Skip to content

Suresi Ahzab - Page: 4

Al-Ahzab

(al-ʾAḥzāb)

31

۞ وَمَنْ يَّقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُوْلِهٖ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُّؤْتِهَآ اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرِيْمًا ٣١

waman
وَمَن
fakat kim
yaqnut
يَقْنُتْ
ita'ate devam ederse
minkunna
مِنكُنَّ
sizden
lillahi
لِلَّهِ
Allah'a
warasūlihi
وَرَسُولِهِۦ
ve Resulüne
wataʿmal
وَتَعْمَلْ
ve yaparsa
ṣāliḥan
صَٰلِحًا
yararlı iş
nu'tihā
نُّؤْتِهَآ
ona veririz
ajrahā
أَجْرَهَا
mükafatını
marratayni
مَرَّتَيْنِ
iki kez
wa-aʿtadnā
وَأَعْتَدْنَا
ve hazırlamışızdır
lahā
لَهَا
onun için
riz'qan
رِزْقًا
bir rızık
karīman
كَرِيمًا
bol
Sizlerden Allah'a ve Peygamberine boyun eğip yararlı iş işleyenlere ecrini iki kat veririz; ona cömertçe rızık hazırlamışızdır. ([33] Ahzab: 31)
Tefsir
32

يٰنِسَاۤءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِّنَ النِّسَاۤءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذِيْ فِيْ قَلْبِهٖ مَرَضٌ وَّقُلْنَ قَوْلًا مَّعْرُوْفًاۚ ٣٢

yānisāa
يَٰنِسَآءَ
ey kadınları
l-nabiyi
ٱلنَّبِىِّ
peygamber
lastunna
لَسْتُنَّ
siz değilsiniz
ka-aḥadin
كَأَحَدٍ
herhangi biri gibi
mina l-nisāi
مِّنَ ٱلنِّسَآءِۚ
kadınlardan
ini
إِنِ
eğer
ittaqaytunna
ٱتَّقَيْتُنَّ
(Allah'tan) sakınıyorsanız
falā takhḍaʿna
فَلَا تَخْضَعْنَ
yumuşak bir eda yapmayın
bil-qawli
بِٱلْقَوْلِ
sözlerinizde
fayaṭmaʿa
فَيَطْمَعَ
böylece tamah etmesin
alladhī
ٱلَّذِى
bulunan
fī qalbihi
فِى قَلْبِهِۦ
kalbinde
maraḍun
مَرَضٌ
hastalık
waqul'na
وَقُلْنَ
ve söyleyin
qawlan
قَوْلًا
bir söz
maʿrūfan
مَّعْرُوفًا
güzel
Ey Peygamberin hanımları! Sizler herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Allah'tan sakınıyorsanız edalı konuşmayın, yoksa, kalbi bozuk olan kimse kötü şeyler ümit eder; daima ciddi ve ağırbaşlı söz söyleyin. ([33] Ahzab: 32)
Tefsir
33

وَقَرْنَ فِيْ بُيُوْتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُوْلٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰتِيْنَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُوْلَهٗ ۗاِنَّمَا يُرِيْدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيْرًاۚ ٣٣

waqarna
وَقَرْنَ
ve vakarla oturun
fī buyūtikunna
فِى بُيُوتِكُنَّ
evlerinizde
walā
وَلَا
asla
tabarrajna
تَبَرَّجْنَ
açılıp kırıtmayın
tabarruja
تَبَرُّجَ
açılıp kırıtması gibi
l-jāhiliyati
ٱلْجَٰهِلِيَّةِ
cahiliyenin
l-ūlā
ٱلْأُولَىٰۖ
ilk
wa-aqim'na
وَأَقِمْنَ
ve kılın
l-ṣalata
ٱلصَّلَوٰةَ
namazı
waātīna
وَءَاتِينَ
ve verin
l-zakata
ٱلزَّكَوٰةَ
zekatı
wa-aṭiʿ'na
وَأَطِعْنَ
ve ita'at edin
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'a
warasūlahu
وَرَسُولَهُۥٓۚ
ve Resulüne
innamā
إِنَّمَا
şüphesiz
yurīdu
يُرِيدُ
istiyor
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
liyudh'hiba
لِيُذْهِبَ
gidermek
ʿankumu
عَنكُمُ
sizden
l-rij'sa
ٱلرِّجْسَ
kiri
ahla
أَهْلَ
(ey) Ehl-i
l-bayti
ٱلْبَيْتِ
Beyt
wayuṭahhirakum
وَيُطَهِّرَكُمْ
ve sizi temizlemek
taṭhīran
تَطْهِيرًا
tertemiz
Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister. ([33] Ahzab: 33)
Tefsir
34

وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى فِيْ بُيُوْتِكُنَّ مِنْ اٰيٰتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۗ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَطِيْفًا خَبِيْرًا ࣖ ٣٤

wa-udh'kur'na
وَٱذْكُرْنَ
ve hatırlayın
mā yut'lā
مَا يُتْلَىٰ
okunanı
fī buyūtikunna
فِى بُيُوتِكُنَّ
evlerinizde
min āyāti
مِنْ ءَايَٰتِ
ayetlerinden
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
wal-ḥik'mati
وَٱلْحِكْمَةِۚ
ve hikmeti
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
kāna laṭīfan
كَانَ لَطِيفًا
latiftir
khabīran
خَبِيرًا
haber alandır
Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmetini hatırda tutun. Şüphesiz Allah haberdar olandır, latif olandır. ([33] Ahzab: 34)
Tefsir
35

اِنَّ الْمُسْلِمِيْنَ وَالْمُسْلِمٰتِ وَالْمُؤْمِنِيْنَ وَالْمُؤْمِنٰتِ وَالْقٰنِتِيْنَ وَالْقٰنِتٰتِ وَالصّٰدِقِيْنَ وَالصّٰدِقٰتِ وَالصّٰبِرِيْنَ وَالصّٰبِرٰتِ وَالْخٰشِعِيْنَ وَالْخٰشِعٰتِ وَالْمُتَصَدِّقِيْنَ وَالْمُتَصَدِّقٰتِ وَالصَّاۤىِٕمِيْنَ وَالصّٰۤىِٕمٰتِ وَالْحٰفِظِيْنَ فُرُوْجَهُمْ وَالْحٰفِظٰتِ وَالذَّاكِرِيْنَ اللّٰهَ كَثِيْرًا وَّالذَّاكِرٰتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَّغْفِرَةً وَّاَجْرًا عَظِيْمًا ٣٥

inna
إِنَّ
şüphesiz
l-mus'limīna
ٱلْمُسْلِمِينَ
müslüman erkekler
wal-mus'limāti
وَٱلْمُسْلِمَٰتِ
ve müslüman kadınlar
wal-mu'minīna
وَٱلْمُؤْمِنِينَ
mü'min erkekler
wal-mu'mināti
وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ
ve mü'min kadınlar
wal-qānitīna
وَٱلْقَٰنِتِينَ
ta'ate devam eden erkekler
wal-qānitāti
وَٱلْقَٰنِتَٰتِ
ve ta'ate devam eden kadınlar
wal-ṣādiqīna
وَٱلصَّٰدِقِينَ
doğru erkekler
wal-ṣādiqāti
وَٱلصَّٰدِقَٰتِ
ve doğru kadınlar
wal-ṣābirīna
وَٱلصَّٰبِرِينَ
sabreden erkekler
wal-ṣābirāti
وَٱلصَّٰبِرَٰتِ
ve sabreden kadınlar
wal-khāshiʿīna
وَٱلْخَٰشِعِينَ
saygılı erkekler
wal-khāshiʿāti
وَٱلْخَٰشِعَٰتِ
ve saygılı kadınlar
wal-mutaṣadiqīna
وَٱلْمُتَصَدِّقِينَ
sadaka veren erkekler
wal-mutaṣadiqāti
وَٱلْمُتَصَدِّقَٰتِ
ve sadaka veren kadınlar
wal-ṣāimīna
وَٱلصَّٰٓئِمِينَ
oruç tutan erkekler
wal-ṣāimāti
وَٱلصَّٰٓئِمَٰتِ
ve oruç tutan kadınlar
wal-ḥāfiẓīna
وَٱلْحَٰفِظِينَ
koruyan erkekler
furūjahum
فُرُوجَهُمْ
ırzlarını
wal-ḥāfiẓāti
وَٱلْحَٰفِظَٰتِ
ve koruyan kadınlar
wal-dhākirīna
وَٱلذَّٰكِرِينَ
zikreden erkekler
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'ı
kathīran
كَثِيرًا
çok
wal-dhākirāti
وَٱلذَّٰكِرَٰتِ
ve zikreden kadınlar
aʿadda
أَعَدَّ
hazırlamıştır
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
lahum
لَهُم
bunlar için
maghfiratan
مَّغْفِرَةً
bağışlanma
wa-ajran
وَأَجْرًا
ve bir mükafat
ʿaẓīman
عَظِيمًا
büyük
Doğrusu erkek ve kadın müslümanlar, erkek ve kadın müminler, boyun eğen erkekler ve kadınlar, doğru sözlü erkekler ve kadınlar, sabırlı erkekler ve kadınlar, gönülden bağlanan erkekler ve kadınlar, sadaka veren erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah'ı çok anan erkekler ve kadınlar, işte Allah bunların hepsine mağfiret ve büyük ecir hazırlamıştır. ([33] Ahzab: 35)
Tefsir
36

