Skip to content

Suresi Maide - Page: 11

Al-Ma'idah

(al-Māʾidah)

101

يٰٓاَيُّهَا الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا لَا تَسْـَٔلُوْا عَنْ اَشْيَاۤءَ اِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ ۚوَاِنْ تَسْـَٔلُوْا عَنْهَا حِيْنَ يُنَزَّلُ الْقُرْاٰنُ تُبْدَ لَكُمْ ۗعَفَا اللّٰهُ عَنْهَا ۗوَاللّٰهُ غَفُوْرٌ حَلِيْمٌ ١٠١

yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
inanan(lar)
lā tasalū
لَا تَسْـَٔلُوا۟
sormayın
ʿan
عَنْ
hakkında
ashyāa
أَشْيَآءَ
şeyler
in
إِن
eğer
tub'da
تُبْدَ
açıklandığında
lakum
لَكُمْ
size
tasu'kum
تَسُؤْكُمْ
hoşunuza gitmeyecek
wa-in
وَإِن
ve eğer
tasalū
تَسْـَٔلُوا۟
sorarsanız
ʿanhā
عَنْهَا
onları
ḥīna
حِينَ
vakit
yunazzalu
يُنَزَّلُ
indirildiği
l-qur'ānu
ٱلْقُرْءَانُ
Kur'an
tub'da
تُبْدَ
açıklanır
lakum
لَكُمْ
size
ʿafā
عَفَا
affetmiştir
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
ʿanhā
عَنْهَاۗ
onları
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
ghafūrun
غَفُورٌ
bağışlayandır
ḥalīmun
حَلِيمٌ
halimdir
Ey İnananlar! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kuran indirilirken onları sorarsanız size açıklanır (ama üzülürsünüz). Allah sorduğunuz şeyleri affetmiştir. Allah Bağışlayan'dır, Halim'dir. ([5] Maide: 101)
Tefsir
102

قَدْ سَاَلَهَا قَوْمٌ مِّنْ قَبْلِكُمْ ثُمَّ اَصْبَحُوْا بِهَا كٰفِرِيْنَ ١٠٢

qad
قَدْ
muhakkak
sa-alahā
سَأَلَهَا
onları sormuştu
qawmun
قَوْمٌ
bir toplum
min qablikum
مِّن قَبْلِكُمْ
sizden önce gelen
thumma
ثُمَّ
sonra
aṣbaḥū
أَصْبَحُوا۟
olmuşlardı
bihā
بِهَا
onları
kāfirīna
كَٰفِرِينَ
inkar edenler
Sizden önce bir millet onları sormuştu, sonra da onları inkar etmişlerdi. ([5] Maide: 102)
Tefsir
103

مَا جَعَلَ اللّٰهُ مِنْۢ بَحِيْرَةٍ وَّلَا سَاۤىِٕبَةٍ وَّلَا وَصِيْلَةٍ وَّلَا حَامٍ ۙوَّلٰكِنَّ الَّذِيْنَ كَفَرُوْا يَفْتَرُوْنَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَۗ وَاَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُوْنَ ١٠٣

mā jaʿala
مَا جَعَلَ
yapmamıştır
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
min
مِنۢ
ne
baḥīratin
بَحِيرَةٍ
bahîre
walā
وَلَا
ve ne
sāibatin
سَآئِبَةٍ
sâibe
walā
وَلَا
ve ne
waṣīlatin
وَصِيلَةٍ
vasîle
walā
وَلَا
ve ne
ḥāmin
حَامٍۙ
ham
walākinna
وَلَٰكِنَّ
fakat
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden(ler)
yaftarūna
يَفْتَرُونَ
uyduruyorlar
ʿalā
عَلَى
karşı
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'a
l-kadhiba
ٱلْكَذِبَۖ
yalan
wa-aktharuhum
وَأَكْثَرُهُمْ
ve çokları da
lā yaʿqilūna
لَا يَعْقِلُونَ
akıl erdiremiyorlar
Allah, kulağı çentilen, salıverilen, erkek dişi ikizler doğuran, on defa yavrulamasından ötürü yük vurulmayan hayvanların adanmasını emretmemiştir; fakat inkar edenler Allah'a karşı yalan uydururlar ve çoğu da akletmezler. ([5] Maide: 103)
Tefsir
104

