Skip to content

Suresi Nisa - Page: 10

An-Nisa

(an-Nisāʾ)

91

سَتَجِدُوْنَ اٰخَرِيْنَ يُرِيْدُوْنَ اَنْ يَّأْمَنُوْكُمْ وَيَأْمَنُوْا قَوْمَهُمْ ۗ كُلَّ مَا رُدُّوْٓا اِلَى الْفِتْنَةِ اُرْكِسُوْا فِيْهَا ۚ فَاِنْ لَّمْ يَعْتَزِلُوْكُمْ وَيُلْقُوْٓا اِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّوْٓا اَيْدِيَهُمْ فَخُذُوْهُمْ وَاقْتُلُوْهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوْهُمْ ۗ وَاُولٰۤىِٕكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطٰنًا مُّبِيْنًا ࣖ ٩١

satajidūna
سَتَجِدُونَ
bulacaksınız
ākharīna
ءَاخَرِينَ
başkalarını
yurīdūna
يُرِيدُونَ
ister
an yamanūkum
أَن يَأْمَنُوكُمْ
sizden emin olmak
wayamanū
وَيَأْمَنُوا۟
ve emin olmak
qawmahum
قَوْمَهُمْ
kendi toplumlarından
kulla
كُلَّ
her ne zaman
mā ruddū
مَا رُدُّوٓا۟
götürülseler
ilā l-fit'nati
إِلَى ٱلْفِتْنَةِ
fitneye
ur'kisū
أُرْكِسُوا۟
başaşağı atılırlar
fīhā
فِيهَاۚ
(fitnenin) içine
fa-in
فَإِن
eğer
lam yaʿtazilūkum
لَّمْ يَعْتَزِلُوكُمْ
sizden uzak durmazlarsa
wayul'qū
وَيُلْقُوٓا۟
ve istemezlerse
ilaykumu
إِلَيْكُمُ
sizinle
l-salama
ٱلسَّلَمَ
barış içinde yaşamak
wayakuffū
وَيَكُفُّوٓا۟
(saldırıdan) çekmezlerse
aydiyahum
أَيْدِيَهُمْ
ellerini
fakhudhūhum
فَخُذُوهُمْ
onları yakalayın
wa-uq'tulūhum
وَٱقْتُلُوهُمْ
ve öldürün
ḥaythu
حَيْثُ
nerede
thaqif'tumūhum
ثَقِفْتُمُوهُمْۚ
bulursanız
wa-ulāikum
وَأُو۟لَٰٓئِكُمْ
işte öylelerine
jaʿalnā
جَعَلْنَا
verdik
lakum
لَكُمْ
size
ʿalayhim
عَلَيْهِمْ
karşı
sul'ṭānan
سُلْطَٰنًا
bir yetki
mubīnan
مُّبِينًا
açık
Diğerlerinin de sizden ve kendi milletlerinden güvende olmayı istediklerini göreceksiniz. Ne var ki fitneciliğe her çağırıldıklarında ona can atarlar; eğer sizden uzak durmazlar, barış teklif etmezler ve sizden el çekmezlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. İşte onların aleyhlerine size apaçık ferman verdik. ([4] Nisa: 91)
Tefsir
92

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ اَنْ يَّقْتُلَ مُؤْمِنًا اِلَّا خَطَـًٔا ۚ وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَـًٔا فَتَحْرِيْرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ وَّدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِهٖٓ اِلَّآ اَنْ يَّصَّدَّقُوْا ۗ فَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَّكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْرِيْرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ ۗوَاِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍۢ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِّيْثَاقٌ فَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهْلِهٖ وَتَحْرِيْرُ رَقَبَةٍ مُّؤْمِنَةٍ ۚ فَمَنْ لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِۖ تَوْبَةً مِّنَ اللّٰهِ ۗوَكَانَ اللّٰهُ عَلِيْمًا حَكِيْمًا ٩٢

