Skip to content

Suresi Sebe - Page: 4

Saba

(Sabaʾ)

31

وَقَالَ الَّذِيْنَ كَفَرُوْا لَنْ نُّؤْمِنَ بِهٰذَا الْقُرْاٰنِ وَلَا بِالَّذِيْ بَيْنَ يَدَيْهِۗ وَلَوْ تَرٰىٓ اِذِ الظّٰلِمُوْنَ مَوْقُوْفُوْنَ عِنْدَ رَبِّهِمْۖ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ اِلٰى بَعْضِ ِۨالْقَوْلَۚ يَقُوْلُ الَّذِيْنَ اسْتُضْعِفُوْا لِلَّذِيْنَ اسْتَكْبَرُوْا لَوْلَآ اَنْتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِيْنَ ٣١

waqāla
وَقَالَ
dediler ki
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden(ler)
lan nu'mina
لَن نُّؤْمِنَ
biz inanmayız
bihādhā
بِهَٰذَا
bu
l-qur'āni
ٱلْقُرْءَانِ
Kur'an'a
walā
وَلَا
ne de
bi-alladhī
بِٱلَّذِى
şeye
bayna
بَيْنَ
ellerinde olan
yadayhi
يَدَيْهِۗ
ellerinde olan
walaw
وَلَوْ
şayet
tarā
تَرَىٰٓ
sen bir görsen
idhi
إِذِ
olduğunda
l-ẓālimūna
ٱلظَّٰلِمُونَ
zalimleri
mawqūfūna
مَوْقُوفُونَ
tutuklanmış
ʿinda
عِندَ
huzurunda
rabbihim
رَبِّهِمْ
Rablerinin
yarjiʿu
يَرْجِعُ
atarlarken
baʿḍuhum
بَعْضُهُمْ
bir kısmı
ilā baʿḍin
إِلَىٰ بَعْضٍ
diğerine
l-qawla
ٱلْقَوْلَ
söz
yaqūlu
يَقُولُ
diyorlar
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
us'tuḍ'ʿifū
ٱسْتُضْعِفُوا۟
zayıf düşürülen(ler)
lilladhīna
لِلَّذِينَ
kimselere
is'takbarū
ٱسْتَكْبَرُوا۟
büyüklük taslayan(lara)
lawlā
لَوْلَآ
olmasaydınız
antum
أَنتُمْ
siz
lakunnā
لَكُنَّا
elbette biz olurduk
mu'minīna
مُؤْمِنِينَ
inanan insanlar
İnkar edenler: "Bu Kuran'a ve ondan öncekilere inanmayacağız" dediler. Sen bu zalimleri, Rablerinin huzurunda dikilmiş oldukları zaman, suçu birbirine atıp dururken bir görsen! Güçsüz sayılanlar, büyüklük taslayanlara: "Siz olmasaydınız biz inanmış olacaktık" derler. ([34] Sebe: 31)
Tefsir
32

قَالَ الَّذِيْنَ اسْتَكْبَرُوْا لِلَّذِيْنَ اسْتُضْعِفُوْٓا اَنَحْنُ صَدَدْنٰكُمْ عَنِ الْهُدٰى بَعْدَ اِذْ جَاۤءَكُمْ بَلْ كُنْتُمْ مُّجْرِمِيْنَ ٣٢

qāla
قَالَ
dedi(ler) ki
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
is'takbarū
ٱسْتَكْبَرُوا۟
büyüklük taslayan(lar)
lilladhīna
لِلَّذِينَ
kimselere
us'tuḍ'ʿifū
ٱسْتُضْعِفُوٓا۟
zayıf düşürülen(lere)
anaḥnu
أَنَحْنُ
biz mi?
ṣadadnākum
صَدَدْنَٰكُمْ
engelledik
ʿani l-hudā
عَنِ ٱلْهُدَىٰ
hidayetten
baʿda
بَعْدَ
sonra
idh jāakum
إِذْ جَآءَكُمۖ
size geldikten
bal
بَلْ
hayır
kuntum
كُنتُم
siz kendiniz
muj'rimīna
مُّجْرِمِينَ
suç işliyordunuz
Büyüklük taslayanlar, Güçsüz sayılanlara: "Size doğruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır; zaten suçlu kimselerdiniz" derler. ([34] Sebe: 32)
Tefsir
33

