21
فَهُوَ فِيْ عِيْشَةٍ رَّاضِيَةٍۚ ٢١
- fahuwa
- فَهُوَ
- artık o
- fī
- فِى
- içindedir
- ʿīshatin
- عِيشَةٍ
- bir yaşam
- rāḍiyatin
- رَّاضِيَةٍ
- memmun eden
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir. ([69] Hakka: 21)Tefsir
22
فِيْ جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ ٢٢
- fī jannatin
- فِى جَنَّةٍ
- bir bahçede
- ʿāliyatin
- عَالِيَةٍ
- yüksek
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir. ([69] Hakka: 22)Tefsir
23
قُطُوْفُهَا دَانِيَةٌ ٢٣
- quṭūfuhā
- قُطُوفُهَا
- meyveleri
- dāniyatun
- دَانِيَةٌ
- aşağıya sarkmış
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir. ([69] Hakka: 23)Tefsir
24
كُلُوْا وَاشْرَبُوْا هَنِيْۤـًٔا ۢبِمَآ اَسْلَفْتُمْ فِى الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ ٢٤
- kulū
- كُلُوا۟
- yeyin
- wa-ish'rabū
- وَٱشْرَبُوا۟
- ve için
- hanīan
- هَنِيٓـًٔۢا
- afiyetle
- bimā
- بِمَآ
- ötürü
- aslaftum
- أَسْلَفْتُمْ
- yaptığınız işlerden
- fī l-ayāmi
- فِى ٱلْأَيَّامِ
- günlerde
- l-khāliyati
- ٱلْخَالِيَةِ
- geçmiş
Onlara şöyle denir: "Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz içiniz." ([69] Hakka: 24)Tefsir
25
وَاَمَّا مَنْ اُوْتِيَ كِتٰبَهٗ بِشِمَالِهٖ ەۙ فَيَقُوْلُ يٰلَيْتَنِيْ لَمْ اُوْتَ كِتٰبِيَهْۚ ٢٥
- wa-ammā
- وَأَمَّا
- o zaman
- man
- مَنْ
- kimse
- ūtiya
- أُوتِىَ
- verilen
- kitābahu
- كِتَٰبَهُۥ
- Kitabı
- bishimālihi
- بِشِمَالِهِۦ
- sol tarafından
- fayaqūlu
- فَيَقُولُ
- der ki
- yālaytanī
- يَٰلَيْتَنِى
- ey keşke bana
- lam ūta
- لَمْ أُوتَ
- verilmeseydi
- kitābiyah
- كِتَٰبِيَهْ
- Kitabım
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. ([69] Hakka: 25)Tefsir
26
وَلَمْ اَدْرِ مَا حِسَابِيَهْۚ ٢٦
- walam
- وَلَمْ
- ve hiç
- adri
- أَدْرِ
- bilmeseydim
- mā
- مَا
- nedir
- ḥisābiyah
- حِسَابِيَهْ
- hesabım
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. ([69] Hakka: 26)Tefsir
27
يٰلَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَۚ ٢٧
- yālaytahā
- يَٰلَيْتَهَا
- ey keşke
- kānati
- كَانَتِ
- olsaydı
- l-qāḍiyata
- ٱلْقَاضِيَةَ
- işimi bitirmiş
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. ([69] Hakka: 27)Tefsir
28
مَآ اَغْنٰى عَنِّيْ مَالِيَهْۚ ٢٨
- mā
- مَآ
- hiçbir
- aghnā
- أَغْنَىٰ
- yarar sağlamadı
- ʿannī
- عَنِّى
- bana
- māliyah
- مَالِيَهْۜ
- malım
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. ([69] Hakka: 28)Tefsir
29
هَلَكَ عَنِّيْ سُلْطٰنِيَهْۚ ٢٩
- halaka
- هَلَكَ
- yok olup gitti
- ʿannī
- عَنِّى
- benden
- sul'ṭāniyah
- سُلْطَٰنِيَهْ
- gücüm (saltanatım)
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der. ([69] Hakka: 29)Tefsir
30
خُذُوْهُ فَغُلُّوْهُۙ ٣٠
- khudhūhu
- خُذُوهُ
- tutun onu
- faghullūhu
- فَغُلُّوهُ
- bağlayın onu
İlgililere şöyle buyurulur: "O'nu alın, bağlayın." ([69] Hakka: 30)Tefsir