Skip to content

Suresi Nur - Page: 4

An-Nur

(an-Nūr)

31

وَقُلْ لِّلْمُؤْمِنٰتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوْجَهُنَّ وَلَا يُبْدِيْنَ زِيْنَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوْبِهِنَّۖ وَلَا يُبْدِيْنَ زِيْنَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُوْلَتِهِنَّ اَوْ اٰبَاۤىِٕهِنَّ اَوْ اٰبَاۤءِ بُعُوْلَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَاۤىِٕهِنَّ اَوْ اَبْنَاۤءِ بُعُوْلَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنِيْٓ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَنِيْٓ اَخَوٰتِهِنَّ اَوْ نِسَاۤىِٕهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِعِيْنَ غَيْرِ اُولِى الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذِيْنَ لَمْ يَظْهَرُوْا عَلٰى عَوْرٰتِ النِّسَاۤءِ ۖوَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْفِيْنَ مِنْ زِيْنَتِهِنَّۗ وَتُوْبُوْٓا اِلَى اللّٰهِ جَمِيْعًا اَيُّهَ الْمُؤْمِنُوْنَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُوْنَ ٣١

waqul
وَقُل
ve söyle
lil'mu'mināti
لِّلْمُؤْمِنَٰتِ
inanan kadınlara
yaghḍuḍ'na
يَغْضُضْنَ
sakınsınlar
min abṣārihinna
مِنْ أَبْصَٰرِهِنَّ
bakışlarını
wayaḥfaẓna
وَيَحْفَظْنَ
ve korusunlar
furūjahunna
فُرُوجَهُنَّ
ırzlarını
walā
وَلَا
ve
yub'dīna
يُبْدِينَ
göstermesinler
zīnatahunna
زِينَتَهُنَّ
süslerini
illā
إِلَّا
ancak hariç
mā ẓahara
مَا ظَهَرَ
görünenler
min'hā
مِنْهَاۖ
ondan
walyaḍrib'na
وَلْيَضْرِبْنَ
ve koysunlar
bikhumurihinna
بِخُمُرِهِنَّ
başörtülerini
ʿalā
عَلَىٰ
üstüne
juyūbihinna
جُيُوبِهِنَّۖ
(göğüs) yırtmaçlarının
walā
وَلَا
ve
yub'dīna
يُبْدِينَ
göstermesinler
zīnatahunna
زِينَتَهُنَّ
süslerini
illā
إِلَّا
dışındakilere
libuʿūlatihinna
لِبُعُولَتِهِنَّ
kocaları
aw
أَوْ
yahut
ābāihinna
ءَابَآئِهِنَّ
babaları
aw
أَوْ
yahut
ābāi
ءَابَآءِ
babaları
buʿūlatihinna
بُعُولَتِهِنَّ
kocalarının
aw
أَوْ
yahut
abnāihinna
أَبْنَآئِهِنَّ
oğulları
aw
أَوْ
yahut
abnāi
أَبْنَآءِ
oğulları
buʿūlatihinna
بُعُولَتِهِنَّ
kocalarının
aw
أَوْ
yahut
ikh'wānihinna
إِخْوَٰنِهِنَّ
kardeşleri
aw
أَوْ
yahut
banī
بَنِىٓ
oğulları
ikh'wānihinna
إِخْوَٰنِهِنَّ
kardeşlerinin
aw
أَوْ
yahut
banī
بَنِىٓ
oğulları
akhawātihinna
أَخَوَٰتِهِنَّ
kızkardeşlerinin
aw
أَوْ
yahut
nisāihinna
نِسَآئِهِنَّ
kadınları
aw
أَوْ
yahut
mā malakat
مَا مَلَكَتْ
sahip oldukları (köleleri)
aymānuhunna
أَيْمَٰنُهُنَّ
ellerinin
awi
أَوِ
yahut
l-tābiʿīna
ٱلتَّٰبِعِينَ
tabi'leri (hizmetlileri)
ghayri
غَيْرِ
bulunmayan
ulī l-ir'bati
أُو۟لِى ٱلْإِرْبَةِ
kadına ihtiyacı
mina l-rijāli
مِنَ ٱلرِّجَالِ
erkeklerden
awi
أَوِ
yahut
l-ṭif'li
ٱلطِّفْلِ
çocuklara
alladhīna
ٱلَّذِينَ
onlar ki
lam yaẓharū
لَمْ يَظْهَرُوا۟
henüz anlamazlar
ʿalā ʿawrāti
عَلَىٰ عَوْرَٰتِ
mahrem yerlerini;
l-nisāi
ٱلنِّسَآءِۖ
kadınların
walā
وَلَا
ve
yaḍrib'na
يَضْرِبْنَ
vurmasınlar
bi-arjulihinna
بِأَرْجُلِهِنَّ
ayaklarını
liyuʿ'lama
لِيُعْلَمَ
bilinmesi için
مَا
şeylerin
yukh'fīna
يُخْفِينَ
gizledikleri
min zīnatihinna
مِن زِينَتِهِنَّۚ
süslerinden
watūbū
وَتُوبُوٓا۟
ve tevbe edin
ilā l-lahi
إِلَى ٱللَّهِ
Allah'a
jamīʿan
جَمِيعًا
topluca
ayyuha
أَيُّهَ
ey
l-mu'minūna
ٱلْمُؤْمِنُونَ
mü'minler
laʿallakum
لَعَلَّكُمْ
umulur ki
tuf'liḥūna
تُفْلِحُونَ
felaha erersiniz
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah'ın hükmüne dönün. ([24] Nur: 31)
Tefsir
32

وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصّٰلِحِيْنَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَاۤىِٕكُمْۗ اِنْ يَّكُوْنُوْا فُقَرَاۤءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖۗ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلِيْمٌ ٣٢

wa-ankiḥū
وَأَنكِحُوا۟
ve evlendirin
l-ayāmā
ٱلْأَيَٰمَىٰ
bekarları
minkum
مِنكُمْ
içinizden
wal-ṣāliḥīna
وَٱلصَّٰلِحِينَ
ve iyileri
min ʿibādikum
مِنْ عِبَادِكُمْ
kölelerinizden
wa-imāikum
وَإِمَآئِكُمْۚ
ve cariyeleriniz(den)
in
إِن
eğer
yakūnū
يَكُونُوا۟
iseler
fuqarāa
فُقَرَآءَ
yoksul
yugh'nihimu
يُغْنِهِمُ
onları zengin eder
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
min faḍlihi
مِن فَضْلِهِۦۗ
lutfundan
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allahın
wāsiʿun
وَٰسِعٌ
(mülkü) geniştir
ʿalīmun
عَلِيمٌ
(her şeyi) bilendir
İçinizdeki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfü ile zenginleştirir. Allah lütfü bol olandır, bilendir. ([24] Nur: 32)
Tefsir
33

وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذِيْنَ لَا يَجِدُوْنَ نِكَاحًا حَتّٰى يُغْنِيَهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِهٖ ۗوَالَّذِيْنَ يَبْتَغُوْنَ الْكِتٰبَ مِمَّا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ فَكَاتِبُوْهُمْ اِنْ عَلِمْتُمْ فِيْهِمْ خَيْرًا وَّاٰتُوْهُمْ مِّنْ مَّالِ اللّٰهِ الَّذِيْٓ اٰتٰىكُمْ ۗوَلَا تُكْرِهُوْا فَتَيٰتِكُمْ عَلَى الْبِغَاۤءِ اِنْ اَرَدْنَ تَحَصُّنًا لِّتَبْتَغُوْا عَرَضَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ۗوَمَنْ يُّكْرِهْهُّنَّ فَاِنَّ اللّٰهَ مِنْۢ بَعْدِ اِكْرَاهِهِنَّ غَفُوْرٌ رَّحِيْمٌ ٣٣

