Skip to content

Suresi Enam - Page: 15

Al-An'am

(al-ʾAnʿām)

141

۞ وَهُوَ الَّذِيْٓ اَنْشَاَ جَنّٰتٍ مَّعْرُوْشٰتٍ وَّغَيْرَ مَعْرُوْشٰتٍ وَّالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا اُكُلُهٗ وَالزَّيْتُوْنَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَّغَيْرَ مُتَشَابِهٍۗ كُلُوْا مِنْ ثَمَرِهٖٓ اِذَآ اَثْمَرَ وَاٰتُوْا حَقَّهٗ يَوْمَ حَصَادِهٖۖ وَلَا تُسْرِفُوْا ۗاِنَّهٗ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِيْنَۙ ١٤١

wahuwa
وَهُوَ
ve O'dur
alladhī
ٱلَّذِىٓ
ki
ansha-a
أَنشَأَ
yaratan
jannātin
جَنَّٰتٍ
bahçeleri
maʿrūshātin
مَّعْرُوشَٰتٍ
çardaklı
waghayra
وَغَيْرَ
ve
maʿrūshātin
مَعْرُوشَٰتٍ
çardaksız
wal-nakhla
وَٱلنَّخْلَ
hurma(ları)
wal-zarʿa
وَٱلزَّرْعَ
ve ekin(ler)i
mukh'talifan
مُخْتَلِفًا
çeşit çeşit
ukuluhu
أُكُلُهُۥ
ürünleri
wal-zaytūna
وَٱلزَّيْتُونَ
ve zeytinleri
wal-rumāna
وَٱلرُّمَّانَ
ve narları
mutashābihan
مُتَشَٰبِهًا
birbirine benzer
waghayra mutashābihin
وَغَيْرَ مُتَشَٰبِهٍۚ
ve benzemez
kulū
كُلُوا۟
yeyin
min thamarihi
مِن ثَمَرِهِۦٓ
meyvasından
idhā
إِذَآ
zaman
athmara
أَثْمَرَ
meyva verdiği
waātū
وَءَاتُوا۟
ve verin
ḥaqqahu
حَقَّهُۥ
hakkını (sadakasını)
yawma
يَوْمَ
günü
ḥaṣādihi
حَصَادِهِۦۖ
hasat
walā
وَلَا
ve asla
tus'rifū
تُسْرِفُوٓا۟ۚ
israf etmeyin
innahu
إِنَّهُۥ
çünkü O
lā yuḥibbu
لَا يُحِبُّ
sevmez
l-mus'rifīna
ٱلْمُسْرِفِينَ
israf edenleri
Çardaklı ve çardaksız bağları inşa eden Allah'tır. Tadları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O'dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin, devşirildiği ve biçildiği gün hakkını verin; israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez. ([6] Enam: 141)
Tefsir
142

وَمِنَ الْاَنْعَامِ حَمُوْلَةً وَّفَرْشًا ۗ كُلُوْا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعُوْا خُطُوٰتِ الشَّيْطٰنِۗ اِنَّهٗ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِيْنٌۙ ١٤٢

wamina l-anʿāmi
وَمِنَ ٱلْأَنْعَٰمِ
hayvanlardan
ḥamūlatan
حَمُولَةً
(kimi) yük taşır
wafarshan
وَفَرْشًاۚ
(kiminin) tüyünden sergi yapılır
kulū
كُلُوا۟
yeyin
mimmā razaqakumu
مِمَّا رَزَقَكُمُ
size verdiği rızıktan
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
walā tattabiʿū
وَلَا تَتَّبِعُوا۟
izlemeyin
khuṭuwāti
خُطُوَٰتِ
adımlarını
l-shayṭāni
ٱلشَّيْطَٰنِۚ
şeytanın
innahu
إِنَّهُۥ
zira o
lakum
لَكُمْ
sizin için
ʿaduwwun
عَدُوٌّ
bir düşmandır
mubīnun
مُّبِينٌ
apaçık
Hayvanları da yük ve kesim için yaratan Allah'tır. Allah'ın size verdiği rızıktan yiyin, şeytana ayak uydurmayın, o size apaçık bir düşmandır. ([6] Enam: 142)
Tefsir
143

