Skip to content

Suresi Kasas - Page: 4

Al-Qasas

(al-Q̈aṣaṣ)

31

وَاَنْ اَلْقِ عَصَاكَ ۗفَلَمَّا رَاٰهَا تَهْتَزُّ كَاَنَّهَا جَاۤنٌّ وَّلّٰى مُدْبِرًا وَّلَمْ يُعَقِّبْۗ يٰمُوْسٰٓى اَقْبِلْ وَلَا تَخَفْۗ اِنَّكَ مِنَ الْاٰمِنِيْنَ ٣١

wa-an
وَأَنْ
ve diye
alqi
أَلْقِ
at
ʿaṣāka
عَصَاكَۖ
asanı
falammā
فَلَمَّا
zaman
raāhā
رَءَاهَا
gördüğün
tahtazzu
تَهْتَزُّ
(asa'nın) titreştiğini
ka-annahā
كَأَنَّهَا
gibi
jānnun
جَآنٌّ
küçük bir yılan
wallā
وَلَّىٰ
kaçtı
mud'biran
مُدْبِرًا
dönüp
walam
وَلَمْ
ve
yuʿaqqib
يُعَقِّبْۚ
arkasına bile bakmadı
yāmūsā
يَٰمُوسَىٰٓ
ey Musa
aqbil
أَقْبِلْ
dön
walā
وَلَا
ve
takhaf
تَخَفْۖ
korkma
innaka
إِنَّكَ
elbette sen
mina l-āminīna
مِنَ ٱلْءَامِنِينَ
güvende olanlardansın
"Değneğini at." Musa, değneğin yılan gibi hareketler yaptığını görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Dön gel; korkma; şüphesiz güvende olanlardansın" denildi. ([28] Kasas: 31)
Tefsir
32

اُسْلُكْ يَدَكَ فِيْ جَيْبِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاۤءَ مِنْ غَيْرِ سُوْۤءٍ ۖوَّاضْمُمْ اِلَيْكَ جَنَاحَكَ مِنَ الرَّهْبِ فَذٰنِكَ بُرْهَانٰنِ مِنْ رَّبِّكَ اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۟ىِٕهٖۗ اِنَّهُمْ كَانُوْا قَوْمًا فٰسِقِيْنَ ٣٢

us'luk
ٱسْلُكْ
sok
yadaka
يَدَكَ
elini
fī jaybika
فِى جَيْبِكَ
koynuna
takhruj
تَخْرُجْ
çıksın
bayḍāa
بَيْضَآءَ
bembeyaz
min ghayri
مِنْ غَيْرِ
olmaksızın
sūin
سُوٓءٍ
bir kusur
wa-uḍ'mum
وَٱضْمُمْ
ve çek
ilayka
إِلَيْكَ
kendine
janāḥaka
جَنَاحَكَ
kanadını (kollarını)
mina l-rahbi
مِنَ ٱلرَّهْبِۖ
korkudan (açılan)
fadhānika
فَذَٰنِكَ
işte bunlar
bur'hānāni
بُرْهَٰنَانِ
iki delildir
min rabbika
مِن رَّبِّكَ
Rabbinden
ilā fir'ʿawna
إِلَىٰ فِرْعَوْنَ
Fir'avn'a
wamala-ihi
وَمَلَإِي۟هِۦٓۚ
ve onun adamlarına
innahum
إِنَّهُمْ
çünkü onlar
kānū
كَانُوا۟
olmuşlardır
qawman
قَوْمًا
bir kavim
fāsiqīna
فَٰسِقِينَ
yoldan çıkan
"Elini koynuna koy, lekesiz, bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kollarını kendine çek! Bu ikisi Firavun ve erkanına karşı Rabbinin iki delilidir. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir millettir" denildi. ([28] Kasas: 32)
Tefsir
33

قَالَ رَبِّ اِنِّيْ قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَاَخَافُ اَنْ يَّقْتُلُوْنِ ٣٣

qāla
قَالَ
dedi
rabbi
رَبِّ
Rabbim
innī
إِنِّى
bşüphesiz en
qataltu
قَتَلْتُ
öldürmüştüm
min'hum
مِنْهُمْ
onlardan
nafsan
نَفْسًا
bir kişi
fa-akhāfu
فَأَخَافُ
korkuyorum
an
أَن
diye
yaqtulūni
يَقْتُلُونِ
beni öldürecekler
Musa: "Rabbim! Doğrusu ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu, beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, çünkü beni yalanlamalarından korkarım" dedi. ([28] Kasas: 33)
Tefsir
34

