Skip to content

Suresi Maide - Page: 5

Al-Ma'idah

(al-Māʾidah)

41

۞ يٰٓاَيُّهَا الرَّسُوْلُ لَا يَحْزُنْكَ الَّذِيْنَ يُسَارِعُوْنَ فِى الْكُفْرِ مِنَ الَّذِيْنَ قَالُوْٓا اٰمَنَّا بِاَفْوَاهِهِمْ وَلَمْ تُؤْمِنْ قُلُوْبُهُمْ ۛ وَمِنَ الَّذِيْنَ هَادُوْا ۛ سَمّٰعُوْنَ لِلْكَذِبِ سَمّٰعُوْنَ لِقَوْمٍ اٰخَرِيْنَۙ لَمْ يَأْتُوْكَ ۗ يُحَرِّفُوْنَ الْكَلِمَ مِنْۢ بَعْدِ مَوَاضِعِهٖۚ يَقُوْلُوْنَ اِنْ اُوْتِيْتُمْ هٰذَا فَخُذُوْهُ وَاِنْ لَّمْ تُؤْتَوْهُ فَاحْذَرُوْا ۗوَمَنْ يُّرِدِ اللّٰهُ فِتْنَتَهٗ فَلَنْ تَمْلِكَ لَهٗ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔا ۗ اُولٰۤىِٕكَ الَّذِيْنَ لَمْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يُّطَهِّرَ قُلُوْبَهُمْ ۗ لَهُمْ فِى الدُّنْيَا خِزْيٌ ۖوَّلَهُمْ فِى الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيْمٌ ٤١

yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
l-rasūlu
ٱلرَّسُولُ
Elçi
lā yaḥzunka
لَا يَحْزُنكَ
seni üzmesin
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
yusāriʿūna
يُسَٰرِعُونَ
yarış eden(ler)
fī l-kuf'ri
فِى ٱلْكُفْرِ
küfürde
mina alladhīna
مِنَ ٱلَّذِينَ
onlar ki
qālū
قَالُوٓا۟
derler
āmannā
ءَامَنَّا
inandık
bi-afwāhihim
بِأَفْوَٰهِهِمْ
ağızlariyle
walam tu'min
وَلَمْ تُؤْمِن
inanmamış iken
qulūbuhum
قُلُوبُهُمْۛ
kalbleri
wamina
وَمِنَ
ve arasında
alladhīna
ٱلَّذِينَ
olanlar
hādū
هَادُوا۟ۛ
yahudi(ler)
sammāʿūna
سَمَّٰعُونَ
kulak verirler
lil'kadhibi
لِلْكَذِبِ
yalana
sammāʿūna
سَمَّٰعُونَ
kulak verirler
liqawmin
لِقَوْمٍ
bir kavme
ākharīna
ءَاخَرِينَ
başka
lam yatūka
لَمْ يَأْتُوكَۖ
sana gelmemiş olan
yuḥarrifūna
يُحَرِّفُونَ
onlar kaydırırlar
l-kalima
ٱلْكَلِمَ
kelimeleri
min baʿdi
مِنۢ بَعْدِ
bazısının
mawāḍiʿihi
مَوَاضِعِهِۦۖ
yerlerinden
yaqūlūna
يَقُولُونَ
derler
in
إِنْ
eğer
ūtītum
أُوتِيتُمْ
size verilirse
hādhā
هَٰذَا
bu
fakhudhūhu
فَخُذُوهُ
alın
wa-in
وَإِن
ve eğer
lam tu'tawhu
لَّمْ تُؤْتَوْهُ
verilmezse
fa-iḥ'dharū
فَٱحْذَرُوا۟ۚ
sakının
waman
وَمَن
ve birini
yuridi
يُرِدِ
isterse
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
fit'natahu
فِتْنَتَهُۥ
şaşırtmak
falan tamlika
فَلَن تَمْلِكَ
sen yapamazsın
lahu
لَهُۥ
onun için
mina
مِنَ
karşı
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'a
shayan
شَيْـًٔاۚ
hiçbir şey
ulāika
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte onlar
alladhīna
ٱلَّذِينَ
o kimseler ki
lam yuridi
لَمْ يُرِدِ
istememiştir
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
an yuṭahhira
أَن يُطَهِّرَ
temizlemesini
qulūbahum
قُلُوبَهُمْۚ
kalblerini
lahum
لَهُمْ
onlar için vardır
fī l-dun'yā
فِى ٱلدُّنْيَا
dünyada
khiz'yun
خِزْىٌۖ
rezillik
walahum
وَلَهُمْ
ve onlar için vardır
fī l-ākhirati
فِى ٱلْءَاخِرَةِ
ahirette de
ʿadhābun
عَذَابٌ
bir azab
ʿaẓīmun
عَظِيمٌ
büyük
Kalbleri inanmamışken, ağızlarıyla, "İnandık" diyenler, yahudilerden yalana kulak verenler ve başka bir topluluk hesabına casusluk edenlerden inkara koşanlar seni üzmesin. Sözleri asıl yerlerinden değiştirirler de, "Böyle bir fetva size verilirse alın, verilmezse kaçının" derler. Allah'ın fitneye düşmesini dilediği kimse için Allah'a karşı senin elinden bir şey gelmez. İşte onlar Allah'ın, kalblerini arıtmak istemediği kimselerdir. Dünyada rezillik onlaradır. Onlara ahirette de büyük azab vardır. ([5] Maide: 41)
Tefsir
42

