21
لَوْ اَنْزَلْنَا هٰذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَّرَاَيْتَهٗ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ ۗوَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُوْنَ ٢١
- law
- لَوْ
- şayet
- anzalnā
- أَنزَلْنَا
- biz indirseydik
- hādhā
- هَٰذَا
- bu
- l-qur'āna
- ٱلْقُرْءَانَ
- Kur'an'ı
- ʿalā jabalin
- عَلَىٰ جَبَلٍ
- bir dağa
- lara-aytahu
- لَّرَأَيْتَهُۥ
- onu görürdün
- khāshiʿan
- خَٰشِعًا
- baş eğmiş
- mutaṣaddiʿan
- مُّتَصَدِّعًا
- parçalanmış
- min khashyati
- مِّنْ خَشْيَةِ
- korkusundan
- l-lahi
- ٱللَّهِۚ
- Allah
- watil'ka
- وَتِلْكَ
- ve bu
- l-amthālu
- ٱلْأَمْثَٰلُ
- misalleri
- naḍribuhā
- نَضْرِبُهَا
- anlatıyoruz
- lilnnāsi
- لِلنَّاسِ
- insanlara
- laʿallahum
- لَعَلَّهُمْ
- umulur ki
- yatafakkarūna
- يَتَفَكَّرُونَ
- düşünürler
Eğer Biz Kuran'ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen, onun, Allah korkusuyla başeğerek parça parça olduğunu görürdün. Bu misalleri, insanlar düşünsünler diye veriyoruz. ([59] Hasr: 21)Tefsir
22
هُوَ اللّٰهُ الَّذِيْ لَآ اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِۚ هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحِيْمُ ٢٢
- huwa
- هُوَ
- O
- l-lahu
- ٱللَّهُ
- Allah'tır
- alladhī
- ٱلَّذِى
- ki
- lā
- لَآ
- yoktur
- ilāha
- إِلَٰهَ
- tanrı
- illā
- إِلَّا
- başka
- huwa
- هُوَۖ
- O'ndan
- ʿālimu
- عَٰلِمُ
- bilir
- l-ghaybi
- ٱلْغَيْبِ
- görülmeyeni
- wal-shahādati
- وَٱلشَّهَٰدَةِۖ
- ve görüleni
- huwa
- هُوَ
- O
- l-raḥmānu
- ٱلرَّحْمَٰنُ
- Rahmân'dır (çok esirgeyen)
- l-raḥīmu
- ٱلرَّحِيمُ
- Rahîm'dir (çok acıyan)
O, görüleni de görülmeyeni de bilen, kendisinden başka tanrı olmayan Allah'tır. O, acıyıcı olandır, acıyandır. ([59] Hasr: 22)Tefsir
23
هُوَ اللّٰهُ الَّذِيْ لَآ اِلٰهَ اِلَّا هُوَ ۚ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوْسُ السَّلٰمُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيْزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُۗ سُبْحٰنَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُوْنَ ٢٣
- huwa
- هُوَ
- O
- l-lahu
- ٱللَّهُ
- Allah'tır
- alladhī
- ٱلَّذِى
- ki
- lā
- لَآ
- yoktur
- ilāha
- إِلَٰهَ
- tanrı
- illā
- إِلَّا
- başka
- huwa
- هُوَ
- O'ndan
- l-maliku
- ٱلْمَلِكُ
- Melik'tir (padişahtır)
- l-qudūsu
- ٱلْقُدُّوسُ
- Kuddûs'tür (mukaddes)
- l-salāmu
- ٱلسَّلَٰمُ
- Selâm'dır (esenlik veren)
- l-mu'minu
- ٱلْمُؤْمِنُ
- Mü'min'dir (güvenlik veren)
- l-muhayminu
- ٱلْمُهَيْمِنُ
- Müheymin'dir (kollayıp koruyan)
- l-ʿazīzu
- ٱلْعَزِيزُ
- Azîz'dir (üstün galib)
- l-jabāru
- ٱلْجَبَّارُ
- Cebbâr'dır (istediğini zorla yaptıran)
- l-mutakabiru
- ٱلْمُتَكَبِّرُۚ
- Mütekebbir'dir (çok ulud)
- sub'ḥāna
- سُبْحَٰنَ
- yücedir
- l-lahi
- ٱللَّهِ
- Allah
- ʿammā yush'rikūna
- عَمَّا يُشْرِكُونَ
- ortak koşmalarından
O, kendisinden başka tanrı olmayan, hükümran, çok kutsal; esenlik veren, güvenlik veren, görüp gözeten, güçlü, buyruğunu herşeye geçiren, ulu olan, Allah'tır. Allah onların koştukları eşlerden (ortaklardan) münezzehtir. ([59] Hasr: 23)Tefsir
24
هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَاۤءُ الْحُسْنٰىۗ يُسَبِّحُ لَهٗ مَا فِى السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِۚ وَهُوَ الْعَزِيْزُ الْحَكِيْمُ ࣖ ٢٤
- huwa
- هُوَ
- O
- l-lahu
- ٱللَّهُ
- Allah
- l-khāliqu
- ٱلْخَٰلِقُ
- Hâlik'dir (yaratan)
- l-bāri-u
- ٱلْبَارِئُ
- Bâri'dir (var eden)
- l-muṣawiru
- ٱلْمُصَوِّرُۖ
- Musavvir'dir (biçim veren)
- lahu
- لَهُ
- O'nundur
- l-asmāu
- ٱلْأَسْمَآءُ
- isimler
- l-ḥus'nā
- ٱلْحُسْنَىٰۚ
- en güzel
- yusabbiḥu
- يُسَبِّحُ
- tesbih ederler
- lahu
- لَهُۥ
- O'nu
- mā
- مَا
- bulunanlar
- fī l-samāwāti
- فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
- göklerde
- wal-arḍi
- وَٱلْأَرْضِۖ
- ve yerde
- wahuwa
- وَهُوَ
- ve O
- l-ʿazīzu
- ٱلْعَزِيزُ
- Azîz'dir (mutlak galip)
- l-ḥakīmu
- ٱلْحَكِيمُ
- Hakîm'dir (hükümdar herşeyi hikmetle yapan)
O, vareden, güzel yaratan, yarattıklarına şekil veren, en güzel adlar kendisinin olan Allah'tır. Göklerde ve yerde olanlar O'nu tesbih ederler. O güçlüdür, Hakim'dir. ([59] Hasr: 24)Tefsir