Skip to content

Suresi Enam - Page: 3

Al-An'am

(al-ʾAnʿām)

21

وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا اَوْ كَذَّبَ بِاٰيٰتِهٖۗ اِنَّهٗ لَا يُفْلِحُ الظّٰلِمُوْنَ ٢١

waman
وَمَنْ
ve kim olabilir?
aẓlamu
أَظْلَمُ
daha zalim
mimmani
مِمَّنِ
edenlerden
if'tarā
ٱفْتَرَىٰ
iftira
ʿalā
عَلَى
karşı
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'a
kadhiban
كَذِبًا
yalanı
aw
أَوْ
ya da
kadhaba
كَذَّبَ
yalanlayandan
biāyātihi
بِـَٔايَٰتِهِۦٓۗ
O'nun ayetlerini
innahu
إِنَّهُۥ
şüphesiz
lā yuf'liḥu
لَا يُفْلِحُ
kurtuluş yüzü görmezler
l-ẓālimūna
ٱلظَّٰلِمُونَ
zalimler
Allah'a karşı yalan uyduran veya ayetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Zalimler bunun için saadete ulaşamazlar. ([6] Enam: 21)
Tefsir
22

وَيَوْمَ نَحْشُرُهُمْ جَمِيْعًا ثُمَّ نَقُوْلُ لِلَّذِيْنَ اَشْرَكُوْٓا اَيْنَ شُرَكَاۤؤُكُمُ الَّذِيْنَ كُنْتُمْ تَزْعُمُوْنَ ٢٢

wayawma
وَيَوْمَ
ve gün
naḥshuruhum
نَحْشُرُهُمْ
topladığımız
jamīʿan
جَمِيعًا
hepsini
thumma
ثُمَّ
sonra
naqūlu
نَقُولُ
dediğimiz
lilladhīna
لِلَّذِينَ
kimselere
ashrakū
أَشْرَكُوٓا۟
ortak koşan(lara)
ayna
أَيْنَ
hani nerede?
shurakāukumu
شُرَكَآؤُكُمُ
ortaklarınız
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
kuntum
كُنتُمْ
olduğunuz
tazʿumūna
تَزْعُمُونَ
zannetmekte
Bir gün hepsini toplarız, sonra ortak koşanlara, "İddia ettiğiniz ortaklarınız nerede?" deriz. ([6] Enam: 22)
Tefsir
23

ثُمَّ لَمْ تَكُنْ فِتْنَتُهُمْ اِلَّآ اَنْ قَالُوْا وَاللّٰهِ رَبِّنَا مَا كُنَّا مُشْرِكِيْنَ ٢٣

thumma
ثُمَّ
sonra
lam takun
لَمْ تَكُن
kalmadığı
fit'natuhum
فِتْنَتُهُمْ
onların çareleri
illā
إِلَّآ
başka
an qālū
أَن قَالُوا۟
demelerinden
wal-lahi
وَٱللَّهِ
Allah'a andolsun ki
rabbinā
رَبِّنَا
Rabbimiz
mā kunnā
مَا كُنَّا
biz değildik
mush'rikīna
مُشْرِكِينَ
ortak koşanlar
Sonra, "Rabbimiz Allah'a and olsun ki bizler ortak koşanlar değildik" demekten başka çare bulamazlar. ([6] Enam: 23)
Tefsir
24

اُنْظُرْ كَيْفَ كَذَبُوْا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَّا كَانُوْا يَفْتَرُوْنَ ٢٤

unẓur
ٱنظُرْ
bak
kayfa
كَيْفَ
nasıl
kadhabū
كَذَبُوا۟
yalan söylediler
ʿalā
عَلَىٰٓ
karşı
anfusihim
أَنفُسِهِمْۚ
kendilerine
waḍalla
وَضَلَّ
ve sapıp gitti
ʿanhum
عَنْهُم
kendilerinden
مَّا
şeyler
kānū
كَانُوا۟
oldukları
yaftarūna
يَفْتَرُونَ
uydurduruyor(lar)
Kendilerine karşı nasıl yalan söylediklerine bak; uydurdukları şeyler de onlardan uzaklaştı. ([6] Enam: 24)
Tefsir
25

