61
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعٰمِلُوْنَ ٦١
- limith'li
- لِمِثْلِ
- misli gibi
- hādhā
- هَٰذَا
- bunun
- falyaʿmali
- فَلْيَعْمَلِ
- çalışsınlar
- l-ʿāmilūna
- ٱلْعَٰمِلُونَ
- çalışanlar
Çalışanlar bunun için çalışsın. ([37] Saffat: 61)Tefsir
62
اَذٰلِكَ خَيْرٌ نُّزُلًا اَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّوْمِ ٦٢
- adhālika
- أَذَٰلِكَ
- bu mu?
- khayrun
- خَيْرٌ
- hayırlı
- nuzulan
- نُّزُلًا
- ağırlanmak için
- am
- أَمْ
- yoksa
- shajaratu
- شَجَرَةُ
- ağacı (mı?)
- l-zaqūmi
- ٱلزَّقُّومِ
- zakkum
Konukluk olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı? ([37] Saffat: 62)Tefsir
63
اِنَّا جَعَلْنٰهَا فِتْنَةً لِّلظّٰلِمِيْنَ ٦٣
- innā
- إِنَّا
- elbette biz
- jaʿalnāhā
- جَعَلْنَٰهَا
- onu yaptık
- fit'natan
- فِتْنَةً
- bir fitne (sınav)
- lilẓẓālimīna
- لِّلظَّٰلِمِينَ
- zalimler için
Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık. ([37] Saffat: 63)Tefsir
64
اِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِيْٓ اَصْلِ الْجَحِيْمِۙ ٦٤
- innahā
- إِنَّهَا
- elbette o
- shajaratun
- شَجَرَةٌ
- bir ağaçtır
- takhruju
- تَخْرُجُ
- çıkan
- fī aṣli
- فِىٓ أَصْلِ
- dibinde
- l-jaḥīmi
- ٱلْجَحِيمِ
- cehennemin
O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. ([37] Saffat: 64)Tefsir
65
طَلْعُهَا كَاَنَّهٗ رُءُوْسُ الشَّيٰطِيْنِ ٦٥
- ṭalʿuhā
- طَلْعُهَا
- tomurcukları
- ka-annahu
- كَأَنَّهُۥ
- gibidir
- ruūsu
- رُءُوسُ
- başları
- l-shayāṭīni
- ٱلشَّيَٰطِينِ
- şeytanların
Tomurcukları şeytan başı gibidir. ([37] Saffat: 65)Tefsir
66
فَاِنَّهُمْ لَاٰكِلُوْنَ مِنْهَا فَمَالِـُٔوْنَ مِنْهَا الْبُطُوْنَۗ ٦٦
- fa-innahum
- فَإِنَّهُمْ
- onlar
- laākilūna
- لَءَاكِلُونَ
- yiyeceklerdir
- min'hā
- مِنْهَا
- ondan
- famāliūna
- فَمَالِـُٔونَ
- ve dolduracaklardır
- min'hā
- مِنْهَا
- onunla
- l-buṭūna
- ٱلْبُطُونَ
- karınlarını
İşte cehennemlikler bundan yerler, karınlarını onunla doldururlar. ([37] Saffat: 66)Tefsir
67
ثُمَّ اِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِّنْ حَمِيْمٍۚ ٦٧
- thumma
- ثُمَّ
- sonra
- inna
- إِنَّ
- şüphesiz
- lahum
- لَهُمْ
- onların vardır
- ʿalayhā
- عَلَيْهَا
- bunun üzerine
- lashawban
- لَشَوْبًا
- bir içkileri
- min ḥamīmin
- مِّنْ حَمِيمٍ
- kaynar sudan
Sonra, üzerine kaynar su katılmış içki şüphesiz onlar içindir. ([37] Saffat: 67)Tefsir
68
ثُمَّ اِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَاِلَى الْجَحِيْمِ ٦٨
- thumma
- ثُمَّ
- sonra
- inna
- إِنَّ
- elbette
- marjiʿahum
- مَرْجِعَهُمْ
- dönecekleri yer
- la-ilā
- لَإِلَى
- mutlaka
- l-jaḥīmi
- ٱلْجَحِيمِ
- cehennemdir
Doğrusu sonra dönecekleri yer yine cehennemdir. ([37] Saffat: 68)Tefsir
69
اِنَّهُمْ اَلْفَوْا اٰبَاۤءَهُمْ ضَاۤلِّيْنَۙ ٦٩
- innahum
- إِنَّهُمْ
- çünkü onlar
- alfaw
- أَلْفَوْا۟
- buldular
- ābāahum
- ءَابَآءَهُمْ
- babalarını
- ḍāllīna
- ضَآلِّينَ
- sapık kimseler
Onlar babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı. ([37] Saffat: 69)Tefsir
70
فَهُمْ عَلٰٓى اٰثٰرِهِمْ يُهْرَعُوْنَ ٧٠
- fahum
- فَهُمْ
- kendileri de
- ʿalā
- عَلَىٰٓ
- üzerinde
- āthārihim
- ءَاثَٰرِهِمْ
- onların izleri
- yuh'raʿūna
- يُهْرَعُونَ
- koşturuyorlar
Öyleyken yine de onların izlerinden kovalanırcasına koşturuyorlardı. ([37] Saffat: 70)Tefsir