Skip to content

Suresi Zuhruf - Page: 7

Az-Zukhruf

(az-Zukhruf)

61

وَاِنَّهٗ لَعِلْمٌ لِّلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُوْنِۗ هٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيْمٌ ٦١

wa-innahu
وَإِنَّهُۥ
ve şüphesiz O
laʿil'mun
لَعِلْمٌ
ilmidir
lilssāʿati
لِّلسَّاعَةِ
kıyametin
falā
فَلَا
hiç
tamtarunna
تَمْتَرُنَّ
şüphe etmeyin
bihā
بِهَا
ondan
wa-ittabiʿūni
وَٱتَّبِعُونِۚ
ve bana uyun
hādhā
هَٰذَا
budur
ṣirāṭun
صِرَٰطٌ
yol
mus'taqīmun
مُّسْتَقِيمٌ
doğru
O kıyametin kopacağını bildirir; o saatin geleceğinden şüphe etmeyin, Bana uyun, bu doğru yoldur. ([43] Zuhruf: 61)
Tefsir
62

وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطٰنُۚ اِنَّهٗ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِيْنٌ ٦٢

walā yaṣuddannakumu
وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ
sizi (bundan) alıkoymasın
l-shayṭānu
ٱلشَّيْطَٰنُۖ
şeytan
innahu
إِنَّهُۥ
çünkü o
lakum
لَكُمْ
sizin için
ʿaduwwun
عَدُوٌّ
bir düşmandır
mubīnun
مُّبِينٌ
açık
Sakın şeytan sizi bu yoldan alıkoymasın; şüphesiz o size apaçık bir düşmandır. ([43] Zuhruf: 62)
Tefsir
63

وَلَمَّا جَاۤءَ عِيْسٰى بِالْبَيِّنٰتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِاُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِيْ تَخْتَلِفُوْنَ فِيْهِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطِيْعُوْنِ ٦٣

walammā
وَلَمَّا
ne zaman ki
jāa
جَآءَ
gelince
ʿīsā
عِيسَىٰ
Îsa
bil-bayināti
بِٱلْبَيِّنَٰتِ
açık kanıtlarla
qāla
قَالَ
dedi ki
qad
قَدْ
elbette
ji'tukum
جِئْتُكُم
ben size geldim
bil-ḥik'mati
بِٱلْحِكْمَةِ
hikmet ile
wali-ubayyina
وَلِأُبَيِّنَ
ve açıklamak için (geldim)
lakum
لَكُم
size
baʿḍa
بَعْضَ
bir kısmını
alladhī
ٱلَّذِى
şeylerden
takhtalifūna
تَخْتَلِفُونَ
ayrılığa düştünüğünüz
fīhi
فِيهِۖ
onda
fa-ittaqū
فَٱتَّقُوا۟
o halde korkun
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'tan
wa-aṭīʿūni
وَأَطِيعُونِ
ve bana ita'at edin
İsa, belgeleri getirdiği zaman demişti ki: "Size hikmetle ve ayrılığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını açıklamak üzere geldim. Allah'a karşı gelmekten sakının, bana itaat edin." ([43] Zuhruf: 63)
Tefsir
64

اِنَّ اللّٰهَ هُوَ رَبِّيْ وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوْهُۗ هٰذَا صِرَاطٌ مُّسْتَقِيْمٌ ٦٤

inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
huwa
هُوَ
O'dur
rabbī
رَبِّى
benim Rabbim
warabbukum
وَرَبُّكُمْ
ve sizin Rabbiniz
fa-uʿ'budūhu
فَٱعْبُدُوهُۚ
O'na tapın
hādhā
هَٰذَا
budur
ṣirāṭun
صِرَٰطٌ
yol
mus'taqīmun
مُّسْتَقِيمٌ
doğru
"Doğrusu Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir, artık O'na kulluk edin, bu, doğru yoldur." ([43] Zuhruf: 64)
Tefsir
65

فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْۢ بَيْنِهِمْ ۚفَوَيْلٌ لِّلَّذِيْنَ ظَلَمُوْا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ اَلِيْمٍ ٦٥

fa-ikh'talafa
فَٱخْتَلَفَ
birbirleriyle ihtilafa düştüler
l-aḥzābu
ٱلْأَحْزَابُ
guruplar
min baynihim
مِنۢ بَيْنِهِمْۖ
aralarından çıkan
fawaylun
فَوَيْلٌ
vay haline
lilladhīna ẓalamū
لِّلَّذِينَ ظَلَمُوا۟
zulmedenlerin
min ʿadhābi
مِنْ عَذَابِ
azabından
yawmin
يَوْمٍ
bir günün
alīmin
أَلِيمٍ
acıklı
Ama, aralarında guruplaştılar, ayrılığa düştüler. Kıyamet gününün can yakıcı azabına uğrayacak zalimlerin vay haline! ([43] Zuhruf: 65)
Tefsir
66

هَلْ يَنْظُرُوْنَ اِلَّا السَّاعَةَ اَنْ تَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَّهُمْ لَا يَشْعُرُوْنَ ٦٦

hal
هَلْ
bekliyorlar-mı?
yanẓurūna illā
يَنظُرُونَ إِلَّا
bekliyorlar
l-sāʿata
ٱلسَّاعَةَ
sa'atin
an tatiyahum
أَن تَأْتِيَهُم
başlarına gelmesinden
baghtatan
بَغْتَةً
ansızın
wahum
وَهُمْ
ve onlar
لَا
hiç
yashʿurūna
يَشْعُرُونَ
farkında değillerken
Onlar farkında değillerken kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar? ([43] Zuhruf: 66)
Tefsir
67

اَلْاَخِلَّاۤءُ يَوْمَىِٕذٍۢ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ اِلَّا الْمُتَّقِيْنَ ۗ ࣖ ٦٧

al-akhilāu
ٱلْأَخِلَّآءُ
dostlar
yawma-idhin
يَوْمَئِذٍۭ
o gün
baʿḍuhum
بَعْضُهُمْ
bir kısmı
libaʿḍin
لِبَعْضٍ
diğerine
ʿaduwwun
عَدُوٌّ
düşmandır
illā
إِلَّا
dışında
l-mutaqīna
ٱلْمُتَّقِينَ
muttakiler
O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar birbirine düşman olurlar. ([43] Zuhruf: 67)
Tefsir
68

يٰعِبَادِ لَاخَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَآ اَنْتُمْ تَحْزَنُوْنَۚ ٦٨

yāʿibādi
يَٰعِبَادِ
ey kullarım
لَا
yoktur
khawfun
خَوْفٌ
korku
ʿalaykumu
عَلَيْكُمُ
size
l-yawma
ٱلْيَوْمَ
bugün
walā
وَلَآ
ve ne de
antum
أَنتُمْ
siz
taḥzanūna
تَحْزَنُونَ
üzülmeyeceksiniz
Allah: "Ey kullarım! Bugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz" der. ([43] Zuhruf: 68)
Tefsir
69

اَلَّذِيْنَ اٰمَنُوْا بِاٰيٰتِنَا وَكَانُوْا مُسْلِمِيْنَۚ ٦٩

alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
iman eden(ler)
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimize
wakānū
وَكَانُوا۟
ve olanlar
mus'limīna
مُسْلِمِينَ
müslüman
Bunlar, ayetlerimize inanmış ve kendilerini Bize vermişlerdir. ([43] Zuhruf: 69)
Tefsir
70

اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُوْنَ ٧٠

ud'khulū
ٱدْخُلُوا۟
haydi girin
l-janata
ٱلْجَنَّةَ
cennete
antum
أَنتُمْ
siz
wa-azwājukum
وَأَزْوَٰجُكُمْ
ve eşleriniz
tuḥ'barūna
تُحْبَرُونَ
ağırlanıp sevindirileceksiniz
Şöyle denir: "Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz." ([43] Zuhruf: 70)
Tefsir