Skip to content

Suresi Ali İmran - Page: 16

Ali 'Imran

(ʾĀl ʿImrān)

151

سَنُلْقِيْ فِيْ قُلُوْبِ الَّذِيْنَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَٓا اَشْرَكُوْا بِاللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهٖ سُلْطٰنًا ۚ وَمَأْوٰىهُمُ النَّارُ ۗ وَبِئْسَ مَثْوَى الظّٰلِمِيْنَ ١٥١

sanul'qī
سَنُلْقِى
salacağız
fī qulūbi
فِى قُلُوبِ
kalblerine
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselerin
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar edenlerin
l-ruʿ'ba
ٱلرُّعْبَ
korku
bimā
بِمَآ
dolayı
ashrakū
أَشْرَكُوا۟
ortak koştuklarından
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah'a
مَا
şeyleri
lam yunazzil
لَمْ يُنَزِّلْ
indirmediği
bihi
بِهِۦ
kendilerine
sul'ṭānan
سُلْطَٰنًاۖ
hiçbir güç
wamawāhumu
وَمَأْوَىٰهُمُ
ve gidecekleri yer de
l-nāru
ٱلنَّارُۚ
cehennemdir
wabi'sa
وَبِئْسَ
ne kötüdür
mathwā
مَثْوَى
varacağı yer
l-ẓālimīna
ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimlerin
Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmalarından ötürü, inkar edenlerin kalbine korku salacağız. Onların varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin durağı ne kötüdür! ([3] Ali İmran: 151)
Tefsir
152

وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللّٰهُ وَعْدَهٗٓ اِذْ تَحُسُّوْنَهُمْ بِاِذْنِهٖ ۚ حَتّٰىٓ اِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِى الْاَمْرِ وَعَصَيْتُمْ مِّنْۢ بَعْدِ مَآ اَرٰىكُمْ مَّا تُحِبُّوْنَ ۗ مِنْكُمْ مَّنْ يُّرِيْدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَّنْ يُّرِيْدُ الْاٰخِرَةَ ۚ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ ۚ وَلَقَدْ عَفَا عَنْكُمْ ۗ وَاللّٰهُ ذُوْ فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِيْنَ ١٥٢

walaqad
وَلَقَدْ
elbette
ṣadaqakumu
صَدَقَكُمُ
size doğruladı
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
waʿdahu
وَعْدَهُۥٓ
(yardım) va'dini
idh
إِذْ
sürece
taḥussūnahum
تَحُسُّونَهُم
onları öldürdüğünüz
bi-idh'nihi
بِإِذْنِهِۦۖ
kendi izniyle
ḥattā
حَتَّىٰٓ
nihayet
idhā
إِذَا
nezaman ki
fashil'tum
فَشِلْتُمْ
siz korktunuz
watanāzaʿtum
وَتَنَٰزَعْتُمْ
ve (birbirinizle) çekiştiniz
فِى
hakkında
l-amri
ٱلْأَمْرِ
(verilen) emir
waʿaṣaytum
وَعَصَيْتُم
ve isyan ettiniz
min baʿdi
مِّنۢ بَعْدِ
sonra
mā arākum
مَآ أَرَىٰكُم
size gösterdikten
مَّا
şey(galibiyet)i
tuḥibbūna
تُحِبُّونَۚ
sevdiğiniz
minkum
مِنكُم
sizden
man
مَّن
kiminiz
yurīdu
يُرِيدُ
istiyordu
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَا
dünyayı
waminkum
وَمِنكُم
ve sizden
man
مَّن
kiminiz
yurīdu
يُرِيدُ
istiyordu
l-ākhirata
ٱلْءَاخِرَةَۚ
ahireti
thumma
ثُمَّ
sonra
ṣarafakum
صَرَفَكُمْ
(Allah) geri çevirdi
ʿanhum
عَنْهُمْ
onlardan
liyabtaliyakum
لِيَبْتَلِيَكُمْۖ
sizi denemek için
walaqad
وَلَقَدْ
andolsun ki
ʿafā
عَفَا
bağışladı
ʿankum
عَنكُمْۗ
sizi
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
dhū
ذُو
sahibidir
faḍlin
فَضْلٍ
lütuf
ʿalā
عَلَى
karşı
l-mu'minīna
ٱلْمُؤْمِنِينَ
mü'minlere
And olsun ki, Allah, size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kafirleri kırıp biçiyordunuz, ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten sonra gevşeyip bu hususta çekiştiniz ve isyan ettiniz; sizden kimi dünyayı, kimi ahireti istiyordu; derken denemek için Allah sizi geri çevirip bozguna uğrattı. And olsun ki O, sizi bağışladı. Allah'ın inananlara nimeti boldur. ([3] Ali İmran: 152)
Tefsir
153