وَاِذَا قِيْلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَآ اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُوْلِ قَالُوْا حَسْبُنَا مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَاۤءَنَا ۗ اَوَلَوْ كَانَ اٰبَاۤؤُهُمْ لَا يَعْلَمُوْنَ شَيْـًٔا وَّلَا يَهْتَدُوْنَ ١٠٤

wa-idhā
وَإِذَا
ve zaman
qīla
قِيلَ
dendiği
lahum
لَهُمْ
onlara
taʿālaw
تَعَالَوْا۟
gelin
ilā mā
إِلَىٰ مَآ
şeye
anzala
أَنزَلَ
indirdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
wa-ilā
وَإِلَى
ve
l-rasūli
ٱلرَّسُولِ
Elçi'ye
qālū
قَالُوا۟
derler ki
ḥasbunā
حَسْبُنَا
bize yeter
مَا
şey
wajadnā
وَجَدْنَا
bulduğumuz
ʿalayhi
عَلَيْهِ
üzerinde
ābāanā
ءَابَآءَنَآۚ
babalarımızı
awalaw
أَوَلَوْ
olsa da mı?
kāna ābāuhum
كَانَ ءَابَآؤُهُمْ
babaları
lā yaʿlamūna
لَا يَعْلَمُونَ
bilmeyen
shayan
شَيْـًٔا
hiçbir şey
walā
وَلَا
ve
yahtadūna
يَهْتَدُونَ
doğru yolu bulamayan
Onlara, "Gelin Allah'ın indirdiği Kitap'a ve peygambere uyun" dendiğinde, "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz yol bize yeter" derler; ya ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler? ([5] Maide: 104)
Tefsir
105

يٰٓاَيُّهَا الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا عَلَيْكُمْ اَنْفُسَكُمْ ۚ لَا يَضُرُّكُمْ مَّنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْ ۗ اِلَى اللّٰهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيْعًا فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُوْنَ ١٠٥

yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
inanan(lar)
ʿalaykum
عَلَيْكُمْ
siz (bakın)
anfusakum
أَنفُسَكُمْۖ
kendinize
lā yaḍurrukum
لَا يَضُرُّكُم
size zarar vermez
man
مَّن
kimse
ḍalla
ضَلَّ
sapan
idhā
إِذَا
takdirde
ih'tadaytum
ٱهْتَدَيْتُمْۚ
siz doğru yolda olduğunuz
ilā l-lahi
إِلَى ٱللَّهِ
Allah'adır
marjiʿukum
مَرْجِعُكُمْ
dönüşünüz
jamīʿan
جَمِيعًا
hepinizin
fayunabbi-ukum
فَيُنَبِّئُكُم
O size haber verecektir
bimā
بِمَا
şeyi
kuntum
كُنتُمْ
olduğunuz
taʿmalūna
تَعْمَلُونَ
yapmış
Ey İnananlar! Siz kendinize bakın; doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir. ([5] Maide: 105)
Tefsir
106

يٰٓاَيُّهَا الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ اِذَا حَضَرَ اَحَدَكُمُ الْمَوْتُ حِيْنَ الْوَصِيَّةِ اثْنٰنِ ذَوَا عَدْلٍ مِّنْكُمْ اَوْ اٰخَرٰنِ مِنْ غَيْرِكُمْ اِنْ اَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِى الْاَرْضِ فَاَصَابَتْكُمْ مُّصِيْبَةُ الْمَوْتِۗ تَحْبِسُوْنَهُمَا مِنْۢ بَعْدِ الصَّلٰوةِ فَيُقْسِمٰنِ بِاللّٰهِ اِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَرِيْ بِهٖ ثَمَنًا وَّلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللّٰهِ اِنَّآ اِذًا لَّمِنَ الْاٰثِمِيْنَ ١٠٦

yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
inananlar
shahādatu
شَهَٰدَةُ
şahidlik etsin
baynikum
بَيْنِكُمْ
aranızda
idhā
إِذَا
zaman
ḥaḍara
حَضَرَ
geldiği
aḥadakumu
أَحَدَكُمُ
birinize
l-mawtu
ٱلْمَوْتُ
ölüm
ḥīna
حِينَ
sırasında
l-waṣiyati
ٱلْوَصِيَّةِ
vasiyyet
ith'nāni
ٱثْنَانِ
iki
dhawā
ذَوَا
kişi
ʿadlin
عَدْلٍ
adil
minkum
مِّنكُمْ
içinizden
aw
أَوْ
ya da
ākharāni
ءَاخَرَانِ
diğer iki kişi (şahidlik etsin)
min ghayrikum
مِنْ غَيْرِكُمْ
sizden olmayan
in
إِنْ
eğer
antum
أَنتُمْ
siz
ḍarabtum
ضَرَبْتُمْ
yolculuk ederken
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
fa-aṣābatkum
فَأَصَٰبَتْكُم
ve başınıza gelmişse
muṣībatu
مُّصِيبَةُ
musibeti
l-mawti
ٱلْمَوْتِۚ
ölüm
taḥbisūnahumā
تَحْبِسُونَهُمَا
onları tutarsınız
min baʿdi
مِنۢ بَعْدِ
sonra
l-ṣalati
ٱلصَّلَوٰةِ
namazdan
fayuq'simāni
فَيُقْسِمَانِ
yemin etsinler
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah'a
ini
إِنِ
eğer
ir'tabtum
ٱرْتَبْتُمْ
kuşkulanırsanız
lā nashtarī
لَا نَشْتَرِى
satmayacağız
bihi
بِهِۦ
onu (yeminimizi)
thamanan
ثَمَنًا
hiçbir paraya
walaw
وَلَوْ
ve eğer
kāna
كَانَ
olsa
dhā qur'bā
ذَا قُرْبَىٰۙ
akraba da
walā
وَلَا
ve
naktumu
نَكْتُمُ
gizlemeyeceğiz
shahādata
شَهَٰدَةَ
şahidliğini
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
innā
إِنَّآ
yoksa biz elbette
idhan
إِذًا
o zaman
lamina
لَّمِنَ
kimselerden oluruz
l-āthimīna
ٱلْءَاثِمِينَ
günahkar
Ey İnananlar! Ölüm birinize geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi; şayet yolculukta olup başınıza da ölüm musibeti gelmişse, namazdan sonra alıkoyacağınız, şüpheleniyorsanız, "Akraba bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz, Allah'ın şahidliğini gizlemeyeceğiz, yoksa şüphesiz günahkarlardan oluruz" diye yemin eden sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun. ([5] Maide: 106)
Tefsir
107

فَاِنْ عُثِرَ عَلٰٓى اَنَّهُمَا اسْتَحَقَّآ اِثْمًا فَاٰخَرٰنِ يَقُوْمٰنِ مَقَامَهُمَا مِنَ الَّذِيْنَ اسْتَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْاَوْلَيٰنِ فَيُقْسِمٰنِ بِاللّٰهِ لَشَهَادَتُنَآ اَحَقُّ مِنْ شَهَادَتِهِمَا وَمَا اعْتَدَيْنَآ ۖاِنَّآ اِذًا لَّمِنَ الظّٰلِمِيْنَ ١٠٧

fa-in
فَإِنْ
eğer
ʿuthira
عُثِرَ
anlaşılırsa
ʿalā annahumā
عَلَىٰٓ أَنَّهُمَا
onların
is'taḥaqqā
ٱسْتَحَقَّآ
işledikleri
ith'man
إِثْمًا
bir günah
faākharāni
فَـَٔاخَرَانِ
başka iki kişi
yaqūmāni
يَقُومَانِ
geçer
maqāmahumā
مَقَامَهُمَا
onların yerine
mina alladhīna
مِنَ ٱلَّذِينَ
kendisine
is'taḥaqqa
ٱسْتَحَقَّ
haksızlık edilenlerden
ʿalayhimu
عَلَيْهِمُ
onların üzerine
l-awlayāni
ٱلْأَوْلَيَٰنِ
daha layık
fayuq'simāni
فَيُقْسِمَانِ
yemin ederler
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah'a
lashahādatunā
لَشَهَٰدَتُنَآ
mutlaka bizim şahidliğimiz
aḥaqqu
أَحَقُّ
daha doğrudur
min shahādatihimā
مِن شَهَٰدَتِهِمَا
onların şahidliğinden
wamā iʿ'tadaynā
وَمَا ٱعْتَدَيْنَآ
biz (hakka) tecavüz etmedik
innā
إِنَّآ
yoksa biz elbette
idhan
إِذًا
o zaman
lamina
لَّمِنَ
oluruz
l-ẓālimīna
ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimlerden
Eğer bu şahidlerin günah işlemiş oldukları ortaya çıkarsa ölene daha yakın hak sahibi diğer iki kişi bunların yerine geçer ve "Bizim şahidliğimiz ikisininkinden de daha doğrudur, biz aşırı gitmedik, yoksa şüphesiz zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin ederler. ([5] Maide: 107)
Tefsir
108

ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يَّأْتُوْا بِالشَّهَادَةِ عَلٰى وَجْهِهَآ اَوْ يَخَافُوْٓا اَنْ تُرَدَّ اَيْمَانٌۢ بَعْدَ اَيْمَانِهِمْۗ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاسْمَعُوْا ۗوَاللّٰهُ لَا يَهْدِى الْقَوْمَ الْفٰسِقِيْنَ ࣖ ١٠٨

dhālika
ذَٰلِكَ
budur
adnā
أَدْنَىٰٓ
en uygun olan
an yatū
أَن يَأْتُوا۟
yapmalarına
bil-shahādati
بِٱلشَّهَٰدَةِ
şahidliği
ʿalā
عَلَىٰ
üzerine
wajhihā
وَجْهِهَآ
gereği
aw
أَوْ
yahut
yakhāfū
يَخَافُوٓا۟
korkmalarına
an turadda
أَن تُرَدَّ
reddedilmesinden
aymānun
أَيْمَٰنٌۢ
yeminlerin
baʿda
بَعْدَ
sonra
aymānihim
أَيْمَٰنِهِمْۗ
yeminlerinden
wa-ittaqū
وَٱتَّقُوا۟
korkun
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'tan
wa-is'maʿū
وَٱسْمَعُوا۟ۗ
ve iyi dinleyin
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
lā yahdī
لَا يَهْدِى
doğru yola iletmez
l-qawma
ٱلْقَوْمَ
topluluğu
l-fāsiqīna
ٱلْفَٰسِقِينَ
yoldan çıkan
Bu, şahidliği gerektiği gibi yapmalarını veya yeminlerinden sonra yeminlerin kabul edilmemesinden korkmalarını daha iyi sağlar. Allah'tan sakının, dinleyin. Allah fasık kimselere yol göstermez. ([5] Maide: 108)
Tefsir
109

۞ يَوْمَ يَجْمَعُ اللّٰهُ الرُّسُلَ فَيَقُوْلُ مَاذَٓا اُجِبْتُمْ ۗ قَالُوْا لَا عِلْمَ لَنَا ۗاِنَّكَ اَنْتَ عَلَّامُ الْغُيُوْبِ ١٠٩

yawma
يَوْمَ
gün
yajmaʿu
يَجْمَعُ
toplayacağı
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
l-rusula
ٱلرُّسُلَ
Elçileri
fayaqūlu
فَيَقُولُ
derler
mādhā
مَاذَآ
ne?
ujib'tum
أُجِبْتُمْۖ
size cevap verildi
qālū
قَالُوا۟
derler
lā ʿil'ma
لَا عِلْمَ
bilgimiz yok
lanā
لَنَآۖ
bizim
innaka
إِنَّكَ
yalnız sensin
anta
أَنتَ
sen
ʿallāmu
عَلَّٰمُ
bilen
l-ghuyūbi
ٱلْغُيُوبِ
gizlileri
Allah peygamberleri topladığı gün, "Size ne cevap verildi?" der; onlar, "Bizim bir bildiğimiz yoktur, doğrusu görülmeyenleri bilen ancak Sen'sin" derler. ([5] Maide: 109)
Tefsir
110

اِذْ قَالَ اللّٰهُ يٰعِيْسَى ابْنَ مَرْيَمَ اذْكُرْ نِعْمَتِيْ عَلَيْكَ وَعَلٰى وَالِدَتِكَ ۘاِذْ اَيَّدْتُّكَ بِرُوْحِ الْقُدُسِۗ تُكَلِّمُ النَّاسَ فِى الْمَهْدِ وَكَهْلًا ۚوَاِذْ عَلَّمْتُكَ الْكِتٰبَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰىةَ وَالْاِنْجِيْلَ ۚوَاِذْ تَخْلُقُ مِنَ الطِّيْنِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ بِاِذْنِيْ فَتَنْفُخُ فِيْهَا فَتَكُوْنُ طَيْرًاۢ بِاِذْنِيْ وَتُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ بِاِذْنِيْ ۚوَاِذْ تُخْرِجُ الْمَوْتٰى بِاِذْنِيْ ۚوَاِذْ كَفَفْتُ بَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ عَنْكَ اِذْ جِئْتَهُمْ بِالْبَيِّنٰتِ فَقَالَ الَّذِيْنَ كَفَرُوْا مِنْهُمْ اِنْ هٰذَآ اِلَّا سِحْرٌ مُّبِيْنٌ ١١٠