walyastaʿfifi
وَلْيَسْتَعْفِفِ
ve iffetlerini korusunlar
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
lā yajidūna
لَا يَجِدُونَ
bulamayan(lar)
nikāḥan
نِكَاحًا
evlenme (imkanı)
ḥattā
حَتَّىٰ
kadar
yugh'niyahumu
يُغْنِيَهُمُ
kendilerini zengin edinceye
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
min faḍlihi
مِن فَضْلِهِۦۗ
lutfundan
wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve kimselerle
yabtaghūna
يَبْتَغُونَ
isteyen(lerle)
l-kitāba
ٱلْكِتَٰبَ
mükatebe (sözleşme) yapmak
mimmā malakat
مِمَّا مَلَكَتْ
sahip olduklarından
aymānukum
أَيْمَٰنُكُمْ
ellerinizin
fakātibūhum
فَكَاتِبُوهُمْ
mükatebe yapın
in
إِنْ
eğer
ʿalim'tum
عَلِمْتُمْ
bilirseniz
fīhim
فِيهِمْ
onlar hakında
khayran
خَيْرًاۖ
hayırlı olduğunu
waātūhum
وَءَاتُوهُم
ve onlara verin
min māli
مِّن مَّالِ
malından
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
alladhī ātākum
ٱلَّذِىٓ ءَاتَىٰكُمْۚ
size verdiği
walā
وَلَا
ve
tuk'rihū
تُكْرِهُوا۟
zorlamayın
fatayātikum
فَتَيَٰتِكُمْ
cariyelerinizi
ʿalā l-bighāi
عَلَى ٱلْبِغَآءِ
fuhşa
in
إِنْ
eğer
aradna
أَرَدْنَ
istiyorlarsa
taḥaṣṣunan
تَحَصُّنًا
namuslu kalmayı
litabtaghū
لِّتَبْتَغُوا۟
elde etmek için
ʿaraḍa
عَرَضَ
geçici menfaatini
l-ḥayati
ٱلْحَيَوٰةِ
hayatının
l-dun'yā
ٱلدُّنْيَاۚ
dünya
waman
وَمَن
ve kim
yuk'rihhunna
يُكْرِههُّنَّ
onları zorlarsa
fa-inna
فَإِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
min baʿdi
مِنۢ بَعْدِ
sonra
ik'rāhihinna
إِكْرَٰهِهِنَّ
zorlanmalarından
ghafūrun
غَفُورٌ
bağışlayıcı
raḥīmun
رَّحِيمٌ
esirgeyicidir
Evlenemeyenler, Allah kendilerini lütfü ile zenginleştirene kadar iffetli davransınlar. Kölelerinizden hür olmak için bedel vermek isteyenlerin, onlarda bir iyilik görürseniz, bedel vermelerini kabul edin. Onlara Allah'ın size verdiği maldan verin. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları buna zorlarsa bilsin ki Allah hiç şüphesiz onu değil zorlanan kadınları bağışlar ve merhamet eder. ([24] Nur: 33)
Tefsir
34

وَلَقَدْ اَنْزَلْنَآ اِلَيْكُمْ اٰيٰتٍ مُّبَيِّنٰتٍ وَّمَثَلًا مِّنَ الَّذِيْنَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِيْنَ ࣖ ٣٤

walaqad
وَلَقَدْ
ve andolsun ki
anzalnā
أَنزَلْنَآ
indirdik
ilaykum
إِلَيْكُمْ
size
āyātin
ءَايَٰتٍ
ayetler
mubayyinātin
مُّبَيِّنَٰتٍ
açıklayıcı
wamathalan
وَمَثَلًا
ve bir temsil
mina alladhīna
مِّنَ ٱلَّذِينَ
kimselerden
khalaw
خَلَوْا۟
gelip geçen
min qablikum
مِن قَبْلِكُمْ
sizden önce
wamawʿiẓatan
وَمَوْعِظَةً
ve bir öğüt
lil'muttaqīna
لِّلْمُتَّقِينَ
muttakiler için
And olsun ki, size apaçık ayetler, sizden önce geçenlerden misal ve sakınanlara öğüt indirdik. ([24] Nur: 34)
Tefsir
35

