Skip to content

Suresi Secde - Page: 3

As-Sajdah

(as-Sajdah)

21

وَلَنُذِيْقَنَّهُمْ مِّنَ الْعَذَابِ الْاَدْنٰى دُوْنَ الْعَذَابِ الْاَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُوْنَ ٢١

walanudhīqannahum
وَلَنُذِيقَنَّهُم
mutlaka onlara taddıracağız
mina l-ʿadhābi
مِّنَ ٱلْعَذَابِ
azabdan
l-adnā
ٱلْأَدْنَىٰ
daha yakın
dūna
دُونَ
ayrı olarak
l-ʿadhābi
ٱلْعَذَابِ
azabdan
l-akbari
ٱلْأَكْبَرِ
büyük
laʿallahum
لَعَلَّهُمْ
belki
yarjiʿūna
يَرْجِعُونَ
dönerler
Belki yollarından dönerler diye and olsun onlara büyük azabdan önce dünya azabından tattırırız. ([32] Secde: 21)
Tefsir
22

وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ ذُكِّرَ بِاٰيٰتِ رَبِّهٖ ثُمَّ اَعْرَضَ عَنْهَا ۗاِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِيْنَ مُنْتَقِمُوْنَ ࣖ ٢٢

waman
وَمَنْ
ve kim olabilir?
aẓlamu
أَظْلَمُ
daha zalim
mimman
مِمَّن
kimseden
dhukkira
ذُكِّرَ
öğüt verilen
biāyāti
بِـَٔايَٰتِ
ayetleriyle
rabbihi
رَبِّهِۦ
Rabbinin
thumma
ثُمَّ
sonra
aʿraḍa
أَعْرَضَ
yüz çeviren
ʿanhā
عَنْهَآۚ
onlardan
innā
إِنَّا
muhakkak ki biz
mina l-muj'rimīna
مِنَ ٱلْمُجْرِمِينَ
suçlulardan
muntaqimūna
مُنتَقِمُونَ
öç alıcıyız
Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim var mıdır? Şüphesiz suçlulardan öç alacağız. ([32] Secde: 22)
Tefsir
23

وَلَقَدْ اٰتَيْنَا مُوْسَى الْكِتٰبَ فَلَا تَكُنْ فِيْ مِرْيَةٍ مِّنْ لِّقَاۤىِٕهٖ وَجَعَلْنٰهُ هُدًى لِّبَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَۚ ٢٣

walaqad
وَلَقَدْ
ve andolsun
ātaynā
ءَاتَيْنَا
biz verdik
mūsā
مُوسَى
Musa'ya
l-kitāba
ٱلْكِتَٰبَ
Kitabı
falā
فَلَا
sakın
takun
تَكُن
olma
فِى
içinde
mir'yatin
مِرْيَةٍ
kuşku
min liqāihi
مِّن لِّقَآئِهِۦۖ
onun ulaşmasından
wajaʿalnāhu
وَجَعَلْنَٰهُ
ve onu yaptık
hudan
هُدًى
yol gösterici
libanī
لِّبَنِىٓ
oğullarına
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
And olsun ki Musa'ya Kitap verdik; Sakın sen ona kavuşacağından şüphe etme. Musa'ya verdiğimizi İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık. ([32] Secde: 23)
Tefsir
24

وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ اَىِٕمَّةً يَّهْدُوْنَ بِاَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوْاۗ وَكَانُوْا بِاٰيٰتِنَا يُوْقِنُوْنَ ٢٤

wajaʿalnā
وَجَعَلْنَا
ve yetiştirmiştik
min'hum
مِنْهُمْ
onların içinden
a-immatan
أَئِمَّةً
önderler
yahdūna
يَهْدُونَ
doğru yola ileten
bi-amrinā
بِأَمْرِنَا
buyruğumuzla
lammā
لَمَّا
zaman
ṣabarū
صَبَرُوا۟ۖ
sabrettikleri
wakānū
وَكَانُوا۟
ve olduklarında
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimize
yūqinūna
يُوقِنُونَ
kesinlikle inanıyor
Sabredip ayetlerimize kesin olarak inanmalarından ötürü, aralarından, onları buyruğumuzla doğru yola götüren önderler yaptık. ([32] Secde: 24)
Tefsir
25

اِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَفْصِلُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ فِيْمَا كَانُوْا فِيْهِ يَخْتَلِفُوْنَ ٢٥

inna
إِنَّ
şüphesiz
rabbaka
رَبَّكَ
Rabbin
huwa
هُوَ
O
yafṣilu
يَفْصِلُ
hükmedecektir
baynahum
بَيْنَهُمْ
onların aralarında
yawma
يَوْمَ
günü
l-qiyāmati
ٱلْقِيَٰمَةِ
kıyamet
fīmā
فِيمَا
şeylerde
kānū
كَانُوا۟
oldukları
fīhi
فِيهِ
konularda
yakhtalifūna
يَخْتَلِفُونَ
ayrılığa düştükleri
Muhakkak ki Rabbin ayrılığa düştükleri şeylerde kıyamet günü aralarında hükmedecektir. ([32] Secde: 25)
Tefsir
26

اَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ اَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِّنَ الْقُرُوْنِ يَمْشُوْنَ فِيْ مَسٰكِنِهِمْ ۗاِنَّ فِيْ ذٰلِكَ لَاٰيٰتٍۗ اَفَلَا يَسْمَعُوْنَ ٢٦

awalam yahdi
أَوَلَمْ يَهْدِ
yola getirmedi mi?
lahum
لَهُمْ
onları
kam
كَمْ
nice
ahlaknā
أَهْلَكْنَا
helak etmemiz
min qablihim
مِن قَبْلِهِم
daha önceki
mina l-qurūni
مِّنَ ٱلْقُرُونِ
kuşakları
yamshūna
يَمْشُونَ
dolaştıkları
fī masākinihim
فِى مَسَٰكِنِهِمْۚ
yurtlarında
inna
إِنَّ
şüphesiz
فِى
vardır
dhālika
ذَٰلِكَ
bunda
laāyātin
لَءَايَٰتٍۖ
ibretler
afalā yasmaʿūna
أَفَلَا يَسْمَعُونَ
işitmiyorlar mı?
Şimdi yurtlarında gezip dolaştıkları, kendilerinden önceki nice nesilleri yok etmiş olmamız onları doğru yola sevketmez mi? Bunlarda şüphesiz ibretler vardır. Dinlemezler mi? ([32] Secde: 26)
Tefsir
27

اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّا نَسُوْقُ الْمَاۤءَ اِلَى الْاَرْضِ الْجُرُزِ فَنُخْرِجُ بِهٖ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ اَنْعَامُهُمْ وَاَنْفُسُهُمْۗ اَفَلَا يُبْصِرُوْنَ ٢٧

awalam yaraw
أَوَلَمْ يَرَوْا۟
görmüyorlar mı?
annā
أَنَّا
biz
nasūqu
نَسُوقُ
sürüyoruz
l-māa
ٱلْمَآءَ
suyu
ilā l-arḍi
إِلَى ٱلْأَرْضِ
yere
l-juruzi
ٱلْجُرُزِ
kuru otsuz
fanukh'riju
فَنُخْرِجُ
ve bitiriyoruz
bihi
بِهِۦ
onunla
zarʿan
زَرْعًا
ekin
takulu
تَأْكُلُ
yiyor
min'hu
مِنْهُ
ondan
anʿāmuhum
أَنْعَٰمُهُمْ
hayvanları da
wa-anfusuhum
وَأَنفُسُهُمْۖ
kendileri de
afalā yub'ṣirūna
أَفَلَا يُبْصِرُونَ
görmüyorlar mı?
Kuru yerlere suyu gönderip onunla hayvanlarının ve kendilerinin yedikleri ekinleri çıkardığımızı görmezler mi? Görmüyorlar mı? ([32] Secde: 27)
Tefsir
28

وَيَقُوْلُوْنَ مَتٰى هٰذَا الْفَتْحُ اِنْ كُنْتُمْ صٰدِقِيْنَ ٢٨

wayaqūlūna
وَيَقُولُونَ
ve diyorlar
matā
مَتَىٰ
ne zaman?
hādhā
هَٰذَا
bu
l-fatḥu
ٱلْفَتْحُ
fetih
in
إِن
eğer
kuntum
كُنتُمْ
iseniz
ṣādiqīna
صَٰدِقِينَ
doğrular(dan)
"Doğru söylüyorsanız bildirin bu hüküm ne zaman verilecektir?" derler. ([32] Secde: 28)
Tefsir
29

قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنْفَعُ الَّذِيْنَ كَفَرُوْٓا اِيْمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُوْنَ ٢٩

qul
قُلْ
de ki
yawma
يَوْمَ
günü
l-fatḥi
ٱلْفَتْحِ
fetih
lā yanfaʿu
لَا يَنفَعُ
fayda vermez
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselere
kafarū
كَفَرُوٓا۟
inkar eden(lere)
īmānuhum
إِيمَٰنُهُمْ
inanmaları
walā
وَلَا
ve değildir
hum
هُمْ
onlar
yunẓarūna
يُنظَرُونَ
mühlet verilenler(den)
De ki: "Hükmün verileceği gün inkarcılara ne inanmaları fayda verir ve ne de ertelenirler." ([32] Secde: 29)
Tefsir
30

فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَانْتَظِرْ اِنَّهُمْ مُّنْتَظِرُوْنَ ࣖ ٣٠

fa-aʿriḍ
فَأَعْرِضْ
sen yüz çevir
ʿanhum
عَنْهُمْ
onlardan
wa-intaẓir
وَٱنتَظِرْ
ve bekle
innahum
إِنَّهُم
zaten onlar da
muntaẓirūna
مُّنتَظِرُونَ
beklemektedirler
Onları bırak, bekle; zaten onlar da senin akıbetini beklemektedirler. ([32] Secde: 30)
Tefsir