wamā
وَمَا
yoktur
kāna limu'minin
كَانَ لِمُؤْمِنٍ
bir mü'minin
an yaqtula
أَن يَقْتُلَ
öldürmesi
mu'minan
مُؤْمِنًا
bir mü'mini
illā
إِلَّا
dışında
khaṭa-an
خَطَـًٔاۚ
yanlışlık
waman
وَمَن
ve kim ki
qatala
قَتَلَ
öldürdü
mu'minan
مُؤْمِنًا
bir mü'mini
khaṭa-an
خَطَـًٔا
yanlışlıkla
fataḥrīru
فَتَحْرِيرُ
azadetmelidir
raqabatin
رَقَبَةٍ
bir köle
mu'minatin
مُّؤْمِنَةٍ
mü'min
wadiyatun
وَدِيَةٌ
ve bir diyet
musallamatun
مُّسَلَّمَةٌ
vermelidir
ilā ahlihi
إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦٓ
ölenin ailesine
illā
إِلَّآ
başka
an yaṣṣaddaqū
أَن يَصَّدَّقُوا۟ۚ
bağışlamaları
fa-in
فَإِن
eğer
kāna
كَانَ
ise
min qawmin
مِن قَوْمٍ
bir topluluktan
ʿaduwwin
عَدُوٍّ
düşmanınız olan
lakum
لَّكُمْ
sizin
wahuwa
وَهُوَ
o (öldürülen)
mu'minun
مُؤْمِنٌ
mü'min
fataḥrīru
فَتَحْرِيرُ
azadetmelidir
raqabatin
رَقَبَةٍ
bir köle
mu'minatin
مُّؤْمِنَةٍۖ
mü'min
wa-in
وَإِن
ve eğer
kāna
كَانَ
ise
min qawmin
مِن قَوْمٍۭ
bir topluluktan
baynakum
بَيْنَكُمْ
sizinle
wabaynahum
وَبَيْنَهُم
kendileri arasında
mīthāqun
مِّيثَٰقٌ
andlaşma bulunan
fadiyatun
فَدِيَةٌ
bir diyet
musallamatun
مُّسَلَّمَةٌ
verilecektir
ilā ahlihi
إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ
ailesine
wataḥrīru
وَتَحْرِيرُ
ve azadetmek lazımdır
raqabatin
رَقَبَةٍ
bir köle
mu'minatin
مُّؤْمِنَةٍۖ
mü'min
faman
فَمَن
kimse
lam yajid
لَّمْ يَجِدْ
bunları bulamayan
faṣiyāmu
فَصِيَامُ
oruç tutmalıdır
shahrayni
شَهْرَيْنِ
iki ay
mutatābiʿayni
مُتَتَابِعَيْنِ
ardı ardına
tawbatan
تَوْبَةً
tevbesinin kabulü için
mina
مِّنَ
tarafından
l-lahi
ٱللَّهِۗ
Allah
wakāna l-lahu
وَكَانَ ٱللَّهُ
Allah
ʿalīman
عَلِيمًا
bilendir
ḥakīman
حَكِيمًا
hüküm ve hikmet sahibidir
Bir müminin diğer mümini yanlışlık dışında öldürmesi asla caiz değildir. Bir mümini yanlışlıkla öldürenin, bir mümin köleyi azad etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir. Eğer o mümin, size düşman bir topluluktan ise mümin bir köleyi azad etmek gerekir. Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense, ailesine diyet ödemek ve mümin bir köleyi azat etmek gerekir. Bulamayana, Allah tarafından tevbesinin kabulü için, ard arda iki ay oruç tutmak gerekir. Allah bilendir. Hakim'dir. ([4] Nisa: 92)
Tefsir
93

وَمَنْ يَّقْتُلْ مُؤْمِنًا مُّتَعَمِّدًا فَجَزَاۤؤُهٗ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيْهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهٗ وَاَعَدَّ لَهٗ عَذَابًا عَظِيْمًا ٩٣

waman
وَمَن
her kim
yaqtul
يَقْتُلْ
öldürürse
mu'minan
مُؤْمِنًا
bir mü'mini
mutaʿammidan
مُّتَعَمِّدًا
kasden
fajazāuhu
فَجَزَآؤُهُۥ
onun cezası
jahannamu
جَهَنَّمُ
cehennemdir
khālidan
خَٰلِدًا
sürekli kalacağı
fīhā
فِيهَا
içinde
waghaḍiba
وَغَضِبَ
ve gazabetmiştir
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
ʿalayhi
عَلَيْهِ
ona
walaʿanahu
وَلَعَنَهُۥ
ve la'net etmiştir
wa-aʿadda
وَأَعَدَّ
ve hazırlamıştır
lahu
لَهُۥ
onun için
ʿadhāban
عَذَابًا
bir azab
ʿaẓīman
عَظِيمًا
büyük
Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona gazabetmiş, lanetlemiş ve büyük azab hazırlamıştır. ([4] Nisa: 93)
Tefsir
94