وَاَخِيْ هٰرُوْنُ هُوَ اَفْصَحُ مِنِّيْ لِسَانًا فَاَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُّصَدِّقُنِيْٓ ۖاِنِّيْٓ اَخَافُ اَنْ يُّكَذِّبُوْنِ ٣٤

wa-akhī
وَأَخِى
ve kardeşimi
hārūnu
هَٰرُونُ
Harun
huwa
هُوَ
o
afṣaḥu
أَفْصَحُ
daha fasihtir (güzel konuşur)
minnī
مِنِّى
benden
lisānan
لِسَانًا
dil bakımından
fa-arsil'hu
فَأَرْسِلْهُ
onu gönder
maʿiya
مَعِىَ
benimle beraber
rid'an
رِدْءًا
bir yardımcı olarak
yuṣaddiqunī
يُصَدِّقُنِىٓۖ
beni doğrulayan
innī
إِنِّىٓ
zira ben
akhāfu
أَخَافُ
korkuyorum
an
أَن
diye
yukadhibūni
يُكَذِّبُونِ
beni yalanlayacakla
Musa: "Rabbim! Doğrusu ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu, beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder, çünkü beni yalanlamalarından korkarım" dedi. ([28] Kasas: 34)
Tefsir
35

قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِاَخِيْكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطٰنًا فَلَا يَصِلُوْنَ اِلَيْكُمَا ۛبِاٰيٰتِنَا ۛ اَنْتُمَا وَمَنِ اتَّبَعَكُمَا الْغٰلِبُوْنَ ٣٥

qāla
قَالَ
(Allah) dedi ki
sanashuddu
سَنَشُدُّ
kuvvetlendireceğiz
ʿaḍudaka
عَضُدَكَ
senin pazunu
bi-akhīka
بِأَخِيكَ
kardeşinle
wanajʿalu
وَنَجْعَلُ
ve vereceğiz
lakumā
لَكُمَا
size
sul'ṭānan
سُلْطَٰنًا
bir yetki
falā
فَلَا
asla
yaṣilūna
يَصِلُونَ
onlar erişemeycekler
ilaykumā
إِلَيْكُمَاۚ
size
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَآ
ayetlerimiz sayesinde
antumā
أَنتُمَا
ikiniz
wamani
وَمَنِ
ve kimseler
ittabaʿakumā
ٱتَّبَعَكُمَا
size uyan
l-ghālibūna
ٱلْغَٰلِبُونَ
üstün geleceksiniz
Allah: "Seni kardeşinle destekleyeceğiz; ikinize bir kudret vereceğiz ki, onlar size el uzatamayacaklardır. Ayetlerimizle ikiniz ve ikinize uyanlar üstün geleceklerdir" dedi. ([28] Kasas: 35)
Tefsir
36

فَلَمَّا جَاۤءَهُمْ مُّوْسٰى بِاٰيٰتِنَا بَيِّنٰتٍ قَالُوْا مَا هٰذَآ اِلَّا سِحْرٌ مُّفْتَرًىۙ وَّمَا سَمِعْنَا بِهٰذَا فِيْٓ اٰبَاۤىِٕنَا الْاَوَّلِيْنَ ٣٦

falammā
فَلَمَّا
ne zaman ki
jāahum
جَآءَهُم
onlara gelince
mūsā
مُّوسَىٰ
Musa
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimizle
bayyinātin
بَيِّنَٰتٍ
açık açık
qālū
قَالُوا۟
dediler
مَا
değildir
hādhā
هَٰذَآ
bu
illā
إِلَّا
başka bir şey
siḥ'run
سِحْرٌ
bir büyüden
muf'taran
مُّفْتَرًى
uydurulmuş
wamā
وَمَا
ve
samiʿ'nā
سَمِعْنَا
işitmedik
bihādhā
بِهَٰذَا
böyle bir şey
فِىٓ
arasında
ābāinā
ءَابَآئِنَا
atalarımız
l-awalīna
ٱلْأَوَّلِينَ
ilk
Musa onlara, apaçık olarak, mucizelerimizle gelince: "Bu sadece uydurma bir sihirdir. Önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik" dediler. ([28] Kasas: 36)
Tefsir
37

وَقَالَ مُوْسٰى رَبِّيْٓ اَعْلَمُ بِمَنْ جَاۤءَ بِالْهُدٰى مِنْ عِنْدِهٖ وَمَنْ تَكُوْنُ لَهٗ عَاقِبَةُ الدَّارِۗ اِنَّهٗ لَا يُفْلِحُ الظّٰلِمُوْنَ ٣٧

waqāla
وَقَالَ
ve dedi ki
mūsā
مُوسَىٰ
Musa
rabbī
رَبِّىٓ
Rabbim
aʿlamu
أَعْلَمُ
daha iyi biliyor
biman
بِمَن
kimin
jāa
جَآءَ
getirdiğini
bil-hudā
بِٱلْهُدَىٰ
hidayet
min ʿindihi
مِنْ عِندِهِۦ
kendisinin yanından
waman
وَمَن
ve kime
takūnu
تَكُونُ
ait olacağını
lahu
لَهُۥ
onun
ʿāqibatu
عَٰقِبَةُ
sonunun
l-dāri
ٱلدَّارِۖ
bu (dünya) evin(in)
innahu
إِنَّهُۥ
muhakkak ki
لَا
olmaz
yuf'liḥu
يُفْلِحُ
iflah
l-ẓālimūna
ٱلظَّٰلِمُونَ
zalimler
Musa: "Rabbim, katından bir doğruluk rehberini kimin getirdiğini, dünyanın sonunun kimin olacağını daha iyi bilir. Doğrusu zalimler başarıya erişemezler" dedi. ([28] Kasas: 37)
Tefsir
38

