Skip to content

Suresi Neml - Page: 3

An-Naml

(an-Naml)

21

لَاُعَذِّبَنَّهٗ عَذَابًا شَدِيْدًا اَوْ لَاَا۟ذْبَحَنَّهٗٓ اَوْ لَيَأْتِيَنِّيْ بِسُلْطٰنٍ مُّبِيْنٍ ٢١

la-uʿadhibannahu
لَأُعَذِّبَنَّهُۥ
ona azabedeceğim
ʿadhāban
عَذَابًا
bir azapla
shadīdan
شَدِيدًا
çetin
aw
أَوْ
ya da
laādh'baḥannahu
لَأَا۟ذْبَحَنَّهُۥٓ
onu keseceğim
aw
أَوْ
yahut da
layatiyannī
لَيَأْتِيَنِّى
bana getirecek
bisul'ṭānin
بِسُلْطَٰنٍ
bir delil
mubīnin
مُّبِينٍ
açık
Süleyman, kuşları araştırarak: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplarda mı? Bana apaçık bir delil getirmelidir; yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım yahut keserim" dedi. ([27] Neml: 21)
Tefsir
22

فَمَكَثَ غَيْرَ بَعِيْدٍ فَقَالَ اَحَطْتُّ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِهٖ وَجِئْتُكَ مِنْ سَبَاٍ ۢبِنَبَاٍ يَّقِيْنٍ ٢٢

famakatha
فَمَكَثَ
geldi
ghayra baʿīdin
غَيْرَ بَعِيدٍ
çok geçmeden
faqāla
فَقَالَ
ve dedi
aḥaṭtu
أَحَطتُ
ben gördüm
bimā
بِمَا
bir şey
lam tuḥiṭ
لَمْ تُحِطْ
senin görmediğin
bihi
بِهِۦ
onda
waji'tuka
وَجِئْتُكَ
ve sana getirdim
min saba-in
مِن سَبَإٍۭ
Sebadan
binaba-in
بِنَبَإٍ
bir haber
yaqīnin
يَقِينٍ
gerçek
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi. ([27] Neml: 22)
Tefsir
23

اِنِّيْ وَجَدْتُّ امْرَاَةً تَمْلِكُهُمْ وَاُوْتِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَّلَهَا عَرْشٌ عَظِيْمٌ ٢٣

innī
إِنِّى
şüphesiz ben
wajadttu
وَجَدتُّ
buldum
im'ra-atan
ٱمْرَأَةً
bir kadın
tamlikuhum
تَمْلِكُهُمْ
onlara hükümdarlık eden
waūtiyat
وَأُوتِيَتْ
ve kendisine verilmiştir
min
مِن
her-den
kulli shayin
كُلِّ شَىْءٍ
her
walahā
وَلَهَا
ve vardır
ʿarshun
عَرْشٌ
bir tahtı
ʿaẓīmun
عَظِيمٌ
büyük
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi. ([27] Neml: 23)
Tefsir
24

وَجَدْتُّهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُوْنَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُوْنِ اللّٰهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطٰنُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيْلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُوْنَۙ ٢٤

wajadttuhā
وَجَدتُّهَا
onu buldum
waqawmahā
وَقَوْمَهَا
ve kavmini
yasjudūna
يَسْجُدُونَ
secde aderlerken
lilshamsi
لِلشَّمْسِ
güneşe
min dūni
مِن دُونِ
bırakıp
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ı
wazayyana
وَزَيَّنَ
ve süsledi
lahumu
لَهُمُ
onlara
l-shayṭānu
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytan
aʿmālahum
أَعْمَٰلَهُمْ
işlerini
faṣaddahum
فَصَدَّهُمْ
ve onları çevirdi
ʿani l-sabīli
عَنِ ٱلسَّبِيلِ
(doğru) yoldan
fahum
فَهُمْ
(bu yüzden) onlar
lā yahtadūna
لَا يَهْتَدُونَ
yola gelmiyorlar
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi. ([27] Neml: 24)
Tefsir
25

اَلَّا يَسْجُدُوْا لِلّٰهِ الَّذِيْ يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِى السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُوْنَ وَمَا تُعْلِنُوْنَ ٢٥

allā yasjudū
أَلَّا يَسْجُدُوا۟
secde etmezler mi?
lillahi
لِلَّهِ
Allah'a
alladhī yukh'riju
ٱلَّذِى يُخْرِجُ
açığa çıkaran
l-khaba-a
ٱلْخَبْءَ
gizleneni
fī l-samāwāti
فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِ
ve yerde
wayaʿlamu
وَيَعْلَمُ
ve bilen
مَا
şeyleri
tukh'fūna
تُخْفُونَ
gizledikleri
wamā
وَمَا
ve şeyleri
tuʿ'linūna
تُعْلِنُونَ
açığa vurdukları
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi. ([27] Neml: 25)
Tefsir
26

