Skip to content

Suresi Suara - Page: 4

Ash-Shu'ara

(aš-Šuʿarāʾ)

31

قَالَ فَأْتِ بِهٖٓ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصّٰدِقِيْنَ ٣١

qāla
قَالَ
(Fir'avn) dedi
fati
فَأْتِ
getir
bihi
بِهِۦٓ
onu
in
إِن
eğer
kunta
كُنتَ
isen
mina l-ṣādiqīna
مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
doğrulardan
Firavun: "Doğru sözlülerden isen haydi getir" dedi. ([26] Suara: 31)
Tefsir
32

فَاَلْقٰى عَصَاهُ فَاِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُّبِيْنٌ ۚ ٣٢

fa-alqā
فَأَلْقَىٰ
sonra attı
ʿaṣāhu
عَصَاهُ
asasını
fa-idhā
فَإِذَا
bir de (baktılar ki)
hiya
هِىَ
o
thuʿ'bānun
ثُعْبَانٌ
bir ejderha
mubīnun
مُّبِينٌ
apaçık
Bunun üzerine Musa değneğini attı, besbelli bir yılan oluverdi. ([26] Suara: 32)
Tefsir
33

وَنَزَعَ يَدَهٗ فَاِذَا هِيَ بَيْضَاۤءُ لِلنّٰظِرِيْنَ ࣖ ٣٣

wanazaʿa
وَنَزَعَ
ve çıkardı
yadahu
يَدَهُۥ
elini
fa-idhā
فَإِذَا
işte
hiya
هِىَ
o (da)
bayḍāu
بَيْضَآءُ
parıl parıl parlıyor(du)
lilnnāẓirīna
لِلنَّٰظِرِينَ
bakanlara
Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü. ([26] Suara: 33)
Tefsir
34

قَالَ لِلْمَلَاِ حَوْلَهٗٓ اِنَّ هٰذَا لَسٰحِرٌ عَلِيْمٌ ۙ ٣٤

qāla
قَالَ
(Fir'avn) dedi
lil'mala-i
لِلْمَلَإِ
ileri gelenlere
ḥawlahu
حَوْلَهُۥٓ
çevresindeki
inna
إِنَّ
şüphesiz
hādhā
هَٰذَا
bu
lasāḥirun
لَسَٰحِرٌ
bir büyücüdür
ʿalīmun
عَلِيمٌ
bilen
Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Doğrusu bu bilgin bir sihirbaz; sizi sihirle yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" dedi. ([26] Suara: 34)
Tefsir
35

يُّرِيْدُ اَنْ يُّخْرِجَكُمْ مِّنْ اَرْضِكُمْ بِسِحْرِهٖۖ فَمَاذَا تَأْمُرُوْنَ ٣٥

yurīdu
يُرِيدُ
istiyor
an yukh'rijakum
أَن يُخْرِجَكُم
sizi çıkarmak
min arḍikum
مِّنْ أَرْضِكُم
toprağınızdan
bisiḥ'rihi
بِسِحْرِهِۦ
büyüsüyle
famādhā
فَمَاذَا
o halde ne?
tamurūna
تَأْمُرُونَ
buyurursunuz
Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Doğrusu bu bilgin bir sihirbaz; sizi sihirle yurdunuzdan çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" dedi. ([26] Suara: 35)
Tefsir
36

قَالُوْٓا اَرْجِهْ وَاَخَاهُ وَابْعَثْ فِى الْمَدَاۤىِٕنِ حٰشِرِيْنَ ۙ ٣٦

qālū
قَالُوٓا۟
dediler ki
arjih
أَرْجِهْ
onu beklet
wa-akhāhu
وَأَخَاهُ
ve kardeşini
wa-ib'ʿath
وَٱبْعَثْ
ve gönder
fī l-madāini
فِى ٱلْمَدَآئِنِ
kentlere
ḥāshirīna
حَٰشِرِينَ
toplayıcılar
"Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin sihirbazları getirecek toplayıcılar gönder" dediler. ([26] Suara: 36)
Tefsir
37

يَأْتُوْكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيْمٍ ٣٧

yatūka
يَأْتُوكَ
sana getirsinler
bikulli
بِكُلِّ
bütün
saḥḥārin
سَحَّارٍ
büyücüleri
ʿalīmin
عَلِيمٍ
bilgin
"Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere, sana bütün bilgin sihirbazları getirecek toplayıcılar gönder" dediler. ([26] Suara: 37)
Tefsir
38

فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيْقَاتِ يَوْمٍ مَّعْلُوْمٍ ۙ ٣٨

fajumiʿa
فَجُمِعَ
ve bir araya getirildi
l-saḥaratu
ٱلسَّحَرَةُ
büyücüler
limīqāti
لِمِيقَٰتِ
belirlenen vaktinde
yawmin
يَوْمٍ
bir günün
maʿlūmin
مَّعْلُومٍ
belli
Sihirbazlar, belirli bir günün bildirilen vaktinde toplandılar. ([26] Suara: 38)
Tefsir
39

وَّقِيْلَ لِلنَّاسِ هَلْ اَنْتُمْ مُّجْتَمِعُوْنَ ۙ ٣٩

waqīla
وَقِيلَ
ve denildi
lilnnāsi
لِلنَّاسِ
halka da
hal
هَلْ
musunuz?
antum
أَنتُم
siz de
muj'tamiʿūna
مُّجْتَمِعُونَ
toplanıyor
İnsanlara: "Siz de toplanır mısınız?" denildi. ([26] Suara: 39)
Tefsir
40

لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ اِنْ كَانُوْا هُمُ الْغٰلِبِيْنَ ٤٠

laʿallanā
لَعَلَّنَا
umarız ki
nattabiʿu
نَتَّبِعُ
onlara uyarız
l-saḥarata
ٱلسَّحَرَةَ
büyücülere
in
إِن
eğer
kānū
كَانُوا۟
ise
humu
هُمُ
onlar
l-ghālibīna
ٱلْغَٰلِبِينَ
üstün gelirler
"Sihirbazlar üstün gelirlerse biz de onlara uyarız" dediler. ([26] Suara: 40)
Tefsir