وَكَيْفَ تَأْخُذُوْنَهٗ وَقَدْ اَفْضٰى بَعْضُكُمْ اِلٰى بَعْضٍ وَّاَخَذْنَ مِنْكُمْ مِّيْثَاقًا غَلِيْظًا ٢١
- wakayfa
- وَكَيْفَ
- ve nasıl
- takhudhūnahu
- تَأْخُذُونَهُۥ
- onu alırsınız
- waqad
- وَقَدْ
- andolsun
- afḍā
- أَفْضَىٰ
- geçmiş(içli dışlı olmuş)ken
- baʿḍukum
- بَعْضُكُمْ
- bazınız
- ilā baʿḍin
- إِلَىٰ بَعْضٍ
- bazınıza
- wa-akhadhna
- وَأَخَذْنَ
- ve onlar almışlardı
- minkum
- مِنكُم
- sizden
- mīthāqan
- مِّيثَٰقًا
- te'minat
- ghalīẓan
- غَلِيظًا
- sağlam
Nasıl alırsınız ki siz birbirinize katılmıştınız ve onlar sizden sağlam teminat almışlardı. ([4] Nisa: 21)Tefsir
وَلَا تَنْكِحُوْا مَا نَكَحَ اٰبَاۤؤُكُمْ مِّنَ النِّسَاۤءِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ ۗ اِنَّهٗ كَانَ فَاحِشَةً وَّمَقْتًاۗ وَسَاۤءَ سَبِيْلًا ࣖ ٢٢
- walā tankiḥū
- وَلَا تَنكِحُوا۟
- artık evlenmeyin
- mā nakaḥa
- مَا نَكَحَ
- evlendiği
- ābāukum
- ءَابَآؤُكُم
- babalarınızın
- mina l-nisāi
- مِّنَ ٱلنِّسَآءِ
- kadınlarla
- illā
- إِلَّا
- hariç
- mā
- مَا
- olanlar
- qad salafa
- قَدْ سَلَفَۚ
- geçmişte
- innahu
- إِنَّهُۥ
- çünkü bu
- kāna fāḥishatan
- كَانَ فَٰحِشَةً
- edepsizliktir
- wamaqtan
- وَمَقْتًا
- ve (Allah'ın) hışm(ı)dır
- wasāa
- وَسَآءَ
- ve iğrenç
- sabīlan
- سَبِيلًا
- bir yoldur
Babalarınızın evlendikleri kadınlarla evlenmeyin, geçmişte olanlar artık geçmiştir çünkü bu bir fuhuş ve igrenç bir şeydi, ne kötü yoldu! ([4] Nisa: 22)Tefsir
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ اُمَّهٰتُكُمْ وَبَنٰتُكُمْ وَاَخَوٰتُكُمْ وَعَمّٰتُكُمْ وَخٰلٰتُكُمْ وَبَنٰتُ الْاَخِ وَبَنٰتُ الْاُخْتِ وَاُمَّهٰتُكُمُ الّٰتِيْٓ اَرْضَعْنَكُمْ وَاَخَوٰتُكُمْ مِّنَ الرَّضَاعَةِ وَاُمَّهٰتُ نِسَاۤىِٕكُمْ وَرَبَاۤىِٕبُكُمُ الّٰتِيْ فِيْ حُجُوْرِكُمْ مِّنْ نِّسَاۤىِٕكُمُ الّٰتِيْ دَخَلْتُمْ بِهِنَّۖ فَاِنْ لَّمْ تَكُوْنُوْا دَخَلْتُمْ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ۖ وَحَلَاۤىِٕلُ اَبْنَاۤىِٕكُمُ الَّذِيْنَ مِنْ اَصْلَابِكُمْۙ وَاَنْ تَجْمَعُوْا بَيْنَ الْاُخْتَيْنِ اِلَّا مَا قَدْ سَلَفَ ۗ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوْرًا رَّحِيْمًا ۔ ٢٣
- ḥurrimat
- حُرِّمَتْ
- haram kılındı
- ʿalaykum
- عَلَيْكُمْ
- size
- ummahātukum
- أُمَّهَٰتُكُمْ
- analarınız
- wabanātukum
- وَبَنَاتُكُمْ
- ve kızlarınız
- wa-akhawātukum
- وَأَخَوَٰتُكُمْ
- ve kızkardeşleriniz
- waʿammātukum
- وَعَمَّٰتُكُمْ
- ve halalarınız
- wakhālātukum
- وَخَٰلَٰتُكُمْ
- ve teyzeleriniz
- wabanātu
- وَبَنَاتُ
- ve kızları
- l-akhi
- ٱلْأَخِ
- kardeş
- wabanātu
- وَبَنَاتُ
- e kızları
- l-ukh'ti
- ٱلْأُخْتِ
- kızkardeş
- wa-ummahātukumu
- وَأُمَّهَٰتُكُمُ
- ve analarınız
- allātī arḍaʿnakum
- ٱلَّٰتِىٓ أَرْضَعْنَكُمْ
- sizi emziren
- wa-akhawātukum
- وَأَخَوَٰتُكُم
- ve bacılarınız
- mina l-raḍāʿati
- مِّنَ ٱلرَّضَٰعَةِ
- süt
- wa-ummahātu
- وَأُمَّهَٰتُ