وَقَالَ الَّذِيْنَ اسْتُضْعِفُوْا لِلَّذِيْنَ اسْتَكْبَرُوْا بَلْ مَكْرُ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ اِذْ تَأْمُرُوْنَنَآ اَنْ نَّكْفُرَ بِاللّٰهِ وَنَجْعَلَ لَهٗٓ اَنْدَادًا ۗوَاَسَرُّوا النَّدَامَةَ لَمَّا رَاَوُا الْعَذَابَۗ وَجَعَلْنَا الْاَغْلٰلَ فِيْٓ اَعْنَاقِ الَّذِيْنَ كَفَرُوْاۗ هَلْ يُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كَانُوْا يَعْمَلُوْنَ ٣٣

waqāla
وَقَالَ
ve dedi(ler)
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
us'tuḍ'ʿifū
ٱسْتُضْعِفُوا۟
zayıf düşürülen(ler)
lilladhīna
لِلَّذِينَ
kimselere
is'takbarū
ٱسْتَكْبَرُوا۟
büyüklük taslayan(lara)
bal
بَلْ
hayır
makru
مَكْرُ
hileler (kuruyordunuz)
al-layli
ٱلَّيْلِ
gece
wal-nahāri
وَٱلنَّهَارِ
ve gündüz
idh tamurūnanā
إِذْ تَأْمُرُونَنَآ
bize emrediyordunuz
an nakfura
أَن نَّكْفُرَ
inkar etmemizi
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah'ı
wanajʿala
وَنَجْعَلَ
ve koşmamızı
lahu
لَهُۥٓ
O'na
andādan
أَندَادًاۚ
eşler
wa-asarrū
وَأَسَرُّوا۟
ve içlerinde gizlediler
l-nadāmata
ٱلنَّدَامَةَ
pişmanlıklarını
lammā ra-awū
لَمَّا رَأَوُا۟
gördüklerinde
l-ʿadhāba
ٱلْعَذَابَ
azabı
wajaʿalnā
وَجَعَلْنَا
biz de geçirdik
l-aghlāla
ٱلْأَغْلَٰلَ
demir halkalar
fī aʿnāqi
فِىٓ أَعْنَاقِ
boyunlarına
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselerin
kafarū
كَفَرُوا۟ۚ
inkar eden(ler)
hal
هَلْ
mı?
yuj'zawna
يُجْزَوْنَ
cezalandırılacaklar
illā
إِلَّا
başkasıyla
مَا
şeylerden
kānū
كَانُوا۟
oldukları
yaʿmalūna
يَعْمَلُونَ
yapıyor(lar)
Güçsüz sayılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır gece gündüz hile kuruyor ve bize Allah'ı inkar etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emrediyordunuz" derler. Azabı gördüklerinde, ettiklerine içleri yanar. İnkar edenlerin boyunlarına demir halkalar vururuz. Yaptıklarından başka bir şeyin mi cezasını çekerler? ([34] Sebe: 33)
Tefsir
34

وَمَآ اَرْسَلْنَا فِيْ قَرْيَةٍ مِّنْ نَّذِيْرٍ ِالَّا قَالَ مُتْرَفُوْهَآ ۙاِنَّا بِمَآ اُرْسِلْتُمْ بِهٖ كٰفِرُوْنَ ٣٤

wamā
وَمَآ
ve
arsalnā
أَرْسَلْنَا
biz göndermedik
fī qaryatin
فِى قَرْيَةٍ
bir ülkeye
min
مِّن
hiçbir
nadhīrin
نَّذِيرٍ
uyarıcı
illā
إِلَّا
başkasını
qāla
قَالَ
diyenden
mut'rafūhā
مُتْرَفُوهَآ
varlıkla şımarmış kimseleri
innā
إِنَّا
şüphesiz biz
bimā
بِمَآ
şeyi
ur'sil'tum
أُرْسِلْتُم
sizin gönderildiğiniz
bihi
بِهِۦ
onu
kāfirūna
كَٰفِرُونَ
inkar ediyoruz
Doğrusu uyarıcı göndermiş olduğumuz her kentin varlıklı kimseleri, "Biz sizinle gönderilen şeyleri inkar ediyoruz" dediler. ([34] Sebe: 34)
Tefsir
35