سَمّٰعُوْنَ لِلْكَذِبِ اَكّٰلُوْنَ لِلسُّحْتِۗ فَاِنْ جَاۤءُوْكَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ اَوْ اَعْرِضْ عَنْهُمْ ۚوَاِنْ تُعْرِضْ عَنْهُمْ فَلَنْ يَّضُرُّوْكَ شَيْـًٔا ۗ وَاِنْ حَكَمْتَ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِۗ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِيْنَ ٤٢

sammāʿūna
سَمَّٰعُونَ
kulak verirler
lil'kadhibi
لِلْكَذِبِ
yalana
akkālūna
أَكَّٰلُونَ
yerler
lilssuḥ'ti
لِلسُّحْتِۚ
haram
fa-in
فَإِن
eğer
jāūka
جَآءُوكَ
sana gelirlerse
fa-uḥ'kum
فَٱحْكُم
hüküm ver
baynahum
بَيْنَهُمْ
aralarında
aw
أَوْ
yada
aʿriḍ
أَعْرِضْ
yüz çevir
ʿanhum
عَنْهُمْۖ
onlardan
wa-in
وَإِن
eğer
tuʿ'riḍ
تُعْرِضْ
yüz çevirirsen
ʿanhum
عَنْهُمْ
onlardan
falan
فَلَن
asla
yaḍurrūka
يَضُرُّوكَ
sana zarar veremezler
shayan
شَيْـًٔاۖ
hiçbir
wa-in
وَإِنْ
ve eğer
ḥakamta
حَكَمْتَ
hüküm verirsen
fa-uḥ'kum
فَٱحْكُم
hüküm ver
baynahum
بَيْنَهُم
aralarında
bil-qis'ṭi
بِٱلْقِسْطِۚ
adaletle
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
yuḥibbu
يُحِبُّ
sever
l-muq'siṭīna
ٱلْمُقْسِطِينَ
adalet yapanları
Onlar yalana kulak verirler, haram yerler. Eğer sana gelirlerse aralarında hükmet, yahut onlardan yüz çevir; yüz çevirirsen sana bir zarar veremezler. Eğer hükmedersen aralarında adaletle hüküm ver. Allah adil olanları sever. ([5] Maide: 42)
Tefsir
43

وَكَيْفَ يُحَكِّمُوْنَكَ وَعِنْدَهُمُ التَّوْرٰىةُ فِيْهَا حُكْمُ اللّٰهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِنْۢ بَعْدِ ذٰلِكَ ۗوَمَآ اُولٰۤىِٕكَ بِالْمُؤْمِنِيْنَ ࣖ ٤٣

