Skip to content

Suresi Nur - Page: 2

An-Nur

(an-Nūr)

11

اِنَّ الَّذِيْنَ جَاۤءُوْ بِالْاِفْكِ عُصْبَةٌ مِّنْكُمْۗ لَا تَحْسَبُوْهُ شَرًّا لَّكُمْۗ بَلْ هُوَ خَيْرٌ لَّكُمْۗ لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ مَّا اكْتَسَبَ مِنَ الْاِثْمِۚ وَالَّذِيْ تَوَلّٰى كِبْرَهٗ مِنْهُمْ لَهٗ عَذَابٌ عَظِيْمٌ ١١

inna
إِنَّ
kuşkusuz
alladhīna jāū
ٱلَّذِينَ جَآءُو
getirenler
bil-if'ki
بِٱلْإِفْكِ
iftirayı
ʿuṣ'batun
عُصْبَةٌ
bir topluluktur
minkum
مِّنكُمْۚ
içinizden
lā taḥsabūhu
لَا تَحْسَبُوهُ
onu sanmayın
sharran
شَرًّا
şer
lakum
لَّكُمۖ
sizin için
bal
بَلْ
bilakis
huwa
هُوَ
o
khayrun
خَيْرٌ
hayırdır
lakum
لَّكُمْۚ
sizin için
likulli
لِكُلِّ
her (karşılığını görecektir)
im'ri-in
ٱمْرِئٍ
kişi
min'hum
مِّنْهُم
onlardan
مَّا
ne
ik'tasaba
ٱكْتَسَبَ
işledi (ise)
mina l-ith'mi
مِنَ ٱلْإِثْمِۚ
günahının
wa-alladhī
وَٱلَّذِى
kimseye
tawallā
تَوَلَّىٰ
yüklenen
kib'rahu
كِبْرَهُۥ
en büyüğünü
min'hum
مِنْهُمْ
onlardan
lahu
لَهُۥ
onun (yalanın)
ʿadhābun
عَذَابٌ
bir azab (vardır)
ʿaẓīmun
عَظِيمٌ
büyük
(Peygamber'in eşi hakkında) o yalanı uyduranlar içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır; içlerinden elebaşılık yapana ise büyük azap vardır. ([24] Nur: 11)
Tefsir
12

لَوْلَآ اِذْ سَمِعْتُمُوْهُ ظَنَّ الْمُؤْمِنُوْنَ وَالْمُؤْمِنٰتُ بِاَنْفُسِهِمْ خَيْرًاۙ وَّقَالُوْا هٰذَآ اِفْكٌ مُّبِيْنٌ ١٢

lawlā
لَّوْلَآ
gerekmez miydi?
idh
إِذْ
zaman
samiʿ'tumūhu
سَمِعْتُمُوهُ
onu işittiğiniz
ẓanna
ظَنَّ
zanda bulunup
l-mu'minūna
ٱلْمُؤْمِنُونَ
inanan erkeklerin
wal-mu'minātu
وَٱلْمُؤْمِنَٰتُ
ve inanan kadınların
bi-anfusihim
بِأَنفُسِهِمْ
kendiliklerinden
khayran
خَيْرًا
güzel
waqālū
وَقَالُوا۟
ve demeleri
hādhā
هَٰذَآ
bu
if'kun
إِفْكٌ
bir iftiradır
mubīnun
مُّبِينٌ
apaçık
Onu işittiğiniz zaman, erkek kadın müminlerin, kendiliklerinden hüsnü zanda bulunup da: "Bu apaçık bir iftiradır" demeleri gerekmez miydi? ([24] Nur: 12)
Tefsir
13

