Skip to content

Suresi Araf - Page: 16

Al-A'raf

(al-ʾAʿrāf)

151

قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِيْ وَلِاَخِيْ وَاَدْخِلْنَا فِيْ رَحْمَتِكَ ۖوَاَنْتَ اَرْحَمُ الرّٰحِمِيْنَ ࣖ ١٥١

qāla
قَالَ
(Musa) dedi
rabbi
رَبِّ
Rabbim
igh'fir
ٱغْفِرْ
bağışla
لِى
beni
wali-akhī
وَلِأَخِى
ve kardeşimi
wa-adkhil'nā
وَأَدْخِلْنَا
ve bizi sok
فِى
içine
raḥmatika
رَحْمَتِكَۖ
rahmetinin
wa-anta
وَأَنتَ
ve sensin
arḥamu
أَرْحَمُ
en merhametlisi
l-rāḥimīna
ٱلرَّٰحِمِينَ
merhametlilerin
Musa "Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla, bize acı, Sen merhametlilerin merhametlisisin" dedi. ([7] Araf: 151)
Tefsir
152

اِنَّ الَّذِيْنَ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ سَيَنَالُهُمْ غَضَبٌ مِّنْ رَّبِّهِمْ وَذِلَّةٌ فِى الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۗ وَكَذٰلِكَ نَجْزِى الْمُفْتَرِيْنَ ١٥٢

inna
إِنَّ
muhakkak
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselere
ittakhadhū
ٱتَّخَذُوا۟
(tanrı diye) benimseyenlere
l-ʿij'la
ٱلْعِجْلَ
buzağıyı
sayanāluhum
سَيَنَالُهُمْ
erişecektir
ghaḍabun
غَضَبٌ
bir öfke
min rabbihim
مِّن رَّبِّهِمْ
Rablerinden
wadhillatun
وَذِلَّةٌ
ve bir alçaklık
fī l-ḥayati
فِى ٱلْحَيَوٰةِ
hayatında
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَاۚ
dünya
wakadhālika
وَكَذَٰلِكَ
işte biz böyle
najzī
نَجْزِى
cezalandırırız
l-muf'tarīna
ٱلْمُفْتَرِينَ
iftiracıları
Buzağıyı tanrı olarak benimseyenler Rablerinin öfkesine ve dünya hayatında alçaklığa uğrayacaklardır; iftira edenleri böylece cezalandırırız. ([7] Araf: 152)
Tefsir
153

وَالَّذِيْنَ عَمِلُوا السَّيِّاٰتِ ثُمَّ تَابُوْا مِنْۢ بَعْدِهَا وَاٰمَنُوْٓا اِنَّ رَبَّكَ مِنْۢ بَعْدِهَا لَغَفُوْرٌ رَّحِيْمٌ ١٥٣

wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
onlar ki
ʿamilū
عَمِلُوا۟
yaptıktan
l-sayiāti
ٱلسَّيِّـَٔاتِ
kötülükler
thumma
ثُمَّ
sonra
tābū
تَابُوا۟
tevbe ettiler
min baʿdihā
مِنۢ بَعْدِهَا
ardından
waāmanū
وَءَامَنُوٓا۟
ve iman ettiler
inna
إِنَّ
muhakkak ki
rabbaka
رَبَّكَ
Rabbin
min baʿdihā
مِنۢ بَعْدِهَا
ondan sonra
laghafūrun
لَغَفُورٌ
elbette bağışlayandır
raḥīmun
رَّحِيمٌ
esirgeyendir
Kötülük işleyip ardından tevbe edenler ve inananlar bilsinler ki Rabbin, bu hareketlerinin ardından onları şüphesiz bağışlar ve merhamet eder. ([7] Araf: 153)
Tefsir
154