۞ اِذْ تُصْعِدُوْنَ وَلَا تَلْوٗنَ عَلٰٓى اَحَدٍ وَّالرَّسُوْلُ يَدْعُوْكُمْ فِيْٓ اُخْرٰىكُمْ فَاَثَابَكُمْ غَمًّا ۢبِغَمٍّ لِّكَيْلَا تَحْزَنُوْا عَلٰى مَا فَاتَكُمْ وَلَا مَآ اَصَابَكُمْ ۗ وَاللّٰهُ خَبِيْرٌ ۢبِمَا تَعْمَلُوْنَ ١٥٣

idh
إِذْ
hani
tuṣ'ʿidūna
تُصْعِدُونَ
boyuna uzaklaşıyordunuz
walā talwūna
وَلَا تَلْوُۥنَ
dönüp bakmıyordunuz
ʿalā aḥadin
عَلَىٰٓ أَحَدٍ
hiç kimseye
wal-rasūlu
وَٱلرَّسُولُ
ve Elçi
yadʿūkum
يَدْعُوكُمْ
sizi çağırırken
fī ukh'rākum
فِىٓ أُخْرَىٰكُمْ
arkanızdan
fa-athābakum
فَأَثَٰبَكُمْ
bundan dolayı size verdi
ghamman
غَمًّۢا
gam
bighammin
بِغَمٍّ
gam üstüne
likaylā
لِّكَيْلَا
diye
taḥzanū
تَحْزَنُوا۟
üzülmeyesiniz
ʿalā mā
عَلَىٰ مَا
şeye
fātakum
فَاتَكُمْ
elinizden giden
walā
وَلَا
vw
مَآ
şeye
aṣābakum
أَصَٰبَكُمْۗ
başınıza gelen
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
khabīrun
خَبِيرٌۢ
haberdardır
bimā
بِمَا
şeylerden
taʿmalūna
تَعْمَلُونَ
yaptıklarınız(dan)
Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz; kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye, Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah, işlediklerinizden haberdardır. ([3] Ali İmran: 153)
Tefsir
154

ثُمَّ اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِّنْۢ بَعْدِ الْغَمِّ اَمَنَةً نُّعَاسًا يَّغْشٰى طَۤاىِٕفَةً مِّنْكُمْ ۙ وَطَۤاىِٕفَةٌ قَدْ اَهَمَّتْهُمْ اَنْفُسُهُمْ يَظُنُّوْنَ بِاللّٰهِ غَيْرَ الْحَقِّ ظَنَّ الْجَاهِلِيَّةِ ۗ يَقُوْلُوْنَ هَلْ لَّنَا مِنَ الْاَمْرِ مِنْ شَيْءٍ ۗ قُلْ اِنَّ الْاَمْرَ كُلَّهٗ لِلّٰهِ ۗ يُخْفُوْنَ فِيْٓ اَنْفُسِهِمْ مَّا لَا يُبْدُوْنَ لَكَ ۗ يَقُوْلُوْنَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الْاَمْرِ شَيْءٌ مَّا قُتِلْنَا هٰهُنَا ۗ قُلْ لَّوْ كُنْتُمْ فِيْ بُيُوْتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِيْنَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ اِلٰى مَضَاجِعِهِمْ ۚ وَلِيَبْتَلِيَ اللّٰهُ مَا فِيْ صُدُوْرِكُمْ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِيْ قُلُوْبِكُمْ ۗ وَاللّٰهُ عَلِيْمٌ ۢبِذَاتِ الصُّدُوْرِ ١٥٤

