Skip to content

Suresi Nisa - Page: 2

An-Nisa

(an-Nisāʾ)

11

يُوْصِيْكُمُ اللّٰهُ فِيْٓ اَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْاُنْثَيَيْنِ ۚ فَاِنْ كُنَّ نِسَاۤءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ ۚ وَاِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ ۗ وَلِاَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ اِنْ كَانَ لَهٗ وَلَدٌ ۚ فَاِنْ لَّمْ يَكُنْ لَّهٗ وَلَدٌ وَّوَرِثَهٗٓ اَبَوٰهُ فَلِاُمِّهِ الثُّلُثُ ۚ فَاِنْ كَانَ لَهٗٓ اِخْوَةٌ فَلِاُمِّهِ السُّدُسُ مِنْۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُّوْصِيْ بِهَآ اَوْ دَيْنٍ ۗ اٰبَاۤؤُكُمْ وَاَبْنَاۤؤُكُمْۚ لَا تَدْرُوْنَ اَيُّهُمْ اَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا ۗ فَرِيْضَةً مِّنَ اللّٰهِ ۗ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيْمًا حَكِيْمًا ١١

yūṣīkumu
يُوصِيكُمُ
size tavsiye eder
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
فِىٓ
hakkında
awlādikum
أَوْلَٰدِكُمْۖ
çocuklarınız(ın alacağı miras)
lildhakari
لِلذَّكَرِ
erkeğe
mith'lu
مِثْلُ
kadar
ḥaẓẓi
حَظِّ
payı
l-unthayayni
ٱلْأُنثَيَيْنِۚ
iki kadının
fa-in
فَإِن
eğer
kunna
كُنَّ
iseler
nisāan
نِسَآءً
kadın
fawqa
فَوْقَ
fazla
ith'natayni
ٱثْنَتَيْنِ
ikiden
falahunna
فَلَهُنَّ
onlarındır
thuluthā
ثُلُثَا
üçte ikisi
مَا
ne
taraka
تَرَكَۖ
bıraktıysa
wa-in
وَإِن
ve eğer (çocuk)
kānat
كَانَتْ
ise
wāḥidatan
وَٰحِدَةً
yalnız bir kadın
falahā
فَلَهَا
onundur
l-niṣ'fu
ٱلنِّصْفُۚ
(mirasın) yarısı
wali-abawayhi
وَلِأَبَوَيْهِ
ana babasından
likulli
لِكُلِّ
her
wāḥidin
وَٰحِدٍ
birinin
min'humā
مِّنْهُمَا
vardır
l-sudusu
ٱلسُّدُسُ
altıda bir hissesi
mimmā taraka
مِمَّا تَرَكَ
bıraktığı mirasta
in
إِن
eğer
kāna
كَانَ
varsa
lahu
لَهُۥ
onun (ölenin)
waladun
وَلَدٌۚ
çocuğu
fa-in
فَإِن
eğer
lam yakun
لَّمْ يَكُن
yok da
lahu
لَّهُۥ
onun
waladun
وَلَدٌ
çocuğu
wawarithahu
وَوَرِثَهُۥٓ
ve ona varis oluyorsa
abawāhu
أَبَوَاهُ
ana babası
fali-ummihi
فَلِأُمِّهِ
anasına düşer
l-thuluthu
ٱلثُّلُثُۚ
üçte bir
fa-in
فَإِن
eğer
kāna
كَانَ
varsa
lahu
لَهُۥٓ
onun
ikh'watun
إِخْوَةٌ
kardeşleri
fali-ummihi
فَلِأُمِّهِ
anasının payı
l-sudusu
ٱلسُّدُسُۚ
altıda birdir
min baʿdi
مِنۢ بَعْدِ
(bu hükümler) sonradır
waṣiyyatin
وَصِيَّةٍ
vasiyyetten
yūṣī
يُوصِى
yapacağı
bihā aw
بِهَآ أَوْ
ya da
daynin
دَيْنٍۗ
borcundan
ābāukum
ءَابَآؤُكُمْ
babalarınız
wa-abnāukum
وَأَبْنَآؤُكُمْ
ve oğullarınızdan
lā tadrūna
لَا تَدْرُونَ
bilmezsiniz
ayyuhum
أَيُّهُمْ
hangisinin
aqrabu
أَقْرَبُ
daha yakın olduğunu
lakum
لَكُمْ
size
nafʿan
نَفْعًاۚ
fayda bakımından
farīḍatan
فَرِيضَةً
bunlar koyulmuş haklardır
mina
مِّنَ
tarafından
l-lahi
ٱللَّهِۗ
Allah
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
kāna ʿalīman
كَانَ عَلِيمًا
bilendir
ḥakīman
حَكِيمًا
hikmet sahibidir
Allah çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer kadınlar ikinin üstünde ise, bırakılanın üçte ikisi onlarındır; şayet bir ise yarısı onundur. Ana babadan her birine, ölenin çocuğu varsa yaptığı vasiyetten veya borcundan arta kalanın altıda biri, çocuğu yoksa, anası babası ona varis olur, anasına üçte bir düşer. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir; babalarınız ve oğullarınızdan menfaatçe hangisinin size daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bunlar Allah tarafından tesbit edilmiştir. Doğrusu Allah bilendir, Hakim olandır. ([4] Nisa: 11)
Tefsir
12