وَلَمَّا سَكَتَ عَنْ مُّوْسَى الْغَضَبُ اَخَذَ الْاَلْوَاحَۖ وَفِيْ نُسْخَتِهَا هُدًى وَّرَحْمَةٌ لِّلَّذِيْنَ هُمْ لِرَبِّهِمْ يَرْهَبُوْنَ ١٥٤

walammā
وَلَمَّا
ve ne zaman ki
sakata
سَكَتَ
dinince
ʿan mūsā
عَن مُّوسَى
Musa'nın
l-ghaḍabu
ٱلْغَضَبُ
öfkesi
akhadha
أَخَذَ
aldı
l-alwāḥa
ٱلْأَلْوَاحَۖ
levhaları
wafī
وَفِى
ve vardı
nus'khatihā
نُسْخَتِهَا
onlardaki yazıda
hudan
هُدًى
yol gösterme
waraḥmatun
وَرَحْمَةٌ
ve rahmet
lilladhīna
لِّلَّذِينَ
için
hum
هُمْ
onlar
lirabbihim
لِرَبِّهِمْ
Rablerinden
yarhabūna
يَرْهَبُونَ
korkanlar
Musa, öfkesi yatışınca, bir nüshasında Rablerinden korkanlar için doğru yol ve rahmet yazılı olan levhaları aldı. ([7] Araf: 154)
Tefsir
155

وَاخْتَارَ مُوْسٰى قَوْمَهٗ سَبْعِيْنَ رَجُلًا لِّمِيْقَاتِنَا ۚفَلَمَّآ اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ اَهْلَكْتَهُمْ مِّنْ قَبْلُ وَاِيَّايَۗ اَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاۤءُ مِنَّاۚ اِنْ هِيَ اِلَّا فِتْنَتُكَۗ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَاۤءُ وَتَهْدِيْ مَنْ تَشَاۤءُۗ اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِرِيْنَ ١٥٥

wa-ikh'tāra
وَٱخْتَارَ
ve seçti
mūsā
مُوسَىٰ
Musa
qawmahu
قَوْمَهُۥ
kavminden
sabʿīna
سَبْعِينَ
yetmiş
rajulan
رَجُلًا
adam
limīqātinā
لِّمِيقَٰتِنَاۖ
bizimle buluşma vakti için
falammā
فَلَمَّآ
ne zaman ki
akhadhathumu
أَخَذَتْهُمُ
onları yakalayınca
l-rajfatu
ٱلرَّجْفَةُ
sarsıntı
qāla
قَالَ
(Musa) dedi ki
rabbi
رَبِّ
Rabbim
law
لَوْ
şayet
shi'ta
شِئْتَ
dileseydin
ahlaktahum
أَهْلَكْتَهُم
bunları da helak ederdin
min qablu
مِّن قَبْلُ
daha önce
wa-iyyāya
وَإِيَّٰىَۖ
ve beni de
atuh'likunā
أَتُهْلِكُنَا
bizi helak mı edeceksin?
bimā
بِمَا
ötürü
faʿala
فَعَلَ
yaptıklarından
l-sufahāu
ٱلسُّفَهَآءُ
bazı beyinsizlerin
minnā
مِنَّآۖ
içimizden
in hiya
إِنْ هِىَ
bu (iş)
illā
إِلَّا
başka bir şey değildir
fit'natuka
فِتْنَتُكَ
senin imtihanından
tuḍillu
تُضِلُّ
şaşırtırsın
bihā
بِهَا
onunla
man tashāu
مَن تَشَآءُ
dilediğini
watahdī
وَتَهْدِى
ve yol gösterirsin
man tashāu
مَن تَشَآءُۖ
dilediğine
anta
أَنتَ
sen
waliyyunā
وَلِيُّنَا
bizim velimizsin
fa-igh'fir
فَٱغْفِرْ
bağışla
lanā
لَنَا
bizi
wa-ir'ḥamnā
وَٱرْحَمْنَاۖ
ve bize acı
wa-anta
وَأَنتَ
ve sen
khayru
خَيْرُ
en iyisisin
l-ghāfirīna
ٱلْغَٰفِرِينَ
bağışlayanların
Musa, tayin ettiğimiz müddette milletinden yetmiş kişi seçti; onları sarsıntı tutunca dedi ki: "Rabbim! Dileseydin daha önce beni ve onları yok ederdin, aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi yok eder misin? Bu, Senin imtihanından başka birşey değildir, bununla dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin." ([7] Araf: 155)
Tefsir
156