ثَمٰنِيَةَ اَزْوَاجٍۚ مِنَ الضَّأْنِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْمَعْزِ اثْنَيْنِۗ قُلْ ءٰۤالذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ اَمِ الْاُنْثَيَيْنِ اَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ اَرْحَامُ الْاُنْثَيَيْنِۗ نَبِّئُوْنِيْ بِعِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صٰدِقِيْنَ ١٤٣

thamāniyata
ثَمَٰنِيَةَ
sekiz
azwājin
أَزْوَٰجٍۖ
çift
mina l-ḍani
مِّنَ ٱلضَّأْنِ
koyundan
ith'nayni
ٱثْنَيْنِ
iki
wamina l-maʿzi
وَمِنَ ٱلْمَعْزِ
ve -den
ith'nayni
ٱثْنَيْنِۗ
iki
qul
قُلْ
de ki
āldhakarayni
ءَآلذَّكَرَيْنِ
iki erkeği mi?
ḥarrama
حَرَّمَ
haram etti
ami
أَمِ
yoksa
l-unthayayni
ٱلْأُنثَيَيْنِ
iki dişiyi (mi?)
ammā
أَمَّا
yoksa
ish'tamalat
ٱشْتَمَلَتْ
bulunan(yavru)ları mı
ʿalayhi arḥāmu
عَلَيْهِ أَرْحَامُ
rahimlerinde
l-unthayayni
ٱلْأُنثَيَيْنِۖ
iki dişinin
nabbiūnī
نَبِّـُٔونِى
bana haber verin
biʿil'min
بِعِلْمٍ
bilgi ile
in
إِن
eğer
kuntum
كُنتُمْ
iseniz
ṣādiqīna
صَٰدِقِينَ
doğru
Sekiz çift: Koyundan iki ve keçiden iki; de ki: "İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya o iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kılmıştır? Doğru sözlü iseniz bana bilgiye dayanarak cevap verin." ([6] Enam: 143)
Tefsir
144

وَمِنَ الْاِبِلِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْبَقَرِ اثْنَيْنِۗ قُلْ ءٰۤالذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ اَمِ الْاُنْثَيَيْنِ اَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ اَرْحَامُ الْاُنْثَيَيْنِۗ اَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاۤءَ اِذْ وَصّٰىكُمُ اللّٰهُ بِهٰذَاۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًا لِّيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍۗ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الظّٰلِمِيْنَ ࣖ ١٤٤

wamina
وَمِنَ
ve
l-ibili
ٱلْإِبِلِ
deveden
ith'nayni
ٱثْنَيْنِ
iki
wamina l-baqari
وَمِنَ ٱلْبَقَرِ
ve -dan
ith'nayni
ٱثْنَيْنِۗ
iki
qul
قُلْ
de ki
āldhakarayni
ءَآلذَّكَرَيْنِ
iki erkeği mi?
ḥarrama
حَرَّمَ
haram etti
ami
أَمِ
yoksa
l-unthayayni
ٱلْأُنثَيَيْنِ
iki dişiyi (mi?)
ammā
أَمَّا
yoksa
ish'tamalat
ٱشْتَمَلَتْ
bulunan(yavru)ları mı
ʿalayhi arḥāmu
عَلَيْهِ أَرْحَامُ
Rahimlerinde
l-unthayayni
ٱلْأُنثَيَيْنِۖ
iki dişinin
am
أَمْ
yoksa
kuntum
كُنتُمْ
oldunuz
shuhadāa
شُهَدَآءَ
şahidler (mi?)
idh
إِذْ
zaman
waṣṣākumu
وَصَّىٰكُمُ
size vasiyyet ettiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
bihādhā
بِهَٰذَاۚ
böyle
faman
فَمَنْ
kim olabilir?
aẓlamu
أَظْلَمُ
daha zalim
mimmani if'tarā
مِمَّنِ ٱفْتَرَىٰ
uydurandan
ʿalā
عَلَى
karşı
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'a
kadhiban
كَذِبًا
bir yalan
liyuḍilla
لِّيُضِلَّ
saptırmak için
l-nāsa
ٱلنَّاسَ
insanları
bighayri
بِغَيْرِ
olmaksızın
ʿil'min
عِلْمٍۗ
bilgisi
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
lā yahdī
لَا يَهْدِى
doğru yola iletmez
l-qawma
ٱلْقَوْمَ
topluluğu
l-ẓālimīna
ٱلظَّٰلِمِينَ
zalim
Deveden iki, sığırdan iki yaratmıştır; de ki: "İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya o iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kılmıştır? Yoksa Allah size bunları buyururken orada mı idiniz?" İnsanları, bilmediklerinden sapıtmak için Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah, zalim milleti doğru yola eriştirmez. ([6] Enam: 144)
Tefsir
145

