Skip to content

Suresi Araf - Page: 14

Al-A'raf

(al-ʾAʿrāf)

131

فَاِذَا جَاۤءَتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُوْا لَنَا هٰذِهٖ ۚوَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَّطَّيَّرُوْا بِمُوْسٰى وَمَنْ مَّعَهٗۗ اَلَآ اِنَّمَا طٰۤىِٕرُهُمْ عِنْدَ اللّٰهِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُوْنَ ١٣١

fa-idhā
فَإِذَا
zaman
jāathumu
جَآءَتْهُمُ
onlara geldiği
l-ḥasanatu
ٱلْحَسَنَةُ
bir iyilik
qālū
قَالُوا۟
derler
lanā
لَنَا
bizimdir
hādhihi
هَٰذِهِۦۖ
bu
wa-in
وَإِن
eğer
tuṣib'hum
تُصِبْهُمْ
kendilerine ulaşırsa
sayyi-atun
سَيِّئَةٌ
bir kötülük
yaṭṭayyarū
يَطَّيَّرُوا۟
uğursuz sayarlardı
bimūsā
بِمُوسَىٰ
Musa
waman
وَمَن
kimseleri
maʿahu
مَّعَهُۥٓۗ
ve beraberindeki
alā
أَلَآ
iyi bilinki
innamā
إِنَّمَا
ancak
ṭāiruhum
طَٰٓئِرُهُمْ
onların uğursuzluğu
ʿinda
عِندَ
katındadır
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
walākinna
وَلَٰكِنَّ
fakat
aktharahum
أَكْثَرَهُمْ
çokları
lā yaʿlamūna
لَا يَعْلَمُونَ
bilmezler
Onlara bir iyilik geldiği zaman; "Bu bizden ötürüdür" derler, bir fenalığa uğrarlarsa da, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna verirlerdi. Bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk Allah katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler. ([7] Araf: 131)
Tefsir
132

وَقَالُوْا مَهْمَا تَأْتِنَا بِهٖ مِنْ اٰيَةٍ لِّتَسْحَرَنَا بِهَاۙ فَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِيْنَ ١٣٢

waqālū
وَقَالُوا۟
ve dediler ki
mahmā
مَهْمَا
ne kadar
tatinā
تَأْتِنَا
getirsen de bize
bihi min
بِهِۦ مِنْ
bir
āyatin
ءَايَةٍ
mu'cize
litasḥaranā
لِّتَسْحَرَنَا
bizi büyülemek için
bihā
بِهَا
onunla;
famā
فَمَا
değiliz
naḥnu
نَحْنُ
biz
laka
لَكَ
sana
bimu'minīna
بِمُؤْمِنِينَ
inanacak
Firavun ailesi: "Bizi sihirlemek için ne mucize gösterirsen göster, sana inanmayacağız" dediler. ([7] Araf: 132)
Tefsir
133

فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوْفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ اٰيٰتٍ مُّفَصَّلٰتٍۗ فَاسْتَكْبَرُوْا وَكَانُوْا قَوْمًا مُّجْرِمِيْنَ ١٣٣

fa-arsalnā
فَأَرْسَلْنَا
biz de gönderdik
ʿalayhimu
عَلَيْهِمُ
onların üzerine
l-ṭūfāna
ٱلطُّوفَانَ
tufan
wal-jarāda
وَٱلْجَرَادَ
ve çekirge
wal-qumala
وَٱلْقُمَّلَ
ve kımıl (haşerat)
wal-ḍafādiʿa
وَٱلضَّفَادِعَ
ve kurbağalar
wal-dama
وَٱلدَّمَ
ve Kan
āyātin
ءَايَٰتٍ
mu'cizeler olarak
mufaṣṣalātin
مُّفَصَّلَٰتٍ
ayrı ayrı
fa-is'takbarū
فَٱسْتَكْبَرُوا۟
ama yine büyüklük tasladılar
wakānū
وَكَانُوا۟
ve oldular
qawman
قَوْمًا
bir topluluk
muj'rimīna
مُّجْرِمِينَ
suçlu
Bunun üzerine su baskınını, çekirgeyi, haşeratı, kurbağaları ve kanı birbirinden ayrı mucizeler olarak onlara musallat kıldık; yine de büyüklük taslayıp suçlu bir millet oldular. ([7] Araf: 133)
Tefsir
134

وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُوْا يٰمُوْسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَۚ لَىِٕنْ كَشَفْتَ عَنَّا الرِّجْزَ لَنُؤْمِنَنَّ لَكَ وَلَنُرْسِلَنَّ مَعَكَ بَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ ۚ ١٣٤

walammā
وَلَمَّا
ne zaman ki
waqaʿa
وَقَعَ
çökünce
ʿalayhimu
عَلَيْهِمُ
üzerlerine
l-rij'zu
ٱلرِّجْزُ
azab
qālū
قَالُوا۟
dediler
yāmūsā
يَٰمُوسَى
Ey Musa
ud'ʿu
ٱدْعُ
du'a et
lanā
لَنَا
bizim için
rabbaka
رَبَّكَ
Rabbine
bimā
بِمَا
üzerine
ʿahida
عَهِدَ
verdiği söz
ʿindaka
عِندَكَۖ
sana
la-in
لَئِن
eğer
kashafta
كَشَفْتَ
kaldırırsan
ʿannā
عَنَّا
bizden
l-rij'za
ٱلرِّجْزَ
azabı
lanu'minanna
لَنُؤْمِنَنَّ
muhakkak inanacağız
laka
لَكَ
sana
walanur'silanna
وَلَنُرْسِلَنَّ
ve mutlaka göndereceğiz
maʿaka
مَعَكَ
seninle beraber
banī
بَنِىٓ
oğullarını
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
Azab başlarına çökünce, "Ey Musa! Rabbine, sana verdiği ahde göre bizim için yalvar. Bizden azabı kaldırırsan sana, and olsun ki, inanacağız ve İsrailoğullarını seninle beraber göndereceğiz"dediler. ([7] Araf: 134)
Tefsir
135

فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الرِّجْزَ اِلٰٓى اَجَلٍ هُمْ بَالِغُوْهُ اِذَا هُمْ يَنْكُثُوْنَ ١٣٥

falammā
فَلَمَّا
ne zaman
kashafnā
كَشَفْنَا
biz kaldırsak
ʿanhumu
عَنْهُمُ
onlardan
l-rij'za
ٱلرِّجْزَ
azabı
ilā
إِلَىٰٓ
kadar
ajalin
أَجَلٍ
bir süreye
hum
هُم
onlar
bālighūhu
بَٰلِغُوهُ
geçirecekleri
idhā
إِذَا
hemen
hum
هُمْ
onlar
yankuthūna
يَنكُثُونَ
yeminlerini bozarlar
Azabı nasıl olsa sonuna gelecekleri bir müddet için üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden cayıyorlardı. ([7] Araf: 135)
Tefsir
136

فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَاَغْرَقْنٰهُمْ فِى الْيَمِّ بِاَنَّهُمْ كَذَّبُوْا بِاٰيٰتِنَا وَكَانُوْا عَنْهَا غٰفِلِيْنَ ١٣٦

fa-intaqamnā
فَٱنتَقَمْنَا
biz de öc aldık
min'hum
مِنْهُمْ
onlardan
fa-aghraqnāhum
فَأَغْرَقْنَٰهُمْ
onları boğduk
fī l-yami
فِى ٱلْيَمِّ
yemm(su)da
bi-annahum
بِأَنَّهُمْ
çünkü onlar
kadhabū
كَذَّبُوا۟
yalanlamışlardı
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimizi
wakānū
وَكَانُوا۟
ve olmuşlardı
ʿanhā
عَنْهَا
onları
ghāfilīna
غَٰفِلِينَ
umursamaz
Bu sebeple onlardan öç aldık, ayetlerimizi yalan sayıp umursamadıkları için onları denizde boğduk. ([7] Araf: 136)
Tefsir
137

وَاَوْرَثْنَا الْقَوْمَ الَّذِيْنَ كَانُوْا يُسْتَضْعَفُوْنَ مَشَارِقَ الْاَرْضِ وَمَغَارِبَهَا الَّتِيْ بٰرَكْنَا فِيْهَاۗ وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ الْحُسْنٰى عَلٰى بَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَۙ بِمَا صَبَرُوْاۗ وَدَمَّرْنَا مَا كَانَ يَصْنَعُ فِرْعَوْنُ وَقَوْمُهٗ وَمَا كَانُوْا يَعْرِشُوْنَ ١٣٧

