Skip to content

Suresi Duhan - Page: 3

Ad-Dukhan

(ad-Dukhān)

21

وَاِنْ لَّمْ تُؤْمِنُوْا لِيْ فَاعْتَزِلُوْنِ ٢١

wa-in
وَإِن
ve eğer
lam tu'minū
لَّمْ تُؤْمِنُوا۟
inanmadınızsa
لِى
bana
fa-iʿ'tazilūni
فَٱعْتَزِلُونِ
benden uzaklaşın
"Bana inanmazsanız, başımdan çekilin." ([44] Duhan: 21)
Tefsir
22

فَدَعَا رَبَّهٗٓ اَنَّ هٰٓؤُلَاۤءِ قَوْمٌ مُّجْرِمُوْنَ ٢٢

fadaʿā
فَدَعَا
sonra du'a etti
rabbahu
رَبَّهُۥٓ
Rabbine
anna
أَنَّ
ki gerçekten
hāulāi
هَٰٓؤُلَآءِ
bunlar
qawmun
قَوْمٌ
bir toplumdur
muj'rimūna
مُّجْرِمُونَ
suç işleyen
Bunlar, suçlu bir millet olduğu için, Rabbine yardım etmesi için yalvardı. ([44] Duhan: 22)
Tefsir
23

فَاَسْرِ بِعِبَادِيْ لَيْلًا اِنَّكُمْ مُّتَّبَعُوْنَۙ ٢٣

fa-asri
فَأَسْرِ
o halde yürüt
biʿibādī
بِعِبَادِى
kullarımı
laylan
لَيْلًا
geceleyin
innakum
إِنَّكُم
çünkü
muttabaʿūna
مُّتَّبَعُونَ
takibedileceksiniz
Allah da şöyle buyurdu: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip olunacaksınız." ([44] Duhan: 23)
Tefsir
24

وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًاۗ اِنَّهُمْ جُنْدٌ مُّغْرَقُوْنَ ٢٤

wa-ut'ruki
وَٱتْرُكِ
ve bırak
l-baḥra
ٱلْبَحْرَ
denizi
rahwan
رَهْوًاۖ
açık
innahum
إِنَّهُمْ
çünkü onlar
jundun
جُندٌ
bir ordudur
mugh'raqūna
مُّغْرَقُونَ
boğulacak
"Denizi sakin iken geride bırak, doğrusu onlar suda boğulacak bir ordudur." ([44] Duhan: 24)
Tefsir
25

كَمْ تَرَكُوْا مِنْ جَنّٰتٍ وَّعُيُوْنٍۙ ٢٥

kam
كَمْ
nice şeyler
tarakū
تَرَكُوا۟
onlar geride bıraktılar
min jannātin
مِن جَنَّٰتٍ
bahçelerden
waʿuyūnin
وَعُيُونٍ
ve çeşmeler(den)
Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı. ([44] Duhan: 25)
Tefsir
26

وَّزُرُوْعٍ وَّمَقَامٍ كَرِيْمٍۙ ٢٦

wazurūʿin
وَزُرُوعٍ
ve ekinler(den)
wamaqāmin
وَمَقَامٍ
ve makamlar(dan)
karīmin
كَرِيمٍ
güzel
Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı. ([44] Duhan: 26)
Tefsir
27

وَّنَعْمَةٍ كَانُوْا فِيْهَا فٰكِهِيْنَۙ ٢٧

wanaʿmatin
وَنَعْمَةٍ
ve ni'metler(den)
kānū
كَانُوا۟
onlar
fīhā
فِيهَا
orada
fākihīna
فَٰكِهِينَ
zevkü sefa sürüyorlardı
Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı. ([44] Duhan: 27)
Tefsir
28

كَذٰلِكَ ۗوَاَوْرَثْنٰهَا قَوْمًا اٰخَرِيْنَۚ ٢٨

kadhālika
كَذَٰلِكَۖ
işte böyle oldu
wa-awrathnāhā
وَأَوْرَثْنَٰهَا
ve biz onları miras verdik
qawman
قَوْمًا
bir topluma
ākharīna
ءَاخَرِينَ
başka
Bu böyledir; onları başka bir millete miras bıraktık. ([44] Duhan: 28)
Tefsir
29

فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاۤءُ وَالْاَرْضُۗ وَمَا كَانُوْا مُنْظَرِيْنَ ࣖ ٢٩

famā bakat
فَمَا بَكَتْ
ağlamadı
ʿalayhimu
عَلَيْهِمُ
onlara
l-samāu
ٱلسَّمَآءُ
gök
wal-arḍu
وَٱلْأَرْضُ
ve yer
wamā
وَمَا
ve
kānū
كَانُوا۟
olmadılar
munẓarīna
مُنظَرِينَ
fırsat verilenlerden
Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlar erteye bırakılmamışlardı. ([44] Duhan: 29)
Tefsir
30

وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِيْنِۙ ٣٠

walaqad
وَلَقَدْ
ve andolsun
najjaynā
نَجَّيْنَا
biz kurtardık
banī
بَنِىٓ
oğullarını
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
mina l-ʿadhābi
مِنَ ٱلْعَذَابِ
azabdan
l-muhīni
ٱلْمُهِينِ
küçültücü
And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık. ([44] Duhan: 30)
Tefsir