Skip to content

Suresi Fatir - Page: 4

Fatir

(Fāṭir)

31

وَالَّذِيْٓ اَوْحَيْنَآ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتٰبِ هُوَ الْحَقُّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِۗ اِنَّ اللّٰهَ بِعِبَادِهٖ لَخَبِيْرٌۢ بَصِيْرٌ ٣١

wa-alladhī awḥaynā
وَٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ
vahyettiğimiz
ilayka
إِلَيْكَ
sana
mina l-kitābi
مِنَ ٱلْكِتَٰبِ
Kitaptan
huwa
هُوَ
O
l-ḥaqu
ٱلْحَقُّ
gerçektir
muṣaddiqan
مُصَدِّقًا
doğrulayan
limā bayna
لِّمَا بَيْنَ
kendinden öncekini
yadayhi
يَدَيْهِۗ
kendinden öncekini
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
biʿibādihi
بِعِبَادِهِۦ
kullarını
lakhabīrun
لَخَبِيرٌۢ
haber alandır
baṣīrun
بَصِيرٌ
görendir
Bu, sana vahyettiğimiz, öncekileri doğrulayan gerçek Kitap'dır. Allah şüphesiz kullarından haberdardır, görendir. ([35] Fatir: 31)
Tefsir
32

ثُمَّ اَوْرَثْنَا الْكِتٰبَ الَّذِيْنَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَاۚ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهٖ ۚوَمِنْهُمْ مُّقْتَصِدٌ ۚوَمِنْهُمْ سَابِقٌۢ بِالْخَيْرٰتِ بِاِذْنِ اللّٰهِ ۗذٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيْرُۗ ٣٢

thumma
ثُمَّ
sonra
awrathnā
أَوْرَثْنَا
miras verdik
l-kitāba
ٱلْكِتَٰبَ
Kitabı
alladhīna iṣ'ṭafaynā
ٱلَّذِينَ ٱصْطَفَيْنَا
seçtiklerimize
min
مِنْ
(arasın)dan
ʿibādinā
عِبَادِنَاۖ
kullarımız
famin'hum
فَمِنْهُمْ
onlardan kimi
ẓālimun
ظَالِمٌ
zulmedendir
linafsihi
لِّنَفْسِهِۦ
nefsine
wamin'hum
وَمِنْهُم
ve kimi
muq'taṣidun
مُّقْتَصِدٌ
orta gidendir
wamin'hum
وَمِنْهُمْ
ve kimi de
sābiqun
سَابِقٌۢ
öne geçendir
bil-khayrāti
بِٱلْخَيْرَٰتِ
hayırlarda
bi-idh'ni
بِإِذْنِ
izniyle
l-lahi
ٱللَّهِۚ
Allah'ın
dhālika
ذَٰلِكَ
işte budur
huwa
هُوَ
O
l-faḍlu
ٱلْفَضْلُ
lutuf
l-kabīru
ٱلْكَبِيرُ
büyük
Sonra bu Kitap'ı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere miras bırakmışızdır. Onlardan kimi kendine yazık eder, kimi orta davranır, kimi de, Allah'ın izniyle, iyiliklere koşar. İşte büyük lütuf budur. ([35] Fatir: 32)
Tefsir
33

جَنّٰتُ عَدْنٍ يَّدْخُلُوْنَهَا يُحَلَّوْنَ فِيْهَا مِنْ اَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَّلُؤْلُؤًا ۚوَلِبَاسُهُمْ فِيْهَا حَرِيْرٌ ٣٣

jannātu
جَنَّٰتُ
cennetleri
ʿadnin
عَدْنٍ
Adn
yadkhulūnahā
يَدْخُلُونَهَا
oraya girerler
yuḥallawna
يُحَلَّوْنَ
takınırlar
fīhā
فِيهَا
orada
min asāwira
مِنْ أَسَاوِرَ
bilezikler
min dhahabin
مِن ذَهَبٍ
altından
walu'lu-an
وَلُؤْلُؤًاۖ
ve inci(ler)
walibāsuhum
وَلِبَاسُهُمْ
ve giysileri
fīhā
فِيهَا
orada
ḥarīrun
حَرِيرٌ
ipektir
Bunlar, Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler, oradaki elbiseleri de ipektir. ([35] Fatir: 33)
Tefsir
34

وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِيْٓ اَذْهَبَ عَنَّا الْحَزَنَۗ اِنَّ رَبَّنَا لَغَفُوْرٌ شَكُوْرٌۙ ٣٤

waqālū
وَقَالُوا۟
ve dediler ki
l-ḥamdu
ٱلْحَمْدُ
hamdolsun
lillahi
لِلَّهِ
Allah'a
alladhī adhhaba
ٱلَّذِىٓ أَذْهَبَ
gideren
ʿannā
عَنَّا
bizden
l-ḥazana
ٱلْحَزَنَۖ
tasayı
inna
إِنَّ
doğrusu
rabbanā
رَبَّنَا
Rabbimiz
laghafūrun
لَغَفُورٌ
çok bağışlayandır
shakūrun
شَكُورٌ
çok karşılık verendir
Derler ki: "Bizden üzüntüyü gideren Allah'a hamdolsun. Doğrusu Rabbimiz bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir." ([35] Fatir: 34)
Tefsir
35