wakayfa
وَكَيْفَ
ve nasıl
yuḥakkimūnaka
يُحَكِّمُونَكَ
seni hakem yapıyorlar
waʿindahumu
وَعِندَهُمُ
yanlarında dururken
l-tawrātu
ٱلتَّوْرَىٰةُ
Tevrat
fīhā
فِيهَا
içinde bulunan
ḥuk'mu
حُكْمُ
hükmü
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
thumma
ثُمَّ
sonra
yatawallawna
يَتَوَلَّوْنَ
dönüyorlar
min baʿdi
مِنۢ بَعْدِ
sonra da
dhālika
ذَٰلِكَۚ
ondan
wamā
وَمَآ
değillerdir
ulāika
أُو۟لَٰٓئِكَ
onlar
bil-mu'minīna
بِٱلْمُؤْمِنِينَ
inanıyor
Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında iken, ne yüzle seni hakem tayin ediyorlar da sonra bundan yüz çeviriyorlar? İşte onlar inanmış değillerdir. ([5] Maide: 43)
Tefsir
44

اِنَّآ اَنْزَلْنَا التَّوْرٰىةَ فِيْهَا هُدًى وَّنُوْرٌۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّوْنَ الَّذِيْنَ اَسْلَمُوْا لِلَّذِيْنَ هَادُوْا وَالرَّبَّانِيُّوْنَ وَالْاَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوْا مِنْ كِتٰبِ اللّٰهِ وَكَانُوْا عَلَيْهِ شُهَدَاۤءَۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوْا بِاٰيٰتِيْ ثَمَنًا قَلِيْلًا ۗوَمَنْ لَّمْ يَحْكُمْ بِمَآ اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰۤىِٕكَ هُمُ الْكٰفِرُوْنَ ٤٤

innā
إِنَّآ
gerçekten
anzalnā
أَنزَلْنَا
biz indirdik
l-tawrāta
ٱلتَّوْرَىٰةَ
Tevrat'ı
fīhā
فِيهَا
onda vardır
hudan
هُدًى
yol gösterme
wanūrun
وَنُورٌۚ
ve nur
yaḥkumu
يَحْكُمُ
hüküm verirlerdi
bihā
بِهَا
onunla
l-nabiyūna
ٱلنَّبِيُّونَ
peygamberler
alladhīna
ٱلَّذِينَ
öyle ki
aslamū
أَسْلَمُوا۟
İslam olmuş
lilladhīna
لِلَّذِينَ
kimselere
hādū
هَادُوا۟
yahudi(lere)
wal-rabāniyūna
وَٱلرَّبَّٰنِيُّونَ
ve Rabbanilere
wal-aḥbāru
وَٱلْأَحْبَارُ
ve alimlere
bimā
بِمَا
dolayı
us'tuḥ'fiẓū
ٱسْتُحْفِظُوا۟
korumakla görevlendirildiklerinden
min kitābi
مِن كِتَٰبِ
Kitabını
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
wakānū
وَكَانُوا۟
idiler
ʿalayhi
عَلَيْهِ
onun üzerine
shuhadāa
شُهَدَآءَۚ
şahitler
falā takhshawū
فَلَا تَخْشَوُا۟
korkmayın
l-nāsa
ٱلنَّاسَ
insanlardan
wa-ikh'shawni
وَٱخْشَوْنِ
benden korkun
walā tashtarū
وَلَا تَشْتَرُوا۟
ve satmayın
biāyātī
بِـَٔايَٰتِى
benim ayetlerimi
thamanan
ثَمَنًا
bir paraya
qalīlan
قَلِيلًاۚ
azıcık
waman
وَمَن
ve kim
lam yaḥkum
لَّمْ يَحْكُم
hükmetmezse
bimā
بِمَآ
ile
anzala
أَنزَلَ
indirdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
fa-ulāika
فَأُو۟لَٰٓئِكَ
işte
humu
هُمُ
onlar
l-kāfirūna
ٱلْكَٰفِرُونَ
kafirlerdir
Doğrusu Biz yol gösterici olarak Tevrat'ı indirdik. Kendisini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudi olanlara onunla ve Rabbe kul olanlar, bilginler de Allah'ın Kitap'ından elde mahfuz kalanla hükmederlerdi. Tevrat'a şahiddiler. O halde insanlardan korkmayın, benden korkun, ayetlerimi hiçbir değerle değiştirmeyin; Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerdir. ([5] Maide: 44)
Tefsir
45