۞ وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ اَزْوَاجُكُمْ اِنْ لَّمْ يَكُنْ لَّهُنَّ وَلَدٌ ۚ فَاِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُّوْصِيْنَ بِهَآ اَوْ دَيْنٍ ۗ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ اِنْ لَّمْ يَكُنْ لَّكُمْ وَلَدٌ ۚ فَاِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِّنْۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوْصُوْنَ بِهَآ اَوْ دَيْنٍ ۗ وَاِنْ كَانَ رَجُلٌ يُّوْرَثُ كَلٰلَةً اَوِ امْرَاَةٌ وَّلَهٗٓ اَخٌ اَوْ اُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا السُّدُسُۚ فَاِنْ كَانُوْٓا اَكْثَرَ مِنْ ذٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَاۤءُ فِى الثُّلُثِ مِنْۢ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُّوْصٰى بِهَآ اَوْ دَيْنٍۙ غَيْرَ مُضَاۤرٍّ ۚ وَصِيَّةً مِّنَ اللّٰهِ ۗ وَاللّٰهُ عَلِيْمٌ حَلِيْمٌۗ ١٢

walakum
وَلَكُمْ
sizindir
niṣ'fu
نِصْفُ
yarısı
mā taraka
مَا تَرَكَ
bıraktıkları mirasın
azwājukum
أَزْوَٰجُكُمْ
eşlerinizin
in
إِن
eğer
lam yakun
لَّمْ يَكُن
yoksa
lahunna
لَّهُنَّ
onların
waladun
وَلَدٌۚ
çocukları
fa-in
فَإِن
eğer
kāna lahunna
كَانَ لَهُنَّ
onların varsa
waladun
وَلَدٌ
çocukları
falakumu
فَلَكُمُ
sizindir
l-rubuʿu
ٱلرُّبُعُ
dörtte biri
mimmā tarakna
مِمَّا تَرَكْنَۚ
bıraktıklarının
min baʿdi
مِنۢ بَعْدِ
sonra
waṣiyyatin
وَصِيَّةٍ
vasiyyetten
yūṣīna
يُوصِينَ
yapacakları
bihā
بِهَآ
ondan
aw
أَوْ
veya
daynin
دَيْنٍۚ
borçtan
walahunna
وَلَهُنَّ
onlarındır
l-rubuʿu
ٱلرُّبُعُ
dörtte biri
mimmā taraktum
مِمَّا تَرَكْتُمْ
bıraktığınızın
in
إِن
eğer
lam yakun
لَّمْ يَكُن
yoksa
lakum
لَّكُمْ
sizin de
waladun
وَلَدٌۚ
çocuğunuz
fa-in
فَإِن
eğer
kāna
كَانَ
varsa
lakum
لَكُمْ
sizin
waladun
وَلَدٌ
çocuğunuz
falahunna
فَلَهُنَّ
onlarındır
l-thumunu
ٱلثُّمُنُ
sekizde biri
mimmā taraktum
مِمَّا تَرَكْتُمۚ
bıraktığınızın
min baʿdi
مِّنۢ بَعْدِ
sonra
waṣiyyatin
وَصِيَّةٍ
vasiyyet
tūṣūna
تُوصُونَ
yapacağınız
bihā
بِهَآ
ondan
aw
أَوْ
veya
daynin
دَيْنٍۗ
borçtan
wa-in
وَإِن
eğer
kāna
كَانَ
ise
rajulun
رَجُلٌ
erkeğin
yūrathu
يُورَثُ
miras bırakan
kalālatan
كَلَٰلَةً
evladı ve ana babası olmayıp
awi
أَوِ
veya
im'ra-atun
ٱمْرَأَةٌ
kadının
walahu
وَلَهُۥٓ
varsa
akhun
أَخٌ
bir erkek
aw
أَوْ
veya
ukh'tun
أُخْتٌ
bir kızkardeşi
falikulli
فَلِكُلِّ
her
wāḥidin
وَٰحِدٍ
birine
min'humā
