31
وَّمَاۤءٍ مَّسْكُوْبٍۙ ٣١
- wamāin
- وَمَآءٍ
- ve sular
- maskūbin
- مَّسْكُوبٍ
- fışkıran
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. ([56] Vakia: 31)Tefsir
32
وَّفَاكِهَةٍ كَثِيْرَةٍۙ ٣٢
- wafākihatin
- وَفَٰكِهَةٍ
- ve meyvalar
- kathīratin
- كَثِيرَةٍ
- pek çok
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. ([56] Vakia: 32)Tefsir
33
لَّا مَقْطُوْعَةٍ وَّلَا مَمْنُوْعَةٍۙ ٣٣
- lā maqṭūʿatin
- لَّا مَقْطُوعَةٍ
- tükenmeyen
- walā
- وَلَا
- ve ne de
- mamnūʿatin
- مَمْنُوعَةٍ
- yasaklanmayan
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. ([56] Vakia: 33)Tefsir
34
وَّفُرُشٍ مَّرْفُوْعَةٍۗ ٣٤
- wafurushin
- وَفُرُشٍ
- ve döşekler (üstündedirler)
- marfūʿatin
- مَّرْفُوعَةٍ
- yükseltilmiş
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. ([56] Vakia: 34)Tefsir
35
اِنَّآ اَنْشَأْنٰهُنَّ اِنْشَاۤءًۙ ٣٥
- innā
- إِنَّآ
- elbette biz
- anshanāhunna
- أَنشَأْنَٰهُنَّ
- kadınları inşa' etmişizdir
- inshāan
- إِنشَآءً
- (yeni bir) inşa' ile
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır. ([56] Vakia: 35)Tefsir
36
فَجَعَلْنٰهُنَّ اَبْكَارًاۙ ٣٦
- fajaʿalnāhunna
- فَجَعَلْنَٰهُنَّ
- onları yapmışızdır
- abkāran
- أَبْكَارًا
- bakireler
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır. ([56] Vakia: 36)Tefsir
37
عُرُبًا اَتْرَابًاۙ ٣٧
- ʿuruban
- عُرُبًا
- sevgililer
- atrāban
- أَتْرَابًا
- hep yaşıt
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır. ([56] Vakia: 37)Tefsir
38
لِّاَصْحٰبِ الْيَمِيْنِۗ ࣖ ٣٨
- li-aṣḥābi
- لِّأَصْحَٰبِ
- adamları için
- l-yamīni
- ٱلْيَمِينِ
- sağın
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır. ([56] Vakia: 38)Tefsir
39
ثُلَّةٌ مِّنَ الْاَوَّلِيْنَۙ ٣٩
- thullatun
- ثُلَّةٌ
- bir bölümü
- mina l-awalīna
- مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
- öncekilerdendir
Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir. ([56] Vakia: 39)Tefsir
40
وَثُلَّةٌ مِّنَ الْاٰخِرِيْنَۗ ٤٠
- wathullatun
- وَثُلَّةٌ
- bir bölümü de
- mina l-ākhirīna
- مِّنَ ٱلْءَاخِرِينَ
- sonrakilerdendir
Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir. ([56] Vakia: 40)Tefsir