41
اُولٰۤىِٕكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُوْمٌۙ ٤١
- ulāika
- أُو۟لَٰٓئِكَ
- işte
- lahum
- لَهُمْ
- onlar için vardır
- riz'qun
- رِزْقٌ
- bir rızık
- maʿlūmun
- مَّعْلُومٌ
- bilinen
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur. ([37] Saffat: 41)Tefsir
42
فَوَاكِهُ ۚوَهُمْ مُّكْرَمُوْنَۙ ٤٢
- fawākihu
- فَوَٰكِهُۖ
- (türlü) meyvalar
- wahum
- وَهُم
- ve onlar
- muk'ramūna
- مُّكْرَمُونَ
- ağırlanırlar
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur. ([37] Saffat: 42)Tefsir
43
فِيْ جَنّٰتِ النَّعِيْمِۙ ٤٣
- fī jannāti
- فِى جَنَّٰتِ
- cennetlerinde
- l-naʿīmi
- ٱلنَّعِيمِ
- Ni'met
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur. ([37] Saffat: 43)Tefsir
44
عَلٰى سُرُرٍ مُّتَقٰبِلِيْنَ ٤٤
- ʿalā
- عَلَىٰ
- üzerinde
- sururin
- سُرُرٍ
- tahtlar
- mutaqābilīna
- مُّتَقَٰبِلِينَ
- karşılıklı otururlar
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur. ([37] Saffat: 44)Tefsir
45
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِكَأْسٍ مِّنْ مَّعِيْنٍۢ ۙ ٤٥
- yuṭāfu
- يُطَافُ
- dolaştırılır
- ʿalayhim
- عَلَيْهِم
- önlerinde
- bikasin
- بِكَأْسٍ
- kadehler
- min maʿīnin
- مِّن مَّعِينٍۭ
- akan kaynaktan
Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur. ([37] Saffat: 45)Tefsir
46
بَيْضَاۤءَ لَذَّةٍ لِّلشّٰرِبِيْنَۚ ٤٦
- bayḍāa
- بَيْضَآءَ
- berrak
- ladhatin
- لَذَّةٍ
- lezzetli
- lilshāribīna
- لِّلشَّٰرِبِينَ
- içenler için
Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur. ([37] Saffat: 46)Tefsir
47
لَا فِيْهَا غَوْلٌ وَّلَا هُمْ عَنْهَا يُنْزَفُوْنَ ٤٧
- lā
- لَا
- yoktur
- fīhā
- فِيهَا
- onda
- ghawlun
- غَوْلٌ
- sersemletme
- walā
- وَلَا
- ve olmazlar
- hum
- هُمْ
- onlar
- ʿanhā
- عَنْهَا
- onunla
- yunzafūna
- يُنزَفُونَ
- sarhoş
Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur. ([37] Saffat: 47)Tefsir
48
وَعِنْدَهُمْ قٰصِرٰتُ الطَّرْفِ عِيْنٌ ۙ ٤٨
- waʿindahum
- وَعِندَهُمْ
- ve yanlarında (vardır)
- qāṣirātu
- قَٰصِرَٰتُ
- kendilerini hapsetmiş
- l-ṭarfi
- ٱلطَّرْفِ
- bakışlarıyla
- ʿīnun
- عِينٌ
- iri gözlü (eşler)
Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır. ([37] Saffat: 48)Tefsir
49
كَاَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَّكْنُوْنٌ ٤٩
- ka-annahunna
- كَأَنَّهُنَّ
- onlar gibi (eşlerdir)
- bayḍun
- بَيْضٌ
- bembeyaz yumurta
- maknūnun
- مَّكْنُونٌ
- saklı
Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır. ([37] Saffat: 49)Tefsir
50
فَاَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلٰى بَعْضٍ يَّتَسَاۤءَلُوْنَ ٥٠
- fa-aqbala
- فَأَقْبَلَ
- dönmüş
- baʿḍuhum
- بَعْضُهُمْ
- biri
- ʿalā baʿḍin
- عَلَىٰ بَعْضٍ
- diğerine
- yatasāalūna
- يَتَسَآءَلُونَ
- soruyorlar
Birbirlerine dönüp sorarlar: ([37] Saffat: 50)Tefsir