Skip to content

Suresi Zümer - Page: 7

Az-Zumar

(az-Zumar)

61

وَيُنَجِّى اللّٰهُ الَّذِيْنَ اتَّقَوْا بِمَفَازَتِهِمْۖ لَا يَمَسُّهُمُ السُّوْۤءُ وَلَا هُمْ يَحْزَنُوْنَ ٦١

wayunajjī
وَيُنَجِّى
ve kurtarır;
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseleri
ittaqaw
ٱتَّقَوْا۟
korunanları
bimafāzatihim
بِمَفَازَتِهِمْ
başarılarıyle
lā yamassuhumu
لَا يَمَسُّهُمُ
onlara dokunmaz
l-sūu
ٱلسُّوٓءُ
kötülük
walā
وَلَا
ve
hum
هُمْ
onlar
yaḥzanūna
يَحْزَنُونَ
üzülmezler
Allah, sakınanları başarılarından ötürü kurtarır. Onlara hiçbir kötülük gelmez; onlar üzülmezler. ([39] Zümer: 61)
Tefsir
62

اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ ۙوَّهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَّكِيْلٌ ٦٢

al-lahu
ٱللَّهُ
Allah
khāliqu
خَٰلِقُ
yaratıcısıdır
kulli
كُلِّ
her
shayin
شَىْءٍۖ
şeyin
wahuwa
وَهُوَ
ve O
ʿalā
عَلَىٰ
üzerine
kulli
كُلِّ
her
shayin
شَىْءٍ
şey
wakīlun
وَكِيلٌ
vekildir
Allah her şeyin yaratanıdır. O her şeye Vekil'dir. ([39] Zümer: 62)
Tefsir
63

لَهٗ مَقَالِيْدُ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِۗ وَالَّذِيْنَ كَفَرُوْا بِاٰيٰتِ اللّٰهِ اُولٰۤىِٕكَ هُمُ الْخٰسِرُوْنَ ࣖ ٦٣

lahu
لَّهُۥ
O'nundur
maqālīdu
مَقَالِيدُ
anahtarları
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِۗ
ve yerin
wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve kimseler
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden(ler)
biāyāti
بِـَٔايَٰتِ
ayetlerini
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
ulāika
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte
humu
هُمُ
onlardır
l-khāsirūna
ٱلْخَٰسِرُونَ
ziyana uğrayanlar
Göklerin ve yerin kilitleri O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkar edenler, işte onlar hüsrandadırlar. ([39] Zümer: 63)
Tefsir
64

قُلْ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَأْمُرُوْۤنِّيْٓ اَعْبُدُ اَيُّهَا الْجٰهِلُوْنَ ٦٤

qul
قُلْ
de ki
afaghayra
أَفَغَيْرَ
başkasına mı?
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'tan
tamurūnnī
تَأْمُرُوٓنِّىٓ
bana emrediyorsunuz
aʿbudu
أَعْبُدُ
kulluk etmemi
ayyuhā
أَيُّهَا
ey
l-jāhilūna
ٱلْجَٰهِلُونَ
cahiller
De ki: "Ey cahiller! Bana, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emredersiniz?" ([39] Zümer: 64)
Tefsir
65

وَلَقَدْ اُوْحِيَ اِلَيْكَ وَاِلَى الَّذِيْنَ مِنْ قَبْلِكَۚ لَىِٕنْ اَشْرَكْتَ لَيَحْبَطَنَّ عَمَلُكَ وَلَتَكُوْنَنَّ مِنَ الْخٰسِرِيْنَ ٦٥

walaqad
وَلَقَدْ
ve elbette
ūḥiya
أُوحِىَ
şöyle vahyedildi
ilayka
إِلَيْكَ
sana
wa-ilā
وَإِلَى
ve
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselere
min qablika
مِن قَبْلِكَ
senden önceki
la-in
لَئِنْ
andolsun eğer
ashrakta
أَشْرَكْتَ
ortak koşarsan
layaḥbaṭanna
لَيَحْبَطَنَّ
boşa çıkar
ʿamaluka
عَمَلُكَ
amelin
walatakūnanna
وَلَتَكُونَنَّ
ve olursun
mina l-khāsirīna
مِنَ ٱلْخَٰسِرِينَ
kaybedenlerden
And olsun ki sana da, senden önceki peygamberlere de vahyolunmuştur: "And olsun, eğer Allah'a ortak koşarsan işlerin şüphesiz boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun." ([39] Zümer: 65)
Tefsir
66

بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِّنَ الشّٰكِرِيْنَ ٦٦

bali
بَلِ
hayır
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'a
fa-uʿ'bud
فَٱعْبُدْ
kulluk et
wakun
وَكُن
ve ol
mina l-shākirīna
مِّنَ ٱلشَّٰكِرِينَ
den
"Hayır; yalnız Allah'a kulluk et ve şukredenlerden ol." ([39] Zümer: 66)
Tefsir
67

وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِهٖۖ وَالْاَرْضُ جَمِيْعًا قَبْضَتُهٗ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَالسَّمٰوٰتُ مَطْوِيّٰتٌۢ بِيَمِيْنِهٖ ۗسُبْحٰنَهٗ وَتَعٰلٰى عَمَّا يُشْرِكُوْنَ ٦٧

wamā
وَمَا
ve
qadarū
قَدَرُوا۟
takdir edemediler
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'ı
ḥaqqa
حَقَّ
gereği gibi
qadrihi
قَدْرِهِۦ
O'nun kadrini
wal-arḍu
وَٱلْأَرْضُ
ve yer
jamīʿan
جَمِيعًا
tamamen
qabḍatuhu
قَبْضَتُهُۥ
O'nun avucu içindedir
yawma
يَوْمَ
günü
l-qiyāmati
ٱلْقِيَٰمَةِ
kıyamet
wal-samāwātu
وَٱلسَّمَٰوَٰتُ
ve gökler
maṭwiyyātun
مَطْوِيَّٰتٌۢ
dürülmüştür
biyamīnihi
بِيَمِينِهِۦۚ
sağ elinde
sub'ḥānahu
سُبْحَٰنَهُۥ
O münezzehtir
wataʿālā
وَتَعَٰلَىٰ
ve yücedir
ʿammā yush'rikūna
عَمَّا يُشْرِكُونَ
onların ortak koştuklarından
Onlar Allah'ı gereği gibi değerlendiremediler. Bütün yeryüzü, kıyamet günü O'nun avucundadır; gökler O'nun kudretiyle dürülmüş olacaktır. O, putperestlerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir. ([39] Zümer: 67)
Tefsir
68

وَنُفِخَ فِى الصُّوْرِ فَصَعِقَ مَنْ فِى السَّمٰوٰتِ وَمَنْ فِى الْاَرْضِ اِلَّا مَنْ شَاۤءَ اللّٰهُ ۗ ثُمَّ نُفِخَ فِيْهِ اُخْرٰى فَاِذَا هُمْ قِيَامٌ يَّنْظُرُوْنَ ٦٨

wanufikha
وَنُفِخَ
ve üflenir
fī l-ṣūri
فِى ٱلصُّورِ
Sur'a
faṣaʿiqa
فَصَعِقَ
sonra ölür (bayılır)
man
مَن
olanlar
fī l-samāwāti
فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
waman
وَمَن
ve olanlar
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yerde
illā
إِلَّا
dışında
man
مَن
kimseler
shāa
شَآءَ
dilediği
l-lahu
ٱللَّهُۖ
Allah'ın
thumma
ثُمَّ
sonra
nufikha
نُفِخَ
üflenir
fīhi
فِيهِ
ona
ukh'rā
أُخْرَىٰ
bir daha
fa-idhā
فَإِذَا
birden
hum
هُمْ
onlar
qiyāmun
قِيَامٌ
kalkmış
yanẓurūna
يَنظُرُونَ
bakıyorlardır
Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana, göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür. Sonra Sura bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp bakışır dururlar. ([39] Zümer: 68)
Tefsir
69

وَاَشْرَقَتِ الْاَرْضُ بِنُوْرِ رَبِّهَا وَوُضِعَ الْكِتٰبُ وَجِايْۤءَ بِالنَّبِيّٖنَ وَالشُّهَدَاۤءِ وَقُضِيَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُوْنَ ٦٩

wa-ashraqati
وَأَشْرَقَتِ
ve parlar
l-arḍu
ٱلْأَرْضُ
yer
binūri
بِنُورِ
nuru ile
rabbihā
رَبِّهَا
Rabbinin
wawuḍiʿa
وَوُضِعَ
ve (ortaya) konur
l-kitābu
ٱلْكِتَٰبُ
Kitap
wajīa
وَجِا۟ىٓءَ
ve getirilir
bil-nabiyīna
بِٱلنَّبِيِّۦنَ
peygamberler
wal-shuhadāi
وَٱلشُّهَدَآءِ
ve şahidler
waquḍiya
وَقُضِىَ
ve hükmedilir
baynahum
بَيْنَهُم
aralarında
bil-ḥaqi
بِٱلْحَقِّ
adaletle
wahum
وَهُمْ
ve onlara
لَا
asla
yuẓ'lamūna
يُظْلَمُونَ
haksızlık edilmez
Yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanır, kitap açılır, peygamberler ve şahidler getirilir ve onlara haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hüküm verilir. ([39] Zümer: 69)
Tefsir
70

وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَّا عَمِلَتْ وَهُوَ اَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُوْنَ ࣖ ٧٠

wawuffiyat
وَوُفِّيَتْ
ve tam verilir
kullu
كُلُّ
her
nafsin
نَفْسٍ
nefse
مَّا
karşılığı
ʿamilat
عَمِلَتْ
yaptığının
wahuwa
وَهُوَ
ve O
aʿlamu
أَعْلَمُ
en iyi bilendir
bimā yafʿalūna
بِمَا يَفْعَلُونَ
onların ne yaptıklarını
Her kişiye işlediği ödenir. Esasen Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir. ([39] Zümer: 70)
Tefsir