وَكَتَبْنَا عَلَيْهِمْ فِيْهَآ اَنَّ النَّفْسَ بِالنَّفْسِ وَالْعَيْنَ بِالْعَيْنِ وَالْاَنْفَ بِالْاَنْفِ وَالْاُذُنَ بِالْاُذُنِ وَالسِّنَّ بِالسِّنِّۙ وَالْجُرُوْحَ قِصَاصٌۗ فَمَنْ تَصَدَّقَ بِهٖ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَّهٗ ۗوَمَنْ لَّمْ يَحْكُمْ بِمَآ اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰۤىِٕكَ هُمُ الظّٰلِمُوْنَ ٤٥

wakatabnā
وَكَتَبْنَا
ve yazdık
ʿalayhim
عَلَيْهِمْ
onlara
fīhā
فِيهَآ
onda
anna
أَنَّ
mukakkak
l-nafsa
ٱلنَّفْسَ
cana
bil-nafsi
بِٱلنَّفْسِ
can
wal-ʿayna
وَٱلْعَيْنَ
ve göze
bil-ʿayni
بِٱلْعَيْنِ
göz
wal-anfa
وَٱلْأَنفَ
ve buruna
bil-anfi
بِٱلْأَنفِ
burun
wal-udhuna
وَٱلْأُذُنَ
ve kulağa
bil-udhuni
بِٱلْأُذُنِ
kulak
wal-sina
وَٱلسِّنَّ
ve dişe
bil-sini
بِٱلسِّنِّ
diş
wal-jurūḥa
وَٱلْجُرُوحَ
ve yaralara
qiṣāṣun
قِصَاصٌۚ
kısas
faman
فَمَن
kim
taṣaddaqa
تَصَدَّقَ
bağışlarsa
bihi
بِهِۦ
bunu
fahuwa
فَهُوَ
o
kaffāratun
كَفَّارَةٌ
keffaret olur
lahu
لَّهُۥۚ
kendisi için
waman
وَمَن
ve kim
lam yaḥkum
لَّمْ يَحْكُم
hükmetmezse
bimā
بِمَآ
ile
anzala
أَنزَلَ
indirdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
fa-ulāika
فَأُو۟لَٰٓئِكَ
işte
humu
هُمُ
onlar
l-ẓālimūna
ٱلظَّٰلِمُونَ
zalimlerdir
Orada onlara cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe dişle ve yaralara karşılıklı ödeşme yazdık. Kim hakkından vazgeçerse bu, onun günahlarına keffaret olur. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar zalimlerdir. ([5] Maide: 45)
Tefsir
46

وَقَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِعِيْسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰىةِ ۖواٰتَيْنٰهُ الْاِنْجِيْلَ فِيْهِ هُدًى وَّنُوْرٌۙ وَّمُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰىةِ وَهُدًى وَّمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِيْنَۗ ٤٦

waqaffaynā
وَقَفَّيْنَا
ve gönderdik
ʿalā
عَلَىٰٓ
üzerine
āthārihim
ءَاثَٰرِهِم
onların ardından
biʿīsā
بِعِيسَى
Îsa'yı
ib'ni
ٱبْنِ
oğlu
maryama
مَرْيَمَ
Meryem
muṣaddiqan
مُصَدِّقًا
doğrulayıcı olarak
limā
لِّمَا
olan
bayna yadayhi
بَيْنَ يَدَيْهِ
ellerinde
mina l-tawrāti
مِنَ ٱلتَّوْرَىٰةِۖ
Tevrat'ı
waātaynāhu
وَءَاتَيْنَٰهُ
ve ona verdik
l-injīla
ٱلْإِنجِيلَ
İncil'i
fīhi
فِيهِ
içinde bulunan
hudan
هُدًى
yol gösterme
wanūrun
وَنُورٌ
ve nur
wamuṣaddiqan
وَمُصَدِّقًا
ve doğrulayan
limā
لِّمَا
olan
bayna yadayhi
بَيْنَ يَدَيْهِ
ellerinde
mina l-tawrāti
مِنَ ٱلتَّوْرَىٰةِ
Tevrat'ı
wahudan
وَهُدًى
ve yol gösterici
wamawʿiẓatan
وَمَوْعِظَةً
ve öğüt
lil'muttaqīna
لِّلْمُتَّقِينَ
korunanlar için
Onların izi üzerine arkalarından Meryem oğlu İsa'yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat'ı doğrulayarak gönderdik. Ona, yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önünde bulunan Tevrat'ı doğrulayan İncil'i sakınanlara öğüt ve yol gösterici olarak verdik. ([5] Maide: 46)
Tefsir
47