wa-awrathnā
وَأَوْرَثْنَا
ve mirasçı kıldık
l-qawma
ٱلْقَوْمَ
milleti
alladhīna kānū
ٱلَّذِينَ كَانُوا۟
olan
yus'taḍʿafūna
يُسْتَضْعَفُونَ
hor görülüp ezilmekte
mashāriqa
مَشَٰرِقَ
doğularına
l-arḍi
ٱلْأَرْضِ
yerin
wamaghāribahā
وَمَغَٰرِبَهَا
ve batılarına
allatī
ٱلَّتِى
öyle ki
bāraknā
بَٰرَكْنَا
bereketlendirdik
fīhā
فِيهَاۖ
içini
watammat
وَتَمَّتْ
ve tam yerine geldi
kalimatu
كَلِمَتُ
(verdiği) sözü
rabbika
رَبِّكَ
Rabbinin
l-ḥus'nā
ٱلْحُسْنَىٰ
güzel
ʿalā
عَلَىٰ
üzerine
banī
بَنِىٓ
oğulları
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
bimā
بِمَا
yüzünden
ṣabarū
صَبَرُوا۟ۖ
sabretmeleri
wadammarnā
وَدَمَّرْنَا
ve yıktık
مَا
şeyleri
kāna yaṣnaʿu
كَانَ يَصْنَعُ
yapageldiği
fir'ʿawnu
فِرْعَوْنُ
Fir'avn'ın
waqawmuhu
وَقَوْمُهُۥ
ve kavminin
wamā
وَمَا
ve
kānū
كَانُوا۟
oldukları
yaʿrishūna
يَعْرِشُونَ
yükselttiyor (sarayları)
Hor görülen yahudileri, bereketlendirdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabırlarına karşılık yerine geldi. Firavun ve milletinin yaptığını ve yükselttiklerini yıktık. ([7] Araf: 137)
Tefsir
138

وَجَاوَزْنَا بِبَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ الْبَحْرَ فَاَتَوْا عَلٰى قَوْمٍ يَّعْكُفُوْنَ عَلٰٓى اَصْنَامٍ لَّهُمْ ۚقَالُوْا يٰمُوْسَى اجْعَلْ لَّنَآ اِلٰهًا كَمَا لَهُمْ اٰلِهَةٌ ۗقَالَ اِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُوْنَ ١٣٨

wajāwaznā
وَجَٰوَزْنَا
ve geçirdik
bibanī
بِبَنِىٓ
oğullarını
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
l-baḥra
ٱلْبَحْرَ
denizden
fa-ataw
فَأَتَوْا۟
rastladılar
ʿalā
عَلَىٰ
üzerine
qawmin
قَوْمٍ
bir kavim
yaʿkufūna
يَعْكُفُونَ
tapan
ʿalā aṣnāmin
عَلَىٰٓ أَصْنَامٍ
putlara
lahum
لَّهُمْۚ
kendilerine
qālū
قَالُوا۟
dediler
yāmūsā
يَٰمُوسَى
Ey Musa
ij'ʿal
ٱجْعَل
yap
lanā
لَّنَآ
bize de
ilāhan
إِلَٰهًا
bir tanrı
kamā
كَمَا
gibi
lahum
لَهُمْ
bunların
ālihatun
ءَالِهَةٌۚ
tanrıları
qāla
قَالَ
dedi
innakum
إِنَّكُمْ
siz gerçekten
qawmun
قَوْمٌ
bir toplumsunuz
tajhalūna
تَجْهَلُونَ
cahil
İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık. Puta gönülden tapan bir millete rastladılar. "Ey Musa! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap" dediler, Musa: " Doğrusu siz bilgisiz bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve işledikleri boşa gidecektir" dedi. ([7] Araf: 138)
Tefsir
139

اِنَّ هٰٓؤُلَاۤءِ مُتَبَّرٌ مَّا هُمْ فِيْهِ وَبٰطِلٌ مَّا كَانُوْا يَعْمَلُوْنَ ١٣٩

inna
إِنَّ
şüphesiz
hāulāi
هَٰٓؤُلَآءِ
şunların
mutabbarun
مُتَبَّرٌ
yıkılmıştır
مَّا
bulundukları (din)
hum
هُمْ
onların
fīhi
فِيهِ
içinde
wabāṭilun
وَبَٰطِلٌ
ve boşa çıkmıştır
مَّا
şeyler
kānū
كَانُوا۟
oldukları
yaʿmalūna
يَعْمَلُونَ
yapıyor(lar)
İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık. Puta gönülden tapan bir millete rastladılar. "Ey Musa! Onların tanrıları gibi bize de bir tanrı yap" dediler, Musa: " Doğrusu siz bilgisiz bir milletsiniz, bunlar yok olacaklar ve işledikleri boşa gidecektir" dedi. ([7] Araf: 139)
Tefsir
140

قَالَ اَغَيْرَ اللّٰهِ اَبْغِيْكُمْ اِلٰهًا وَّهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعٰلَمِيْنَ ١٤٠

qāla
قَالَ
dedi
aghayra
أَغَيْرَ
başka mı?
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'tan
abghīkum
أَبْغِيكُمْ
size arayayım
ilāhan
إِلَٰهًا
bir tanrı
wahuwa
وَهُوَ
ve O
faḍḍalakum
فَضَّلَكُمْ
sizi üstün yapmış iken
ʿalā
عَلَى
üzerine
l-ʿālamīna
ٱلْعَٰلَمِينَ
alemler
"Sizi alemlere üstün kılmış olan Allah'tan başka bir tanrı mı arayacağım?" dedi. ([7] Araf: 140)
Tefsir