Skip to content

Suresi Zuhruf - Page: 6

Az-Zukhruf

(az-Zukhruf)

51

وَنَادٰى فِرْعَوْنُ فِيْ قَوْمِهٖ قَالَ يٰقَوْمِ اَلَيْسَ لِيْ مُلْكُ مِصْرَ وَهٰذِهِ الْاَنْهٰرُ تَجْرِيْ مِنْ تَحْتِيْۚ اَفَلَا تُبْصِرُوْنَۗ ٥١

wanādā
وَنَادَىٰ
ve seslendi
fir'ʿawnu
فِرْعَوْنُ
Fir'avn
فِى
içinde
qawmihi
قَوْمِهِۦ
kavminin
qāla
قَالَ
dedi ki
yāqawmi
يَٰقَوْمِ
ey kavmim
alaysa
أَلَيْسَ
değil mi?
لِى
benim
mul'ku
مُلْكُ
mülkü
miṣ'ra
مِصْرَ
Mısır
wahādhihi
وَهَٰذِهِ
ve şu
l-anhāru
ٱلْأَنْهَٰرُ
ırmaklar
tajrī
تَجْرِى
akıp giden
min taḥtī
مِن تَحْتِىٓۖ
altımdan
afalā tub'ṣirūna
أَفَلَا تُبْصِرُونَ
görmüyor musunuz?
Firavun, milletine şöyle seslendi: "Ey milletim! Mısır hükümdarlığı ve memleketimde akan bu ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz?" ([43] Zuhruf: 51)
Tefsir
52

اَمْ اَنَا۠ خَيْرٌ مِّنْ هٰذَا الَّذِيْ هُوَ مَهِيْنٌ ەۙ وَّلَا يَكَادُ يُبِيْنُ ٥٢

am
أَمْ
yahut (değil miyim?)
anā
أَنَا۠
ben
khayrun
خَيْرٌ
daha iyi
min hādhā
مِّنْ هَٰذَا
şundan
alladhī
ٱلَّذِى
ki
huwa
هُوَ
o
mahīnun
مَهِينٌ
aşağılıktır
walā
وَلَا
ve olmayandır
yakādu
يَكَادُ
nerdeyse
yubīnu
يُبِينُ
söz anlatacak durumda
"Yahut, ben zavallı ve nerdeyse konuşamayan bu kimseden daha üstün değil miyim?" ([43] Zuhruf: 52)
Tefsir
53

فَلَوْلَٓا اُلْقِيَ عَلَيْهِ اَسْوِرَةٌ مِّنْ ذَهَبٍ اَوْ جَاۤءَ مَعَهُ الْمَلٰۤىِٕكَةُ مُقْتَرِنِيْنَ ٥٣

falawlā
فَلَوْلَآ
değil miydi?
ul'qiya
أُلْقِىَ
atılmalı
ʿalayhi
عَلَيْهِ
üzerine
aswiratun
أَسْوِرَةٌ
bilezikler
min dhahabin
مِّن ذَهَبٍ
altından
aw
أَوْ
yahut
jāa
جَآءَ
gelmeli (değil miydi?)
maʿahu
مَعَهُ
yanında
l-malāikatu
ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ
melekler
muq'tarinīna
مُقْتَرِنِينَ
yakın
"Ona altın bilezikler verilmeli veya yanında ona yardım edecek melekler gelmeli değil mi?" ([43] Zuhruf: 53)
Tefsir
54

فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهٗ فَاَطَاعُوْهُ ۗاِنَّهُمْ كَانُوْا قَوْمًا فٰسِقِيْنَ ٥٤

fa-is'takhaffa
فَٱسْتَخَفَّ
küçümsedi
qawmahu
قَوْمَهُۥ
kavmini
fa-aṭāʿūhu
فَأَطَاعُوهُۚ
onlar da ona boyun eğdiler
innahum
إِنَّهُمْ
çünkü onlar
kānū
كَانُوا۟
idiler
qawman
قَوْمًا
bir kavim
fāsiqīna
فَٰسِقِينَ
yoldan çıkmış
Firavun, milletini küçümsedi ama, onlar kendisine yine de itaat ettiler. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir milletti. ([43] Zuhruf: 54)
Tefsir
55