thumma
ثُمَّ
sonra
anzala
أَنزَلَ
indirdi
ʿalaykum
عَلَيْكُم
size
min baʿdi
مِّنۢ بَعْدِ
ardından
l-ghami
ٱلْغَمِّ
o üzüntünün
amanatan
أَمَنَةً
bir güven
nuʿāsan
نُّعَاسًا
bir uyku
yaghshā
يَغْشَىٰ
bürüyen
ṭāifatan
طَآئِفَةً
bir kısmınızı
minkum
مِّنكُمْۖ
sizden
waṭāifatun
وَطَآئِفَةٌ
ve bir kısmınız da
qad
قَدْ
doğrusu
ahammathum
أَهَمَّتْهُمْ
kaygısına düşmüştü
anfusuhum
أَنفُسُهُمْ
kendi canlarının
yaẓunnūna
يَظُنُّونَ
bir zanda bulunuyorlar
bil-lahi
بِٱللَّهِ
Allah'a karşı
ghayra l-ḥaqi
غَيْرَ ٱلْحَقِّ
haksız
ẓanna
ظَنَّ
zannı (gibi)
l-jāhiliyati
ٱلْجَٰهِلِيَّةِۖ
cahiliyye
yaqūlūna
يَقُولُونَ
diyorlardı
hal
هَل
var mı
lanā
لَّنَا
bize
mina l-amri
مِنَ ٱلْأَمْرِ
bu işten
min
مِن
hiçbir
shayin
شَىْءٍۗ
şey
qul
قُلْ
de ki
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-amra
ٱلْأَمْرَ
kullahu
كُلَّهُۥ
bütünüyle
lillahi
لِلَّهِۗ
Allah'a aittir
yukh'fūna
يُخْفُونَ
onlar gizliyorlar
fī anfusihim
فِىٓ أَنفُسِهِم
içlerinde
مَّا
şeyleri
lā yub'dūna
لَا يُبْدُونَ
açıklayamadıkları
laka
لَكَۖ
sana
yaqūlūna
يَقُولُونَ
diyorlar ki
law
لَوْ
şayet
kāna
كَانَ
olsaydı
lanā
لَنَا
bize
mina l-amri
مِنَ ٱلْأَمْرِ
bu işten
shayon
شَىْءٌ
bir şey (fayda)
mā qutil'nā
مَّا قُتِلْنَا
öldürülmezdik
hāhunā
هَٰهُنَاۗ
burada
qul
قُل
de ki
law
لَّوْ
şayet
kuntum
كُنتُمْ
olsaydınız
fī buyūtikum
فِى بُيُوتِكُمْ
evlerinizde dahi
labaraza
لَبَرَزَ
mutlaka boylardı
alladhīna
ٱلَّذِينَ
olanlar
kutiba
كُتِبَ
yazılmış
ʿalayhimu
عَلَيْهِمُ
üzerine
l-qatlu
ٱلْقَتْلُ
öldürülme(si)
ilā maḍājiʿihim
إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمْۖ
yatacakları yeri
waliyabtaliya
وَلِيَبْتَلِىَ
ve denemesi içindir
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
مَا
olanı
فِى
içinde
ṣudūrikum
صُدُورِكُمْ
göğüsleriniz
waliyumaḥḥiṣa
وَلِيُمَحِّصَ
ve açığa çıkarması içindir
مَا
olanı
فِى
içinde
qulūbikum
قُلُوبِكُمْۗ
kalbleriniz
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
ʿalīmun
عَلِيمٌۢ
bilir
bidhāti
بِذَاتِ
özünü
l-ṣudūri
ٱلصُّدُورِ
göğüslerin
Kederden sonra, bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde size huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takımınız da kendi derdlerine düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında, cahiliye devrinde olduğu gibi inanıyorlar. "Bu işte bizim bir fikrimiz var mı?" diyorlardı; De ki: "Buyruğun hepsi Allah'ındır". Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız, haklarında ölüm yazılı olan kimseler, yine de devrilecekleri yere varırlardı. Bu, Allah'ın içinizde olanı denemesi, kalblerinizde olanı arıtması içindir. Allah gönüllerde olanı bilir. ([3] Ali İmran: 154)
Tefsir
155

