Skip to content

Suresi Sad - Page: 5

Sad

(Ṣād)

41

وَاذْكُرْ عَبْدَنَآ اَيُّوْبَۘ اِذْ نَادٰى رَبَّهٗٓ اَنِّيْ مَسَّنِيَ الشَّيْطٰنُ بِنُصْبٍ وَّعَذَابٍۗ ٤١

wa-udh'kur
وَٱذْكُرْ
ve an
ʿabdanā
عَبْدَنَآ
kulumuz
ayyūba
أَيُّوبَ
Eyyub'u
idh
إِذْ
hani
nādā
نَادَىٰ
seslenmişti
rabbahu
رَبَّهُۥٓ
Rabbine
annī
أَنِّى
bana
massaniya
مَسَّنِىَ
dokundurdu
l-shayṭānu
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytan
binuṣ'bin
بِنُصْبٍ
bir yorgunluk
waʿadhābin
وَعَذَابٍ
ve azab
Kulumuz Eyyub'u da an; Rabbine: "Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azap verdi" diye seslenmişti. ([38] Sad: 41)
Tefsir
42

اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ هٰذَا مُغْتَسَلٌۢ بَارِدٌ وَّشَرَابٌ ٤٢

ur'kuḍ
ٱرْكُضْ
(yere) vur
birij'lika
بِرِجْلِكَۖ
ayağını
hādhā
هَٰذَا
(işte) bu
mugh'tasalun
مُغْتَسَلٌۢ
yıkanacak
bāridun
بَارِدٌ
serin (bir su)
washarābun
وَشَرَابٌ
ve içilecek
"Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su" dedik. ([38] Sad: 42)
Tefsir
43

وَوَهَبْنَا لَهٗٓ اَهْلَهٗ وَمِثْلَهُمْ مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنَّا وَذِكْرٰى لِاُولِى الْاَلْبَابِ ٤٣

wawahabnā
وَوَهَبْنَا
ve armağan ettik
lahu
لَهُۥٓ
ona
ahlahu
أَهْلَهُۥ
ailesini
wamith'lahum
وَمِثْلَهُم
ve bir eşini
maʿahum
مَّعَهُمْ
onlarla beraber
raḥmatan
رَحْمَةً
bir rahmet olarak
minnā
مِّنَّا
bizden
wadhik'rā
وَذِكْرَىٰ
ve bir ibret olarak
li-ulī
لِأُو۟لِى
sahiplerine
l-albābi
ٱلْأَلْبَٰبِ
sağduyu
Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere, ona tekrar ailesini ve geçmiş olanlarla bir mislini daha vermiştik. ([38] Sad: 43)
Tefsir
44

وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِبْ بِّهٖ وَلَا تَحْنَثْ ۗاِنَّا وَجَدْنٰهُ صَابِرًا ۗنِعْمَ الْعَبْدُ ۗاِنَّهٗٓ اَوَّابٌ ٤٤

wakhudh
وَخُذْ
ve al
biyadika
بِيَدِكَ
eline
ḍigh'than
ضِغْثًا
bir demet sap
fa-iḍ'rib
فَٱضْرِب
ve vur
bihi
بِّهِۦ
onunla
walā
وَلَا
ve asla
taḥnath
تَحْنَثْۗ
yeminini bozma
innā
إِنَّا
gerçekten biz
wajadnāhu
وَجَدْنَٰهُ
onu bulmuştuk
ṣābiran
صَابِرًاۚ
sabreden (bir kul)
niʿ'ma
نِّعْمَ
ne güzel
l-ʿabdu
ٱلْعَبْدُۖ
kuldu
innahu
إِنَّهُۥٓ
o daima
awwābun
أَوَّابٌ
(bize) başvururdu
"Ey Eyyub! Eline bir demet sap alıp onunla vur, yeminini bozma" demiştik. Doğrusu Biz onu sabırlı bulmuştuk. Ne iyi kuldu, daima Allah'a yönelirdi. ([38] Sad: 44)
Tefsir
45