وَقَالُوْا نَحْنُ اَكْثَرُ اَمْوَالًا وَّاَوْلَادًاۙ وَّمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِيْنَ ٣٥

waqālū
وَقَالُوا۟
ve dediler ki
naḥnu
نَحْنُ
biz
aktharu
أَكْثَرُ
daha çoğuz
amwālan
أَمْوَٰلًا
malca
wa-awlādan
وَأَوْلَٰدًا
ve evladça
wamā
وَمَا
ve değiliz
naḥnu
نَحْنُ
biz
bimuʿadhabīna
بِمُعَذَّبِينَ
azaba uğratılacak
Ve dediler ki: "Malları ve çocukları en çok olan bizleriz, azaba uğratılacak da değiliz" ([34] Sebe: 35)
Tefsir
36

قُلْ اِنَّ رَبِّيْ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَّشَاۤءُ وَيَقْدِرُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُوْنَ ࣖ ٣٦

qul
قُلْ
de ki
inna
إِنَّ
şüphesiz
rabbī
رَبِّى
Rabbim
yabsuṭu
يَبْسُطُ
yayar
l-riz'qa
ٱلرِّزْقَ
rızkı
liman
لِمَن
kimseye
yashāu
يَشَآءُ
dilediği
wayaqdiru
وَيَقْدِرُ
ve kısar
walākinna
وَلَٰكِنَّ
fakat
akthara
أَكْثَرَ
çoğu
l-nāsi
ٱلنَّاسِ
insanların
lā yaʿlamūna
لَا يَعْلَمُونَ
bilmezler
De ki: "Şüphesiz Rabbim rızkı dilediğine genişletir ve bir ölçüye göre verir, fakat insanların çoğu bilmezler." ([34] Sebe: 36)
Tefsir
37

وَمَآ اَمْوَالُكُمْ وَلَآ اَوْلَادُكُمْ بِالَّتِيْ تُقَرِّبُكُمْ عِنْدَنَا زُلْفٰىٓ اِلَّا مَنْ اٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًاۙ فَاُولٰۤىِٕكَ لَهُمْ جَزَاۤءُ الضِّعْفِ بِمَا عَمِلُوْا وَهُمْ فِى الْغُرُفٰتِ اٰمِنُوْنَ ٣٧

wamā
وَمَآ
ve değildir
amwālukum
أَمْوَٰلُكُمْ
mallarınız
walā
وَلَآ
değildir
awlādukum
أَوْلَٰدُكُم
evladlarınız
bi-allatī tuqarribukum
بِٱلَّتِى تُقَرِّبُكُمْ
sizi yaklaştıran
ʿindanā
عِندَنَا
katımızda
zul'fā
زُلْفَىٰٓ
mertebece
illā
إِلَّا
ancak başka
man
مَنْ
kimseler
āmana
ءَامَنَ
inanan(lar)
waʿamila
وَعَمِلَ
ve yapanlar
ṣāliḥan
صَٰلِحًا
faydalı iş
fa-ulāika
فَأُو۟لَٰٓئِكَ
işte
lahum
لَهُمْ
onlara vardır
jazāu
جَزَآءُ
mükafat
l-ḍiʿ'fi
ٱلضِّعْفِ
kat kat fazlası
bimā ʿamilū
بِمَا عَمِلُوا۟
yaptıklarının
wahum
وَهُمْ
ve onlar
fī l-ghurufāti
فِى ٱلْغُرُفَٰتِ
saraylarda
āminūna
ءَامِنُونَ
güven içindedirler
Ey insanlar! Sizi Bana yaklaştıracak olan ne mallarınız ve ne de çocuklarınızdır; yalnız, inanıp yararlı iş işleyen kimselerin, işte onların yaptıklarına karşılık mükafatları kat kattır; işte onlar, yüksek derecelerde, güven içindedirler. ([34] Sebe: 37)
Tefsir
38