وَلْيَحْكُمْ اَهْلُ الْاِنْجِيْلِ بِمَآ اَنْزَلَ اللّٰهُ فِيْهِۗ وَمَنْ لَّمْ يَحْكُمْ بِمَآ اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰۤىِٕكَ هُمُ الْفٰسِقُوْنَ ٤٧

walyaḥkum
وَلْيَحْكُمْ
hükmetsinler
ahlu
أَهْلُ
sahipleri
l-injīli
ٱلْإِنجِيلِ
İncil
bimā
بِمَآ
ile
anzala
أَنزَلَ
indirdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
fīhi
فِيهِۚ
onda
waman
وَمَن
ve kim
lam yaḥkum
لَّمْ يَحْكُم
hükmetmezse
bimā
بِمَآ
ilr
anzala
أَنزَلَ
indirdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
fa-ulāika
فَأُو۟لَٰٓئِكَ
işte
humu
هُمُ
onlar
l-fāsiqūna
ٱلْفَٰسِقُونَ
fasıklardır
İncil sahibleri Allah'ın onda indirdikleri ile hükmetsinler. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar fasık olanlardır. ([5] Maide: 47)
Tefsir
48

وَاَنْزَلْنَآ اِلَيْكَ الْكِتٰبَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتٰبِ وَمُهَيْمِنًا عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَآ اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَاۤءَهُمْ عَمَّا جَاۤءَكَ مِنَ الْحَقِّۗ لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَّمِنْهَاجًا ۗوَلَوْ شَاۤءَ اللّٰهُ لَجَعَلَكُمْ اُمَّةً وَّاحِدَةً وَّلٰكِنْ لِّيَبْلُوَكُمْ فِيْ مَآ اٰتٰىكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرٰتِۗ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيْعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ فِيْهِ تَخْتَلِفُوْنَۙ ٤٨

wa-anzalnā
وَأَنزَلْنَآ
ve indirdik
ilayka
إِلَيْكَ
sana
l-kitāba
ٱلْكِتَٰبَ
Kitabı
bil-ḥaqi
بِٱلْحَقِّ
gerçekle
muṣaddiqan
مُصَدِّقًا
doğrulayıcı
limā
لِّمَا
bulunan
bayna yadayhi
بَيْنَ يَدَيْهِ
ellerinde
mina l-kitābi
مِنَ ٱلْكِتَٰبِ
Kitabı
wamuhayminan
وَمُهَيْمِنًا
ve kollayıp koruyucu olarak
ʿalayhi
عَلَيْهِۖ
onu
fa-uḥ'kum
فَٱحْكُم
artık hükmet
baynahum
بَيْنَهُم
onların aralarında
bimā
بِمَآ
ile
anzala
أَنزَلَ
indirdiği
l-lahu
ٱللَّهُۖ
Allah'ın
walā tattabiʿ
وَلَا تَتَّبِعْ
ve uyma
ahwāahum
أَهْوَآءَهُمْ
onların keyiflerine
ʿammā jāaka
عَمَّا جَآءَكَ
sana gelen
mina l-ḥaqi
مِنَ ٱلْحَقِّۚ
gerçek(ten ayrılıp)
likullin
لِكُلٍّ
her biriniz için
jaʿalnā
جَعَلْنَا
belirledik
minkum
مِنكُمْ
sizden
shir'ʿatan
شِرْعَةً
bir şeri'at
wamin'hājan
وَمِنْهَاجًاۚ
ve bir yol
walaw
وَلَوْ
ve eğer
shāa
شَآءَ
isteseydi
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
lajaʿalakum
لَجَعَلَكُمْ
hepinizi yapardı
ummatan
أُمَّةً
ümmet
wāḥidatan
وَٰحِدَةً
bir tek
walākin
وَلَٰكِن
fakat
liyabluwakum
لِّيَبْلُوَكُمْ
sizi sınamak istedi
fī mā
فِى مَآ
ile
ātākum
ءَاتَىٰكُمْۖ
size verdiği
fa-is'tabiqū
فَٱسْتَبِقُوا۟
öyleyse koşun
l-khayrāti
ٱلْخَيْرَٰتِۚ
hayır işlerine
ilā l-lahi
إِلَى ٱللَّهِ
Allah'adır
marjiʿukum
مَرْجِعُكُمْ
dönüşü
jamīʿan
جَمِيعًا
hepinizin
fayunabbi-ukum
فَيُنَبِّئُكُم
O size haber verecektir
bimā
بِمَا
şeyleri
kuntum
كُنتُمْ
olduğunuz
fīhi
فِيهِ
onda
takhtalifūna
تَخْتَلِفُونَ
ayrılığa düşmüş
Kuran'ı, önce gelen Kitap'ı tasdik ederek ve ona şahid olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş bulunduğuna göre, onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir yol ve bir yöntem kıldık; eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir; o halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir. ([5] Maide: 48)
Tefsir
49

وَاَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَآ اَنْزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَاۤءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ اَنْ يَّفْتِنُوْكَ عَنْۢ بَعْضِ مَآ اَنْزَلَ اللّٰهُ اِلَيْكَۗ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ اَنَّمَا يُرِيْدُ اللّٰهُ اَنْ يُّصِيْبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوْبِهِمْ ۗوَاِنَّ كَثِيْرًا مِّنَ النَّاسِ لَفٰسِقُوْنَ ٤٩

wa-ani
وَأَنِ
ve
uḥ'kum
ٱحْكُم
hükmet
baynahum
بَيْنَهُم
aralarında
bimā
بِمَآ
ile
anzala
أَنزَلَ
indirdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
walā tattabiʿ
وَلَا تَتَّبِعْ
uyma
ahwāahum
أَهْوَآءَهُمْ
onların keyiflerine
wa-iḥ'dharhum
وَٱحْذَرْهُمْ
ve onlardan sakın
an yaftinūka
أَن يَفْتِنُوكَ
seni şaşırtmalarından
ʿan baʿḍi
عَنۢ بَعْضِ
bir kısmından
مَآ
şeylerin
anzala
أَنزَلَ
indirdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
ilayka
إِلَيْكَۖ
sana
fa-in
فَإِن
eğer
tawallaw
تَوَلَّوْا۟
dönerlerse
fa-iʿ'lam
فَٱعْلَمْ
bil ki
annamā
أَنَّمَا
şüphesiz
yurīdu
يُرِيدُ
istiyor
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
an yuṣībahum
أَن يُصِيبَهُم
onları felakete uğratmak
bibaʿḍi
بِبَعْضِ
bazı
dhunūbihim
ذُنُوبِهِمْۗ
günahları yüzünden
wa-inna
وَإِنَّ
ve şüphesiz
kathīran
كَثِيرًا
çoğu
mina l-nāsi
مِّنَ ٱلنَّاسِ
insanlardan
lafāsiqūna
لَفَٰسِقُونَ
yoldan çıkmışlardır
O halde, Allah'ın indirdiği Kitap ile aralarında hükmet, Allah'ın sana indirdiği Kuran'ın bir kısmından seni vazgeçirmelerinden sakın, heveslerine uyma; eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten fasıktırlar. ([5] Maide: 49)
Tefsir
50

اَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُوْنَۗ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُّوْقِنُوْنَ ࣖ ٥٠

afaḥuk'ma
أَفَحُكْمَ
hükmünü mü?
l-jāhiliyati
ٱلْجَٰهِلِيَّةِ
cahiliyye
yabghūna
يَبْغُونَۚ
arıyorlar
waman
وَمَنْ
kim olabilir?
aḥsanu
أَحْسَنُ
daha güzel
mina l-lahi
مِنَ ٱللَّهِ
Allahtan
ḥuk'man
حُكْمًا
hüküm veren
liqawmin
لِّقَوْمٍ
bir toplum için
yūqinūna
يُوقِنُونَ
iyi bilen
Cahiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim vardır? ([5] Maide: 50)
Tefsir