- ve anaları
- nisāikum
- نِسَآئِكُمْ
- karılarınızın
- warabāibukumu
- وَرَبَٰٓئِبُكُمُ
- üvey kızlarınız
- allātī
- ٱلَّٰتِى
- olan
- fī ḥujūrikum
- فِى حُجُورِكُم
- birleştiğiniz
- min nisāikumu
- مِّن نِّسَآئِكُمُ
- karılarınızdan
- allātī dakhaltum
- ٱلَّٰتِى دَخَلْتُم
- evlerinizde bulunan
- bihinna fa-in
- بِهِنَّ فَإِن
- eğer
- lam takūnū
- لَّمْ تَكُونُوا۟
- olmamışsa
- dakhaltum
- دَخَلْتُم
- birleşmeniz
- bihinna
- بِهِنَّ
- onlarla
- falā
- فَلَا
- yoktur
- junāḥa
- جُنَاحَ
- bir günah
- ʿalaykum
- عَلَيْكُمْ
- üzerinize
- waḥalāilu
- وَحَلَٰٓئِلُ
- ve karıları
- abnāikumu
- أَبْنَآئِكُمُ
- oğullarınızın
- alladhīna min aṣlābikum
- ٱلَّذِينَ مِنْ أَصْلَٰبِكُمْ
- kendi sulbünüzden
- wa-an tajmaʿū
- وَأَن تَجْمَعُوا۟
- ve almanız
- bayna
- بَيْنَ
- bir arada
- l-ukh'tayni
- ٱلْأُخْتَيْنِ
- iki kızkardeşi
- illā
- إِلَّا
- ancak hariç
- mā
- مَا
- olanlar
- qad salafa
- قَدْ سَلَفَۗ
- geçmişte
- inna
- إِنَّ
- şüphesiz
- l-laha
- ٱللَّهَ
- Allah
- kāna ghafūran
- كَانَ غَفُورًا
- çok bağışlayan
- raḥīman
- رَّحِيمًا
- çok esirgeyendir
Sizlere, analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kızkardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızin yanınızda kalan üvey kızlarınız ki onlarla gerdeğe girmemişseniz size bir engel yoktur, öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak suretiyle evlenmek, -geçmişte olanlar artık geçmiştir- size haram kılındı. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder. ([4] Nisa: 23)Tefsir
۞ وَالْمُحْصَنٰتُ مِنَ النِّسَاۤءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ ۚ كِتٰبَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ ۚ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَّا وَرَاۤءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوْا بِاَمْوَالِكُمْ مُّحْصِنِيْنَ غَيْرَ مُسَافِحِيْنَ ۗ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِهٖ مِنْهُنَّ فَاٰتُوْهُنَّ اُجُوْرَهُنَّ فَرِيْضَةً ۗوَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيْمَا تَرَاضَيْتُمْ بِهٖ مِنْۢ بَعْدِ الْفَرِيْضَةِۗ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيْمًا حَكِيْمًا ٢٤
- wal-muḥ'ṣanātu
- وَٱلْمُحْصَنَٰتُ
- ve evli olanlar (haramdır)
- mina l-nisāi
- مِنَ ٱلنِّسَآءِ
- kadınlardan
- illā
- إِلَّا
- dışında
- mā malakat
- مَا مَلَكَتْ
- geçen(cariye)ler
- aymānukum
- أَيْمَٰنُكُمْۖ
- ellerinize
- kitāba
- كِتَٰبَ
- yazdığı(yasaklar)dır
- l-lahi
- ٱللَّهِ
- Allah'ın
- ʿalaykum
- عَلَيْكُمْۚ
- size
- wa-uḥilla
- وَأُحِلَّ
- ve helal kılındı
- lakum
- لَكُم
- size
- mā warāa
- مَّا وَرَآءَ
- ötesi
- dhālikum
- ذَٰلِكُمْ
- bunlardan
- an tabtaghū
- أَن تَبْتَغُوا۟
- istemeniz
- bi-amwālikum
- بِأَمْوَٰلِكُم
- mallarınızla
- muḥ'ṣinīna
- مُّحْصِنِينَ
- iffetli yaşamak
- ghayra musāfiḥīna