مِّنْهُمَا
onlardan
l-sudusu
ٱلسُّدُسُۚ
altıda bir düşer
fa-in
فَإِن
eğer
kānū
كَانُوٓا۟
iseler
akthara
أَكْثَرَ
fazla
min dhālika
مِن ذَٰلِكَ
bundan
fahum
فَهُمْ
onlar
shurakāu
شُرَكَآءُ
ortaktırlar
fī l-thuluthi
فِى ٱلثُّلُثِۚ
üçte bire
min baʿdi
مِنۢ بَعْدِ
sonradır
waṣiyyatin
وَصِيَّةٍ
vasiyyetten
yūṣā
يُوصَىٰ
yapılan
bihā
بِهَآ
ondan
aw
أَوْ
veya
daynin
دَيْنٍ
borçtan
ghayra
غَيْرَ
olmayan
muḍārrin
مُضَآرٍّۚ
zarar verici
waṣiyyatan
وَصِيَّةً
vasiyyettir
mina l-lahi
مِّنَ ٱللَّهِۗ
Allahtan
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
ʿalīmun
عَلِيمٌ
bilendir
ḥalīmun
حَلِيمٌ
halimdir
Kadınlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir, çocukları varsa, bıraktıklarının ettikleri vasiyetten veya borçtan arta kalanın dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra bıraktıklarınızın dörtte biri karılarınızındır; çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadına kelale yollu (çocuğu ve babası olmadığı halde) varis olunuyor ve bunların ana-bir erkek veya bir kız kardeşi bulunuyorsa, her birine edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın altıda biri düşer; ikiden çoksalar, üçte birine, zarara uğratılmaksızın ortak olurlar. Bunlar Allah tarafından tavsiye edilmiştir. Allah bilendir. Halim'dir. ([4] Nisa: 12)
Tefsir
13

تِلْكَ حُدُوْدُ اللّٰهِ ۗ وَمَنْ يُّطِعِ اللّٰهَ وَرَسُوْلَهٗ يُدْخِلْهُ جَنّٰتٍ تَجْرِيْ مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهٰرُ خٰلِدِيْنَ فِيْهَا ۗ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيْمُ ١٣

til'ka
تِلْكَ
bunlar
ḥudūdu
حُدُودُ
sınırlarıdır
l-lahi
ٱللَّهِۚ
Allah'ın
waman
وَمَن
kim
yuṭiʿi
يُطِعِ
ita'at ederse
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'a
warasūlahu
وَرَسُولَهُۥ
ve Elçisine
yud'khil'hu
يُدْخِلْهُ
(Allah onu) sokar
jannātin
جَنَّٰتٍ
cennetlere
tajrī
تَجْرِى
akan
min taḥtihā
مِن تَحْتِهَا
altlarından
l-anhāru
ٱلْأَنْهَٰرُ
ırmaklar
khālidīna
خَٰلِدِينَ
sürekli kalacakları
fīhā
فِيهَاۚ
içinde
wadhālika
وَذَٰلِكَ
işte budur
l-fawzu
ٱلْفَوْزُ
başarı
l-ʿaẓīmu
ٱلْعَظِيمُ
büyük
Bunlar Allah'ın yasalarıdır. Allah'a ve Peygamberine kim itaat ederse onu içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır, orada temellidirler, büyük kurtuluş budur. ([4] Nisa: 13)
Tefsir
14