لَوْلَا جَاۤءُوْ عَلَيْهِ بِاَرْبَعَةِ شُهَدَاۤءَۚ فَاِذْ لَمْ يَأْتُوْا بِالشُّهَدَاۤءِ فَاُولٰۤىِٕكَ عِنْدَ اللّٰهِ هُمُ الْكٰذِبُوْنَ ١٣

lawlā
لَّوْلَا
gerekmez miydi?
jāū
جَآءُو
getirmeleri
ʿalayhi
عَلَيْهِ
ona
bi-arbaʿati
بِأَرْبَعَةِ
dört
shuhadāa
شُهَدَآءَۚ
şahid
fa-idh
فَإِذْ
madem ki
lam yatū
لَمْ يَأْتُوا۟
getirmediler
bil-shuhadāi
بِٱلشُّهَدَآءِ
şahidleri
fa-ulāika
فَأُو۟لَٰٓئِكَ
o halde onlar
ʿinda
عِندَ
yanında
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
humu
هُمُ
onlar
l-kādhibūna
ٱلْكَٰذِبُونَ
yalancılardır
Dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? İşte bunlar, şahit getirmedikçe Allah katında yalancı olanlardır. ([24] Nur: 13)
Tefsir
14

وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهٗ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِيْ مَآ اَفَضْتُمْ فِيْهِ عَذَابٌ عَظِيْمٌ ١٤

walawlā
وَلَوْلَا
ve eğer olmasaydı
faḍlu
فَضْلُ
lutfu
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
ʿalaykum
عَلَيْكُمْ
size
waraḥmatuhu
وَرَحْمَتُهُۥ
ve rahmeti
fī l-dun'yā
فِى ٱلدُّنْيَا
dünyada
wal-ākhirati
وَٱلْءَاخِرَةِ
ve ahirette
lamassakum
لَمَسَّكُمْ
size mutlaka dokunurdu
فِى
hakkında
مَآ
şey (iftira)
afaḍtum
أَفَضْتُمْ
daldığınız
fīhi
فِيهِ
içine
ʿadhābun
عَذَابٌ
bir azab
ʿaẓīmun
عَظِيمٌ
büyük
Allah'ın dünya ve ahirette size lütuf ve merhameti olmasaydı, o kötü sözü yaymanızdan ötürü büyük bir azaba uğrardınız. ([24] Nur: 14)
Tefsir
15

اِذْ تَلَقَّوْنَهٗ بِاَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُوْلُوْنَ بِاَفْوَاهِكُمْ مَّا لَيْسَ لَكُمْ بِهٖ عِلْمٌ وَّتَحْسَبُوْنَهٗ هَيِّنًاۙ وَّهُوَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظِيْمٌ ۚ ١٥

idh
إِذْ
çünkü
talaqqawnahu
تَلَقَّوْنَهُۥ
siz onu alıveriyorsunuz
bi-alsinatikum
بِأَلْسِنَتِكُمْ
dillerinizle
wataqūlūna
وَتَقُولُونَ
ve söylüyorsunuz
bi-afwāhikum
بِأَفْوَاهِكُم
ağızlarınızla
مَّا
bir şeyi
laysa
لَيْسَ
hiç olmayan
lakum
لَكُم
sizin
bihi
بِهِۦ
hakkında
ʿil'mun
عِلْمٌ
bilgi(niz)
wataḥsabūnahu
وَتَحْسَبُونَهُۥ
ve onu sanıyorsunuz
hayyinan
هَيِّنًا
önemsiz bir iş
wahuwa
وَهُوَ
oysa o
ʿinda
عِندَ
yanında
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
ʿaẓīmun
عَظِيمٌ
büyüktür
Onu dilinize dolamıştınız. Bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. Onu önemsiz bir şey sanıyordunuz, oysa Allah katında önemi büyüktü. ([24] Nur: 15)
Tefsir
16

وَلَوْلَآ اِذْ سَمِعْتُمُوْهُ قُلْتُمْ مَّا يَكُوْنُ لَنَآ اَنْ نَّتَكَلَّمَ بِهٰذَاۖ سُبْحٰنَكَ هٰذَا بُهْتَانٌ عَظِيْمٌ ١٦

walawlā
وَلَوْلَآ
gerekmez miydi?
idh
إِذْ
zaman
samiʿ'tumūhu
سَمِعْتُمُوهُ
onu işittiğiniz
qul'tum
قُلْتُم
demeniz
mā yakūnu
مَّا يَكُونُ
yakışmaz
lanā
لَنَآ
bize
an natakallama
أَن نَّتَكَلَّمَ
konuşmamız
bihādhā
بِهَٰذَا
bunu
sub'ḥānaka
سُبْحَٰنَكَ
Seni tenzih ederiz
hādhā
هَٰذَا
bu
buh'tānun
بُهْتَٰنٌ
bir iftiradır
ʿaẓīmun
عَظِيمٌ
büyük
O'nu işittiğinizde: "Bu konuda konuşmamız yakışık almaz; haşa, bu büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi? ([24] Nur: 16)
Tefsir
17

