Skip to content

Suresi Zuhruf - Page: 5

Az-Zukhruf

(az-Zukhruf)

41

فَاِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَاِنَّا مِنْهُمْ مُّنْتَقِمُوْنَۙ ٤١

fa-immā
فَإِمَّا
bile
nadhhabanna
نَذْهَبَنَّ
biz alıp götürsek
bika
بِكَ
seni
fa-innā
فَإِنَّا
muhakkak biz
min'hum
مِنْهُم
onlardan
muntaqimūna
مُّنتَقِمُونَ
öc alırız
Seni onlardan uzaklaştırsak bile doğrusu Biz kendilerinden öç alırız; yahut onlara vadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü onlara karşı gücü yetenleriz. ([43] Zuhruf: 41)
Tefsir
42

اَوْ نُرِيَنَّكَ الَّذِيْ وَعَدْنٰهُمْ فَاِنَّا عَلَيْهِمْ مُّقْتَدِرُوْنَ ٤٢

aw
أَوْ
yahut
nuriyannaka
نُرِيَنَّكَ
sana gösteririz
alladhī
ٱلَّذِى
şeyi
waʿadnāhum
وَعَدْنَٰهُمْ
onları uyardığımız
fa-innā
فَإِنَّا
şüphesiz bizim
ʿalayhim
عَلَيْهِم
onlara
muq'tadirūna
مُّقْتَدِرُونَ
gücümüz yeter
Seni onlardan uzaklaştırsak bile doğrusu Biz kendilerinden öç alırız; yahut onlara vadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü onlara karşı gücü yetenleriz. ([43] Zuhruf: 42)
Tefsir
43

فَاسْتَمْسِكْ بِالَّذِيْٓ اُوْحِيَ اِلَيْكَ ۚاِنَّكَ عَلٰى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيْمٍ ٤٣

fa-is'tamsik
فَٱسْتَمْسِكْ
sen sımsıkı sarıl
bi-alladhī ūḥiya
بِٱلَّذِىٓ أُوحِىَ
vahyedilene
ilayka
إِلَيْكَۖ
sana
innaka
إِنَّكَ
çünkü sen
ʿalā
عَلَىٰ
üzerindesin
ṣirāṭin
صِرَٰطٍ
yol
mus'taqīmin
مُّسْتَقِيمٍ
doğru
Sana vahyolunana sarıl, sen, şüphesiz doğru yol üzerindesin. ([43] Zuhruf: 43)
Tefsir
44

وَاِنَّهٗ لَذِكْرٌ لَّكَ وَلِقَوْمِكَ ۚوَسَوْفَ تُسْٔـَلُوْنَ ٤٤

wa-innahu
وَإِنَّهُۥ
şüphesiz O (Kur'an)
ladhik'run
لَذِكْرٌ
bir Zikir'dir
laka
لَّكَ
sana
waliqawmika
وَلِقَوْمِكَۖ
ve kavmine
wasawfa
وَسَوْفَ
ve yakında
tus'alūna
تُسْـَٔلُونَ
sorulacaksınız
Doğrusu bu Kuran sana ve ümmetine bir öğüttür, ondan sorumlu tutulacaksınız. ([43] Zuhruf: 44)
Tefsir
45

وَسْٔـَلْ مَنْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُّسُلِنَآ ۖ اَجَعَلْنَا مِنْ دُوْنِ الرَّحْمٰنِ اٰلِهَةً يُّعْبَدُوْنَ ࣖ ٤٥

wasal
وَسْـَٔلْ
ve sor
man
مَنْ
kimseye
arsalnā
أَرْسَلْنَا
gönderdiğimiz
min qablika
مِن قَبْلِكَ
senden önce
min rusulinā
مِن رُّسُلِنَآ
elçilerimizden
ajaʿalnā
أَجَعَلْنَا
yapmış mıyız?
min dūni
مِن دُونِ
başka
l-raḥmāni
ٱلرَّحْمَٰنِ
Rahman'dan
ālihatan
ءَالِهَةً
tanrılar
yuʿ'badūna
يُعْبَدُونَ
tapılacak
Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor; Biz, Rahman olan Allah'tan başka, kulluk edilecek tanrılar meşru kılmış mıyız? ([43] Zuhruf: 45)
Tefsir
46

وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوْسٰى بِاٰيٰتِنَآ اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۟ىِٕهٖ فَقَالَ اِنِّيْ رَسُوْلُ رَبِّ الْعٰلَمِيْنَ ٤٦

walaqad
وَلَقَدْ
ve andolsun
arsalnā
أَرْسَلْنَا
biz gönderdik
mūsā
مُوسَىٰ
Musa'yı
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَآ
ayetlerimizle
ilā fir'ʿawna
إِلَىٰ فِرْعَوْنَ
Fir'avn'a
wamala-ihi
وَمَلَإِي۟هِۦ
ve ileri gelen adamlarına
faqāla
فَقَالَ
dedi
innī
إِنِّى
elbette ben
rasūlu
رَسُولُ
elçisiyim
rabbi
رَبِّ
Rabbinin
l-ʿālamīna
ٱلْعَٰلَمِينَ
alemlerin
And olsun ki Biz Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve erkanına göndermiştik, "Şüphesiz ben, Alemlerin Rabbinin elçisiyim" demişti. ([43] Zuhruf: 46)
Tefsir
47

فَلَمَّا جَاۤءَهُمْ بِاٰيٰتِنَآ اِذَا هُمْ مِّنْهَا يَضْحَكُوْنَ ٤٧

falammā
فَلَمَّا
ne zaman ki
jāahum
جَآءَهُم
onlara gelince
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَآ
ayetlerimizle
idhā
إِذَا
hemen
hum
هُم
onlar
min'hā
مِّنْهَا
onlarla
yaḍḥakūna
يَضْحَكُونَ
(alay edip) gülmeğe başladılar
Onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermişlerdi. ([43] Zuhruf: 47)
Tefsir
48

وَمَا نُرِيْهِمْ مِّنْ اٰيَةٍ اِلَّا هِيَ اَكْبَرُ مِنْ اُخْتِهَاۗ وَاَخَذْنٰهُمْ بِالْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُوْنَ ٤٨

wamā
وَمَا
ve
nurīhim
نُرِيهِم
onlara göstermeyiz
min
مِّنْ
hiçbir
āyatin
ءَايَةٍ
mu'cize
illā
إِلَّا
başkasını
hiya
هِىَ
o
akbaru
أَكْبَرُ
daha büyük (olandan)
min ukh'tihā
مِنْ أُخْتِهَاۖ
ötekinden
wa-akhadhnāhum
وَأَخَذْنَٰهُم
ve onları yakaladık
bil-ʿadhābi
بِٱلْعَذَابِ
azab(lar) ile
laʿallahum
لَعَلَّهُمْ
umulur ki
yarjiʿūna
يَرْجِعُونَ
dönerler
Onlara gösterdiğimiz her mucize diğerinden daha büyüktü; doğru yola dönmeleri için onları azaba uğrattık. ([43] Zuhruf: 48)
Tefsir
49

وَقَالُوْا يٰٓاَيُّهَ السّٰحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَۚ اِنَّنَا لَمُهْتَدُوْنَ ٤٩

waqālū
وَقَالُوا۟
ve dediler ki
yāayyuha
يَٰٓأَيُّهَ
ey
l-sāḥiru
ٱلسَّاحِرُ
büyücü
ud'ʿu
ٱدْعُ
du'a et
lanā
لَنَا
bizim için
rabbaka
رَبَّكَ
Rabbine
bimā
بِمَا
hürmetine
ʿahida
عَهِدَ
söz
ʿindaka
عِندَكَ
sana verdiği
innanā
إِنَّنَا
artık biz
lamuh'tadūna
لَمُهْتَدُونَ
yola geleceğiz
"Ey Sihirbaz! Sana verdiği ahde göre Rabbine bizim için yalvar da doğru yola erişelim" dediler. ([43] Zuhruf: 49)
Tefsir
50

فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ اِذَا هُمْ يَنْكُثُوْنَ ٥٠

falammā
فَلَمَّا
fakat
kashafnā
كَشَفْنَا
biz kaldırınca
ʿanhumu
عَنْهُمُ
onlardan
l-ʿadhāba
ٱلْعَذَابَ
azabı
idhā
إِذَا
hemen
hum
هُمْ
onlar
yankuthūna
يَنكُثُونَ
sözlerinden dönüyorlar
Ama, azabı üzerlerinden kaldırdığımızda hemen sözlerinden döndüler. ([43] Zuhruf: 50)
Tefsir