Skip to content

Suresi Zuhruf - Page: 3

Az-Zukhruf

(az-Zukhruf)

21

اَمْ اٰتَيْنٰهُمْ كِتٰبًا مِّنْ قَبْلِهٖ فَهُمْ بِهٖ مُسْتَمْسِكُوْنَ ٢١

am
أَمْ
yoksa?
ātaynāhum
ءَاتَيْنَٰهُمْ
onlara (mı) vermişiz?
kitāban
كِتَٰبًا
bir Kitap
min qablihi
مِّن قَبْلِهِۦ
bundan önce
fahum
فَهُم
onlar
bihi
بِهِۦ
ona
mus'tamsikūna
مُسْتَمْسِكُونَ
sarılıyorlar
Yoksa onlara daha önce bir kitap verdik de ona mı bağlanıyorlar? ([43] Zuhruf: 21)
Tefsir
22

بَلْ قَالُوْٓا اِنَّا وَجَدْنَآ اٰبَاۤءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَّاِنَّا عَلٰٓى اٰثٰرِهِمْ مُّهْتَدُوْنَ ٢٢

bal
بَلْ
hayır
qālū
قَالُوٓا۟
dediler ki
innā
إِنَّا
elbette biz
wajadnā
وَجَدْنَآ
bulduk
ābāanā
ءَابَآءَنَا
babalarımızı
ʿalā
عَلَىٰٓ
üzerinde
ummatin
أُمَّةٍ
bir din
wa-innā
وَإِنَّا
ve elbette biz de
ʿalā
عَلَىٰٓ
üzerinde
āthārihim
ءَاثَٰرِهِم
onların izleri
muh'tadūna
مُّهْتَدُونَ
gidiyoruz
Hayır; "Doğrusu Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerinden gitmekteyiz" derler. ([43] Zuhruf: 22)
Tefsir
23

وَكَذٰلِكَ مَآ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ فِيْ قَرْيَةٍ مِّنْ نَّذِيْرٍۙ اِلَّا قَالَ مُتْرَفُوْهَآ ۙاِنَّا وَجَدْنَآ اٰبَاۤءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَّاِنَّا عَلٰٓى اٰثٰرِهِمْ مُّقْتَدُوْنَ ٢٣

wakadhālika
وَكَذَٰلِكَ
ve işte böyle
mā arsalnā
مَآ أَرْسَلْنَا
göndermedik
min qablika
مِن قَبْلِكَ
senden önce
فِى
herhangi
qaryatin
قَرْيَةٍ
bir kente
min
مِّن
hiçbir
nadhīrin
نَّذِيرٍ
uyarıcı
illā
إِلَّا
dışında
qāla
قَالَ
diyenlerden
mut'rafūhā
مُتْرَفُوهَآ
oranın zenginleri
innā
إِنَّا
elbette biz
wajadnā
وَجَدْنَآ
bulduk
ābāanā
ءَابَآءَنَا
babalarımızı
ʿalā
عَلَىٰٓ
üzerinde
ummatin
أُمَّةٍ
bir din
wa-innā
وَإِنَّا
ve biz de
ʿalā āthārihim
عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم
onların izlerine
muq'tadūna
مُّقْتَدُونَ
uyarız
Senden önce, herhangi bir şehre gönderdiğimiz uyarıcıya, şımarık varlıklıları sadece: "Doğrusu babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerini izlemekteyiz" dediler. ([43] Zuhruf: 23)
Tefsir
24

۞ قٰلَ اَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى مِمَّا وَجَدْتُّمْ عَلَيْهِ اٰبَاۤءَكُمْۗ قَالُوْٓا اِنَّا بِمَآ اُرْسِلْتُمْ بِهٖ كٰفِرُوْنَ ٢٤

qāla
قَٰلَ
dedi
awalaw
أَوَلَوْ
şayet
ji'tukum
جِئْتُكُم
ben size getirsem de mi?
bi-ahdā
بِأَهْدَىٰ
daha doğrusunu
mimmā
مِمَّا
şeyden
wajadttum
وَجَدتُّمْ
bulduğunuz
ʿalayhi
عَلَيْهِ
üzerinde
ābāakum
ءَابَآءَكُمْۖ
babalarınızı
qālū
قَالُوٓا۟
dediler
innā
إِنَّا
doğrusu biz
bimā
بِمَآ
şeyi
ur'sil'tum
أُرْسِلْتُم
sizinle gönderilen
bihi
بِهِۦ
onu
kāfirūna
كَٰفِرُونَ
inkar ediyoruz
Gönderilen uyarıcı: "Eğer size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş isem de mi bana uymazsınız?" dedi. Onlar: "Doğrusu sizinle gönderilen şeyi inkar ediyoruz" dediler. ([43] Zuhruf: 24)
Tefsir
25

فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِيْنَ ࣖ ٢٥

fa-intaqamnā
فَٱنتَقَمْنَا
biz de öc aldık
min'hum
مِنْهُمْۖ
onlardan
fa-unẓur
فَٱنظُرْ
bak
kayfa
كَيْفَ
nasıl
kāna
كَانَ
oldu
ʿāqibatu
عَٰقِبَةُ
sonu
l-mukadhibīna
ٱلْمُكَذِّبِينَ
yalanlayanların
Bunun üzerine Biz de onlardan öç aldık. Yalancıların sonunun nasıl olduğuna bir bak! ([43] Zuhruf: 25)
Tefsir
26

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰهِيْمُ لِاَبِيْهِ وَقَوْمِهٖٓ اِنَّنِيْ بَرَاۤءٌ مِّمَّا تَعْبُدُوْنَۙ ٢٦

wa-idh
وَإِذْ
bir zaman
qāla
قَالَ
demişti ki
ib'rāhīmu
إِبْرَٰهِيمُ
İbrahim
li-abīhi
لِأَبِيهِ
babasına
waqawmihi
وَقَوْمِهِۦٓ
ve kavmine
innanī
إِنَّنِى
şüphesiz ben
barāon
بَرَآءٌ
uzağım
mimmā
مِّمَّا
şeylerden
taʿbudūna
تَعْبُدُونَ
sizin taptığınız
İbrahim, babasına ve milletine demişti ki: "Beni yaratan hariç, sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O'dur." ([43] Zuhruf: 26)
Tefsir
27

اِلَّا الَّذِيْ فَطَرَنِيْ فَاِنَّهٗ سَيَهْدِيْنِ ٢٧

illā
إِلَّا
yalnızca
alladhī faṭaranī
ٱلَّذِى فَطَرَنِى
beni yaratana
fa-innahu
فَإِنَّهُۥ
çünkü O
sayahdīni
سَيَهْدِينِ
bana doğru yolu gösterecektir
İbrahim, babasına ve milletine demişti ki: "Beni yaratan hariç, sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O'dur." ([43] Zuhruf: 27)
Tefsir
28

وَجَعَلَهَا كَلِمَةً ۢ بَاقِيَةً فِيْ عَقِبِهٖ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُوْنَۗ ٢٨

wajaʿalahā
وَجَعَلَهَا
ve onu yaptı
kalimatan
كَلِمَةًۢ
bir söz
bāqiyatan
بَاقِيَةً
kalıcı
فِى
arasında
ʿaqibihi
عَقِبِهِۦ
kendinden sonrakiler
laʿallahum
لَعَلَّهُمْ
umulur ki
yarjiʿūna
يَرْجِعُونَ
dönerler (diye)
İbrahim ardından geleceklere bu sözü, devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler. ([43] Zuhruf: 28)
Tefsir
29

بَلْ مَتَّعْتُ هٰٓؤُلَاۤءِ وَاٰبَاۤءَهُمْ حَتّٰى جَاۤءَهُمُ الْحَقُّ وَرَسُوْلٌ مُّبِيْنٌ ٢٩

bal
بَلْ
doğrusu
mattaʿtu
مَتَّعْتُ
yaşattım
hāulāi
هَٰٓؤُلَآءِ
bunları
waābāahum
وَءَابَآءَهُمْ
ve babalarını
ḥattā
حَتَّىٰ
dek
jāahumu
جَآءَهُمُ
kendilerine gelinceye
l-ḥaqu
ٱلْحَقُّ
gerçek söz
warasūlun
وَرَسُولٌ
ve elçi
mubīnun
مُّبِينٌ
açıklayan
Hayır; Ben bunları ve babalarını gerçek ve onu açıklayan bir peygamber gelene kadar geçindirdim. ([43] Zuhruf: 29)
Tefsir
30

وَلَمَّا جَاۤءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوْا هٰذَا سِحْرٌ وَّاِنَّا بِهٖ كٰفِرُوْنَ ٣٠

walammā
وَلَمَّا
fakat
jāahumu
جَآءَهُمُ
onlara gelince
l-ḥaqu
ٱلْحَقُّ
gerçek
qālū
قَالُوا۟
dediler
hādhā
هَٰذَا
bu
siḥ'run
سِحْرٌ
büyüdür
wa-innā
وَإِنَّا
ve elbette biz
bihi
بِهِۦ
onu
kāfirūna
كَٰفِرُونَ
tanımayız
Gerçek kendilerine geldiği zaman: "Bu bir büyüdür. Doğrusu biz onu inkar ediyoruz" dediler. ([43] Zuhruf: 30)
Tefsir