Skip to content

Suresi Ahkaf - Page: 3

Al-Ahqaf

(al-ʾAḥq̈āf)

21

۞ وَاذْكُرْ اَخَا عَادٍۗ اِذْ اَنْذَرَ قَوْمَهٗ بِالْاَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتِ النُّذُرُ مِنْۢ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهٖٓ اَلَّا تَعْبُدُوْٓا اِلَّا اللّٰهَ ۗاِنِّيْٓ اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيْمٍ ٢١

wa-udh'kur
وَٱذْكُرْ
ve an
akhā
أَخَا
kardeşini (Hud'u)
ʿādin
عَادٍ
Ad'ın
idh
إِذْ
hani
andhara
أَنذَرَ
uyarmıştı
qawmahu
قَوْمَهُۥ
kavmini
bil-aḥqāfi
بِٱلْأَحْقَافِ
Ahkaf'taki
waqad
وَقَدْ
gelip geçti
khalati
خَلَتِ
gelip geçti
l-nudhuru
ٱلنُّذُرُ
nice uyarıcılar
min bayni
مِنۢ بَيْنِ
onun önünden
yadayhi wamin
يَدَيْهِ وَمِنْ
ve
khalfihi
خَلْفِهِۦٓ
ardından
allā taʿbudū
أَلَّا تَعْبُدُوٓا۟
kulluk etmeyin
illā
إِلَّا
başkasına
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'tan
innī
إِنِّىٓ
elbette ben
akhāfu
أَخَافُ
korkuyorum
ʿalaykum
عَلَيْكُمْ
sizin
ʿadhāba
عَذَابَ
azabına uğramanızdan
yawmin
يَوْمٍ
bir günün
ʿaẓīmin
عَظِيمٍ
büyük
Ad milletinin kardeşi Hud'u an; ondan önce ve sonra, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin" diyen nice uyarıcılar gelip geçmişken, Ahkaf bölgesindeki milletini uyarmış "Doğrusu sizin için, büyük günün azabından korkuyorum" demişti. ([46] Ahkaf: 21)
Tefsir
22

قَالُوْٓا اَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ اٰلِهَتِنَاۚ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَآ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصّٰدِقِيْنَ ٢٢

qālū
قَالُوٓا۟
dediler ki
aji'tanā
أَجِئْتَنَا
sen geldin mi?
litafikanā
لِتَأْفِكَنَا
bizi çevirmek için
ʿan ālihatinā
عَنْ ءَالِهَتِنَا
tanrılarımızdan
fatinā
فَأْتِنَا
o halde bize getir
bimā
بِمَا
şeyi
taʿidunā
تَعِدُنَآ
bizi tehdidettiğin
in
إِن
eğer
kunta
كُنتَ
isen
mina l-ṣādiqīna
مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
doğrulardan
"Bize, bizi tanrılarımızdan alıkoymak için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir" dediler. ([46] Ahkaf: 22)
Tefsir
23

قَالَ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ ۖوَاُبَلِّغُكُمْ مَّآ اُرْسِلْتُ بِهٖ وَلٰكِنِّيْٓ اَرٰىكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُوْنَ ٢٣

qāla
قَالَ
dedi
innamā
إِنَّمَا
sadece
l-ʿil'mu
ٱلْعِلْمُ
bilgi
ʿinda
عِندَ
katındadır
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
wa-uballighukum
وَأُبَلِّغُكُم
ve ben size tebliğ ediyorum
مَّآ
şeyi (mesajı)
ur'sil'tu
أُرْسِلْتُ
gönderildiğim
bihi
بِهِۦ
onunla
walākinnī
وَلَٰكِنِّىٓ
fakat ben
arākum
أَرَىٰكُمْ
sizi görüyorum
qawman
قَوْمًا
bir kavim
tajhalūna
تَجْهَلُونَ
cahillik eden
"Doğrusu bunun ne zaman geleceğini Allah bilir; ben size benimle gönderileni tebliğ ediyorum; fakat sizin cahil bir millet olduğunuzu görüyorum." dedi. ([46] Ahkaf: 23)
Tefsir
24