يٰٓاَيُّهَا الَّذِيْنَ اٰمَنُوْٓا اِذَا ضَرَبْتُمْ فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ فَتَبَيَّنُوْا وَلَا تَقُوْلُوْا لِمَنْ اَلْقٰىٓ اِلَيْكُمُ السَّلٰمَ لَسْتَ مُؤْمِنًاۚ تَبْتَغُوْنَ عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ۖفَعِنْدَ اللّٰهِ مَغَانِمُ كَثِيْرَةٌ ۗ كَذٰلِكَ كُنْتُمْ مِّنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُوْاۗ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُوْنَ خَبِيْرًا ٩٤

yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوٓا۟
inanan(lar)
idhā
إِذَا
zaman
ḍarabtum
ضَرَبْتُمْ
savaşa çıktığınız
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
fatabayyanū
فَتَبَيَّنُوا۟
iyi anlayın dinleyin'
walā taqūlū
وَلَا تَقُولُوا۟
demeyin
liman
لِمَنْ
kimseye
alqā
أَلْقَىٰٓ
veren
ilaykumu
إِلَيْكُمُ
size
l-salāma
ٱلسَّلَٰمَ
selam
lasta
لَسْتَ
sen değilsin
mu'minan
مُؤْمِنًا
mü'min
tabtaghūna
تَبْتَغُونَ
gözeterek
ʿaraḍa
عَرَضَ
geçici menfaatini
l-ḥayati
ٱلْحَيَوٰةِ
hayatının
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَا
dünya
faʿinda
فَعِندَ
çünkü yanında
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
maghānimu
مَغَانِمُ
ganimetler vardır
kathīratun
كَثِيرَةٌۚ
çok
kadhālika
كَذَٰلِكَ
böyle idiniz
kuntum
كُنتُم
siz de
min qablu
مِّن قَبْلُ
önceden
famanna
فَمَنَّ
lutfetti
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
ʿalaykum
عَلَيْكُمْ
size
fatabayyanū
فَتَبَيَّنُوٓا۟ۚ
o halde iyice anlayın
inna
إِنَّ
çünkü
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
kāna bimā
كَانَ بِمَا
şeyleri
taʿmalūna
تَعْمَلُونَ
yaptıklarınız
khabīran
خَبِيرًا
haber almaktadır
Ey İnananlar! Allah yolunda yürüdüğünüz vakit, her şeyi iyice anlayın. Size, müslüman olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: "Sen mümin değilsin" demeyin. Allah katında birçok ganimetler vardır. Evvelce siz de öyleydiniz. Allah size iyilikte bulundu, iyice araştırıp anlayın, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır. ([4] Nisa: 94)
Tefsir
95

لَا يَسْتَوِى الْقَاعِدُوْنَ مِنَ الْمُؤْمِنِيْنَ غَيْرُ اُولِى الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُوْنَ فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْۗ فَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجٰهِدِيْنَ بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقٰعِدِيْنَ دَرَجَةً ۗ وَكُلًّا وَّعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۗ وَفَضَّلَ اللّٰهُ الْمُجٰهِدِيْنَ عَلَى الْقٰعِدِيْنَ اَجْرًا عَظِيْمًاۙ ٩٥