وَاذْكُرْ عِبٰدَنَآ اِبْرٰهِيْمَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوْبَ اُولِى الْاَيْدِيْ وَالْاَبْصَارِ ٤٥

wa-udh'kur
وَٱذْكُرْ
ve an
ʿibādanā
عِبَٰدَنَآ
kullarımız
ib'rāhīma
إِبْرَٰهِيمَ
İbrahim'i
wa-is'ḥāqa
وَإِسْحَٰقَ
ve İshak'ı
wayaʿqūba
وَيَعْقُوبَ
ve Ya'kub'u
ulī
أُو۟لِى
sahibi
l-aydī
ٱلْأَيْدِى
kuvvet
wal-abṣāri
وَٱلْأَبْصَٰرِ
ve basiretli
Güçlü ve anlayışlı olan kullarımız İbrahim, İshak ve Yakub'u da an. ([38] Sad: 45)
Tefsir
46

اِنَّآ اَخْلَصْنٰهُمْ بِخَالِصَةٍ ذِكْرَى الدَّارِۚ ٤٦

innā
إِنَّآ
elbette biz
akhlaṣnāhum
أَخْلَصْنَٰهُم
onları ihlaslı (kul) yaptık
bikhāliṣatin
بِخَالِصَةٍ
samimiyetle
dhik'rā
ذِكْرَى
düşüncesiyle
l-dāri
ٱلدَّارِ
ahiret yurdu
Biz onları ahiret yurdunu düşünen, içten bağlı kimseler kıldık. ([38] Sad: 46)
Tefsir
47

وَاِنَّهُمْ عِنْدَنَا لَمِنَ الْمُصْطَفَيْنَ الْاَخْيَارِۗ ٤٧

wa-innahum
وَإِنَّهُمْ
ve onlar
ʿindanā
عِندَنَا
bizim yanımızda
lamina l-muṣ'ṭafayna
لَمِنَ ٱلْمُصْطَفَيْنَ
seçkinlerdendir
l-akhyāri
ٱلْأَخْيَارِ
hayırlılardandır
Doğrusu onlar katımızda seçkin, iyi kimselerdendirler. ([38] Sad: 47)
Tefsir
48

وَاذْكُرْ اِسْمٰعِيْلَ وَالْيَسَعَ وَذَا الْكِفْلِ ۗوَكُلٌّ مِّنَ الْاَخْيَارِۗ ٤٨

wa-udh'kur
وَٱذْكُرْ
ve an
is'māʿīla
إِسْمَٰعِيلَ
İsma'il'i
wal-yasaʿa
وَٱلْيَسَعَ
ve Elyesa'ı
wadhā
وَذَا
ve Zülkifil'i
l-kif'li
ٱلْكِفْلِۖ
ve Zülkifil'i
wakullun
وَكُلٌّ
hepsi de
mina l-akhyāri
مِّنَ ٱلْأَخْيَارِ
iyilerdendir
İsmail'i, Elyesa'ı, Zülkifl'i de an. Hepsi iyilerdendir. ([38] Sad: 48)
Tefsir
49

هٰذَا ذِكْرٌ ۗوَاِنَّ لِلْمُتَّقِيْنَ لَحُسْنَ مَاٰبٍۙ ٤٩

hādhā
هَٰذَا
bu
dhik'run
ذِكْرٌۚ
bir hatırlamadır
wa-inna
وَإِنَّ
ve gerçekten
lil'muttaqīna
لِلْمُتَّقِينَ
korunanlar için vardır
laḥus'na
لَحُسْنَ
güzel
maābin
مَـَٔابٍ
bir gelecek
İşte bu güzel bir anmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır. ([38] Sad: 49)
Tefsir
50

جَنّٰتِ عَدْنٍ مُّفَتَّحَةً لَّهُمُ الْاَبْوَابُۚ ٥٠

jannāti
جَنَّٰتِ
cennetleri
ʿadnin
عَدْنٍ
Adn
mufattaḥatan
مُّفَتَّحَةً
açılmış
lahumu
لَّهُمُ
kendilerine
l-abwābu
ٱلْأَبْوَٰبُ
kapıları
Kapıları onlara açılmış Adn cennetleri vardır. ([38] Sad: 50)
Tefsir