يَعِظُكُمُ اللّٰهُ اَنْ تَعُوْدُوْا لِمِثْلِهٖٓ اَبَدًا اِنْ كُنْتُمْ مُّؤْمِنِيْنَ ۚ ١٧

yaʿiẓukumu
يَعِظُكُمُ
size öğüt veriyor
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
an taʿūdū
أَن تَعُودُوا۟
dönmemeniz için
limith'lihi
لِمِثْلِهِۦٓ
böyle bir şeye
abadan
أَبَدًا
bir daha asla
in
إِن
eğer
kuntum
كُنتُم
iseniz
mu'minīna
مُّؤْمِنِينَ
inananlar
Eğer mümin kişilerdenseniz, Allah buna benzer bir şeye bir daha dönmemenizi tavsiye eder. ([24] Nur: 17)
Tefsir
18

وَيُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيٰتِۗ وَاللّٰهُ عَلِيْمٌ حَكِيْمٌ ١٨

wayubayyinu
وَيُبَيِّنُ
ve açıklıyor
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
lakumu
لَكُمُ
size
l-āyāti
ٱلْءَايَٰتِۚ
ayetleri(ni)
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allah
ʿalīmun
عَلِيمٌ
bilendir
ḥakīmun
حَكِيمٌ
hüküm ve hikmet sahibidir
Allah size ayetleri açıkça bildirir. Allah bilendir, Hakim'dir. ([24] Nur: 18)
Tefsir
19

اِنَّ الَّذِيْنَ يُحِبُّوْنَ اَنْ تَشِيْعَ الْفَاحِشَةُ فِى الَّذِيْنَ اٰمَنُوْا لَهُمْ عَذَابٌ اَلِيْمٌۙ فِى الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۗ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُوْنَ ١٩

inna
إِنَّ
şüphesiz
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselere
yuḥibbūna
يُحِبُّونَ
isteyenlere
an tashīʿa
أَن تَشِيعَ
yayılmasını
l-fāḥishatu
ٱلْفَٰحِشَةُ
edepsizliğin
فِى
içinde
alladhīna āmanū
ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟
inananlar
lahum
لَهُمْ
vardır
ʿadhābun
عَذَابٌ
bir azab
alīmun
أَلِيمٌ
acıklı
fī l-dun'yā
فِى ٱلدُّنْيَا
dünyada
wal-ākhirati
وَٱلْءَاخِرَةِۚ
ve ahirette
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allah
yaʿlamu
يَعْلَمُ
bilir
wa-antum
وَأَنتُمْ
ancak siz
lā taʿlamūna
لَا تَعْلَمُونَ
bilmezsiniz
Müminler arasından hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz. ([24] Nur: 19)
Tefsir
20

وَلَوْلَا فَضْلُ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهٗ وَاَنَّ اللّٰهَ رَءُوْفٌ رَّحِيْمٌ ࣖ ٢٠

walawlā
وَلَوْلَا
ve eğer olmasaydı
faḍlu
فَضْلُ
lutfu
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'ın
ʿalaykum
عَلَيْكُمْ
size
waraḥmatuhu
وَرَحْمَتُهُۥ
ve rahmeti
wa-anna
وَأَنَّ
ve kuşkusuz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
raūfun
رَءُوفٌ
çok şefkatlidir
raḥīmun
رَّحِيمٌ
merhametlidir
Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, Allah şefkatli ve merhametli olmasaydı hemen cezanızı verirdi. ([24] Nur: 20)
Tefsir