۞ اَللّٰهُ نُوْرُ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِۗ مَثَلُ نُوْرِهٖ كَمِشْكٰوةٍ فِيْهَا مِصْبَاحٌۗ اَلْمِصْبَاحُ فِيْ زُجَاجَةٍۗ اَلزُّجَاجَةُ كَاَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُّوْقَدُ مِنْ شَجَرَةٍ مُّبٰرَكَةٍ زَيْتُوْنَةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَّلَا غَرْبِيَّةٍۙ يَّكَادُ زَيْتُهَا يُضِيْۤءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌۗ نُوْرٌ عَلٰى نُوْرٍۗ يَهْدِى اللّٰهُ لِنُوْرِهٖ مَنْ يَّشَاۤءُۗ وَيَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَ لِلنَّاسِۗ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيْمٌ ۙ ٣٥

al-lahu
ٱللَّهُ
Allah
nūru
نُورُ
nurudur
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِۚ
ve yerin
mathalu
مَثَلُ
benzer
nūrihi
نُورِهِۦ
O'nun nuru
kamish'katin
كَمِشْكَوٰةٍ
bir kandile
fīhā
فِيهَا
içinde bulunan
miṣ'bāḥun
مِصْبَاحٌۖ
lamba
l-miṣ'bāḥu
ٱلْمِصْبَاحُ
lamba
فِى
içerisindedir
zujājatin
زُجَاجَةٍۖ
cam
l-zujājatu
ٱلزُّجَاجَةُ
cam
ka-annahā
كَأَنَّهَا
sanki (gibidir)
kawkabun
كَوْكَبٌ
bir yıldız
durriyyun
دُرِّىٌّ
inciden
yūqadu
يُوقَدُ
yakılır
min shajaratin
مِن شَجَرَةٍ
bir ağacı(nın yağı)ndan
mubārakatin
مُّبَٰرَكَةٍ
mübarek
zaytūnatin
زَيْتُونَةٍ
zeytin
لَّا
ne
sharqiyyatin
شَرْقِيَّةٍ
doğudan
walā
وَلَا
ve ne de
gharbiyyatin
غَرْبِيَّةٍ
batıdan
yakādu
يَكَادُ
öyle ki neredeyse
zaytuhā
زَيْتُهَا
onun yağı
yuḍīu
يُضِىٓءُ
ışık verir
walaw
وَلَوْ
ve eğer
lam tamsashu
لَمْ تَمْسَسْهُ
değmese (bile)
nārun
نَارٌۚ
ateş
nūrun
نُّورٌ
nur
ʿalā
عَلَىٰ
üstüne
nūrin
نُورٍۗ
nur
yahdī
يَهْدِى
hidayet eder
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
linūrihi
لِنُورِهِۦ
nuruna
man
مَن
kimseyi
yashāu
يَشَآءُۚ
dilediği
wayaḍribu
وَيَضْرِبُ
misaller verir
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
l-amthāla
ٱلْأَمْثَٰلَ
benzetmelerle
lilnnāsi
لِلنَّاسِۗ
insanlara
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allah
bikulli
بِكُلِّ
her
shayin
شَىْءٍ
şeyi
ʿalīmun
عَلِيمٌ
bilir
Allah göklerin ve yerin Nur'udur. O'nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır; bu ne yalnız doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Ateş değmese bile, nerdeyse yağın kendisi aydınlatacak! Nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara misaller verir. O, herşeyi bilir. ([24] Nur: 35)
Tefsir
36