idh
إِذْ
hani
qāla
قَالَ
demişti ki
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
yāʿīsā
يَٰعِيسَى
Ey Îsa
ib'na
ٱبْنَ
oğlu
maryama
مَرْيَمَ
Meryem
udh'kur
ٱذْكُرْ
hatırla
niʿ'matī
نِعْمَتِى
ni'metimi
ʿalayka
عَلَيْكَ
sana olan
waʿalā
وَعَلَىٰ
ve olan
wālidatika
وَٰلِدَتِكَ
annene
idh
إِذْ
hani
ayyadttuka
أَيَّدتُّكَ
seni desteklemiştim
birūḥi
بِرُوحِ
Ruh ile
l-qudusi
ٱلْقُدُسِ
l-Kudüs
tukallimu
تُكَلِّمُ
konuşuyordun
l-nāsa
ٱلنَّاسَ
insanlarla
fī l-mahdi
فِى ٱلْمَهْدِ
beşikte iken
wakahlan
وَكَهْلًاۖ
ve yetişkin iken
wa-idh
وَإِذْ
hani
ʿallamtuka
عَلَّمْتُكَ
sana öğrettim
l-kitāba
ٱلْكِتَٰبَ
Kitabı
wal-ḥik'mata
وَٱلْحِكْمَةَ
ve hikmeti
wal-tawrāta
وَٱلتَّوْرَىٰةَ
ve Tevrat'ı
wal-injīla
وَٱلْإِنجِيلَۖ
ve İncil'i
wa-idh
وَإِذْ
hani
takhluqu
تَخْلُقُ
yaratıyor
mina l-ṭīni
مِنَ ٱلطِّينِ
çamurdan
kahayati
كَهَيْـَٔةِ
şeklinde bir şey
l-ṭayri
ٱلطَّيْرِ
kuş
bi-idh'nī
بِإِذْنِى
benim iznimle
fatanfukhu
فَتَنفُخُ
üflüyordun
fīhā
فِيهَا
içine
fatakūnu
فَتَكُونُ
oluyordu
ṭayran
طَيْرًۢا
kuş
bi-idh'nī
بِإِذْنِىۖ
benim iznimle
watub'ri-u
وَتُبْرِئُ
ve iyileştiriyordun
l-akmaha
ٱلْأَكْمَهَ
anadan doğma körü
wal-abraṣa
وَٱلْأَبْرَصَ
ve alacalıyı
bi-idh'nī
بِإِذْنِىۖ
benim iznimle
wa-idh
وَإِذْ
ve hani
tukh'riju
تُخْرِجُ
çıkarıyordun
l-mawtā
ٱلْمَوْتَىٰ
ölüleri
bi-idh'nī
بِإِذْنِىۖ
benim iznimle
wa-idh
وَإِذْ
ve hani
kafaftu
كَفَفْتُ
savmıştım
banī
بَنِىٓ
oğullarını
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
ʿanka
عَنكَ
senden
idh
إِذْ
zaman
ji'tahum
جِئْتَهُم
sen onlara getirdiğin
bil-bayināti
بِٱلْبَيِّنَٰتِ
açık deliller
faqāla
فَقَالَ
demişti
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden(ler)
min'hum
مِنْهُمْ
içlerinden
in hādhā
إِنْ هَٰذَآ
bu
illā
إِلَّا
başka bir şey değil
siḥ'run
سِحْرٌ
bir büyüden
mubīnun
مُّبِينٌ
apaçık
Allah, "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve anana olan nimetimi an" demişti, "Seni Ruhul Kudüs ile desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana Kitap'ı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Sen iznimle, çamurdan kuş gibi bir şey yapmış ona üflemiştin de iznimle kuş olmuştu; anadan doğma körü, alacalıyı iznimle iyi etmiştin. Ölüleri iznimle diriltiyordun. İsrailoğullarına belgelerle geldiğinde, onlardan inkar edenler, 'Bu apaçık bir büyüdür' demişlerdi de Ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim." ([5] Maide: 110)
Tefsir