قُلْ لَّآ اَجِدُ فِيْ مَآ اُوْحِيَ اِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلٰى طَاعِمٍ يَّطْعَمُهٗٓ اِلَّآ اَنْ يَّكُوْنَ مَيْتَةً اَوْ دَمًا مَّسْفُوْحًا اَوْ لَحْمَ خِنْزِيْرٍ فَاِنَّهٗ رِجْسٌ اَوْ فِسْقًا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِهٖۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَّلَا عَادٍ فَاِنَّ رَبَّكَ غَفُوْرٌ رَّحِيْمٌ ١٤٥

qul
قُل
de ki
lā ajidu
لَّآ أَجِدُ
bulamıyorum
fī mā
فِى مَآ
şeyde
ūḥiya
أُوحِىَ
vahyolunan
ilayya
إِلَىَّ
bana
muḥarraman
مُحَرَّمًا
bir haramlık
ʿalā
عَلَىٰ
üzerine
ṭāʿimin
طَاعِمٍ
yemek
yaṭʿamuhu
يَطْعَمُهُۥٓ
yiyen kimse
illā
إِلَّآ
ancak hariçtir
an yakūna
أَن يَكُونَ
olması
maytatan
مَيْتَةً
leş
aw
أَوْ
yahut
daman
دَمًا
kan
masfūḥan
مَّسْفُوحًا
akıtılmış
aw
أَوْ
yahut
laḥma
لَحْمَ
eti
khinzīrin
خِنزِيرٍ
domuz
fa-innahu
فَإِنَّهُۥ
pistir-ki şüphesiz
rij'sun
رِجْسٌ
pistir
aw
أَوْ
ya da
fis'qan
فِسْقًا
bir fısk
uhilla
أُهِلَّ
boğazlanmış
lighayri
لِغَيْرِ
başkası adına
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'tan
bihi
بِهِۦۚ
onun
famani
فَمَنِ
ama kim
uḍ'ṭurra
ٱضْطُرَّ
çaresiz kalırsa (yiyebilir)
ghayra bāghin
غَيْرَ بَاغٍ
saldırmaksızın
walā
وَلَا
ve
ʿādin
عَادٍ
sınırı aşmaksızın
fa-inna
فَإِنَّ
çünkü
rabbaka
رَبَّكَ
Rabbin
ghafūrun
غَفُورٌ
bağışlayandır
raḥīmun
رَّحِيمٌ
esirgeyendir
De ki: "Bana vahyolunanda, leş, akıtılmış kan, domuz eti ki pistir ve günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilen hayvandan başkasını yemenin haram olduğuna dair bir emir bulamıyorum; fakat darda kalan, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere bunlardan da yiyebilir." Doğrusu Rabbin bağışlar ve merhamet eder. ([6] Enam: 145)
Tefsir
146

وَعَلَى الَّذِيْنَ هَادُوْا حَرَّمْنَا كُلَّ ذِيْ ظُفُرٍۚ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُوْمَهُمَآ اِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُوْرُهُمَآ اَوِ الْحَوَايَآ اَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍۗ ذٰلِكَ جَزَيْنٰهُمْ بِبَغْيِهِمْۚ وَاِنَّا لَصٰدِقُوْنَ ١٤٦