وَالَّذِيْنَ يَسْعَوْنَ فِيْٓ اٰيٰتِنَا مُعٰجِزِيْنَ اُولٰۤىِٕكَ فِى الْعَذَابِ مُحْضَرُوْنَ ٣٨

wa-alladhīna yasʿawna
وَٱلَّذِينَ يَسْعَوْنَ
çalışanlara gelince
fī āyātinā
فِىٓ ءَايَٰتِنَا
ayetlerimizi
muʿājizīna
مُعَٰجِزِينَ
etkisiz kılmağa
ulāika
أُو۟لَٰٓئِكَ
onlar
فِى
içine
l-ʿadhābi
ٱلْعَذَابِ
azabın
muḥ'ḍarūna
مُحْضَرُونَ
getirileceklerdir
Ayetlerimizi etkisiz kılmaya çalışanlar; işte onlar, azabla yüz yüze bırakılırlar. ([34] Sebe: 38)
Tefsir
39

قُلْ اِنَّ رَبِّيْ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَّشَاۤءُ مِنْ عِبَادِهٖ وَيَقْدِرُ لَهٗ ۗوَمَآ اَنْفَقْتُمْ مِّنْ شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهٗ ۚوَهُوَ خَيْرُ الرّٰزِقِيْنَ ٣٩

qul
قُلْ
de ki
inna
إِنَّ
şüphesiz
rabbī
رَبِّى
Rabbim
yabsuṭu
يَبْسُطُ
yayar
l-riz'qa
ٱلرِّزْقَ
rızkı
liman
لِمَن
kimseye
yashāu
يَشَآءُ
dilediği
min ʿibādihi
مِنْ عِبَادِهِۦ
kullarından
wayaqdiru
وَيَقْدِرُ
ve kısar
lahu
لَهُۥۚ
ona
wamā
وَمَآ
ne ki
anfaqtum
أَنفَقْتُم
siz infak etseniz
min shayin
مِّن شَىْءٍ
bir şey
fahuwa
فَهُوَ
O
yukh'lifuhu
يُخْلِفُهُۥۖ
onun yerine başkasını verir
wahuwa
وَهُوَ
ve O
khayru
خَيْرُ
en hayırlısıdır
l-rāziqīna
ٱلرَّٰزِقِينَ
rızık verenlerin
De ki: "Doğrusu Rabbim, kullarından dilediğinin rızkını hem genişletir ve hem de ona daraltıp bir ölçüye göre verir; sarfettiğiniz herhangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar, çünkü O rızık verenlerin en hayırlısıdır." ([34] Sebe: 39)
Tefsir
40

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيْعًا ثُمَّ يَقُوْلُ لِلْمَلٰۤىِٕكَةِ اَهٰٓؤُلَاۤءِ اِيَّاكُمْ كَانُوْا يَعْبُدُوْنَ ٤٠

wayawma
وَيَوْمَ
ve o gün
yaḥshuruhum
يَحْشُرُهُمْ
bir araya toplar
jamīʿan
جَمِيعًا
onların hepsini
thumma
ثُمَّ
sonra
yaqūlu
يَقُولُ
der ki
lil'malāikati
لِلْمَلَٰٓئِكَةِ
meleklere
ahāulāi
أَهَٰٓؤُلَآءِ
bunlar mı?
iyyākum
إِيَّاكُمْ
size
kānū yaʿbudūna
كَانُوا۟ يَعْبُدُونَ
tapıyorlardı
Allah bir gün onların hepsini diriltip toplar, sonra meleklere: "Bunlar mı size tapıyordu?" der. ([34] Sebe: 40)
Tefsir