فَلَمَّآ اٰسَفُوْنَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَاَغْرَقْنٰهُمْ اَجْمَعِيْنَۙ ٥٥

falammā āsafūnā
فَلَمَّآ ءَاسَفُونَا
onlar bizi kızdırınca
intaqamnā
ٱنتَقَمْنَا
biz de öc aldık
min'hum
مِنْهُمْ
onlardan
fa-aghraqnāhum
فَأَغْرَقْنَٰهُمْ
ve onları boğduk
ajmaʿīna
أَجْمَعِينَ
hepsini
Böylece Bizi öfkelendirince onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk. ([43] Zuhruf: 55)
Tefsir
56

فَجَعَلْنٰهُمْ سَلَفًا وَّمَثَلًا لِّلْاٰخِرِيْنَ ࣖ ٥٦

fajaʿalnāhum
فَجَعَلْنَٰهُمْ
onları yaptık
salafan
سَلَفًا
geçmiş ataları
wamathalan
وَمَثَلًا
ve örneği
lil'ākhirīna
لِّلْءَاخِرِينَ
sonradan gelenlerin
Onları, sonradan gelecek inkarcılara ibret alınacak bir geçmiş kıldık. ([43] Zuhruf: 56)
Tefsir
57

وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا اِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّوْنَ ٥٧

walammā
وَلَمَّا
ve ne zaman ki
ḍuriba
ضُرِبَ
anlatılınca
ub'nu
ٱبْنُ
oğlu
maryama
مَرْيَمَ
Meryem
mathalan
مَثَلًا
bir misal olarak
idhā
إِذَا
hemen
qawmuka
قَوْمُكَ
kavmin
min'hu
مِنْهُ
ondan ötürü
yaṣiddūna
يَصِدُّونَ
yaygarayı bastılar
Meryem oğlu misal verilince, senin milletin buna gülüp geçiverdi. ([43] Zuhruf: 57)
Tefsir
58

وَقَالُوْٓا ءَاٰلِهَتُنَا خَيْرٌ اَمْ هُوَ ۗمَا ضَرَبُوْهُ لَكَ اِلَّا جَدَلًا ۗبَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُوْنَ ٥٨

waqālū
وَقَالُوٓا۟
ve dediler
aālihatunā
ءَأَٰلِهَتُنَا
bizim tanrılarımız mı?
khayrun
خَيْرٌ
hayırlıdır
am
أَمْ
yoksa
huwa
هُوَۚ
o mu?
mā ḍarabūhu
مَا ضَرَبُوهُ
bunu misal vermediler
laka
لَكَ
sana
illā
إِلَّا
dışında bir sebeple
jadalan
جَدَلًۢاۚ
tartışmak
bal
بَلْ
doğrusu
hum
هُمْ
onlar
qawmun
قَوْمٌ
bir toplumdur
khaṣimūna
خَصِمُونَ
kavgacı
"Bizim tanrımız mı yoksa o mu daha iyidir?" dediler. Sana böyle söylemeleri, sadece, tartışmaya girişmek içindir. Onlar şüphesiz kavgacı bir millettir. ([43] Zuhruf: 58)
Tefsir
59

اِنْ هُوَ اِلَّا عَبْدٌ اَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنٰهُ مَثَلًا لِّبَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ ۗ ٥٩

in
إِنْ
değildir
huwa
هُوَ
O
illā
إِلَّا
başkası
ʿabdun
عَبْدٌ
bir kul(dan)
anʿamnā
أَنْعَمْنَا
ni'met verdiğimiz
ʿalayhi
عَلَيْهِ
kendisine
wajaʿalnāhu
وَجَعَلْنَٰهُ
ve kıldığımız
mathalan
مَثَلًا
örnek
libanī
لِّبَنِىٓ
oğullarına
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
Meryemoğlu, ancak kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur. ([43] Zuhruf: 59)
Tefsir
60

وَلَوْ نَشَاۤءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَّلٰۤىِٕكَةً فِى الْاَرْضِ يَخْلُفُوْنَ ٦٠

walaw
وَلَوْ
ve eğer
nashāu
نَشَآءُ
dileseydik
lajaʿalnā
لَجَعَلْنَا
elbette yapardık
minkum
مِنكُم
sizden
malāikatan
مَّلَٰٓئِكَةً
melekler
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
(şu) dünyada
yakhlufūna
يَخْلُفُونَ
yerinize geçen
Eğer dileseydik, size bedel yeryüzünde sizin yerinizi tutacak melekler var ederdik. ([43] Zuhruf: 60)
Tefsir