Skip to content

Suresi Zuhruf - Page: 9

Az-Zukhruf

(az-Zukhruf)

81

قُلْ اِنْ كَانَ لِلرَّحْمٰنِ وَلَدٌ ۖفَاَنَا۠ اَوَّلُ الْعٰبِدِيْنَ ٨١

qul
قُلْ
de ki
in
إِن
eğer
kāna
كَانَ
olsaydı
lilrraḥmāni
لِلرَّحْمَٰنِ
Rahman'ın
waladun
وَلَدٌ
çocuğu
fa-anā
فَأَنَا۠
ben olurdum
awwalu
أَوَّلُ
ilki
l-ʿābidīna
ٱلْعَٰبِدِينَ
tapanların
De ki: "Eğer Rahman olan Allah'ın çocuğu olsa, kulluk edenlerin ilki ben olurdum." ([43] Zuhruf: 81)
Tefsir
82

سُبْحٰنَ رَبِّ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُوْنَ ٨٢

sub'ḥāna
سُبْحَٰنَ
münezzehtir
rabbi
رَبِّ
Rabbi
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِ
ve yerin
rabbi
رَبِّ
Rabbi
l-ʿarshi
ٱلْعَرْشِ
Arş'ın
ʿammā yaṣifūna
عَمَّا يَصِفُونَ
onların nitelendirmelerinden
Göklerin ve yerin Rabbi, Arşın Rabbi onların vasıflandırmalarından münezzehtir. ([43] Zuhruf: 82)
Tefsir
83

فَذَرْهُمْ يَخُوْضُوْا وَيَلْعَبُوْا حَتّٰى يُلٰقُوْا يَوْمَهُمُ الَّذِيْ يُوْعَدُوْنَ ٨٣

fadharhum
فَذَرْهُمْ
bırak onları
yakhūḍū
يَخُوضُوا۟
dalsınlar
wayalʿabū
وَيَلْعَبُوا۟
ve oynasınlar
ḥattā
حَتَّىٰ
kadar
yulāqū
يُلَٰقُوا۟
kavuşuncaya
yawmahumu
يَوْمَهُمُ
günlerine
alladhī yūʿadūna
ٱلَّذِى يُوعَدُونَ
kendilerine vadedilen
Bırak onları, kendilerine söz verilen güne kavuşana kadar, dalsınlar, oynasınlar. ([43] Zuhruf: 83)
Tefsir
84

وَهُوَ الَّذِيْ فِى السَّمَاۤءِ اِلٰهٌ وَّ فِى الْاَرْضِ اِلٰهٌ ۗوَهُوَ الْحَكِيْمُ الْعَلِيْمُ ٨٤

wahuwa
وَهُوَ
ve O'dur
alladhī
ٱلَّذِى
ki
fī l-samāi
فِى ٱلسَّمَآءِ
gökte
ilāhun
إِلَٰهٌ
Tanrı'dır
wafī
وَفِى
ve
l-arḍi
ٱلْأَرْضِ
yerde
ilāhun
إِلَٰهٌۚ
Tanrı'dır
wahuwa
وَهُوَ
ve O
l-ḥakīmu
ٱلْحَكِيمُ
hakimdir
l-ʿalīmu
ٱلْعَلِيمُ
bilendir
Gökte de Tanrı, yerde de Tanrı O'dur. Hakim olan, her şeyi bilen O'dur. ([43] Zuhruf: 84)
Tefsir
85