فِيْ بُيُوْتٍ اَذِنَ اللّٰهُ اَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ فِيْهَا اسْمُهٗۙ يُسَبِّحُ لَهٗ فِيْهَا بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِ ۙ ٣٦

fī buyūtin
فِى بُيُوتٍ
evlerdedir
adhina
أَذِنَ
izin verdiği
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah'ın
an tur'faʿa
أَن تُرْفَعَ
yükseltilmesine
wayudh'kara
وَيُذْكَرَ
ve anılmasına
fīhā
فِيهَا
içlerinde
us'muhu
ٱسْمُهُۥ
adının
yusabbiḥu
يُسَبِّحُ
tesbih ederler
lahu
لَهُۥ
O'nu
fīhā
فِيهَا
onların içinde
bil-ghuduwi
بِٱلْغُدُوِّ
sabah
wal-āṣāli
وَٱلْءَاصَالِ
ve akşam
Allah'ın yüksek tutulmasına ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde, insanlar sabah akşam O'nu tesbih ederler. ([24] Nur: 36)
Tefsir
37

رِجَالٌ لَّا تُلْهِيْهِمْ تِجَارَةٌ وَّلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَاِيْتَاۤءِ الزَّكٰوةِ ۙيَخَافُوْنَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيْهِ الْقُلُوْبُ وَالْاَبْصَارُ ۙ ٣٧

rijālun
رِجَالٌ
erkekler (ki)
lā tul'hīhim
لَّا تُلْهِيهِمْ
kendilerini alıkoymaz
tijāratun
تِجَٰرَةٌ
ticaret
walā
وَلَا
ve ne de
bayʿun
بَيْعٌ
alışveriş
ʿan dhik'ri
عَن ذِكْرِ
anmaktan
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ı
wa-iqāmi
وَإِقَامِ
ve kılmaktan
l-ṣalati
ٱلصَّلَوٰةِ
namaz
waītāi
وَإِيتَآءِ
ve vermekten
l-zakati
ٱلزَّكَوٰةِۙ
zekat
yakhāfūna
يَخَافُونَ
onlar korkarlar
yawman
يَوْمًا
günden
tataqallabu
تَتَقَلَّبُ
ters döneceği
fīhi
فِيهِ
onda
l-qulūbu
ٱلْقُلُوبُ
yüreklerin
wal-abṣāru
وَٱلْأَبْصَٰرُ
ve gözlerin
Bunları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoyar. Bunlar, gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar. ([24] Nur: 37)
Tefsir
38

لِيَجْزِيَهُمُ اللّٰهُ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوْا وَيَزِيْدَهُمْ مِّنْ فَضْلِهٖۗ وَاللّٰهُ يَرْزُقُ مَنْ يَّشَاۤءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ٣٨

liyajziyahumu
لِيَجْزِيَهُمُ
karşılığını vermesi için
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
aḥsana
أَحْسَنَ
en güzel
مَا
şeylerin
ʿamilū
عَمِلُوا۟
yaptıkları
wayazīdahum
وَيَزِيدَهُم
ve daha fazlası için
min faḍlihi
مِّن فَضْلِهِۦۗ
lutfundan
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allah
yarzuqu
يَرْزُقُ
rızıklandırır
man
مَن
kimseyi
yashāu
يَشَآءُ
dilediği
bighayri ḥisābin
بِغَيْرِ حِسَابٍ
hesapsız olarak
Allah, onları işlediklerinin en güzeliyle mükafatlandırır ve lütfundan onlara fazlasıyla verir. Allah dilediğini hesapsız şekilde rızıklandırır. ([24] Nur: 38)
Tefsir
39