وَمَنْ يَّعْصِ اللّٰهَ وَرَسُوْلَهٗ وَيَتَعَدَّ حُدُوْدَهٗ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا فِيْهَاۖ وَلَهٗ عَذَابٌ مُّهِيْنٌ ࣖ ١٤

waman
وَمَن
ve kim
yaʿṣi
يَعْصِ
karşı gelir
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'a
warasūlahu
وَرَسُولَهُۥ
ve Elçisi'ne
wayataʿadda
وَيَتَعَدَّ
ve aşarsa
ḥudūdahu
حُدُودَهُۥ
O'nun sınırlarını
yud'khil'hu
يُدْخِلْهُ
(Allah onu) sokar
nāran
نَارًا
ateşe
khālidan
خَٰلِدًا
sürekli kalacağı
fīhā
فِيهَا
içinde
walahu
وَلَهُۥ
ve ona vardır
ʿadhābun
عَذَابٌ
bir azab
muhīnun
مُّهِينٌ
alçaltıcı
Kim Allah'a ve Peygamberine baş kaldırır ve yasalarını aşarsa, onu, temelli kalacağı cehenneme sokar. Alçaltıcı azab onadır. ([4] Nisa: 14)
Tefsir
15

وَالّٰتِيْ يَأْتِيْنَ الْفَاحِشَةَ مِنْ نِّسَاۤىِٕكُمْ فَاسْتَشْهِدُوْا عَلَيْهِنَّ اَرْبَعَةً مِّنْكُمْ ۚ فَاِنْ شَهِدُوْا فَاَمْسِكُوْهُنَّ فِى الْبُيُوْتِ حَتّٰى يَتَوَفّٰىهُنَّ الْمَوْتُ اَوْ يَجْعَلَ اللّٰهُ لَهُنَّ سَبِيْلًا ١٥

wa-allātī
وَٱلَّٰتِى
ve kimseler
yatīna
يَأْتِينَ
yapanlar
l-fāḥishata
ٱلْفَٰحِشَةَ
fuhuş
min nisāikum
مِن نِّسَآئِكُمْ
kadınlarınızdan;
fa-is'tashhidū
فَٱسْتَشْهِدُوا۟
şahid getirin
ʿalayhinna
عَلَيْهِنَّ
onlara karşı
arbaʿatan
أَرْبَعَةً
dört
minkum
مِّنكُمْۖ
içinizden
fa-in
فَإِن
eğer
shahidū
شَهِدُوا۟
onlar şahidlik ederlerse
fa-amsikūhunna
فَأَمْسِكُوهُنَّ
tutun (dışarı çıkarmayın)
fī l-buyūti
فِى ٱلْبُيُوتِ
evlerde
ḥattā
حَتَّىٰ
kadar
yatawaffāhunna
يَتَوَفَّىٰهُنَّ
o kadınları alıncaya
l-mawtu
ٱلْمَوْتُ
ölüm
aw
أَوْ
ya da
yajʿala
يَجْعَلَ
gösterinceye
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
lahunna
لَهُنَّ
onların yararına
sabīlan
سَبِيلًا
bir yol
Kadınlarınızdan zina edenlere, bunu isbat edecek aranızdan dört şahid getirin, şehadet ederlerse, ölünceye veya Allah onlara bir yol açana kadar evlerde tutun. ([4] Nisa: 15)
Tefsir
16

وَالَّذٰنِ يَأْتِيٰنِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوْهُمَا ۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوْا عَنْهُمَا ۗ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَوَّابًا رَّحِيْمًا ١٦

wa-alladhāni
وَٱلَّذَانِ
iki kişi
yatiyānihā
يَأْتِيَٰنِهَا
fuhuş yaparsa
minkum
مِنكُمْ
içinizden
faādhūhumā
فَـَٔاذُوهُمَاۖ
onlara eziyet edin
fa-in
فَإِن
eğer
tābā
تَابَا
tevbe eder
wa-aṣlaḥā
وَأَصْلَحَا
ve uslanırlarsa
fa-aʿriḍū
فَأَعْرِضُوا۟
artık vazgeçin
ʿanhumā
عَنْهُمَآۗ
onlardan
inna
إِنَّ
çünkü
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
kāna tawwāban
كَانَ تَوَّابًا
tevbeleri çok kabul edendir
raḥīman
رَّحِيمًا
çok esirgeyendir
İçinizden zina eden iki kimseye eziyet edin, tevbe edip düzeltirlerse onları bırakın. Doğrusu Allah tevbeleri daima kabul ve merhamet eder. ([4] Nisa: 16)
Tefsir
17

اِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذِيْنَ يَعْمَلُوْنَ السُّوْۤءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوْبُوْنَ مِنْ قَرِيْبٍ فَاُولٰۤىِٕكَ يَتُوْبُ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ ۗ وَكَانَ اللّٰهُ عَلِيْمًا حَكِيْمًا ١٧

innamā
إِنَّمَا
şüphesiz
l-tawbatu
ٱلتَّوْبَةُ
tevbesi makbuldür
ʿalā
عَلَى
göre
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'a
lilladhīna
لِلَّذِينَ
şu kimselerin
yaʿmalūna
يَعْمَلُونَ
yaparlar
l-sūa
ٱلسُّوٓءَ
bir kötülük
bijahālatin
بِجَهَٰلَةٍ
cahillikle
thumma
ثُمَّ
sonra
yatūbūna
يَتُوبُونَ
dönerler (tevbe ederler)
min qarībin
مِن قَرِيبٍ
hemen ardından
fa-ulāika
فَأُو۟لَٰٓئِكَ
işte
yatūbu
يَتُوبُ
tevbesini kabul eder
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
ʿalayhim
عَلَيْهِمْۗ
onların
wakāna l-lahu
وَكَانَ ٱللَّهُ
Allah
ʿalīman
عَلِيمًا
bilendir
ḥakīman
حَكِيمًا
hüküm ve hikmet sahibidir
Allah kötülüğü bilmeyerek yapıp da, hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almıştır. Allah işte onların tevbesini kabul eder. Allah Bilen'dir, Hakim olandır. ([4] Nisa: 17)
Tefsir
18

وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذِيْنَ يَعْمَلُوْنَ السَّيِّاٰتِۚ حَتّٰىٓ اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ اِنِّيْ تُبْتُ الْـٰٔنَ وَلَا الَّذِيْنَ يَمُوْتُوْنَ وَهُمْ كُفَّارٌ ۗ اُولٰۤىِٕكَ اَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا اَلِيْمًا ١٨

walaysati
وَلَيْسَتِ
(geçerli) değildir
l-tawbatu
ٱلتَّوْبَةُ
tevbesi
lilladhīna
لِلَّذِينَ
kimselerin
yaʿmalūna
يَعْمَلُونَ
yapan(ların)
l-sayiāti
ٱلسَّيِّـَٔاتِ
kötülükler
ḥattā
حَتَّىٰٓ
nihayet
idhā
إِذَا
zaman
ḥaḍara
حَضَرَ
gelip çattığı
aḥadahumu
أَحَدَهُمُ
kendilerine
l-mawtu
ٱلْمَوْتُ
ölüm
qāla
قَالَ
der
innī
إِنِّى
muhakkak ben
tub'tu
تُبْتُ
tevbe ettim
l-āna
ٱلْـَٰٔنَ
şimdi
walā
وَلَا
ve (değildir)
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselerin
yamūtūna
يَمُوتُونَ
ölenlere
wahum
وَهُمْ
olarak
kuffārun
كُفَّارٌۚ
kafir
ulāika
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte
aʿtadnā
أَعْتَدْنَا
hazırlamışızdır
lahum
لَهُمْ
onlar için
ʿadhāban
عَذَابًا
bir azab
alīman
أَلِيمًا
acı
Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman; "şimdi tevbe ettim" diyenler ile kafir olarak ölenlerin tevbesi makbul değildir. İşte onlara elem verici azab hazırlamışızdır. ([4] Nisa: 18)
Tefsir
19