وَمِنْهُمْ مَّنْ يَّسْتَمِعُ اِلَيْكَ ۚوَجَعَلْنَا عَلٰى قُلُوْبِهِمْ اَكِنَّةً اَنْ يَّفْقَهُوْهُ وَفِيْٓ اٰذَانِهِمْ وَقْرًا ۗوَاِنْ يَّرَوْا كُلَّ اٰيَةٍ لَّا يُؤْمِنُوْا بِهَا ۗحَتّٰٓى اِذَا جَاۤءُوْكَ يُجَادِلُوْنَكَ يَقُوْلُ الَّذِيْنَ كَفَرُوْٓا اِنْ هٰذَآ اِلَّآ اَسَاطِيْرُ الْاَوَّلِيْنَ ٢٥

wamin'hum
وَمِنْهُم
içlerinden vardır
man
مَّن
kimseler
yastamiʿu
يَسْتَمِعُ
dinleyen
ilayka
إِلَيْكَۖ
seni
wajaʿalnā
وَجَعَلْنَا
fakat biz koyduk
ʿalā
عَلَىٰ
üstüne
qulūbihim
قُلُوبِهِمْ
kalblerinin
akinnatan
أَكِنَّةً
perdeler
an yafqahūhu
أَن يَفْقَهُوهُ
onu anlamalarına engel
wafī
وَفِىٓ
ve içine
ādhānihim
ءَاذَانِهِمْ
kulaklarının
waqran
وَقْرًاۚ
ağırlık
wa-in
وَإِن
ve eğer
yaraw
يَرَوْا۟
görseler de
kulla
كُلَّ
her
āyatin
ءَايَةٍ
mu'cizeyi
لَّا
asla
yu'minū
يُؤْمِنُوا۟
inanmazlar
bihā
بِهَاۚ
ona
ḥattā
حَتَّىٰٓ
hatta
idhā
إِذَا
zaman
jāūka
جَآءُوكَ
sana geldikleri
yujādilūnaka
يُجَٰدِلُونَكَ
seninle tartışırlar
yaqūlu
يَقُولُ
derler
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
kafarū
كَفَرُوٓا۟
inkar eden(ler)
in hādhā
إِنْ هَٰذَآ
bu
illā
إِلَّآ
başka değildir
asāṭīru
أَسَٰطِيرُ
masallarından
l-awalīna
ٱلْأَوَّلِينَ
eskilerin
Onlardan seni dinleyenler vardır, Kuran'ı anlarlar diye kalblerine örtüler kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile, yine de ona inanmazlar, nihayet sana geldiklerinde de seninle çekişirler. İnkar edenler, "Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler. ([6] Enam: 25)
Tefsir
26

وَهُمْ يَنْهَوْنَ عَنْهُ وَيَنْـَٔوْنَ عَنْهُ ۚوَاِنْ يُّهْلِكُوْنَ اِلَّآ اَنْفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُوْنَ ٢٦

wahum
وَهُمْ
ve onlar
yanhawna
يَنْهَوْنَ
hem menederler
ʿanhu
عَنْهُ
ondan
wayanawna
وَيَنْـَٔوْنَ
hem de uzak dururlar
ʿanhu
عَنْهُۖ
ondan
wa-in
وَإِن
ve böylece
yuh'likūna
يُهْلِكُونَ
mahvediyorlar
illā
إِلَّآ
yalnız
anfusahum
أَنفُسَهُمْ
kendilerini
wamā
وَمَا
değiller
yashʿurūna
يَشْعُرُونَ
farkında
Onlar Kuran'dan alıkorlar ve ondan uzaklaşırlar. Böylece yalnız kendilerini mahvederler de farkına varamazlar. ([6] Enam: 26)
Tefsir
27

وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ وُقِفُوْا عَلَى النَّارِ فَقَالُوْا يٰلَيْتَنَا نُرَدُّ وَلَا نُكَذِّبَ بِاٰيٰتِ رَبِّنَا وَنَكُوْنَ مِنَ الْمُؤْمِنِيْنَ ٢٧