وَالَّذِيْنَ كَفَرُوْٓا اَعْمَالُهُمْ كَسَرَابٍۢ بِقِيْعَةٍ يَّحْسَبُهُ الظَّمْاٰنُ مَاۤءًۗ حَتّٰٓى اِذَا جَاۤءَهٗ لَمْ يَجِدْهُ شَيْـًٔا وَّوَجَدَ اللّٰهَ عِنْدَهٗ فَوَفّٰىهُ حِسَابَهٗ ۗ وَاللّٰهُ سَرِيْعُ الْحِسَابِ ۙ ٣٩

wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve kimseler
kafarū
كَفَرُوٓا۟
inkar eden(ler)
aʿmāluhum
أَعْمَٰلُهُمْ
onların işleri
kasarābin
كَسَرَابٍۭ
serap gibidir
biqīʿatin
بِقِيعَةٍ
düz arazideki
yaḥsabuhu
يَحْسَبُهُ
onu sanır
l-ẓamānu
ٱلظَّمْـَٔانُ
susayan
māan
مَآءً
su
ḥattā
حَتَّىٰٓ
fakat
idhā
إِذَا
ne zaman ki
jāahu
جَآءَهُۥ
yanına gelince
lam yajid'hu
لَمْ يَجِدْهُ
bulamaz
shayan
شَيْـًٔا
hiçbir şey
wawajada
وَوَجَدَ
ve bulur
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'ı
ʿindahu
عِندَهُۥ
yanında
fawaffāhu
فَوَفَّىٰهُ
tam görür
ḥisābahu
حِسَابَهُۥۗ
onun hesabını
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allah
sarīʿu
سَرِيعُ
çabuk görendir
l-ḥisābi
ٱلْحِسَابِ
hesabı
İnkar edenlerin işleri engin çöllerdeki serap gibidir. Susayan kimse onu su zanneder, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada Allah'ı bulur ve O da hesabını görür. Allah hesabı çabuk görendir. ([24] Nur: 39)
Tefsir
40

اَوْ كَظُلُمٰتٍ فِيْ بَحْرٍ لُّجِّيٍّ يَّغْشٰىهُ مَوْجٌ مِّنْ فَوْقِهٖ مَوْجٌ مِّنْ فَوْقِهٖ سَحَابٌۗ ظُلُمٰتٌۢ بَعْضُهَا فَوْقَ بَعْضٍۗ اِذَآ اَخْرَجَ يَدَهٗ لَمْ يَكَدْ يَرٰىهَاۗ وَمَنْ لَّمْ يَجْعَلِ اللّٰهُ لَهٗ نُوْرًا فَمَا لَهٗ مِنْ نُّوْرٍ ࣖ ٤٠

aw
أَوْ
yahut
kaẓulumātin
كَظُلُمَٰتٍ
karanlıklar gibidir
فِى
içindeki
baḥrin
بَحْرٍ
bir deniz
lujjiyyin
لُّجِّىٍّ
derin
yaghshāhu
يَغْشَىٰهُ
ki üstünü örten
mawjun
مَوْجٌ
bir dalga
min fawqihi
مِّن فَوْقِهِۦ
onun üstünden
mawjun
مَوْجٌ
bir dalga
min fawqihi
مِّن فَوْقِهِۦ
onun üstünden
saḥābun
سَحَابٌۚ
bir bulut
ẓulumātun
ظُلُمَٰتٌۢ
karanlıklar
baʿḍuhā
بَعْضُهَا
onun biri
fawqa
فَوْقَ
üstüne
baʿḍin
بَعْضٍ
diğerinin
idhā
إِذَآ
ne zaman ki
akhraja
أَخْرَجَ
çıkarsa
yadahu
يَدَهُۥ
elini
lam yakad
لَمْ يَكَدْ
neredeyse
yarāhā
يَرَىٰهَاۗ
onu dahi göremez
waman
وَمَن
bir kimseye
lam yajʿali
لَّمْ يَجْعَلِ
vermemişse
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
lahu
لَهُۥ
ona
nūran
نُورًا
bir nur
famā
فَمَا
artık olmaz
lahu
لَهُۥ
onun
min
مِن
hiçbir
nūrin
نُّورٍ
nuru
Veya derin denizin karanlıklarına benzer. Onu üstüste dalgalar ve dalgaların üstünde de bulutlar örter; karanlıklar üstünde karanlıklar; insan elini uzattığı zaman, nerdeyse onu bile göremez. Allah'ın nur vermediği kimsenin nuru olmaz. ([24] Nur: 40)
Tefsir