لَّا
olmaz
yastawī
يَسْتَوِى
eşit
l-qāʿidūna
ٱلْقَٰعِدُونَ
yerlerinde oturanlar
mina l-mu'minīna
مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ
inananlardan
ghayru
غَيْرُ
dışında
ulī
أُو۟لِى
sahipleri
l-ḍarari
ٱلضَّرَرِ
özür
wal-mujāhidūna
وَٱلْمُجَٰهِدُونَ
ve cihad edenler
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
bi-amwālihim
بِأَمْوَٰلِهِمْ
mallariyle
wa-anfusihim
وَأَنفُسِهِمْۚ
canlariyle
faḍḍala
فَضَّلَ
üstün kılmıştır
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
l-mujāhidīna
ٱلْمُجَٰهِدِينَ
cihadedenleri
bi-amwālihim
بِأَمْوَٰلِهِمْ
mallariyle
wa-anfusihim
وَأَنفُسِهِمْ
canlariyle
ʿalā l-qāʿidīna
عَلَى ٱلْقَٰعِدِينَ
oturanlardan
darajatan
دَرَجَةًۚ
derece bakımından
wakullan
وَكُلًّا
ve hepsine
waʿada
وَعَدَ
va'detmiştir
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
l-ḥus'nā
ٱلْحُسْنَىٰۚ
güzellik
wafaḍḍala
وَفَضَّلَ
ve üstün kılmıştır
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
l-mujāhidīna
ٱلْمُجَٰهِدِينَ
mücahidleri
ʿalā l-qāʿidīna
عَلَى ٱلْقَٰعِدِينَ
oturanlardan
ajran
أَجْرًا
ecirle
ʿaẓīman
عَظِيمًا
çok daha büyük
İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder. ([4] Nisa: 95)
Tefsir
96

دَرَجٰتٍ مِّنْهُ وَمَغْفِرَةً وَّرَحْمَةً ۗوَكَانَ اللّٰهُ غَفُوْرًا رَّحِيْمًا ࣖ ٩٦

darajātin
دَرَجَٰتٍ
yüksek dereceler
min'hu
مِّنْهُ
kendi katından
wamaghfiratan
وَمَغْفِرَةً
ve bağış
waraḥmatan
وَرَحْمَةًۚ
ve rahmet
wakāna l-lahu
وَكَانَ ٱللَّهُ
Allah
ghafūran
غَفُورًا
bağışlayandır
raḥīman
رَّحِيمًا
esirgeyendir
İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyle cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vadetmiştir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder. ([4] Nisa: 96)
Tefsir
97

اِنَّ الَّذِيْنَ تَوَفّٰىهُمُ الْمَلٰۤىِٕكَةُ ظَالِمِيْٓ اَنْفُسِهِمْ قَالُوْا فِيْمَ كُنْتُمْ ۗ قَالُوْا كُنَّا مُسْتَضْعَفِيْنَ فِى الْاَرْضِۗ قَالُوْٓا اَلَمْ تَكُنْ اَرْضُ اللّٰهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوْا فِيْهَا ۗ فَاُولٰۤىِٕكَ مَأْوٰىهُمْ جَهَنَّمُ ۗ وَسَاۤءَتْ مَصِيْرًاۙ ٩٧

inna
إِنَّ
şüphesiz
alladhīna tawaffāhumu
ٱلَّذِينَ تَوَفَّىٰهُمُ
canlarını alırken
l-malāikatu
ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ
melekler
ẓālimī
ظَالِمِىٓ
yazık eden kimselere
anfusihim
أَنفُسِهِمْ
nefislerine
qālū
قَالُوا۟
dediler
fīma
فِيمَ
ne işte
kuntum
كُنتُمْۖ
idiniz
qālū
قَالُوا۟
dediler
kunnā mus'taḍʿafīna
كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ
biz aciz düşürülmüştük
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِۚ
yer yüzünde
qālū
قَالُوٓا۟
(Melekler) dediler ki
alam takun
أَلَمْ تَكُنْ
değil miydi?
arḍu
أَرْضُ
yeri
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
wāsiʿatan
وَٰسِعَةً
geniş
fatuhājirū
فَتُهَاجِرُوا۟
göç edeydiniz
fīhā
فِيهَاۚ
onda
fa-ulāika
فَأُو۟لَٰٓئِكَ
işte onların
mawāhum
مَأْوَىٰهُمْ
durağı
jahannamu
جَهَنَّمُۖ
cehennemdir
wasāat
وَسَآءَتْ
ve ne kötü
maṣīran
مَصِيرًا
bir gidiş yeridir
Kendilerine yazık edenlerin melekler canlarını aldıkları zaman onlara: "Ne yaptınız bakalım?" deyince, "Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik" diyecekler, melekler de: "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabını verecekler. Onlarınvaracakları yer cehennemdir. Orası ne kötü dönülecek yerdir! ([4] Nisa: 97)
Tefsir
98