۞ وَاكْتُبْ لَنَا فِيْ هٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَّفِى الْاٰخِرَةِ اِنَّا هُدْنَآ اِلَيْكَۗ قَالَ عَذَابِيْٓ اُصِيْبُ بِهٖ مَنْ اَشَاۤءُۚ وَرَحْمَتِيْ وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍۗ فَسَاَكْتُبُهَا لِلَّذِيْنَ يَتَّقُوْنَ وَيُؤْتُوْنَ الزَّكٰوةَ وَالَّذِيْنَ هُمْ بِاٰيٰتِنَا يُؤْمِنُوْنَۚ ١٥٦

wa-uk'tub
وَٱكْتُبْ
ve yaz
lanā
لَنَا
bize
fī hādhihi
فِى هَٰذِهِ
bu
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَا
dünyada
ḥasanatan
حَسَنَةً
iyilik
wafī
وَفِى
ve
l-ākhirati
ٱلْءَاخِرَةِ
ahirette
innā
إِنَّا
biz
hud'nā
هُدْنَآ
yöneldik
ilayka
إِلَيْكَۚ
sana
qāla
قَالَ
(Alah) buyurdu ki
ʿadhābī
عَذَابِىٓ
azabıma
uṣību
أُصِيبُ
uğratırım
bihi
بِهِۦ
onu
man
مَنْ
kimseyi
ashāu
أَشَآءُۖ
dilediğim
waraḥmatī
وَرَحْمَتِى
ve rahmetim ise
wasiʿat
وَسِعَتْ
kaplamıştır
kulla
كُلَّ
her
shayin
شَىْءٍۚ
şeyi
fasa-aktubuhā
فَسَأَكْتُبُهَا
onu yazacağım
lilladhīna
لِلَّذِينَ
kimselere
yattaqūna
يَتَّقُونَ
korunanlara
wayu'tūna
وَيُؤْتُونَ
ve verenlere
l-zakata
ٱلزَّكَوٰةَ
zekatı
wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve kimselere
hum
هُم
onlar
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimize
yu'minūna
يُؤْمِنُونَ
inanıyorlar
"Bu dünyada ve ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz Sana yöneldik" dedi. Allah: "Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir" dedi. ([7] Araf: 156)
Tefsir
157

اَلَّذِيْنَ يَتَّبِعُوْنَ الرَّسُوْلَ النَّبِيَّ الْاُمِّيَّ الَّذِيْ يَجِدُوْنَهٗ مَكْتُوْبًا عِنْدَهُمْ فِى التَّوْرٰىةِ وَالْاِنْجِيْلِ يَأْمُرُهُمْ بِالْمَعْرُوْفِ وَيَنْهٰىهُمْ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبٰتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبٰۤىِٕثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ اِصْرَهُمْ وَالْاَغْلٰلَ الَّتِيْ كَانَتْ عَلَيْهِمْۗ فَالَّذِيْنَ اٰمَنُوْا بِهٖ وَعَزَّرُوْهُ وَنَصَرُوْهُ وَاتَّبَعُوا النُّوْرَ الَّذِيْٓ اُنْزِلَ مَعَهٗٓ ۙاُولٰۤىِٕكَ هُمُ الْمُفْلِحُوْنَ ࣖ ١٥٧