- غَيْرَ مُسَٰفِحِينَۚ
- zina etmemek
- famā is'tamtaʿtum
- فَمَا ٱسْتَمْتَعْتُم
- yararlanmanıza karşılık
- bihi min'hunna
- بِهِۦ مِنْهُنَّ
- onlardan
- faātūhunna
- فَـَٔاتُوهُنَّ
- onlara verin
- ujūrahunna
- أُجُورَهُنَّ
- kesilen ücretlerini
- farīḍatan
- فَرِيضَةًۚ
- bir hak olarak
- walā
- وَلَا
- yoktur
- junāḥa
- جُنَاحَ
- bir günah
- ʿalaykum
- عَلَيْكُمْ
- üzerinize
- fīmā
- فِيمَا
- hakkında
- tarāḍaytum
- تَرَٰضَيْتُم
- karşılıklı anlaşmanız
- bihi min baʿdi
- بِهِۦ مِنۢ بَعْدِ
- sonra
- l-farīḍati
- ٱلْفَرِيضَةِۚ
- hakkın kesiminden
- inna
- إِنَّ
- şüphesiz
- l-laha
- ٱللَّهَ
- Allah
- kāna ʿalīman
- كَانَ عَلِيمًا
- bilendir
- ḥakīman
- حَكِيمًا
- hüküm ve hikmet sahibidir
Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Maliki bulunduğunuz cariyeler müstesna, bunlar, Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Bunlardan başkasını, zinadan kaçınıp, iffetli olarak, mallarınızla istemeniz size helal kılındı. Onlardan faydalandığınıza mukabil, kararlaştırılmış olan mehirlerini verin; kararlaştırılandan başka, karşılıklı hoşnud olduğunuz hususda size bir sorumluluk yoktur. Allah Bilen'dir, Hakim'dir. ([4] Nisa: 24)Tefsir
وَمَنْ لَّمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا اَنْ يَّنْكِحَ الْمُحْصَنٰتِ الْمُؤْمِنٰتِ فَمِنْ مَّا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِّنْ فَتَيٰتِكُمُ الْمُؤْمِنٰتِۗ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِاِيْمَانِكُمْ ۗ بَعْضُكُمْ مِّنْۢ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوْهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوْهُنَّ اُجُوْرَهُنَّ بِالْمَعْرُوْفِ مُحْصَنٰتٍ غَيْرَ مُسٰفِحٰتٍ وَّلَا مُتَّخِذٰتِ اَخْدَانٍ ۚ فَاِذَآ اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنٰتِ مِنَ الْعَذَابِۗ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْ ۗ وَاَنْ تَصْبِرُوْا خَيْرٌ لَّكُمْ ۗ وَاللّٰهُ غَفُوْرٌ رَّحِيْمٌ ࣖ ٢٥
- waman
- وَمَن
- ve kimse
- lam yastaṭiʿ
- لَّمْ يَسْتَطِعْ
- gücü yetmeyen
- minkum
- مِنكُمْ
- içinizden
- ṭawlan
- طَوْلًا
- mali güce
- an yankiḥa
- أَن يَنكِحَ
- evlenmek için
- l-muḥ'ṣanāti
- ٱلْمُحْصَنَٰتِ
- hür kadınlarla
- l-mu'mināti
- ٱلْمُؤْمِنَٰتِ
- inanmış
- famin mā malakat
- فَمِن مَّا مَلَكَتْ
- sahip olduğunuz
- aymānukum
- أَيْمَٰنُكُم
- ellerinizde
- min fatayātikumu
- مِّن فَتَيَٰتِكُمُ
- genç kızlarınızdan (alsın)
- l-mu'mināti
- ٱلْمُؤْمِنَٰتِۚ
- inanmış
- wal-lahu
- وَٱللَّهُ
- Allah
- aʿlamu
- أَعْلَمُ
- daha iyi bilir
- biīmānikum
- بِإِيمَٰنِكُمۚ
- sizin imanınızı
- baʿḍukum
- بَعْضُكُم
- hepiniz
- min baʿḍin
- مِّنۢ بَعْضٍۚ
- birbirinizdensiniz
- fa-inkiḥūhunna
- فَٱنكِحُوهُنَّ
- öyle ise onlarla evlenin
- bi-idh'ni
- بِإِذْنِ
- izniyle
- ahlihinna
- أَهْلِهِنَّ
- ailelerinin
- waātūhunna
- وَءَاتُوهُنَّ