ۨالَّذِيْٓ اَحَلَّنَا دَارَ الْمُقَامَةِ مِنْ فَضْلِهٖۚ لَا يَمَسُّنَا فِيْهَا نَصَبٌ وَّلَا يَمَسُّنَا فِيْهَا لُغُوْبٌ ٣٥

alladhī
ٱلَّذِىٓ
O (Rab) ki
aḥallanā
أَحَلَّنَا
bizi kondurdu
dāra
دَارَ
yurda
l-muqāmati
ٱلْمُقَامَةِ
durulacak
min faḍlihi
مِن فَضْلِهِۦ
lutfuyla
لَا
asla
yamassunā
يَمَسُّنَا
bize dokunmaz
fīhā
فِيهَا
orada
naṣabun
نَصَبٌ
bir yorgunluk
walā
وَلَا
ve ne de
yamassunā
يَمَسُّنَا
bize dokunmaz
fīhā
فِيهَا
orada
lughūbun
لُغُوبٌ
bir usanç
"Bizi lütfuyla, temelli kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanç gelecektir." ([35] Fatir: 35)
Tefsir
36

وَالَّذِيْنَ كَفَرُوْا لَهُمْ نَارُ جَهَنَّمَۚ لَا يُقْضٰى عَلَيْهِمْ فَيَمُوْتُوْا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمْ مِّنْ عَذَابِهَاۗ كَذٰلِكَ نَجْزِيْ كُلَّ كَفُوْرٍ ۚ ٣٦

wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar edenler
lahum
لَهُمْ
onlara vardır
nāru
نَارُ
ateşi
jahannama
جَهَنَّمَ
cehennem
lā yuq'ḍā
لَا يُقْضَىٰ
hükmedilmez
ʿalayhim
عَلَيْهِمْ
onlara
fayamūtū
فَيَمُوتُوا۟
ölsünler
walā
وَلَا
ve
yukhaffafu
يُخَفَّفُ
hafifletilmez
ʿanhum
عَنْهُم
onlardan
min ʿadhābihā
مِّنْ عَذَابِهَاۚ
onun azabı
kadhālika
كَذَٰلِكَ
işte böyle
najzī
نَجْزِى
cezalandırırız
kulla
كُلَّ
her
kafūrin
كَفُورٍ
nankörü
İnkar edenlere cehennem ateşi vardır. Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler; kendilerinden cehennemin azabı da hafifletilmez. Her inkarcıyı böylece cezalandırırız. ([35] Fatir: 36)
Tefsir
37

وَهُمْ يَصْطَرِخُوْنَ فِيْهَاۚ رَبَّنَآ اَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِيْ كُنَّا نَعْمَلُۗ اَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَّا يَتَذَكَّرُ فِيْهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاۤءَكُمُ النَّذِيْرُۗ فَذُوْقُوْا فَمَا لِلظّٰلِمِيْنَ مِنْ نَّصِيْرٍ ٣٧

wahum
وَهُمْ
ve onlar
yaṣṭarikhūna
يَصْطَرِخُونَ
feryadederler
fīhā
فِيهَا
orada
rabbanā
رَبَّنَآ
Rabbimiz
akhrij'nā
أَخْرِجْنَا
bizi çıkar
naʿmal
نَعْمَلْ
yapalım
ṣāliḥan
صَٰلِحًا
iyi işler
ghayra
غَيْرَ
başka olarak
alladhī kunnā
ٱلَّذِى كُنَّا
olduğumuz
naʿmalu
نَعْمَلُۚ
yapmış
awalam nuʿammir'kum
أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُم
sizi yaşatmadık mı?
mā yatadhakkaru
مَّا يَتَذَكَّرُ
öğüt alacağı kadar
fīhi
فِيهِ
orada
man
مَن
kimsenin
tadhakkara
تَذَكَّرَ
öğüt alacak
wajāakumu
وَجَآءَكُمُ
ve size geldi
l-nadhīru
ٱلنَّذِيرُۖ
uyarıcı
fadhūqū
فَذُوقُوا۟
öyle ise (azabı) tadın
famā
فَمَا
artık yoktur
lilẓẓālimīna
لِلظَّٰلِمِينَ
zalimlerin
min
مِن
hiçbir
naṣīrin
نَّصِيرٍ
yardımcısı
Orada; "Rabbimiz! Bizi çıkar; yaptığımızdan başka, yararlı iş işleyelim" diye bağrışırlar. O zaman onlara şöyle deriz: "Öğüt alacak kişinin öğüt alabileceği kadar bir süre sizi yaşatmadık mi? Size uyarıcı da gelmişti. Artık azabı tadınız, zalimlerin yardımcısı olmaz." ([35] Fatir: 37)
Tefsir
38

