Skip to content

Suresi Furkan - Page: 2

Al-Furqan

(al-Furq̈ān)

11

بَلْ كَذَّبُوْا بِالسَّاعَةِۙ وَاَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيْرًا ١١

bal
بَلْ
bilakis
kadhabū
كَذَّبُوا۟
onlar yalanladılar
bil-sāʿati
بِٱلسَّاعَةِۖ
(duruşma) sa'atini
wa-aʿtadnā
وَأَعْتَدْنَا
ve biz hazırlamışızdır
liman
لِمَن
kimselere
kadhaba
كَذَّبَ
yalanlayan
bil-sāʿati
بِٱلسَّاعَةِ
sa'ati
saʿīran
سَعِيرًا
alevli bir ateş
Zaten onlar, kıyamet saatini de yalanladılar. O saatin geleceğini yalanlayanlara çılgın alevli bir ateş hazırlamışızdır. ([25] Furkan: 11)
Tefsir
12

اِذَا رَاَتْهُمْ مِّنْ مَّكَانٍۢ بَعِيْدٍ سَمِعُوْا لَهَا تَغَيُّظًا وَّزَفِيْرًا ١٢

idhā
إِذَا
ne zaman ki
ra-athum
رَأَتْهُم
onları görünce
min makānin
مِّن مَّكَانٍۭ
bir yerden
baʿīdin
بَعِيدٍ
uzak
samiʿū
سَمِعُوا۟
onlar işitirler
lahā
لَهَا
bunun
taghayyuẓan
تَغَيُّظًا
öfkesini
wazafīran
وَزَفِيرًا
ve homurtusunu
Bu ateş, onlara uzak bir yerden gözükünce, onun kaynamasını ve uğultusunu işitirler. ([25] Furkan: 12)
Tefsir
13

وَاِذَآ اُلْقُوْا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُّقَرَّنِيْنَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُوْرًا ۗ ١٣

wa-idhā
وَإِذَآ
ve zaman
ul'qū
أُلْقُوا۟
atıldıkları
min'hā
مِنْهَا
onun
makānan
مَكَانًا
bir yerine
ḍayyiqan
ضَيِّقًا
dar
muqarranīna
مُّقَرَّنِينَ
bağlı olarak
daʿaw
دَعَوْا۟
çağırırlar
hunālika
هُنَالِكَ
orada
thubūran
ثُبُورًا
helâki
Elleri boyunlarına bağlanarak, dar bir yerden atıldıkları zaman, orada, yok olup gitmeyi isterler. ([25] Furkan: 13)
Tefsir
14

لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُوْرًا وَّاحِدًا وَّادْعُوْا ثُبُوْرًا كَثِيْرًا ١٤

lā tadʿū
لَّا تَدْعُوا۟
çağırmayın
l-yawma
ٱلْيَوْمَ
bugün
thubūran
ثُبُورًا
helâki
wāḥidan
وَٰحِدًا
bir tek
wa-id'ʿū
وَٱدْعُوا۟
çağırın
thubūran
ثُبُورًا
helâki
kathīran
كَثِيرًا
birçok
"Bir kere yok olmayı değil, birçok defa yok olmayı isteyin" denir. ([25] Furkan: 14)
Tefsir
15

قُلْ اَذٰلِكَ خَيْرٌ اَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِيْ وُعِدَ الْمُتَّقُوْنَۗ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاۤءً وَّمَصِيْرًا ١٥

qul
قُلْ
de ki
adhālika
أَذَٰلِكَ
bu mu?
khayrun
خَيْرٌ
daha iyi
am
أَمْ
yoksa
jannatu
جَنَّةُ
cennet (mi?)
l-khul'di
ٱلْخُلْدِ
ebedi
allatī wuʿida
ٱلَّتِى وُعِدَ
va'dedilen
l-mutaqūna
ٱلْمُتَّقُونَۚ
muttakilere
kānat
كَانَتْ
olan
lahum
لَهُمْ
onlar için
jazāan
جَزَآءً
mükafat
wamaṣīran
وَمَصِيرًا
ve varış yeri
De ki: "Bu mu iyidir, yoksa Allah'a karşı gelmekten sakınanlara mükafat ve gidilecek yer olarak söz verilen ebedi cennet mi daha iyidir?" ([25] Furkan: 15)
Tefsir
16

لَهُمْ فِيْهَا مَا يَشَاۤءُوْنَ خٰلِدِيْنَۗ كَانَ عَلٰى رَبِّكَ وَعْدًا مَّسْـُٔوْلًا ١٦

lahum
لَّهُمْ
onlara vardır
fīhā
فِيهَا
orada
مَا
ne
yashāūna
يَشَآءُونَ
istiyorlarsa
khālidīna
خَٰلِدِينَۚ
ve sürekli kalırlar
kāna
كَانَ
bu
ʿalā
عَلَىٰ
üzerine
rabbika
رَبِّكَ
Rabbinin
waʿdan
وَعْدًا
bir va'didir
masūlan
مَّسْـُٔولًا
sorumluluk gerektiren
Temelli kalacakları cennette diledikleri şeyleri bulurlar. Bu, Rabbinin yerine getirilmesi istenen bir vaadidir. ([25] Furkan: 16)
Tefsir
17

