31
قُلْ تَرَبَّصُوْا فَاِنِّيْ مَعَكُمْ مِّنَ الْمُتَرَبِّصِيْنَۗ ٣١
- qul
- قُلْ
- de ki
- tarabbaṣū
- تَرَبَّصُوا۟
- gözetleyin
- fa-innī
- فَإِنِّى
- elbette ben de
- maʿakum
- مَعَكُم
- sizinle beraber
- mina l-mutarabiṣīna
- مِّنَ ٱلْمُتَرَبِّصِينَ
- gözetleyenlerdenim
De ki: "Gözleyin, doğrusu ben de sizinle beraber gözlemekteyim." ([52] Tur: 31)Tefsir
32
اَمْ تَأْمُرُهُمْ اَحْلَامُهُمْ بِهٰذَآ اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُوْنَۚ ٣٢
- am
- أَمْ
- yoksa
- tamuruhum
- تَأْمُرُهُمْ
- emrediyor
- aḥlāmuhum
- أَحْلَٰمُهُم
- akılları (mı?)
- bihādhā
- بِهَٰذَآۚ
- bunu
- am
- أَمْ
- yoksa
- hum
- هُمْ
- onlar
- qawmun
- قَوْمٌ
- bir topluluk (mudur?)
- ṭāghūna
- طَاغُونَ
- azgın
Bunu onlara akılları mı buyuruyor? Yoksa onlar azgın bir millet midirler? ([52] Tur: 32)Tefsir
33
اَمْ يَقُوْلُوْنَ تَقَوَّلَهٗۚ بَلْ لَّا يُؤْمِنُوْنَۚ ٣٣
- am
- أَمْ
- yoksa
- yaqūlūna
- يَقُولُونَ
- diyorlar
- taqawwalahu
- تَقَوَّلَهُۥۚ
- onu uydurdu (mu?)
- bal
- بَل
- hayır
- lā yu'minūna
- لَّا يُؤْمِنُونَ
- onlar inanmıyorlar
Yahut: "Onu kendi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır, inanmıyorlar. ([52] Tur: 33)Tefsir
34
فَلْيَأْتُوْا بِحَدِيْثٍ مِّثْلِهٖٓ اِنْ كَانُوْا صٰدِقِيْنَۗ ٣٤
- falyatū
- فَلْيَأْتُوا۟
- haydi getirsinler
- biḥadīthin
- بِحَدِيثٍ
- bir söz
- mith'lihi
- مِّثْلِهِۦٓ
- onun gibi
- in
- إِن
- eğer
- kānū
- كَانُوا۟
- iseler
- ṣādiqīna
- صَٰدِقِينَ
- doğru(lardan)
Eğer iddialarında samimi iseler Kuran'ın benzeri bir söz meydana getirsinler. ([52] Tur: 34)Tefsir
35
اَمْ خُلِقُوْا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ اَمْ هُمُ الْخَالِقُوْنَۗ ٣٥
- am
- أَمْ
- yoksa
- khuliqū
- خُلِقُوا۟
- yaratıldılar
- min
- مِنْ
- hiçbir
- ghayri
- غَيْرِ
- olmadan (mı?)
- shayin
- شَىْءٍ
- şey
- am
- أَمْ
- yoksa
- humu
- هُمُ
- kendileri (midir?)
- l-khāliqūna
- ٱلْخَٰلِقُونَ
- yaratanlar
Onlar, yaratan olmaksızın mı yaratıldılar yoksa yaratanlar kendileri midir? ([52] Tur: 35)Tefsir
36
اَمْ خَلَقُوا السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضَۚ بَلْ لَّا يُوْقِنُوْنَۗ ٣٦
- am
- أَمْ
- yoksa
- khalaqū
- خَلَقُوا۟
- yarattılar
- l-samāwāti
- ٱلسَّمَٰوَٰتِ
- gökleri (mi?)
- wal-arḍa
- وَٱلْأَرْضَۚ
- ve yeri
- bal
- بَل
- hayır
- lā yūqinūna
- لَّا يُوقِنُونَ
- onlar düşünüp inanmazlar
Yoksa gökleri ve yeri kendileri mi yarattılar? Hayır, Allah'a kesin olarak inanmıyorlar. ([52] Tur: 36)Tefsir
37
اَمْ عِنْدَهُمْ خَزَاۤىِٕنُ رَبِّكَ اَمْ هُمُ الْمُصَۣيْطِرُوْنَۗ ٣٧
- am
- أَمْ
- yoksa
- ʿindahum
- عِندَهُمْ
- onların yanında (mıdır?)
- khazāinu
- خَزَآئِنُ
- hazineleri
- rabbika
- رَبِّكَ
- Rabbinin
- am
- أَمْ
- yahut
- humu
- هُمُ
- kendileri (midir?)
- l-muṣayṭirūna
- ٱلْمُصَۣيْطِرُونَ
- hakim olan
Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar mı işe hakimdirler? ([52] Tur: 37)Tefsir
38
اَمْ لَهُمْ سُلَّمٌ يَّسْتَمِعُوْنَ فِيْهِۚ فَلْيَأْتِ مُسْتَمِعُهُمْ بِسُلْطٰنٍ مُّبِيْنٍۗ ٣٨
- am
- أَمْ
- yoksa
- lahum
- لَهُمْ
- onların (var mıdır?)
- sullamun
- سُلَّمٌ
- bir merdivenleri
- yastamiʿūna
- يَسْتَمِعُونَ
- dinleyecekleri
- fīhi
- فِيهِۖ
- orada
- falyati
- فَلْيَأْتِ
- öyleyse getirsin
- mus'tamiʿuhum
- مُسْتَمِعُهُم
- dinleyenleri
- bisul'ṭānin
- بِسُلْطَٰنٍ
- bir delil
- mubīnin
- مُّبِينٍ
- açık
Yoksa, üzerine çıkıp vahiy dinledikleri bir merdivenleri mi var? Öyleyse, dinleyenleri açık bir delil getirsin. ([52] Tur: 38)Tefsir
39
اَمْ لَهُ الْبَنٰتُ وَلَكُمُ الْبَنُوْنَۗ ٣٩
- am
- أَمْ
- yoksa
- lahu
- لَهُ
- O'nun (mudur?)
- l-banātu
- ٱلْبَنَٰتُ
- kızlar
- walakumu
- وَلَكُمُ
- ve sizin (midir?)
- l-banūna
- ٱلْبَنُونَ
- oğullar
Demek kızlar Allah'ın, oğullar sizin öyle mi? ([52] Tur: 39)Tefsir
40
اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْرًا فَهُمْ مِّنْ مَّغْرَمٍ مُّثْقَلُوْنَۗ ٤٠
- am
- أَمْ
- yoksa
- tasaluhum
- تَسْـَٔلُهُمْ
- onlardan istiyorsun (da)
- ajran
- أَجْرًا
- bir ücret
- fahum
- فَهُم
- ve onlar
- min maghramin
- مِّن مَّغْرَمٍ
- bir borç
- muth'qalūna
- مُّثْقَلُونَ
- yükü altında (mıdır?)
Yahut sen onlardan bir ücret istiyorsun da onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar? ([52] Tur: 40)Tefsir