alladhīna
ٱلَّذِينَ
onlar ki
yattabiʿūna
يَتَّبِعُونَ
uyarlar
l-rasūla
ٱلرَّسُولَ
o Elçi'ye
l-nabiya
ٱلنَّبِىَّ
o Peygamber'e
l-umiya
ٱلْأُمِّىَّ
ümmi
alladhī yajidūnahu
ٱلَّذِى يَجِدُونَهُۥ
buldukları
maktūban
مَكْتُوبًا
yazılı
ʿindahum
عِندَهُمْ
yanlarında
fī l-tawrāti
فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ
Tevrat
wal-injīli
وَٱلْإِنجِيلِ
ve İncil'de
yamuruhum
يَأْمُرُهُم
kendilerine emreden
bil-maʿrūfi
بِٱلْمَعْرُوفِ
iyiliği
wayanhāhum
وَيَنْهَىٰهُمْ
ve kendilerini meneden
ʿani l-munkari
عَنِ ٱلْمُنكَرِ
kötülükten
wayuḥillu
وَيُحِلُّ
ve helal kılan
lahumu
لَهُمُ
onlara
l-ṭayibāti
ٱلطَّيِّبَٰتِ
güzel şeyleri
wayuḥarrimu
وَيُحَرِّمُ
ve haram kılan
ʿalayhimu
عَلَيْهِمُ
onlara
l-khabāitha
ٱلْخَبَٰٓئِثَ
çirkin şeyleri
wayaḍaʿu
وَيَضَعُ
ve kaldırıp atan
ʿanhum
عَنْهُمْ
onlardan
iṣ'rahum
إِصْرَهُمْ
ağırlıkları
wal-aghlāla
وَٱلْأَغْلَٰلَ
ve prangaları
allatī
ٱلَّتِى
öyle ki
kānat
كَانَتْ
idiler
ʿalayhim
عَلَيْهِمْۚ
onların üzerinde
fa-alladhīna
فَٱلَّذِينَ
artık onlar
āmanū
ءَامَنُوا۟
inananlar
bihi
بِهِۦ
O'na
waʿazzarūhu
وَعَزَّرُوهُ
ve O'na saygı gösterenler
wanaṣarūhu
وَنَصَرُوهُ
ve O'na yardım edenler
wa-ittabaʿū
وَٱتَّبَعُوا۟
ve uyanlar
l-nūra
ٱلنُّورَ
nura
alladhī unzila
ٱلَّذِىٓ أُنزِلَ
indirilen
maʿahu
مَعَهُۥٓۙ
O'nunla beraber
ulāika
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte
humu
هُمُ
onlar
l-muf'liḥūna
ٱلْمُفْلِحُونَ
felaha erenlerdir
"Bu dünyada ve ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz Sana yöneldik" dedi. Allah: "Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir" dedi. ([7] Araf: 157)
Tefsir
158

قُلْ يٰٓاَيُّهَا النَّاسُ اِنِّيْ رَسُوْلُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ جَمِيْعًا ۨالَّذِيْ لَهٗ مُلْكُ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِۚ لَآ اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْيٖ وَيُمِيْتُۖ فَاٰمِنُوْا بِاللّٰهِ وَرَسُوْلِهِ النَّبِيِّ الْاُمِّيِّ الَّذِيْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَكَلِمٰتِهٖ وَاتَّبِعُوْهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُوْنَ ١٥٨

qul
قُلْ
de ki
yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
l-nāsu
ٱلنَّاسُ
insanlar
innī
إِنِّى
muhakkak ben
rasūlu
رَسُولُ
Elçisiyim
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
ilaykum
إِلَيْكُمْ
sizin
jamīʿan
جَمِيعًا
hepinize
alladhī lahu
ٱلَّذِى لَهُۥ
onundur
mul'ku
مُلْكُ
mülkü
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِۖ
ve yerin
لَآ
yoktur
ilāha
إِلَٰهَ
tanrı
illā
إِلَّا
başka
huwa
هُوَ
kendisinden
yuḥ'yī
يُحْىِۦ
yaşatır
wayumītu
وَيُمِيتُۖ
ve öldürür
faāminū
فَـَٔامِنُوا۟
gelin inanın
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah'a
warasūlihi
وَرَسُولِهِ
ve O'nun Elçisine
l-nabiyi
ٱلنَّبِىِّ
peygamberi
l-umiyi
ٱلْأُمِّىِّ
ümmi
alladhī
ٱلَّذِى
ki o
yu'minu
يُؤْمِنُ
inanmaktadır
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah'a
wakalimātihi
وَكَلِمَٰتِهِۦ
ve O'nun sözlerine
wa-ittabiʿūhu
وَٱتَّبِعُوهُ
O'na uyun ki
laʿallakum
لَعَلَّكُمْ
belki
tahtadūna
تَهْتَدُونَ
doğru yolu bulursunuz
De ki: "Ey insanlar! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, O'ndan başka tanrı bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah'ın, hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. Allah'a ve okuyup yazması olmayan, haber getiren peygamberine -ki o da Allah'a ve sözlerine inanmıştır- inanın; ona uyun ki doğru yolu bulasınız." ([7] Araf: 158)
Tefsir
159