اِلَّا الْمُسْتَضْعَفِيْنَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاۤءِ وَالْوِلْدَانِ لَا يَسْتَطِيْعُوْنَ حِيْلَةً وَّلَا يَهْتَدُوْنَ سَبِيْلًاۙ ٩٨

illā
إِلَّا
yalnız hariçtir
l-mus'taḍʿafīna
ٱلْمُسْتَضْعَفِينَ
gerçekten zayıf
mina l-rijāli
مِنَ ٱلرِّجَالِ
erkekler
wal-nisāi
وَٱلنِّسَآءِ
ve kadınlar
wal-wil'dāni
وَٱلْوِلْدَٰنِ
ve çocuklar
lā yastaṭīʿūna
لَا يَسْتَطِيعُونَ
gücü yetmeyenler
ḥīlatan
حِيلَةً
hiçbir çareye
walā yahtadūna
وَلَا يَهْتَدُونَ
ve (göç için) bulamayan
sabīlan
سَبِيلًا
yol
Çaresiz kalan, yol bulamayan zavallı erkek, kadın ve çocuklar müstesnadırlar. ([4] Nisa: 98)
Tefsir
99

فَاُولٰۤىِٕكَ عَسَى اللّٰهُ اَنْ يَّعْفُوَ عَنْهُمْ ۗ وَكَانَ اللّٰهُ عَفُوًّا غَفُوْرًا ٩٩

fa-ulāika
فَأُو۟لَٰٓئِكَ
işte
ʿasā
عَسَى
umulur
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
an yaʿfuwa
أَن يَعْفُوَ
affetmesi
ʿanhum
عَنْهُمْۚ
onları
wakāna l-lahu
وَكَانَ ٱللَّهُ
ve Allah
ʿafuwwan
عَفُوًّا
çok affedendir
ghafūran
غَفُورًا
çok bağışlayandır
İşte Allah'ın bunları affetmesi umulur. Allah Affedendir, Bağışlayan'dır. ([4] Nisa: 99)
Tefsir
100

۞ وَمَنْ يُّهَاجِرْ فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ يَجِدْ فِى الْاَرْضِ مُرَاغَمًا كَثِيْرًا وَّسَعَةً ۗوَمَنْ يَّخْرُجْ مِنْۢ بَيْتِهٖ مُهَاجِرًا اِلَى اللّٰهِ وَرَسُوْلِهٖ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ اَجْرُهٗ عَلَى اللّٰهِ ۗوَكَانَ اللّٰهُ غَفُوْرًا رَّحِيْمًا ࣖ ١٠٠

waman
وَمَن
ve kim ki
yuhājir
يُهَاجِرْ
göç eder
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
yajid
يَجِدْ
bulur
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
murāghaman
مُرَٰغَمًا
gidecek
kathīran
كَثِيرًا
çok yer
wasaʿatan
وَسَعَةًۚ
ve bolluk
waman
وَمَن
ve kim ki
yakhruj
يَخْرُجْ
çıkar
min baytihi
مِنۢ بَيْتِهِۦ
evinden
muhājiran
مُهَاجِرًا
göç etmek amacıyle
ilā l-lahi
إِلَى ٱللَّهِ
Allah'a
warasūlihi
وَرَسُولِهِۦ
ve Elçisine
thumma
ثُمَّ
sonra
yud'rik'hu
يُدْرِكْهُ
kendisine yetişirse
l-mawtu
ٱلْمَوْتُ
ölüm
faqad
فَقَدْ
muhakkak
waqaʿa
وَقَعَ
düşer
ajruhu
أَجْرُهُۥ
onun mükafatı
ʿalā l-lahi
عَلَى ٱللَّهِۗ
Allah'a
wakāna
وَكَانَ
ve
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
ghafūran
غَفُورًا
bağışlayandır
raḥīman
رَّحِيمًا
esirgeyendir
Allah yolunda hicret eden kişi, yeryüzünde çok bereketli yer ve genişlik bulur. Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder. ([4] Nisa: 100)
Tefsir