فَلَمَّا رَاَوْهُ عَارِضًا مُّسْتَقْبِلَ اَوْدِيَتِهِمْ قَالُوْا هٰذَا عَارِضٌ مُّمْطِرُنَا ۗبَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُمْ بِهٖ ۗرِيْحٌ فِيْهَا عَذَابٌ اَلِيْمٌۙ ٢٤

falammā
فَلَمَّا
nihayet
ra-awhu
رَأَوْهُ
onu görünce
ʿāriḍan
عَارِضًا
geniş bir bulut halinde
mus'taqbila
مُّسْتَقْبِلَ
yönelerek geldiğini
awdiyatihim
أَوْدِيَتِهِمْ
vadilerine
qālū
قَالُوا۟
dediler
hādhā
هَٰذَا
bu
ʿāriḍun
عَارِضٌ
bir buluttur
mum'ṭirunā
مُّمْطِرُنَاۚ
bize yağmur yağdıracak
bal
بَلْ
hayır
huwa
هُوَ
o
مَا
şey
is'taʿjaltum
ٱسْتَعْجَلْتُم
sizin acele gelmesini istediğinizdir
bihi
بِهِۦۖ
onun
rīḥun
رِيحٌ
bir rüzgardır
fīhā
فِيهَا
içinde bulunan
ʿadhābun
عَذَابٌ
azab
alīmun
أَلِيمٌ
acıklı
O azabın, yayılarak vadilerine doğru yöneldiğini gördüklerinde: "Bu yaygın bulut bize yağmur yağdıracaktır" dediler. Hud: "Hayır, o, acele beklediğiniz şeydir; can yakıcı azap veren bir rüzgardır; Rabbinin buyruğu ile her şeyi yok eder" dedi. Bunun üzerine evlerinin harabelerinden başka bir şey görünmez oldu. Biz, suçlu milleti işte böyle cezalandırırız. ([46] Ahkaf: 24)
Tefsir
25

تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍۢ بِاَمْرِ رَبِّهَا فَاَصْبَحُوْا لَا يُرٰىٓ اِلَّا مَسٰكِنُهُمْۗ كَذٰلِكَ نَجْزِى الْقَوْمَ الْمُجْرِمِيْنَ ٢٥

tudammiru
تُدَمِّرُ
yıkar mahveder
kulla
كُلَّ
her
shayin
شَىْءٍۭ
şeyi
bi-amri
بِأَمْرِ
emriyle
rabbihā
رَبِّهَا
Rabbinin
fa-aṣbaḥū
فَأَصْبَحُوا۟
onlar o hale geldiler ki
lā yurā
لَا يُرَىٰٓ
görülmez oldu
illā
إِلَّا
başka bir şey
masākinuhum
مَسَٰكِنُهُمْۚ
konutlarından
kadhālika
كَذَٰلِكَ
işte böyle
najzī
نَجْزِى
biz cezalandırırız
l-qawma
ٱلْقَوْمَ
toplumu
l-muj'rimīna
ٱلْمُجْرِمِينَ
suç işleyen
O azabın, yayılarak vadilerine doğru yöneldiğini gördüklerinde: "Bu yaygın bulut bize yağmur yağdıracaktır" dediler. Hud: "Hayır, o, acele beklediğiniz şeydir; can yakıcı azap veren bir rüzgardır; Rabbinin buyruğu ile her şeyi yok eder" dedi. Bunun üzerine evlerinin harabelerinden başka bir şey görünmez oldu. Biz, suçlu milleti işte böyle cezalandırırız. ([46] Ahkaf: 25)
Tefsir
26