walaw
وَلَوْ
ve eğer
tarā
تَرَىٰٓ
bir görsen
idh
إِذْ
iken
wuqifū
وُقِفُوا۟
durdurulmuş
ʿalā
عَلَى
başında
l-nāri
ٱلنَّارِ
ateşin
faqālū
فَقَالُوا۟
dediklerini
yālaytanā
يَٰلَيْتَنَا
ah! keşke biz
nuraddu
نُرَدُّ
geri döndürülseydik
walā
وَلَا
ve
nukadhiba
نُكَذِّبَ
yalanlamasaydık
biāyāti
بِـَٔايَٰتِ
ayetlerini
rabbinā
رَبِّنَا
Rabbimizin
wanakūna
وَنَكُونَ
ve olsaydık
mina l-mu'minīna
مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
inananlardan
Onların, ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında, "keşke dünyaya tekrar döndürülseydik, Rabbimiz'in ayetlerini yalanlamasaydık ve inananlardan olsaydık" dediklerini bir görsen! ([6] Enam: 27)
Tefsir
28

بَلْ بَدَا لَهُمْ مَّا كَانُوْا يُخْفُوْنَ مِنْ قَبْلُ ۗوَلَوْ رُدُّوْا لَعَادُوْا لِمَا نُهُوْا عَنْهُ وَاِنَّهُمْ لَكٰذِبُوْنَ ٢٨

bal
بَلْ
hayır
badā
بَدَا
göründü
lahum
لَهُم
onlara
mā kānū
مَّا كَانُوا۟
oldukları
yukh'fūna
يُخْفُونَ
gizlemekte
min qablu
مِن قَبْلُۖ
daha önce
walaw
وَلَوْ
eğer
ruddū
رُدُّوا۟
geri gönderilselerdi
laʿādū
لَعَادُوا۟
yine dönerlerdi
limā
لِمَا
şeye
nuhū
نُهُوا۟
men'olundukları
ʿanhu
عَنْهُ
kendinden
wa-innahum
وَإِنَّهُمْ
çünkü onlar
lakādhibūna
لَكَٰذِبُونَ
yalancılardır
Hayır; daha önce gizledikleri onlara göründü. Eğer geri döndürülseler yine kendilerine yasak edilen şeylere dönerler. Doğrusu onlar yalancıdırlar. ([6] Enam: 28)
Tefsir
29

وَقَالُوْٓا اِنْ هِيَ اِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوْثِيْنَ ٢٩

waqālū
وَقَالُوٓا۟
dediler ki
in hiya
إِنْ هِىَ
onlar
illā
إِلَّا
başka yoktur
ḥayātunā
حَيَاتُنَا
hayatımızdan
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَا
dünya
wamā
وَمَا
ve değiliz
naḥnu
نَحْنُ
biz
bimabʿūthīna
بِمَبْعُوثِينَ
diriltilecek
"Hayat ancak bu dünyadakinden ibarettir, biz dirilecek değiliz" dediler. ([6] Enam: 29)
Tefsir
30

وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ وُقِفُوْا عَلٰى رَبِّهِمْ ۗ قَالَ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّ ۗقَالُوْا بَلٰى وَرَبِّنَا ۗقَالَ فَذُوْقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُوْنَ ࣖ ٣٠

walaw
وَلَوْ
ve eğer
tarā
تَرَىٰٓ
(onları) bir görsen
idh
إِذْ
iken
wuqifū
وُقِفُوا۟
durdurulmuş
ʿalā
عَلَىٰ
huzurunda
rabbihim
رَبِّهِمْۚ
Rablerinin
qāla
قَالَ
dedi
alaysa
أَلَيْسَ
değil miymiş?
hādhā
هَٰذَا
bu
bil-ḥaqi
بِٱلْحَقِّۚ
gerçek
qālū
قَالُوا۟
dediler ki
balā
بَلَىٰ
evet gerçektir
warabbinā
وَرَبِّنَاۚ
Rabbimiz hakkı için
qāla
قَالَ
dedi
fadhūqū
فَذُوقُوا۟
öyle ise tadın
l-ʿadhāba
ٱلْعَذَابَ
azabı
bimā
بِمَا
dolayı
kuntum
كُنتُمْ
ettiğinizden
takfurūna
تَكْفُرُونَ
inkar
Onları, Rablerinin huzuruna çıkarıldıkları zaman bir görsen! Allah: "Bu gerçek değil mi?" der; onlar, "Evet, Rabbimiz hakkı için gerçektir" derler. Allah da "Öyleyse inkar etmenizden ötürü azabı tadın" der. ([6] Enam: 30)
Tefsir