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُوْنَ مِنْ دُوْنِ اللّٰهِ فَيَقُوْلُ ءَاَنْتُمْ اَضْلَلْتُمْ عِبَادِيْ هٰٓؤُلَاۤءِ اَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيْلَ ۗ ١٧

wayawma
وَيَوْمَ
ve gün
yaḥshuruhum
يَحْشُرُهُمْ
onları toplayacağı
wamā
وَمَا
şeyleri
yaʿbudūna
يَعْبُدُونَ
taptıkları
min dūni
مِن دُونِ
başka
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'tan
fayaqūlu
فَيَقُولُ
der ki
a-antum
ءَأَنتُمْ
siz mi?
aḍlaltum
أَضْلَلْتُمْ
saptırdınız
ʿibādī
عِبَادِى
kullarımı
hāulāi
هَٰٓؤُلَآءِ
bu
am
أَمْ
yoksa
hum
هُمْ
kendileri (mi)
ḍallū
ضَلُّوا۟
sapıttılar
l-sabīla
ٱلسَّبِيلَ
yolu
O gün Rabbin onları ve Allah'ı bırakıp da taptıkları şeyleri toplar ve: "Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendi kendilerine mi yoldan saptılar?" der. ([25] Furkan: 17)
Tefsir
18

قَالُوْا سُبْحٰنَكَ مَا كَانَ يَنْۢبَغِيْ لَنَآ اَنْ نَّتَّخِذَ مِنْ دُوْنِكَ مِنْ اَوْلِيَاۤءَ وَلٰكِنْ مَّتَّعْتَهُمْ وَاٰبَاۤءَهُمْ حَتّٰى نَسُوا الذِّكْرَۚ وَكَانُوْا قَوْمًاۢ بُوْرًا ١٨

qālū
قَالُوا۟
derler ki
sub'ḥānaka
سُبْحَٰنَكَ
senin şanın yücedir
mā kāna
مَا كَانَ
değildi
yanbaghī
يَنۢبَغِى
yaraşır
lanā
لَنَآ
bize
an nattakhidha
أَن نَّتَّخِذَ
edinmek
min dūnika
مِن دُونِكَ
senden başka
min awliyāa
مِنْ أَوْلِيَآءَ
veliler
walākin
وَلَٰكِن
fakat
mattaʿtahum
مَّتَّعْتَهُمْ
sen onları ni'metlendirdin
waābāahum
وَءَابَآءَهُمْ
ve atalarını
ḥattā
حَتَّىٰ
kadar
nasū
نَسُوا۟
unutuncaya
l-dhik'ra
ٱلذِّكْرَ
anmayı
wakānū
وَكَانُوا۟
ve oldular
qawman
قَوْمًۢا
bir topluluk
būran
بُورًا
helaki hak eden
Onlar: "Haşa; Seni bırakıp başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat Sen onlara ve babalarına nimetler verdin de sonunda Seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir millet oldular" derler. ([25] Furkan: 18)
Tefsir
19

فَقَدْ كَذَّبُوْكُمْ بِمَا تَقُوْلُوْنَۙ فَمَا تَسْتَطِيْعُوْنَ صَرْفًا وَّلَا نَصْرًاۚ وَمَنْ يَّظْلِمْ مِّنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيْرًا ١٩

faqad
فَقَدْ
işte
kadhabūkum
كَذَّبُوكُم
sizi yalanladılar
bimā
بِمَا
şeyler
taqūlūna
تَقُولُونَ
dedikleriniz
famā
فَمَا
artık
tastaṭīʿūna
تَسْتَطِيعُونَ
gücünüz yetmez
ṣarfan
صَرْفًا
(azabı) geri çevirmeğe
walā
وَلَا
ne de
naṣran
نَصْرًاۚ
yardım bulabilirsiniz
waman
وَمَن
ve kim
yaẓlim
يَظْلِم
zulmederse
minkum
مِّنكُمْ
sizden
nudhiq'hu
نُذِقْهُ
ona taddırırız
ʿadhāban
عَذَابًا
bir azab
kabīran
كَبِيرًا
büyük
"Söylediklerinizde sizi yalancı çıkardılar, artık kendinizden azabı çeviremez, yardım da göremezsiniz. Zulmedenlerinize büyük bir azap tattıracağız" denir. ([25] Furkan: 19)
Tefsir
20

وَمَآ اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِيْنَ اِلَّآ اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُوْنَ الطَّعَامَ وَيَمْشُوْنَ فِى الْاَسْوَاقِۗ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً ۗ اَتَصْبِرُوْنَۚ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيْرًا ࣖ ۔ ٢٠

wamā
وَمَآ
ve
arsalnā
أَرْسَلْنَا
göndermedik
qablaka
قَبْلَكَ
senden önce
mina l-mur'salīna
مِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
elçilerden
illā
إِلَّآ
başkasını
innahum
إِنَّهُمْ
şüphesiz onlar
layakulūna
لَيَأْكُلُونَ
yerlerdi
l-ṭaʿāma
ٱلطَّعَامَ
yemek
wayamshūna
وَيَمْشُونَ
ve gezerlerdi
fī l-aswāqi
فِى ٱلْأَسْوَاقِۗ
çarşılarda
wajaʿalnā
وَجَعَلْنَا
ve biz yaptık
baʿḍakum
بَعْضَكُمْ
kiminizi
libaʿḍin
لِبَعْضٍ
kiminiz için
fit'natan
فِتْنَةً
bir sınav
ataṣbirūna
أَتَصْبِرُونَۗ
sabrediyor musunuz?
wakāna
وَكَانَ
ve
rabbuka
رَبُّكَ
Rabbin
baṣīran
بَصِيرًا
(herşeyi) görendir
Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de, şüphesiz, yemek yerler, sokaklarda gezerlerdi. Ey insanlar! Sabreder misiniz diye sizi birbirinizle sınarız. Rabbin her şeyi görür. ([25] Furkan: 20)
Tefsir