اِنَّ اللّٰهَ عَالِمُ غَيْبِ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِۗ اِنَّهٗ عَلِيْمٌ ۢبِذَاتِ الصُّدُوْرِ ٣٨

inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
ʿālimu
عَٰلِمُ
bilendir
ghaybi
غَيْبِ
gaybını
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِۚ
ve yerin
innahu
إِنَّهُۥ
şüphesiz O
ʿalīmun
عَلِيمٌۢ
bilir
bidhāti
بِذَاتِ
özünü
l-ṣudūri
ٱلصُّدُورِ
göğüslerin
Allah şüphesiz, göklerin ve yerin gaybını bilir. Doğrusu O kalplerde olanı bilendir. ([35] Fatir: 38)
Tefsir
39

هُوَ الَّذِيْ جَعَلَكُمْ خَلٰۤىِٕفَ فِى الْاَرْضِۗ فَمَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهٗۗ وَلَا يَزِيْدُ الْكٰفِرِيْنَ كُفْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ اِلَّا مَقْتًا ۚوَلَا يَزِيْدُ الْكٰفِرِيْنَ كُفْرُهُمْ اِلَّا خَسَارًا ٣٩

huwa
هُوَ
O'dur
alladhī jaʿalakum
ٱلَّذِى جَعَلَكُمْ
sizi yapan
khalāifa
خَلَٰٓئِفَ
halifeler (yöneticiler)
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِۚ
yeryüzünde
faman
فَمَن
artık kim
kafara
كَفَرَ
nankörlük ederse
faʿalayhi
فَعَلَيْهِ
kendi zararınadır
kuf'ruhu
كُفْرُهُۥۖ
nankörlüğü
walā
وَلَا
ve
yazīdu
يَزِيدُ
artırmaz
l-kāfirīna
ٱلْكَٰفِرِينَ
kafirlerin
kuf'ruhum
كُفْرُهُمْ
küfrü
ʿinda
عِندَ
yanında
rabbihim
رَبِّهِمْ
Rableri
illā
إِلَّا
başka bir şey
maqtan
مَقْتًاۖ
gazabdan
walā
وَلَا
ve ne de
yazīdu
يَزِيدُ
artırmaz;
l-kāfirīna
ٱلْكَٰفِرِينَ
kafirlerin
kuf'ruhum
كُفْرُهُمْ
küfrü
illā
إِلَّا
başka bir şey
khasāran
خَسَارًا
ziyandan
Sizleri yeryüzüne de hakim kılan O'dur. İnkar edenin inkarı kendi aleyhinedir. İnkarcıların inkarı, Rableri katında yalnız kendilerine olan gazabı arttırır. İnkarcıların inkarı, hüsrandan başka birşey arttırmaz. ([35] Fatir: 39)
Tefsir
40

قُلْ اَرَاَيْتُمْ شُرَكَاۤءَكُمُ الَّذِيْنَ تَدْعُوْنَ مِنْ دُوْنِ اللّٰهِ ۗاَرُوْنِيْ مَاذَا خَلَقُوْا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِى السَّمٰوٰتِۚ اَمْ اٰتَيْنٰهُمْ كِتٰبًا فَهُمْ عَلٰى بَيِّنَتٍ مِّنْهُۚ بَلْ اِنْ يَّعِدُ الظّٰلِمُوْنَ بَعْضُهُمْ بَعْضًا اِلَّا غُرُوْرًا ٤٠

qul
قُلْ
de ki
ara-aytum
أَرَءَيْتُمْ
siz gördünüz mü?
shurakāakumu
شُرَكَآءَكُمُ
ortaklarınızı
alladhīna tadʿūna
ٱلَّذِينَ تَدْعُونَ
yalvardığınız
min dūni
مِن دُونِ
başka
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'tan
arūnī
أَرُونِى
bana gösterin
mādhā
مَاذَا
hangi şeyi?
khalaqū
خَلَقُوا۟
yarattılar
mina l-arḍi
مِنَ ٱلْأَرْضِ
yerden
am
أَمْ
yoksa
lahum
لَهُمْ
onların var (mı?)
shir'kun
شِرْكٌ
ortaklıkları
fī l-samāwāti
فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
am
أَمْ
yoksa
ātaynāhum
ءَاتَيْنَٰهُمْ
biz onlara verdik de
kitāban
كِتَٰبًا
bir Kitap
fahum
فَهُمْ
onlar da
ʿalā
عَلَىٰ
üzerindeler
bayyinatin
بَيِّنَتٍ
bir delil
min'hu
مِّنْهُۚ
ondan
bal
بَلْ
hayır
in yaʿidu
إِن يَعِدُ
va'detmiyorlar
l-ẓālimūna
ٱلظَّٰلِمُونَ
o zalimler
baʿḍuhum
بَعْضُهُم
birbirlerine
baʿḍan
بَعْضًا
birbirlerine
illā
إِلَّا
başka bir şey
ghurūran
غُرُورًا
aldatmakdan
De ki: "Allah'ı bırakıp da taptığınız putlarınıza hiç baktınız mı? Bana gösterin, onlar yerden hangi şeyi yarattılar?" Yoksa onların Allah'la ortaklığı göklerde midir? Yoksa Biz onlara kitap verdik de ondaki delillere mi dayanırlar? Hayır; zalimler, birbirlerine sadece aldatıcı söz söylerler. ([35] Fatir: 40)
Tefsir