يٰٓاَيُّهَا الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا لَا يَحِلُّ لَكُمْ اَنْ تَرِثُوا النِّسَاۤءَ كَرْهًا ۗ وَلَا تَعْضُلُوْهُنَّ لِتَذْهَبُوْا بِبَعْضِ مَآ اٰتَيْتُمُوْهُنَّ اِلَّآ اَنْ يَّأْتِيْنَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ ۚ وَعَاشِرُوْهُنَّ بِالْمَعْرُوْفِ ۚ فَاِنْ كَرِهْتُمُوْهُنَّ فَعَسٰٓى اَنْ تَكْرَهُوْا شَيْـًٔا وَّيَجْعَلَ اللّٰهُ فِيْهِ خَيْرًا كَثِيْرًا ١٩

yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
inanan(lar)
lā yaḥillu
لَا يَحِلُّ
helal değildir
lakum
لَكُمْ
size
an tarithū
أَن تَرِثُوا۟
miras yoluyla almanız
l-nisāa
ٱلنِّسَآءَ
kadınları
karhan
كَرْهًاۖ
zorla
walā taʿḍulūhunna
وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ
onları sıkıştırmayın
litadhhabū
لِتَذْهَبُوا۟
alıp götürmek için
bibaʿḍi
بِبَعْضِ
bir kısmını
مَآ
şeylerin
ātaytumūhunna
ءَاتَيْتُمُوهُنَّ
onlara verdiğiniz
illā
إِلَّآ
dışında
an yatīna
أَن يَأْتِينَ
yapmaları
bifāḥishatin
بِفَٰحِشَةٍ
edepsizlik
mubayyinatin
مُّبَيِّنَةٍۚ
açık bir
waʿāshirūhunna
وَعَاشِرُوهُنَّ
ve onlarla geçinin
bil-maʿrūfi
بِٱلْمَعْرُوفِۚ
iyi
fa-in
فَإِن
eğer
karih'tumūhunna
كَرِهْتُمُوهُنَّ
onlardan hoşlanmazsanız
faʿasā
فَعَسَىٰٓ
bilinki
an takrahū
أَن تَكْرَهُوا۟
sizin hoşlanmadığınız
shayan
شَيْـًٔا
bir şeye
wayajʿala
وَيَجْعَلَ
koymuş olabilir
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
fīhi
فِيهِ
ona
khayran
خَيْرًا
hayır
kathīran
كَثِيرًا
çok
Ey İnananlar! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın. Onlarla güzellikle geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, sabredin, hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir. ([4] Nisa: 19)
Tefsir
20

وَاِنْ اَرَدْتُّمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَّكَانَ زَوْجٍۙ وَّاٰتَيْتُمْ اِحْدٰىهُنَّ قِنْطَارًا فَلَا تَأْخُذُوْا مِنْهُ شَيْـًٔا ۗ اَتَأْخُذُوْنَهٗ بُهْتَانًا وَّاِثْمًا مُّبِيْنًا ٢٠

wa-in
وَإِنْ
eğer
aradttumu
أَرَدتُّمُ
almak isterseniz
is'tib'dāla
ٱسْتِبْدَالَ
başka
zawjin
زَوْجٍ
bir eş
makāna
مَّكَانَ
yerine
zawjin
زَوْجٍ
bir eşin
waātaytum
وَءَاتَيْتُمْ
vermiş olsanız (dahi)
iḥ'dāhunna
إِحْدَىٰهُنَّ
onlardan birine
qinṭāran
قِنطَارًا
kantarlarca (mal)
falā takhudhū
فَلَا تَأْخُذُوا۟
geri almayın
min'hu
مِنْهُ
ondan (verdiğinizden)
shayan
شَيْـًٔاۚ
hiçbir şeyi
atakhudhūnahu
أَتَأْخُذُونَهُۥ
verdiğinizi alacak mısınız?
buh'tānan
بُهْتَٰنًا
iftira ederek
wa-ith'man
وَإِثْمًا
ve günaha girerek
mubīnan
مُّبِينًا
açıkça
Bir eşin yerine başka bir eşi almak isterseniz, birincisine bir yük altın vermiş olsanız bile ondan bir şey almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek ona verdiğinizi geri alır mısınız? ([4] Nisa: 20)
Tefsir