اَللّٰهُ لَآ اِلٰهَ اِلَّا هُوَۙ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيْمِ ۩ ٢٦

al-lahu
ٱللَّهُ
Allah (ki)
لَآ
yoktur
ilāha
إِلَٰهَ
Tanrı
illā
إِلَّا
başka
huwa
هُوَ
O'ndan
rabbu
رَبُّ
Rabbidir
l-ʿarshi
ٱلْعَرْشِ
Arş'ın
l-ʿaẓīmi
ٱلْعَظِيمِ۩
büyük
Çok geçmeden Hüdhüd gelip Süleyman'a: "Senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sana Sebe'den doğru bir haber getirdim. Ora halkına hükmeden, herşeyden kendisine bolca verilen ve büyük bir tahta sahip olan bir kadın buldum; onun ve milletinin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Göklerde ve yerde gizli olanları ortaya koyan, gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri bilen Allah'a secde etmemeleri için şeytan, kendilerine, yaptıklarını güzel göstermiş, onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bunun için, doğru yolu bulamazlar. O çok büyük arşın sahibi olan Allah'tan başka tanrı yoktur" dedi. ([27] Neml: 26)
Tefsir
27

۞ قَالَ سَنَنْظُرُ اَصَدَقْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْكٰذِبِيْنَ ٢٧

qāla
قَالَ
dedi ki
sananẓuru
سَنَنظُرُ
bakacağız
aṣadaqta
أَصَدَقْتَ
doğru mu söyledin
am
أَمْ
yoksa
kunta
كُنتَ
mı oldun?
mina l-kādhibīna
مِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
yalancılardan
Süleyman şöyle söyledi: "Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız." ([27] Neml: 27)
Tefsir
28

اِذْهَبْ بِّكِتٰبِيْ هٰذَا فَاَلْقِهْ اِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُوْنَ ٢٨

idh'hab
ٱذْهَب
götür
bikitābī
بِّكِتَٰبِى
mektubumu
hādhā
هَٰذَا
bu
fa-alqih
فَأَلْقِهْ
ve at
ilayhim
إِلَيْهِمْ
onlara
thumma
ثُمَّ
sonra
tawalla
تَوَلَّ
biraz öteye çekil
ʿanhum
عَنْهُمْ
onlardan
fa-unẓur
فَٱنظُرْ
ve bak
mādhā
مَاذَا
neye
yarjiʿūna
يَرْجِعُونَ
başvuruyorlar
"Şu yazımı götür, onlara at, sonra bir yana çekil, varacakları sonuca bak." ([27] Neml: 28)
Tefsir
29

قَالَتْ يٰٓاَيُّهَا الْمَلَؤُا اِنِّيْٓ اُلْقِيَ اِلَيَّ كِتٰبٌ كَرِيْمٌ ٢٩

qālat
قَالَتْ
dedi ki
yāayyuhā
يَٰٓأَيُّهَا
ey
l-mala-u
ٱلْمَلَؤُا۟
ileri gelenler
innī
إِنِّىٓ
gerçekten
ul'qiya
أُلْقِىَ
bırakıldı
ilayya
إِلَىَّ
bana
kitābun
كِتَٰبٌ
bir mektup
karīmun
كَرِيمٌ
çok önemli
Sebe melikesi: "Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve 'sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin' diyen Süleyman'dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı" dedi. ([27] Neml: 29)
Tefsir
30

اِنَّهٗ مِنْ سُلَيْمٰنَ وَاِنَّهٗ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيْمِ ۙ ٣٠

innahu
إِنَّهُۥ
muhakkak o
min sulaymāna
مِن سُلَيْمَٰنَ
Süleymandandır
wa-innahu
وَإِنَّهُۥ
ve o
bis'mi
بِسْمِ
adıyla(başlamakta)dır
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
l-raḥmāni
ٱلرَّحْمَٰنِ
Rahman
l-raḥīmi
ٱلرَّحِيمِ
Rahim
Sebe melikesi: "Ey ileri gelenler! Bana, Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan ve 'sakın bana karşı baş kaldırmayın ve teslim olarak gelin' diyen Süleyman'dan gönderilen önemli bir mektup bırakıldı" dedi. ([27] Neml: 30)
Tefsir