121
اِنَّ فِيْ ذٰلِكَ لَاٰيَةً ۗوَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُّؤْمِنِيْنَ ١٢١
- inna
- إِنَّ
- muhakkak ki
- fī
- فِى
- vardır
- dhālika
- ذَٰلِكَ
- bunda
- laāyatan
- لَءَايَةًۖ
- bir ibret
- wamā
- وَمَا
- ama yine
- kāna
- كَانَ
- değildir
- aktharuhum
- أَكْثَرُهُم
- çokları
- mu'minīna
- مُّؤْمِنِينَ
- inananlardan
Doğrusu bunda bir ders vardır, ama çoğu inanmamıştır. ([26] Suara: 121)Tefsir
122
وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيْزُ الرَّحِيْمُ ࣖ ١٢٢
- wa-inna
- وَإِنَّ
- ve şüphesiz
- rabbaka
- رَبَّكَ
- Rabbin
- lahuwa
- لَهُوَ
- işte O'dur
- l-ʿazīzu
- ٱلْعَزِيزُ
- üstün olan
- l-raḥīmu
- ٱلرَّحِيمُ
- merhamet eden
Rabbin şüphesiz güçlüdür, merhametlidir. ([26] Suara: 122)Tefsir
123
كَذَّبَتْ عَادُ ِۨالْمُرْسَلِيْنَ ۖ ١٢٣
- kadhabat
- كَذَّبَتْ
- yalanladı
- ʿādun
- عَادٌ
- Ad (kavmi) de
- l-mur'salīna
- ٱلْمُرْسَلِينَ
- gönderilen elçileri
Ad milleti de peygamberleri yalanladı. ([26] Suara: 123)Tefsir
124
اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوْهُمْ هُوْدٌ اَلَا تَتَّقُوْنَ ۚ ١٢٤
- idh
- إِذْ
- hani
- qāla
- قَالَ
- demişti
- lahum
- لَهُمْ
- onlara
- akhūhum
- أَخُوهُمْ
- kardeşleri
- hūdun
- هُودٌ
- Hud
- alā tattaqūna
- أَلَا تَتَّقُونَ
- korunmaz mısınız?
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. ([26] Suara: 124)Tefsir
125
اِنِّيْ لَكُمْ رَسُوْلٌ اَمِيْنٌ ۙ ١٢٥
- innī
- إِنِّى
- şüphesiz ben
- lakum
- لَكُمْ
- sizin için
- rasūlun
- رَسُولٌ
- bir elçiyim
- amīnun
- أَمِينٌ
- güvenilir
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. ([26] Suara: 125)Tefsir
126
فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطِيْعُوْنِ ۚ ١٢٦
- fa-ittaqū
- فَٱتَّقُوا۟
- korkun
- l-laha
- ٱللَّهَ
- Allah'tan
- wa-aṭīʿūni
- وَأَطِيعُونِ
- ve bana ita'at edin
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. ([26] Suara: 126)Tefsir
127
وَمَآ اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعٰلَمِيْنَ ۗ ١٢٧
- wamā asalukum
- وَمَآ أَسْـَٔلُكُمْ
- ben sizden istemiyorum
- ʿalayhi
- عَلَيْهِ
- buna karşı
- min
- مِنْ
- hiç
- ajrin
- أَجْرٍۖ
- bir ücret
- in ajriya
- إِنْ أَجْرِىَ
- benim ücretim
- illā
- إِلَّا
- ancak
- ʿalā
- عَلَىٰ
- aittir
- rabbi
- رَبِّ
- Rabbine
- l-ʿālamīna
- ٱلْعَٰلَمِينَ
- alemlerin
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. ([26] Suara: 127)Tefsir
128
اَتَبْنُوْنَ بِكُلِّ رِيْعٍ اٰيَةً تَعْبَثُوْنَ ۙ ١٢٨
- atabnūna
- أَتَبْنُونَ
- siz yapıyor musunuz?
- bikulli
- بِكُلِّ
- her
- rīʿin
- رِيعٍ
- tepeye (yol üzerine)
- āyatan
- ءَايَةً
- bir işaret (saraylar)
- taʿbathūna
- تَعْبَثُونَ
- eğleniyor (musunuz?)
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. ([26] Suara: 128)Tefsir
129
وَتَتَّخِذُوْنَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُوْنَۚ ١٢٩
- watattakhidhūna
- وَتَتَّخِذُونَ
- ve ediniyorsunuz
- maṣāniʿa
- مَصَانِعَ
- köşkler (ve müstahkem kaleler)
- laʿallakum
- لَعَلَّكُمْ
- belki
- takhludūna
- تَخْلُدُونَ
- ebedi yaşarsınız diye
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. ([26] Suara: 129)Tefsir
130
وَاِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّارِيْنَۚ ١٣٠
- wa-idhā
- وَإِذَا
- ve zaman
- baṭashtum
- بَطَشْتُم
- yakaladığınız
- baṭashtum
- بَطَشْتُمْ
- yakalıyorsunuz
- jabbārīna
- جَبَّارِينَ
- zorbalar gibi
Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim; Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum; benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Siz her yüksek yere koca bir bina kurup, boş şeyle mi uğraşırsınız? Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? Yakaladığınızı zorbaca mı yakalarsınız? Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeyleri size verenden sakının; davarları, oğulları, bahçeleri ve akarsuları size O vermiştir. Doğrusu hakkınızda büyük günün azabından korkuyorum" dedi. ([26] Suara: 130)Tefsir