- ve verin
- ujūrahunna
- أُجُورَهُنَّ
- ücretlerini (mehirlerini)
- bil-maʿrūfi
- بِٱلْمَعْرُوفِ
- güzelce
- muḥ'ṣanātin
- مُحْصَنَٰتٍ
- iffetli yaşamaları
- ghayra musāfiḥātin
- غَيْرَ مُسَٰفِحَٰتٍ
- zina etmemeleri
- walā muttakhidhāti
- وَلَا مُتَّخِذَٰتِ
- ve (gizli) edinmemeleri
- akhdānin
- أَخْدَانٍۚ
- dost
- fa-idhā
- فَإِذَآ
- iken
- uḥ'ṣinna
- أُحْصِنَّ
- evli
- fa-in
- فَإِنْ
- eğer
- atayna
- أَتَيْنَ
- yaparlarsa
- bifāḥishatin
- بِفَٰحِشَةٍ
- fuhuş
- faʿalayhinna
- فَعَلَيْهِنَّ
- onlara
- niṣ'fu
- نِصْفُ
- yarısı (uygulanır)
- mā ʿalā
- مَا عَلَى
- üzerine
- l-muḥ'ṣanāti
- ٱلْمُحْصَنَٰتِ
- hür kadınlar
- mina l-ʿadhābi
- مِنَ ٱلْعَذَابِۚ
- yapılan işkencenin
- dhālika
- ذَٰلِكَ
- bu (cariye ile evlenme)
- liman
- لِمَنْ
- içindir
- khashiya
- خَشِىَ
- korkanlar
- l-ʿanata
- ٱلْعَنَتَ
- sıkıntıya düşmekten
- minkum
- مِنكُمْۚ
- içinizden
- wa-an
- وَأَن
- fakat
- taṣbirū
- تَصْبِرُوا۟
- sabretmeniz
- khayrun
- خَيْرٌ
- daha iyidir
- lakum
- لَّكُمْۗ
- sizin için
- wal-lahu
- وَٱللَّهُ
- Allah
- ghafūrun
- غَفُورٌ
- bağışlayandır
- raḥīmun
- رَّحِيمٌ
- esirgeyendir
Sizden, hür mümin kadınlarla evlenmeye güç yetiremiyen kimse, ellerinizdeki mümin cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı çok iyi bilir. Birbirinizdensiniz, aynı soydansınız. Onlarla, zinadan kaçınmaları, iffetli olmaları ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velilerinin izniyle evlenin ve örfe uygun bir şekilde mehirlerini verin. Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa, onlara, hür kadınlara edilen azabın yarısı edilir. Cariye ile evlenmedeki bu izin içinizden, günaha girme korkusu olanlaradır. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlar ve merhamet eder. ([4] Nisa: 25)Tefsir
يُرِيْدُ اللّٰهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذِيْنَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوْبَ عَلَيْكُمْ ۗ وَاللّٰهُ عَلِيْمٌ حَكِيْمٌ ٢٦
- yurīdu
- يُرِيدُ
- istiyor
- l-lahu
- ٱللَّهُ
- Allah
- liyubayyina
- لِيُبَيِّنَ
- açıklamak
- lakum
- لَكُمْ
- size
- wayahdiyakum
- وَيَهْدِيَكُمْ
- ve sizi iletmek
- sunana
- سُنَنَ
- yasalarına
- alladhīna
- ٱلَّذِينَ
- kimselerin
- min qablikum
- مِن قَبْلِكُمْ
- sizden önceki(lerin)
- wayatūba
- وَيَتُوبَ
- ve bağışlamak
- ʿalaykum
- عَلَيْكُمْۗ
- günahlarınızı
- wal-lahu
- وَٱللَّهُ
- Allah
- ʿalīmun
- عَلِيمٌ
- bilendir
- ḥakīmun
- حَكِيمٌ
- hüküm ve hikmet sahibidir
Allah size açıklamak ve sizden öncekilerin yollarını göstermek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah Bilen'dir, Hakim'dir. ([4] Nisa: 26)Tefsir
وَاللّٰهُ يُرِيْدُ اَنْ يَّتُوْبَ عَلَيْكُمْ ۗ وَيُرِيْدُ الَّذِيْنَ يَتَّبِعُوْنَ الشَّهَوٰتِ اَنْ تَمِيْلُوْا مَيْلًا عَظِيْمًا ٢٧
- wal-lahu
- وَٱللَّهُ
- Allah
- yurīdu