وَلَقَدْ مَكَّنّٰهُمْ فِيْمَآ اِنْ مَّكَّنّٰكُمْ فِيْهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَّاَبْصَارًا وَّاَفْـِٕدَةًۖ فَمَآ اَغْنٰى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَآ اَبْصَارُهُمْ وَلَآ اَفْـِٕدَتُهُمْ مِّنْ شَيْءٍ اِذْ كَانُوْا يَجْحَدُوْنَ بِاٰيٰتِ اللّٰهِ وَحَاقَ بِهِمْ مَّا كَانُوْا بِهٖ يَسْتَهْزِءُوْنَ ࣖ ٢٦

walaqad
وَلَقَدْ
ve andolsun
makkannāhum
مَكَّنَّٰهُمْ
onlara imkan vermiştik
fīmā
فِيمَآ
şeyi
in makkannākum
إِن مَّكَّنَّٰكُمْ
size vermediğimiz
fīhi
فِيهِ
onu
wajaʿalnā
وَجَعَلْنَا
ve yaratmıştık
lahum
لَهُمْ
onlara
samʿan
سَمْعًا
kulaklar
wa-abṣāran
وَأَبْصَٰرًا
ve gözler
wa-afidatan
وَأَفْـِٔدَةً
ve gönüller
famā
فَمَآ
fakat
aghnā
أَغْنَىٰ
sağlamadı
ʿanhum
عَنْهُمْ
kendilerine
samʿuhum
سَمْعُهُمْ
kulakları
walā
وَلَآ
ne de
abṣāruhum
أَبْصَٰرُهُمْ
gözleri
walā
وَلَآ
ne de
afidatuhum
أَفْـِٔدَتُهُم
gönülleri
min
مِّن
bir
shayin
شَىْءٍ
şey (yarar)
idh
إِذْ
zira
kānū yajḥadūna
كَانُوا۟ يَجْحَدُونَ
bile bile inkar ediyorlardı
biāyāti
بِـَٔايَٰتِ
ayetlerini
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
waḥāqa
وَحَاقَ
ve kuşatıverdi
bihim
بِهِم
kendilerini
مَّا
şey
kānū
كَانُوا۟
oldukları
bihi
بِهِۦ
onunla
yastahziūna
يَسْتَهْزِءُونَ
alay edip duruyor(lar)
And olsun ki onlara, size vermediğimiz servet ve imkanı vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve kalbler vermiştik; ama kulakları, gözleri ve kalbleri onlara bir fayda sağlamadı, zira, Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlardı, alaya aldıkları şeyler onları kuşatıp yokediverdi. ([46] Ahkaf: 26)
Tefsir
27

وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُمْ مِّنَ الْقُرٰى وَصَرَّفْنَا الْاٰيٰتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُوْنَ ٢٧

walaqad
وَلَقَدْ
ave ndolsun
ahlaknā
أَهْلَكْنَا
biz yok ettik
mā ḥawlakum
مَا حَوْلَكُم
çevrenizdeki
mina l-qurā
مِّنَ ٱلْقُرَىٰ
kentleri
waṣarrafnā
وَصَرَّفْنَا
ve tekrar tekrar açıkladık
l-āyāti
ٱلْءَايَٰتِ
ayetleri
laʿallahum
لَعَلَّهُمْ
belki de
yarjiʿūna
يَرْجِعُونَ
(küfürlerinden) dönerler
And olsun ki, çevrenizde bulunan birçok kentleri yok etmişizdir. Belki doğru yola dönerler diye ayetleri türlü türlü anlatmışızdır. ([46] Ahkaf: 27)
Tefsir
28

فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذِيْنَ اتَّخَذُوْا مِنْ دُوْنِ اللّٰهِ قُرْبَانًا اٰلِهَةً ۗبَلْ ضَلُّوْا عَنْهُمْۚ وَذٰلِكَ اِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوْا يَفْتَرُوْنَ ٢٨

falawlā
فَلَوْلَا
olmaz mıydı?
naṣarahumu
نَصَرَهُمُ
kendilerine yardım etselerdi
alladhīna
ٱلَّذِينَ
şeyler
ittakhadhū
ٱتَّخَذُوا۟
edindikleri
min
مِن
başka-tan
dūni l-lahi
دُونِ ٱللَّهِ
başka
qur'bānan
قُرْبَانًا
yakınlık sağlamak için
ālihatan
ءَالِهَةًۢۖ
tanrı
bal
بَلْ
hayır
ḍallū
ضَلُّوا۟
kaybolup gittiler
ʿanhum
عَنْهُمْۚ
onlardan
wadhālika
وَذَٰلِكَ
işte budur
if'kuhum
إِفْكُهُمْ
onların yalanları
wamā
وَمَا
ve şeyler
kānū
كَانُوا۟
oldukları
yaftarūna
يَفْتَرُونَ
uydurmuş
O zamanlar, Allah'ı bırakıp da O'na yakınlık peyda etmek için edindikleri tanrılar kendilerine yardım etmeli değil miydi? Ama tanrıları onlardan uzaklaştılar. Bu, onların yalanı ve uydurup durdukları şeydir. ([46] Ahkaf: 28)
Tefsir
29

وَاِذْ صَرَفْنَآ اِلَيْكَ نَفَرًا مِّنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُوْنَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوْهُ قَالُوْٓا اَنْصِتُوْاۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُّنْذِرِيْنَ ٢٩

wa-idh
وَإِذْ
bir zaman
ṣarafnā
صَرَفْنَآ
yöneltmiştik
ilayka
إِلَيْكَ
sana
nafaran
نَفَرًا
bir topluluğu
mina l-jini
مِّنَ ٱلْجِنِّ
cinlerden
yastamiʿūna
يَسْتَمِعُونَ
dinlemek üzere
l-qur'āna
ٱلْقُرْءَانَ
Kur'an
falammā
فَلَمَّا
zaman
ḥaḍarūhu
حَضَرُوهُ
ona geldikleri
qālū
قَالُوٓا۟
dediler
anṣitū
أَنصِتُوا۟ۖ
susun (dinleyin)
falammā
فَلَمَّا
zaman da
quḍiya
قُضِىَ
bitirildiği
wallaw
وَلَّوْا۟
döndüler
ilā qawmihim
إِلَىٰ قَوْمِهِم
kavimlerine
mundhirīna
مُّنذِرِينَ
uyarıcılar olarak
Kuran'ı dinleyecek cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar Kuran'ı dinlemeğe hazır olunca birbirlerine: "Susun" dediler. Kuran'ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak milletlerine döndüler. ([46] Ahkaf: 29)
Tefsir
30

قَالُوْا يٰقَوْمَنَآ اِنَّا سَمِعْنَا كِتٰبًا اُنْزِلَ مِنْۢ بَعْدِ مُوْسٰى مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِيْٓ اِلَى الْحَقِّ وَاِلٰى طَرِيْقٍ مُّسْتَقِيْمٍ ٣٠

qālū
قَالُوا۟
dediler
yāqawmanā
يَٰقَوْمَنَآ
ey kavmimiz
innā
إِنَّا
elbette biz
samiʿ'nā
سَمِعْنَا
dinledik
kitāban
كِتَٰبًا
bir Kitap
unzila
أُنزِلَ
indirilen
min baʿdi
مِنۢ بَعْدِ
sonra
mūsā
مُوسَىٰ
Musa'dan
muṣaddiqan
مُصَدِّقًا
doğrulayan
limā bayna
لِّمَا بَيْنَ
kendinden öncekini
yadayhi
يَدَيْهِ
kendinden öncekini
yahdī
يَهْدِىٓ
götüren
ilā l-ḥaqi
إِلَى ٱلْحَقِّ
gerçeğe
wa-ilā
وَإِلَىٰ
ve
ṭarīqin
طَرِيقٍ
yola
mus'taqīmin
مُّسْتَقِيمٍ
doğru
Şöyle dediler: "Ey milletimiz! Doğrusu biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir kitap dinledik." ([46] Ahkaf: 30)
Tefsir