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَّلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُوْلُهٗٓ اَمْرًا اَنْ يَّكُوْنَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ ۗوَمَنْ يَّعْصِ اللّٰهَ وَرَسُوْلَهٗ فَقَدْ ضَلَّ ضَلٰلًا مُّبِيْنًاۗ ٣٦

wamā
وَمَا
artık yoktur
kāna limu'minin
كَانَ لِمُؤْمِنٍ
inanmış bir erkek için
walā
وَلَا
ve
mu'minatin
مُؤْمِنَةٍ
inanmış kadın (için)
idhā
إِذَا
zaman
qaḍā
قَضَى
hüküm verdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
warasūluhu
وَرَسُولُهُۥٓ
ve Resulü
amran
أَمْرًا
bir işte
an yakūna
أَن يَكُونَ
olması
lahumu
لَهُمُ
onlar için
l-khiyaratu
ٱلْخِيَرَةُ
seçme hakkı
min amrihim
مِنْ أَمْرِهِمْۗ
o işi
waman
وَمَن
ve kim
yaʿṣi
يَعْصِ
karşı gelirse
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'a
warasūlahu
وَرَسُولَهُۥ
ve Resulüne
faqad
فَقَدْ
elbette
ḍalla
ضَلَّ
sapıklığa düşer
ḍalālan
ضَلَٰلًا
bir sapkınlıkla
mubīnan
مُّبِينًا
apaçık
Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur. ([33] Ahzab: 36)
Tefsir
37

وَاِذْ تَقُوْلُ لِلَّذِيْٓ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْفِيْ فِيْ نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْدِيْهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰىهُ ۗ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِّنْهَا وَطَرًاۗ زَوَّجْنٰكَهَا لِكَيْ لَا يَكُوْنَ عَلَى الْمُؤْمِنِيْنَ حَرَجٌ فِيْٓ اَزْوَاجِ اَدْعِيَاۤىِٕهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًاۗ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُوْلًا ٣٧

wa-idh
وَإِذْ
ve hani
taqūlu
تَقُولُ
diyordun
lilladhī
لِلَّذِىٓ
kimseye
anʿama
أَنْعَمَ
ni'met verdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
ʿalayhi
عَلَيْهِ
ona
wa-anʿamta
وَأَنْعَمْتَ
ve senin ni'met verdiğin
ʿalayhi
عَلَيْهِ
kendisine
amsik
أَمْسِكْ
tut
ʿalayka
عَلَيْكَ
yanında
zawjaka
زَوْجَكَ
eşini
wa-ittaqi
وَٱتَّقِ
ve kork
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'tan
watukh'fī
وَتُخْفِى
fakat gizliyordun
fī nafsika
فِى نَفْسِكَ
içinde
مَا
şeyi
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
mub'dīhi
مُبْدِيهِ
açığa vuracağı
watakhshā
وَتَخْشَى
ve çekiniyordun
l-nāsa
ٱلنَّاسَ
insanlardan
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah'tır
aḥaqqu
أَحَقُّ
layık olan
an takhshāhu
أَن تَخْشَىٰهُۖ
çekinmene
falammā
فَلَمَّا
ne zaman ki
qaḍā
قَضَىٰ
kesince
zaydun
زَيْدٌ
Zeyd
min'hā
مِّنْهَا
o kadından
waṭaran
وَطَرًا
ilişiğini
zawwajnākahā
زَوَّجْنَٰكَهَا
biz onu sana nikahladık
likay
لِكَىْ
için
lā yakūna
لَا يَكُونَ
olmaması
ʿalā
عَلَى
üzerine
l-mu'minīna
ٱلْمُؤْمِنِينَ
mü'minler
ḥarajun
حَرَجٌ
bir güçlük
فِىٓ
hususunda
azwāji
أَزْوَٰجِ
evlenmek
adʿiyāihim
أَدْعِيَآئِهِمْ
evlatlıkları
idhā
إِذَا
zaman
qaḍaw
قَضَوْا۟
kestikleri
min'hunna
مِنْهُنَّ
kadınlarıyle
waṭaran
وَطَرًاۚ
ilişkilerini
wakāna
وَكَانَ
ve
amru
أَمْرُ
buyruğu
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
mafʿūlan
مَفْعُولًا
yerine getirilmiştir
Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: "Eşini bırakma, Allah'tan sakın" diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun; oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik, ki evlatlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda müminlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir. ([33] Ahzab: 37)
Tefsir
38

مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيْمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهٗ ۗسُنَّةَ اللّٰهِ فِى الَّذِيْنَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ ۗوَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَرًا مَّقْدُوْرًاۙ ٣٨

مَّا
yoktur
kāna ʿalā
كَانَ عَلَى
üzerine
l-nabiyi
ٱلنَّبِىِّ
Peygamber
min
مِنْ
herhangi
ḥarajin
حَرَجٍ
bir güçlük
fīmā
فِيمَا
bir şeyde
faraḍa
فَرَضَ
takdir ettiği;
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
lahu
لَهُۥۖ
kendisine
sunnata
سُنَّةَ
yasasıdır
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
فِى
arasında
alladhīna khalaw
ٱلَّذِينَ خَلَوْا۟
geçenler
min qablu
مِن قَبْلُۚ
sizden önce
wakāna
وَكَانَ
ve
amru
أَمْرُ
emri
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
qadaran
قَدَرًا
bir kaderdir
maqdūran
مَّقْدُورًا
takdir edilmiş
Allah'ın Peygamber'e farz kıldığı şeylerde ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah'ın öteden beri, gelmiş geçmişlere uyguladığı yasasıdır. Allah'ın emri şüphesiz gereği gibi yerine gelecektir. ([33] Ahzab: 38)
Tefsir
39

ۨالَّذِيْنَ يُبَلِّغُوْنَ رِسٰلٰتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهٗ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَدًا اِلَّا اللّٰهَ ۗوَكَفٰى بِاللّٰهِ حَسِيْبًا ٣٩

alladhīna
ٱلَّذِينَ
onlar ki
yuballighūna
يُبَلِّغُونَ
duyururlar
risālāti
رِسَٰلَٰتِ
elçiliğini
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
wayakhshawnahu
وَيَخْشَوْنَهُۥ
ve O'ndan korkarlar
walā
وَلَا
ve
yakhshawna
يَخْشَوْنَ
korkmazlar
aḥadan
أَحَدًا
kimseden
illā
إِلَّا
başka
l-laha
ٱللَّهَۗ
Allah'dan
wakafā
وَكَفَىٰ
ve yeter
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah
ḥasīban
حَسِيبًا
hesap görücü olarak
Allah'ın göndermiş olduklarını tebliğ edenler, Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter. ([33] Ahzab: 39)
Tefsir
40

مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَآ اَحَدٍ مِّنْ رِّجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَّسُوْلَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَۗ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيْمًا ࣖ ٤٠

مَّا
değildir
kāna muḥammadun
كَانَ مُحَمَّدٌ
Muhammed
abā
أَبَآ
babası
aḥadin
أَحَدٍ
birinin
min rijālikum
مِّن رِّجَالِكُمْ
sizin erkeklerinizden
walākin
وَلَٰكِن
fakat
rasūla
رَّسُولَ
Elçisidir
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
wakhātama
وَخَاتَمَ
ve sonuncusudur
l-nabiyīna
ٱلنَّبِيِّۦنَۗ
peygamberlerin
wakāna
وَكَانَ
ve
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
bikulli
بِكُلِّ
her
shayin
شَىْءٍ
şeyi
ʿalīman
عَلِيمًا
bilendir
Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir. ([33] Ahzab: 40)
Tefsir