- يُرِيدُ
- istiyor
- an yatūba
- أَن يَتُوبَ
- tevbenizi kabul etmek
- ʿalaykum
- عَلَيْكُمْ
- sizin
- wayurīdu
- وَيُرِيدُ
- ve istiyorlar
- alladhīna
- ٱلَّذِينَ
- kimseler
- yattabiʿūna
- يَتَّبِعُونَ
- uyan(lar)
- l-shahawāti
- ٱلشَّهَوَٰتِ
- şehvetlerine
- an tamīlū
- أَن تَمِيلُوا۟
- sizin düşmenizi
- maylan
- مَيْلًا
- bir sapıklığa
- ʿaẓīman
- عَظِيمًا
- büyük
Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister, şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa girmenizi isterler. ([4] Nisa: 27)Tefsir
يُرِيْدُ اللّٰهُ اَنْ يُّخَفِّفَ عَنْكُمْ ۚ وَخُلِقَ الْاِنْسَانُ ضَعِيْفًا ٢٨
- yurīdu
- يُرِيدُ
- istiyor
- l-lahu
- ٱللَّهُ
- Allah
- an yukhaffifa
- أَن يُخَفِّفَ
- hafifletmek
- ʿankum
- عَنكُمْۚ
- sizden
- wakhuliqa
- وَخُلِقَ
- ve yaratılmıştır
- l-insānu
- ٱلْإِنسَٰنُ
- insan
- ḍaʿīfan
- ضَعِيفًا
- zayıf
İnsan zayıf yaratılmış olduğundan Allah sizden yükü hafifletmek ister. ([4] Nisa: 28)Tefsir
يٰٓاَيُّهَا الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا لَا تَأْكُلُوْٓا اَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ اِلَّآ اَنْ تَكُوْنَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِّنْكُمْ ۗ وَلَا تَقْتُلُوْٓا اَنْفُسَكُمْ ۗ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيْمًا ٢٩
- yāayyuhā
- يَٰٓأَيُّهَا
- Ey
- alladhīna
- ٱلَّذِينَ
- kimseler
- āmanū
- ءَامَنُوا۟
- inanan(lar)
- lā takulū
- لَا تَأْكُلُوٓا۟
- yemeyin
- amwālakum
- أَمْوَٰلَكُم
- mallarınızı
- baynakum
- بَيْنَكُم
- aranızda
- bil-bāṭili
- بِٱلْبَٰطِلِ
- batılla (haksız yere)
- illā
- إِلَّآ
- haricinde
- an takūna
- أَن تَكُونَ
- olan
- tijāratan
- تِجَٰرَةً
- ticaret
- ʿan tarāḍin
- عَن تَرَاضٍ
- rızanızla yaptığınız
- minkum
- مِّنكُمْۚ
- kendi
- walā taqtulū
- وَلَا تَقْتُلُوٓا۟
- öldürmeyin
- anfusakum
- أَنفُسَكُمْۚ
- canlarınızı
- inna
- إِنَّ
- doğrusu
- l-laha
- ٱللَّهَ
- Allah
- kāna bikum
- كَانَ بِكُمْ
- size karşı
- raḥīman
- رَحِيمًا
- çok merhametlidir
Ey İnananlar! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yeyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder. ([4] Nisa: 29)Tefsir
وَمَنْ يَّفْعَلْ ذٰلِكَ عُدْوَانًا وَّظُلْمًا فَسَوْفَ نُصْلِيْهِ نَارًا ۗوَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَسِيْرًا ٣٠
- waman
- وَمَن
- kim
- yafʿal
- يَفْعَلْ
- yaparsa (bilsin ki)
- dhālika
- ذَٰلِكَ
- bunu
- ʿud'wānan
- عُدْوَٰنًا
- düşmanlık ile
- waẓul'man
- وَظُلْمًا
- ve zulüm ile
- fasawfa
- فَسَوْفَ
- yakında
- nuṣ'līhi
- نُصْلِيهِ
- onu sokacağız
- nāran
- نَارًاۚ
- cehenneme
- wakāna dhālika
- وَكَانَ ذَٰلِكَ
- ve bu
- ʿalā
- عَلَى
- karşı
- l-lahi
- ٱللَّهِ
- Allah'a
- yasīran
- يَسِيرًا
- kolaydır
Bunu kim aşırı giderek haksızlıkla yaparsa, onu ateşe sokacağız. Bu, Allah'a kolaydır. ([4] Nisa: 30)Tefsir