اِنَّ الَّذِيْنَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعٰنِۙ اِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطٰنُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوْا ۚ وَلَقَدْ عَفَا اللّٰهُ عَنْهُمْ ۗ اِنَّ اللّٰهَ غَفُوْرٌ حَلِيْمٌ ࣖ ١٥٥

inna
إِنَّ
şüphesiz
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseleri
tawallaw
تَوَلَّوْا۟
yüz çevirip giden
minkum
مِنكُمْ
içinizden
yawma
يَوْمَ
gün
l-taqā
ٱلْتَقَى
karşılaştığı
l-jamʿāni
ٱلْجَمْعَانِ
iki topluluğun
innamā
إِنَّمَا
şüphesiz
is'tazallahumu
ٱسْتَزَلَّهُمُ
(yoldan) kaydırmak istemişti
l-shayṭānu
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytan
bibaʿḍi
بِبَعْضِ
bazı
مَا
dolayı
kasabū
كَسَبُوا۟ۖ
yaptıkları işlerden
walaqad
وَلَقَدْ
ama elbette
ʿafā
عَفَا
affetti
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
ʿanhum
عَنْهُمْۗ
onları
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
ghafūrun
غَفُورٌ
çok bağışlayandır
ḥalīmun
حَلِيمٌ
halimdir
İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirenlerin, yaptıklarının bir kısmından ötürü şeytan ayaklarını kaydırıp yoldan çıkarmak istemişti. Allah, and olsun ki, onları affetti. Allah bağışlayandır. Halim'dir. ([3] Ali İmran: 155)
Tefsir
156

يٰٓاَيُّهَا الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا لَا تَكُوْنُوْا كَالَّذِيْنَ كَفَرُوْا وَقَالُوْا لِاِخْوَانِهِمْ اِذَا ضَرَبُوْا فِى الْاَرْضِ اَوْ كَانُوْا غُزًّى لَّوْ كَانُوْا عِنْدَنَا مَا مَاتُوْا وَمَا قُتِلُوْاۚ لِيَجْعَلَ اللّٰهُ ذٰلِكَ حَسْرَةً فِيْ قُلُوْبِهِمْ ۗ وَاللّٰهُ يُحْيٖ وَيُمِيْتُ ۗ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُوْنَ بَصِيْرٌ ١٥٦

yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
inananlar
lā takūnū
لَا تَكُونُوا۟
olmayın
ka-alladhīna
كَٱلَّذِينَ
kimseler (gibi)
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden(ler)
waqālū
وَقَالُوا۟
ve diyenler (gibi)
li-ikh'wānihim
لِإِخْوَٰنِهِمْ
kardeşleri için
idhā
إِذَا
zaman
ḍarabū
ضَرَبُوا۟
sefere çıktıkları
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
aw
أَوْ
ya da
kānū ghuzzan
كَانُوا۟ غُزًّى
savaşa çıktıkları
law
لَّوْ
eğer
kānū
كَانُوا۟
olsalardı
ʿindanā
عِندَنَا
bizim yanımızda
mā mātū
مَا مَاتُوا۟
ölmezlerdi
wamā qutilū
وَمَا قُتِلُوا۟
ve öldürülmezlerdi
liyajʿala
لِيَجْعَلَ
yapar
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
dhālika
ذَٰلِكَ
bu (düşünce ve sözlerini)
ḥasratan
حَسْرَةً
bir dert
fī qulūbihim
فِى قُلُوبِهِمْۗ
kalblerinde
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allahtır
yuḥ'yī
يُحْىِۦ
yaşatan
wayumītu
وَيُمِيتُۗ
ve öldüren
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
bimā
بِمَا
şeyleri
taʿmalūna
تَعْمَلُونَ
yaptıklarınız
baṣīrun
بَصِيرٌ
görmektedir
Ey İnananlar! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: "Onlar yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezlerdi" diyen inkarcılar gibi olmayın ki, Allah bunu onların kalblerinde bir hasret olarak bıraksın. Dirilten de öldüren de Allah'tır. Allah işlediklerinizi görür. ([3] Ali İmran: 156)
Tefsir
157

وَلَىِٕنْ قُتِلْتُمْ فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ اَوْ مُتُّمْ لَمَغْفِرَةٌ مِّنَ اللّٰهِ وَرَحْمَةٌ خَيْرٌ مِّمَّا يَجْمَعُوْنَ ١٥٧

wala-in
وَلَئِن
eğer
qutil'tum
قُتِلْتُمْ
öldürülür
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
aw
أَوْ
ya da
muttum
مُتُّمْ
ölürseniz
lamaghfiratun
لَمَغْفِرَةٌ
bağışlaması vardır
mina l-lahi
مِّنَ ٱللَّهِ
Allah'ın
waraḥmatun
وَرَحْمَةٌ
ve rahmeti
khayrun
خَيْرٌ
daha hayırlıdır
mimmā
مِّمَّا
şeylerden
yajmaʿūna
يَجْمَعُونَ
onların topladıkları
Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, size Allah'tan onların topladıklarından hayırlı bir mağfiret ve rahmet vardır. ([3] Ali İmran: 157)
Tefsir
158