waʿalā
وَعَلَى
ve
alladhīna
ٱلَّذِينَ
şunlara ki
hādū
هَادُوا۟
yahudilere
ḥarramnā
حَرَّمْنَا
haram ettik
kulla
كُلَّ
bütün
dhī
ذِى
olanları
ẓufurin
ظُفُرٍۖ
tırnaklı(ları)
wamina l-baqari
وَمِنَ ٱلْبَقَرِ
sığırın
wal-ghanami
وَٱلْغَنَمِ
ve koyunun
ḥarramnā
حَرَّمْنَا
haram kıldık
ʿalayhim
عَلَيْهِمْ
onlara
shuḥūmahumā
شُحُومَهُمَآ
yağlarını
illā
إِلَّا
hariç
mā ḥamalat
مَا حَمَلَتْ
taşıdıkları
ẓuhūruhumā
ظُهُورُهُمَآ
sırtlarının
awi
أَوِ
yahut
l-ḥawāyā
ٱلْحَوَايَآ
bağırsaklarının
aw
أَوْ
ya da
mā ikh'talaṭa
مَا ٱخْتَلَطَ
karışanlar
biʿaẓmin
بِعَظْمٍۚ
kemiğe
dhālika
ذَٰلِكَ
böylece
jazaynāhum
جَزَيْنَٰهُم
onları cezalandırdık
bibaghyihim
بِبَغْيِهِمْۖ
aşırılıkları yüzünden
wa-innā
وَإِنَّا
biz elbette
laṣādiqūna
لَصَٰدِقُونَ
doğru söyleyenleriz
Yahudilere tırnaklı her hayvanı haram kıldık. Onlara sığır ve davarın sırt, bağırsak ve kemik yağları hariç, iç yağlarını da haram kıldık. Aşırı gitmelerinden ötürü onları bu şekilde cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru sözlüyüzdür. ([6] Enam: 146)
Tefsir
147

فَاِنْ كَذَّبُوْكَ فَقُلْ رَّبُّكُمْ ذُوْ رَحْمَةٍ وَّاسِعَةٍۚ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهٗ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِيْنَ ١٤٧

fa-in
فَإِن
eğer
kadhabūka
كَذَّبُوكَ
seni yalanladılarsa
faqul
فَقُل
de ki
rabbukum
رَّبُّكُمْ
Rabbiniz
dhū
ذُو
sahibidir
raḥmatin
رَحْمَةٍ
rahmet
wāsiʿatin
وَٰسِعَةٍ
bol
walā
وَلَا
(fakat)
yuraddu
يُرَدُّ
geri çevrilmez
basuhu
بَأْسُهُۥ
O'nun azabı
ʿani l-qawmi
عَنِ ٱلْقَوْمِ
toplumdan
l-muj'rimīna
ٱلْمُجْرِمِينَ
suçlu
Seni yalanlarlarsa, "Rabbinizin rahmeti geniştir; O'nun azabı suçlu milletten geri çevrilemez" de. ([6] Enam: 147)
Tefsir
148

سَيَقُوْلُ الَّذِيْنَ اَشْرَكُوْا لَوْ شَاۤءَ اللّٰهُ مَآ اَشْرَكْنَا وَلَآ اٰبَاۤؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ شَيْءٍۗ كَذٰلِكَ كَذَّبَ الَّذِيْنَ مِنْ قَبْلِهِمْ حَتّٰى ذَاقُوْا بَأْسَنَاۗ قُلْ هَلْ عِنْدَكُمْ مِّنْ عِلْمٍ فَتُخْرِجُوْهُ لَنَاۗ اِنْ تَتَّبِعُوْنَ اِلَّا الظَّنَّ وَاِنْ اَنْتُمْ اِلَّا تَخْرُصُوْنَ ١٤٨

