Skip to content

Suresi Suara - Page: 19

Ash-Shu'ara

(aš-Šuʿarāʾ)

181

۞ اَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُوْنُوْا مِنَ الْمُخْسِرِيْنَ ۚ ١٨١

awfū
أَوْفُوا۟
tam yapın
l-kayla
ٱلْكَيْلَ
ölçüyü
walā
وَلَا
ve
takūnū
تَكُونُوا۟
olmayın
mina l-mukh'sirīna
مِنَ ٱلْمُخْسِرِينَ
eksiltenlerden
Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi. ([26] Suara: 181)
Tefsir
182

وَزِنُوْا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيْمِ ۚ ١٨٢

wazinū
وَزِنُوا۟
tartın;
bil-qis'ṭāsi
بِٱلْقِسْطَاسِ
terazi ile
l-mus'taqīmi
ٱلْمُسْتَقِيمِ
dosdoğru
Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi. ([26] Suara: 182)
Tefsir
183

وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَاۤءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِى الْاَرْضِ مُفْسِدِيْنَ ۚ ١٨٣

walā
وَلَا
ve
tabkhasū
تَبْخَسُوا۟
kısmayın
l-nāsa
ٱلنَّاسَ
insanların
ashyāahum
أَشْيَآءَهُمْ
haklarını
walā
وَلَا
ve
taʿthaw
تَعْثَوْا۟
karışıklık çıkarmayın
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
muf'sidīna
مُفْسِدِينَ
bozgunculuk yaparak
Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi. ([26] Suara: 183)
Tefsir
184

وَاتَّقُوا الَّذِيْ خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْاَوَّلِيْنَ ۗ ١٨٤

wa-ittaqū
وَٱتَّقُوا۟
ve korkun
alladhī khalaqakum
ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ
sizi yaratandan
wal-jibilata
وَٱلْجِبِلَّةَ
ve nesilleri
l-awalīna
ٱلْأَوَّلِينَ
önceki
Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi. ([26] Suara: 184)
Tefsir
185

قَالُوْٓا اِنَّمَآ اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِيْنَ ۙ ١٨٥

qālū
قَالُوٓا۟
dediler ki
innamā
إِنَّمَآ
muhakkak
anta
أَنتَ
sen
mina l-musaḥarīna
مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ
iyice büyülenmişlerdensin
"Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür" dediler. ([26] Suara: 185)
Tefsir
186

وَمَآ اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَاِنْ نَّظُنُّكَ لَمِنَ الْكٰذِبِيْنَ ۚ ١٨٦

wamā
وَمَآ
ve değilsin
anta
أَنتَ
sen
illā
إِلَّا
başka bir şey
basharun
بَشَرٌ
bir insandan
mith'lunā
مِّثْلُنَا
bizim gibi
wa-in
وَإِن
ve
naẓunnuka
نَّظُنُّكَ
biz seni sanıyoruz
lamina l-kādhibīna
لَمِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
mutlaka yalancılardan
"Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür" dediler. ([26] Suara: 186)
Tefsir
187

فَاَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِّنَ السَّمَاۤءِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصّٰدِقِيْنَ ۗ ١٨٧

fa-asqiṭ
فَأَسْقِطْ
o halde düşür
ʿalaynā
عَلَيْنَا
üzerimize
kisafan
كِسَفًا
parçalar
mina l-samāi
مِّنَ ٱلسَّمَآءِ
gökten
in
إِن
eğer
kunta
كُنتَ
isen
mina l-ṣādiqīna
مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
doğrulardan
"Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür" dediler. ([26] Suara: 187)
Tefsir
188

قَالَ رَبِّيْٓ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُوْنَ ١٨٨

qāla
قَالَ
dedi
rabbī
رَبِّىٓ
Rabbim
aʿlamu
أَعْلَمُ
daha iyi bilir
bimā
بِمَا
şeyi
taʿmalūna
تَعْمَلُونَ
yaptığınız
Şuayb: "Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilir" dedi. ([26] Suara: 188)
Tefsir
189

فَكَذَّبُوْهُ فَاَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ ۗاِنَّهٗ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيْمٍ ١٨٩

fakadhabūhu
فَكَذَّبُوهُ
fakat onu yalanladılar
fa-akhadhahum
فَأَخَذَهُمْ
nihayet onları yakaladı
ʿadhābu
عَذَابُ
azabı
yawmi
يَوْمِ
gününün
l-ẓulati
ٱلظُّلَّةِۚ
gölge
innahu
إِنَّهُۥ
gerçekten o
kāna
كَانَ
idi
ʿadhāba
عَذَابَ
azabı
yawmin
يَوْمٍ
bir günün
ʿaẓīmin
عَظِيمٍ
büyük
Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o gün, azabı büyük bir gündü. ([26] Suara: 189)
Tefsir
190

اِنَّ فِيْ ذٰلِكَ لَاٰيَةً ۗوَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُّؤْمِنِيْنَ ١٩٠

inna
إِنَّ
muhakkak ki
فِى
vardır
dhālika
ذَٰلِكَ
bunda
laāyatan
لَءَايَةًۖ
bir ibret
wamā
وَمَا
ama yine
kāna
كَانَ
değildir
aktharuhum
أَكْثَرُهُم
çokları
mu'minīna
مُّؤْمِنِينَ
inananlardan
Doğrusu bunda bir ders vardır. Fakat çoğu inanmamıştır. ([26] Suara: 190)
Tefsir