وَقَالَ فِرْعَوْنُ يٰٓاَيُّهَا الْمَلَاُ مَا عَلِمْتُ لَكُمْ مِّنْ اِلٰهٍ غَيْرِيْۚ فَاَوْقِدْ لِيْ يٰهَامٰنُ عَلَى الطِّيْنِ فَاجْعَلْ لِّيْ صَرْحًا لَّعَلِّيْٓ اَطَّلِعُ اِلٰٓى اِلٰهِ مُوْسٰىۙ وَاِنِّيْ لَاَظُنُّهٗ مِنَ الْكٰذِبِيْنَ ٣٨

waqāla
وَقَالَ
ve dedi ki
fir'ʿawnu
فِرْعَوْنُ
Fir'avn
yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
ey
l-mala-u
ٱلْمَلَأُ
ileri gelenler
mā ʿalim'tu
مَا عَلِمْتُ
bilmiyorum
lakum
لَكُم
sizin için
min
مِّنْ
hiçbir
ilāhin
إِلَٰهٍ
bir tanrı
ghayrī
غَيْرِى
benden başka
fa-awqid
فَأَوْقِدْ
ateş yak
لِى
benim için
yāhāmānu
يَٰهَٰمَٰنُ
ey Hâmân
ʿalā
عَلَى
üzerinde
l-ṭīni
ٱلطِّينِ
çamurun
fa-ij'ʿal
فَٱجْعَل
ve yap
لِّى
bana
ṣarḥan
صَرْحًا
bir kule
laʿallī
لَّعَلِّىٓ
belki
aṭṭaliʿu
أَطَّلِعُ
çıkarım
ilā ilāhi
إِلَىٰٓ إِلَٰهِ
tanrısına
mūsā
مُوسَىٰ
Musa'nın
wa-innī
وَإِنِّى
çünkü ben
la-aẓunnuhu
لَأَظُنُّهُۥ
sanıyorum ki o
mina l-kādhibīna
مِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
yalancılardandır
Firavun: "Ey ileri gelenler! Sizin benden başka bir tanrınız olduğunu bilmiyorum. Ey Haman! Benim için, toprak üzerine bir ateş yak, tuğla hazırlayıp bana bir kule yap; çıkar belki Musa'nın tanrısını görürüm. Doğrusu onu yalancılardan sanıyorum" dedi. ([28] Kasas: 38)
Tefsir
39

وَاسْتَكْبَرَ هُوَ وَجُنُوْدُهٗ فِى الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَظَنُّوْٓا اَنَّهُمْ اِلَيْنَا لَا يُرْجَعُوْنَ ٣٩

wa-is'takbara
وَٱسْتَكْبَرَ
büyüklük tasladılar
huwa
هُوَ
O (Fir'avn)
wajunūduhu
وَجُنُودُهُۥ
ve askerleri
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
bighayri
بِغَيْرِ
olmaksızın
l-ḥaqi
ٱلْحَقِّ
hakkı
waẓannū
وَظَنُّوٓا۟
ve sandılar
annahum
أَنَّهُمْ
kendilerinin
ilaynā
إِلَيْنَا
bize
lā yur'jaʿūna
لَا يُرْجَعُونَ
döndürülmeyeceklerini
O ve askerleri, memlekette, haksız yere büyüklük tasladılar. Gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar. ([28] Kasas: 39)
Tefsir
40

فَاَخَذْنٰهُ وَجُنُوْدَهٗ فَنَبَذْنٰهُمْ فِى الْيَمِّ ۚفَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظّٰلِمِيْنَ ٤٠

fa-akhadhnāhu
فَأَخَذْنَٰهُ
biz de onu tuttuk
wajunūdahu
وَجُنُودَهُۥ
ve askerlerini
fanabadhnāhum
فَنَبَذْنَٰهُمْ
ve attık
fī l-yami
فِى ٱلْيَمِّۖ
suya
fa-unẓur
فَٱنظُرْ
bak
kayfa
كَيْفَ
nasıl
kāna
كَانَ
oldu
ʿāqibatu
عَٰقِبَةُ
sonu
l-ẓālimīna
ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimlerin
Biz de, onu ve askerlerini yakalayıp suya attık. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak. ([28] Kasas: 40)
Tefsir