَّذِى
olandan ise
khabutha
خَبُثَ
kötü
lā yakhruju
لَا يَخْرُجُ
çıkmaz
illā
إِلَّا
başka bir şey
nakidan
نَكِدًاۚ
yararsız bitkiden
kadhālika
كَذَٰلِكَ
işte biz böyle
nuṣarrifu
نُصَرِّفُ
döndürüp açıklarız
l-āyāti
ٱلْءَايَٰتِ
ayetleri
liqawmin
لِقَوْمٍ
bir toplum için
yashkurūna
يَشْكُرُونَ
şükreden
İyi toprak Rabbinin izniyle bitki verir, çorak toprak kavruk bitki çıkarır. Şükredecek millet için böylece ayetleri yerli yerince açıklarız. ([7] Araf: 58)
Tefsir
59

لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوْحًا اِلٰى قَوْمِهٖ فَقَالَ يٰقَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِّنْ اِلٰهٍ غَيْرُهٗۗ اِنِّيْٓ اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيْمٍ ٥٩

laqad
لَقَدْ
andolsun
arsalnā
أَرْسَلْنَا
gönderdik
nūḥan
نُوحًا
Nuh'u
ilā qawmihi
إِلَىٰ قَوْمِهِۦ
kavmine
faqāla
فَقَالَ
dedi ki
yāqawmi
يَٰقَوْمِ
Ey kavmim
uʿ'budū
ٱعْبُدُوا۟
kulluk edin
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'a
مَا
yoktur
lakum
لَكُم
sizin
min
مِّنْ
hiçbir
ilāhin
إِلَٰهٍ
tanrınız
ghayruhu
غَيْرُهُۥٓ
O'ndan başka
innī
إِنِّىٓ
doğrusu ben
akhāfu
أَخَافُ
korkuyorum
ʿalaykum
عَلَيْكُمْ
size
ʿadhāba
عَذَابَ
azabın(ın inmesin)den
yawmin
يَوْمٍ
bir günün
ʿaẓīmin
عَظِيمٍ
büyük
And olsun ki Nuh'u milletine gönderdik. "Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur; doğrusu sizin için büyük günün azabından korkuyorum" dedi. ([7] Araf: 59)
Tefsir
60

قَالَ الْمَلَاُ مِنْ قَوْمِهٖٓ اِنَّا لَنَرٰىكَ فِيْ ضَلٰلٍ مُّبِيْنٍ ٦٠

qāla
قَالَ
dedi(ler) ki
l-mala-u
ٱلْمَلَأُ
ileri gelenler
min qawmihi
مِن قَوْمِهِۦٓ
kavminden
innā
إِنَّا
elbette biz
lanarāka
لَنَرَىٰكَ
seni görüyoruz
فِى
içinde
ḍalālin
ضَلَٰلٍ
bir sapıklık
mubīnin
مُّبِينٍ
açık
Milletinin ileri gelenleri: "Biz senin apaçık sapıklıkta olduğunu görüyoruz" dediler. ([7] Araf: 60)
Tefsir