وَمِنْ قَوْمِ مُوْسٰٓى اُمَّةٌ يَّهْدُوْنَ بِالْحَقِّ وَبِهٖ يَعْدِلُوْنَ ١٥٩

wamin
وَمِن
ve
qawmi
قَوْمِ
kavminden
mūsā
مُوسَىٰٓ
Musa'nın
ummatun
أُمَّةٌ
bir topluluk vardır
yahdūna
يَهْدُونَ
hakka götüren
bil-ḥaqi
بِٱلْحَقِّ
doğrulukla
wabihi
وَبِهِۦ
ve onunla
yaʿdilūna
يَعْدِلُونَ
adalet yapan
Musa'nın milletinden bir topluluk hakkı gösterirler ve onunla hükmederlerdi. ([7] Araf: 159)
Tefsir
160

وَقَطَّعْنٰهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ اَسْبَاطًا اُمَمًاۗ وَاَوْحَيْنَآ اِلٰى مُوْسٰٓى اِذِ اسْتَسْقٰىهُ قَوْمُهٗٓ اَنِ اضْرِبْ بِّعَصَاكَ الْحَجَرَۚ فَانْۢبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًاۗ قَدْ عَلِمَ كُلُّ اُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْۗ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَاَنْزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوٰىۗ كُلُوْا مِنْ طَيِّبٰتِ مَا رَزَقْنٰكُمْۗ وَمَا ظَلَمُوْنَا وَلٰكِنْ كَانُوْٓا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُوْنَ ١٦٠

waqaṭṭaʿnāhumu
وَقَطَّعْنَٰهُمُ
ve biz onları ayırdık
ith'natay
ٱثْنَتَىْ
iki (oniki)
ʿashrata
عَشْرَةَ
on (oniki)
asbāṭan
أَسْبَاطًا
kabileye
umaman
أُمَمًاۚ
ümmetler halinde
wa-awḥaynā
وَأَوْحَيْنَآ
vahyettik
ilā mūsā
إِلَىٰ مُوسَىٰٓ
Musa'ya
idhi
إِذِ
zaman
is'tasqāhu
ٱسْتَسْقَىٰهُ
su istediği
qawmuhu
قَوْمُهُۥٓ
kavmin
ani
أَنِ
diye
iḍ'rib
ٱضْرِب
vur
biʿaṣāka
بِّعَصَاكَ
asanla
l-ḥajara
ٱلْحَجَرَۖ
taşa
fa-inbajasat
فَٱنۢبَجَسَتْ
ve fışkırdı
min'hu
مِنْهُ
ondan (taştan)
ith'natā
ٱثْنَتَا
iki (oniki)
ʿashrata
عَشْرَةَ
on (oniki)
ʿaynan
عَيْنًاۖ
göze
qad
قَدْ
şüphesiz
ʿalima
عَلِمَ
bildi
kullu
كُلُّ
her
unāsin
أُنَاسٍ
kabile
mashrabahum
مَّشْرَبَهُمْۚ
içeceği yeri
waẓallalnā
وَظَلَّلْنَا
ve gölge yaptık
ʿalayhimu
عَلَيْهِمُ
üzerlerine
l-ghamāma
ٱلْغَمَٰمَ
bulutla
wa-anzalnā
وَأَنزَلْنَا
ve indirdik
ʿalayhimu
عَلَيْهِمُ
onlara
l-mana
ٱلْمَنَّ
kudret helvası
wal-salwā
وَٱلسَّلْوَىٰۖ
ve bıldırcın eti
kulū
كُلُوا۟
yeyin
min ṭayyibāti
مِن طَيِّبَٰتِ
güzel olanlardan
مَا
şeylerden
razaqnākum
رَزَقْنَٰكُمْۚ
sizi rızıklandırdığımız
wamā
وَمَا
ama
ẓalamūnā
ظَلَمُونَا
onlar bize zulmetmediler
walākin
وَلَٰكِن
fakat
kānū
كَانُوٓا۟
onlar
anfusahum
أَنفُسَهُمْ
kendi kendilerine
yaẓlimūna
يَظْلِمُونَ
zulmediyorlardı
Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Milleti Musa'dan su isteyince ona: "Asanla taşa vur" diye bildirdik; ondan on iki pınar fışkırdı. Herkes içeceği yeri öğrendi. Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik, "Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin" dedik. Onlar, karşı gelmekle, Bize değil kendilerine zulmediyorlardı. ([7] Araf: 160)
Tefsir