وَتَبٰرَكَ الَّذِيْ لَهٗ مُلْكُ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۚوَعِنْدَهٗ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُوْنَ ٨٥

watabāraka
وَتَبَارَكَ
ve ne yücedir
alladhī lahu
ٱلَّذِى لَهُۥ
kendisine ait olan
mul'ku
مُلْكُ
mülkü
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِ
ve yerin
wamā
وَمَا
ve bulunan her şeyin
baynahumā
بَيْنَهُمَا
ikisi arasında
waʿindahu
وَعِندَهُۥ
O'nun yanındadır
ʿil'mu
عِلْمُ
bilgisi
l-sāʿati
ٱلسَّاعَةِ
sa'atin
wa-ilayhi
وَإِلَيْهِ
ve O'na
tur'jaʿūna
تُرْجَعُونَ
döndürüleceksiniz
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı kendisinin olan Allah ne yücedir! Kıyamet saatini bilmek O'na aittir. O'na döneceksiniz. ([43] Zuhruf: 85)
Tefsir
86

وَلَا يَمْلِكُ الَّذِيْنَ يَدْعُوْنَ مِنْ دُوْنِهِ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُوْنَ ٨٦

walā
وَلَا
ve değillerdir
yamliku
يَمْلِكُ
sahip
alladhīna
ٱلَّذِينَ
şeyler
yadʿūna
يَدْعُونَ
yalvardıkları
min dūnihi
مِن دُونِهِ
O'ndan başka
l-shafāʿata
ٱلشَّفَٰعَةَ
şefa'at (yetkisin)e
illā
إِلَّا
ancak bunun dışındadır
man
مَن
kimseler
shahida
شَهِدَ
şahidlik eden
bil-ḥaqi
بِٱلْحَقِّ
hakka
wahum
وَهُمْ
ve onlar
yaʿlamūna
يَعْلَمُونَ
bilerek
Allah'ı bırakıp yalvardıkları şeyler, şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır. ([43] Zuhruf: 86)
Tefsir
87

وَلَىِٕنْ سَاَلْتَهُمْ مَّنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُوْلُنَّ اللّٰهُ فَاَنّٰى يُؤْفَكُوْنَۙ ٨٧

wala-in
وَلَئِن
ve andolsun
sa-altahum
سَأَلْتَهُم
onlara sorsan
man
مَّنْ
kim?
khalaqahum
خَلَقَهُمْ
onları yarattı
layaqūlunna
لَيَقُولُنَّ
elbette derler
l-lahu
ٱللَّهُۖ
Allah
fa-annā
فَأَنَّىٰ
o halde nasıl?
yu'fakūna
يُؤْفَكُونَ
çevriliyorlar
And olsun ki, onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan: "Allah" derler. Öyleyken nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar? ([43] Zuhruf: 87)
Tefsir
88

وَقِيْلِهٖ يٰرَبِّ اِنَّ هٰٓؤُلَاۤءِ قَوْمٌ لَّا يُؤْمِنُوْنَۘ ٨٨

waqīlihi
وَقِيلِهِۦ
ve onun demesi(ne andolsun)
yārabbi
يَٰرَبِّ
ya Rab
inna
إِنَّ
şüphesiz
hāulāi
هَٰٓؤُلَآءِ
bunlar
qawmun
قَوْمٌ
bir kavimdir
lā yu'minūna
لَّا يُؤْمِنُونَ
inanmayan
Onlar hakkında: "Ey Rabbim! Bunlar inanmayan bir millettir" demesi üzerine Allah: "Onlardan geç, esenlik dile; yakında bileceklerdir" buyurdu. ([43] Zuhruf: 88)
Tefsir
89

فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلٰمٌۗ فَسَوْفَ يَعْلَمُوْنَ ࣖ ٨٩

fa-iṣ'faḥ
فَٱصْفَحْ
şimdi sen geç
ʿanhum
عَنْهُمْ
onlardan
waqul
وَقُلْ
ve de ki
salāmun
سَلَٰمٌۚ
selam olsun
fasawfa
فَسَوْفَ
yakında
yaʿlamūna
يَعْلَمُونَ
bileceklerdir
Onlar hakkında: "Ey Rabbim! Bunlar inanmayan bir millettir" demesi üzerine Allah: "Onlardan geç, esenlik dile; yakında bileceklerdir" buyurdu. ([43] Zuhruf: 89)
Tefsir