sayaqūlu
سَيَقُولُ
diyecekler ki
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
ashrakū
أَشْرَكُوا۟
ortak koşan(lar)
law
لَوْ
şayet
shāa
شَآءَ
isteseydi
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
mā ashraknā
مَآ أَشْرَكْنَا
biz ortak koşmazdık
walā ābāunā
وَلَآ ءَابَآؤُنَا
babalarımız da
walā ḥarramnā
وَلَا حَرَّمْنَا
haram yapmazdık
min
مِن
hiçbir
shayin
شَىْءٍۚ
şeyi
kadhālika
كَذَٰلِكَ
öyle (demişlerdi)
kadhaba
كَذَّبَ
yalanlayanlar
alladhīna min qablihim
ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ
onlardan önce
ḥattā
حَتَّىٰ
nihayet
dhāqū
ذَاقُوا۟
tadmışlardı
basanā
بَأْسَنَاۗ
azabımızı
qul
قُلْ
de ki
hal
هَلْ
var mı?
ʿindakum
عِندَكُم
yanınızda
min
مِّنْ
hiç
ʿil'min
عِلْمٍ
bir bilgi
fatukh'rijūhu
فَتُخْرِجُوهُ
çıka(rıp gösterece)ğiniz
lanā
لَنَآۖ
bize
in tattabiʿūna
إِن تَتَّبِعُونَ
siz uyuyorsunuz
illā
إِلَّا
sadece
l-ẓana
ٱلظَّنَّ
zanna
wa-in
وَإِنْ
ve eğer
antum
أَنتُمْ
siz
illā
إِلَّا
sadece
takhruṣūna
تَخْرُصُونَ
saçmalıyorsunuz
Puta tapanlar, "Allah dileseydi babalarımız ve biz puta tapmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık" diyecekler; onlardan öncekiler de, Bizim şiddetli azabımızı tadana kadar böyle demişlerdi. Onlara "Bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz" de. ([6] Enam: 148)
Tefsir
149

قُلْ فَلِلّٰهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُۚ فَلَوْ شَاۤءَ لَهَدٰىكُمْ اَجْمَعِيْنَ ١٤٩

qul
قُلْ
de ki
falillahi
فَلِلَّهِ
Allah'ındır
l-ḥujatu
ٱلْحُجَّةُ
delil
l-bālighatu
ٱلْبَٰلِغَةُۖ
üstün olan
falaw
فَلَوْ
eğer
shāa
شَآءَ
dileseydi
lahadākum
لَهَدَىٰكُمْ
elbette doğru yola iletirdi
ajmaʿīna
أَجْمَعِينَ
hepinizi
"Üstün delil Allah'ın delilidir. O dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi" de. ([6] Enam: 149)
Tefsir
150

قُلْ هَلُمَّ شُهَدَاۤءَكُمُ الَّذِيْنَ يَشْهَدُوْنَ اَنَّ اللّٰهَ حَرَّمَ هٰذَاۚ فَاِنْ شَهِدُوْا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْۚ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَاۤءَ الَّذِيْنَ كَذَّبُوْا بِاٰيٰتِنَا وَالَّذِيْنَ لَا يُؤْمِنُوْنَ بِالْاٰخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُوْنَ ࣖ ١٥٠

qul
قُلْ
de ki
halumma
هَلُمَّ
haydi getirin
shuhadāakumu
شُهَدَآءَكُمُ
tanrılarınızı
alladhīna
ٱلَّذِينَ
o ki
yashhadūna
يَشْهَدُونَ
şahidlik edecek
anna l-laha
أَنَّ ٱللَّهَ
Allah'ın
ḥarrama
حَرَّمَ
yasakladığına
hādhā
هَٰذَاۖ
bunu
fa-in
فَإِن
eğer
shahidū
شَهِدُوا۟
şahidlik ederlerse
falā tashhad
فَلَا تَشْهَدْ
sen şahidlik etme
maʿahum
مَعَهُمْۚ
onlarla beraber
walā
وَلَا
ve
tattabiʿ
تَتَّبِعْ
uyma
ahwāa
أَهْوَآءَ
keyiflerine
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselerin
kadhabū
كَذَّبُوا۟
yalanlayan(ların)
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimizi
wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve kimselerin
lā yu'minūna
لَا يُؤْمِنُونَ
ve inanmayanların
bil-ākhirati
بِٱلْءَاخِرَةِ
ahirete
wahum
وَهُم
ve onlar
birabbihim
بِرَبِّهِمْ
Rablerine
yaʿdilūna
يَعْدِلُونَ
eş tutmaktadırlar
De ki: "Allah'ın bunu haram kıldığına şahidlik edecek şahidlerinizi getirin". Şahidlik ederlerse, onlarla beraber olup sözlerini kabullenme; ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların heveslerine uyma; onlar Rablerine başkalarını eşit tutuyorlar. ([6] Enam: 150)
Tefsir