وَلَىِٕنْ مُّتُّمْ اَوْ قُتِلْتُمْ لَاِلَى اللّٰهِ تُحْشَرُوْنَ ١٥٨

wala-in
وَلَئِن
elbette
muttum
مُّتُّمْ
ölür
aw
أَوْ
veya
qutil'tum
قُتِلْتُمْ
öldürülürseniz
la-ilā
لَإِلَى
elbette
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'a
tuḥ'sharūna
تُحْشَرُونَ
götürüleceksiniz
And olsun ki, ölseniz de, öldürülseniz de Allah katında toplanacaksınız. ([3] Ali İmran: 158)
Tefsir
159

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْ ۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيْظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوْا مِنْ حَوْلِكَ ۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِى الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ ۗ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِيْنَ ١٥٩

fabimā
فَبِمَا
sebebiyle
raḥmatin
رَحْمَةٍ
rahmeti
mina l-lahi
مِّنَ ٱللَّهِ
Allah'ın
linta
لِنتَ
sen yumuşak davrandın
lahum
لَهُمْۖ
onlara
walaw
وَلَوْ
eğer
kunta
كُنتَ
olsaydın
faẓẓan
فَظًّا
kaba
ghalīẓa
غَلِيظَ
katı
l-qalbi
ٱلْقَلْبِ
yürekli
la-infaḍḍū
لَٱنفَضُّوا۟
dağılır giderlerdi'
min ḥawlika
مِنْ حَوْلِكَۖ
çevrenden
fa-uʿ'fu
فَٱعْفُ
öyleyse affet
ʿanhum
عَنْهُمْ
onları
wa-is'taghfir
وَٱسْتَغْفِرْ
ve mağfiret dile
lahum
لَهُمْ
onlar için
washāwir'hum
وَشَاوِرْهُمْ
ve onlara danış
fī l-amri
فِى ٱلْأَمْرِۖ
işini
fa-idhā
فَإِذَا
zaman
ʿazamta
عَزَمْتَ
karar verdiğin
fatawakkal
فَتَوَكَّلْ
dayan
ʿalā l-lahi
عَلَى ٱللَّهِۚ
Allah'a
inna
إِنَّ
elbette
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
yuḥibbu
يُحِبُّ
sever
l-mutawakilīna
ٱلْمُتَوَكِّلِينَ
kendine dayanıp güvenenleri
Allah'ın rahmetinden dolayı, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever. ([3] Ali İmran: 159)
Tefsir
160

اِنْ يَّنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ ۚ وَاِنْ يَّخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذِيْ يَنْصُرُكُمْ مِّنْۢ بَعْدِهٖ ۗ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُوْنَ ١٦٠

in
إِن
eğer
yanṣur'kumu
يَنصُرْكُمُ
size yardım ederse
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
falā
فَلَا
artık yoktur
ghāliba
غَالِبَ
yenecek
lakum
لَكُمْۖ
sizi
wa-in
وَإِن
ve eğer
yakhdhul'kum
يَخْذُلْكُمْ
sizi yüz üstü bırakırsa
faman
فَمَن
kimdir
dhā alladhī
ذَا ٱلَّذِى
kimse
yanṣurukum
يَنصُرُكُم
size yardım edebilecek
min baʿdihi
مِّنۢ بَعْدِهِۦۗ
O'ndan sonra
waʿalā l-lahi
وَعَلَى ٱللَّهِ
ve Allah'a
falyatawakkali
فَلْيَتَوَكَّلِ
dayansınlar
l-mu'minūna
ٱلْمُؤْمِنُونَ
Mü'minler
Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur; eğer sizi yardımsız bırakıverirse, O'ndan başka size yardım edecek kimdir? İnananlar yalnız Allah'a güvensinler. ([3] Ali İmran: 160)
Tefsir