Skip to content

Suresi Hac - Page: 6

Al-Hajj

(al-Ḥajj)

51

وَالَّذِيْنَ سَعَوْا فِيْٓ اٰيٰتِنَا مُعٰجِزِيْنَ اُولٰۤىِٕكَ اَصْحٰبُ الْجَحِيْمِ ٥١

wa-alladhīna saʿaw
وَٱلَّذِينَ سَعَوْا۟
çalışanlara gelince
fī āyātinā
فِىٓ ءَايَٰتِنَا
eyetlerimizi
muʿājizīna
مُعَٰجِزِينَ
etkisiz bırakmak için
ulāika
أُو۟لَٰٓئِكَ
onlar
aṣḥābu
أَصْحَٰبُ
ashabıdır
l-jaḥīmi
ٱلْجَحِيمِ
cehennem
Ayetlerimizi tartışarak bozmağa uğraşanlar, işte onlar cehennemliklerdir. ([22] Hac: 51)
Tefsir
52

وَمَآ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَّسُوْلٍ وَّلَا نَبِيٍّ اِلَّآ اِذَا تَمَنّٰىٓ اَلْقَى الشَّيْطٰنُ فِيْٓ اُمْنِيَّتِهٖۚ فَيَنْسَخُ اللّٰهُ مَا يُلْقِى الشَّيْطٰنُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللّٰهُ اٰيٰتِهٖۗ وَاللّٰهُ عَلِيْمٌ حَكِيْمٌ ۙ ٥٢

wamā
وَمَآ
ve
arsalnā
أَرْسَلْنَا
göndermemiştik
min qablika
مِن قَبْلِكَ
senden önce
min
مِن
hiçbir
rasūlin
رَّسُولٍ
resul
walā
وَلَا
ve ne de
nabiyyin
نَبِىٍّ
nebi
illā
إِلَّآ
olmayan
idhā
إِذَا
zaman
tamannā
تَمَنَّىٰٓ
temenni ettiği
alqā
أَلْقَى
(bir düşünce) atmış
l-shayṭānu
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytan
fī um'niyyatihi
فِىٓ أُمْنِيَّتِهِۦ
onun temennisine
fayansakhu
فَيَنسَخُ
fakat siler
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
مَا
şeyi
yul'qī
يُلْقِى
attığı
l-shayṭānu
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytanın
thumma
ثُمَّ
sonra
yuḥ'kimu
يُحْكِمُ
sağlamlaştırır
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
āyātihi
ءَايَٰتِهِۦۗ
kendi ayetlerini
wal-lahu
وَٱللَّهُ
ve Allah
ʿalīmun
عَلِيمٌ
alim(bilen)dir
ḥakīmun
حَكِيمٌ
hakimdir
Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, birşeyi arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Fakat Allah, şeytanın attığını derhal iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ([22] Hac: 52)
Tefsir
53

لِّيَجْعَلَ مَا يُلْقِى الشَّيْطٰنُ فِتْنَةً لِّلَّذِيْنَ فِيْ قُلُوْبِهِمْ مَّرَضٌ وَّالْقَاسِيَةِ قُلُوْبُهُمْۗ وَاِنَّ الظّٰلِمِيْنَ لَفِيْ شِقَاقٍۢ بَعِيْدٍ ۙ ٥٣

liyajʿala
لِّيَجْعَلَ
yapmak için
مَا
şeyi
yul'qī
يُلْقِى
attığı
l-shayṭānu
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytanın
fit'natan
فِتْنَةً
bir imtihan
lilladhīna
لِّلَّذِينَ
olanlara
fī qulūbihim
فِى قُلُوبِهِم
kalblerinde
maraḍun
مَّرَضٌ
bir hastalık
wal-qāsiyati
وَٱلْقَاسِيَةِ
ve katılaşanlara
qulūbuhum
قُلُوبُهُمْۗ
kalbleri
wa-inna
وَإِنَّ
ve şüphesiz
l-ẓālimīna
ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimler
lafī
لَفِى
içindedirler
shiqāqin
شِقَاقٍۭ
bir ayrılık
baʿīdin
بَعِيدٍ
uzak
/. Allah şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalbleri kaskatı olan kimseleri sınamayı vesile kılar. Zalimler şüphesiz derin bir ayrılık içindedirler. ([22] Hac: 53)
Tefsir
54

وَّلِيَعْلَمَ الَّذِيْنَ اُوْتُوا الْعِلْمَ اَنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَّبِّكَ فَيُؤْمِنُوْا بِهٖ فَتُخْبِتَ لَهٗ قُلُوْبُهُمْۗ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهَادِ الَّذِيْنَ اٰمَنُوْٓا اِلٰى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيْمٍ ٥٤

waliyaʿlama
وَلِيَعْلَمَ
ve bilsinler diye
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kendilerine
ūtū
أُوتُوا۟
verilenler
l-ʿil'ma
ٱلْعِلْمَ
ilim
annahu
أَنَّهُ
onun (Kur'an'ın)
l-ḥaqu
ٱلْحَقُّ
bir hak (gerçek) olduğunu
min rabbika
مِن رَّبِّكَ
Rabbinden
fayu'minū
فَيُؤْمِنُوا۟
ve inansınlar diye
bihi
بِهِۦ
ona
fatukh'bita
فَتُخْبِتَ
böylece saygı duysun
lahu
لَهُۥ
ona
qulūbuhum
قُلُوبُهُمْۗ
kalbleri
wa-inna
وَإِنَّ
ve şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
lahādi
لَهَادِ
mutlaka iletir
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseleri
āmanū
ءَامَنُوٓا۟
inanan(ları)
ilā ṣirāṭin
إِلَىٰ صِرَٰطٍ
yola
mus'taqīmin
مُّسْتَقِيمٍ
doğru
Bu, kendilerine ilim verilenlerin Kuran'ın, senin Rabbin'den bir gerçek olduğunu bilip de ona inanmaları ve gönüllerini bağlamaları içindir. Allah inananları şüphesiz doğru yola eriştirir. ([22] Hac: 54)
Tefsir
55

وَلَا يَزَالُ الَّذِيْنَ كَفَرُوْا فِيْ مِرْيَةٍ مِّنْهُ حَتّٰى تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً اَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيْمٍ ٥٥

walā
وَلَا
ve
yazālu
يَزَالُ
bitmez
alladhīna kafarū
ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟
inkar edenlerin
فِى
içinde (olmaları)
mir'yatin
مِرْيَةٍ
kuşku
min'hu
مِّنْهُ
o(Kur'a)ndan
ḥattā
حَتَّىٰ
kadar
tatiyahumu
تَأْتِيَهُمُ
kendilerine gelinceye
l-sāʿatu
ٱلسَّاعَةُ
o sa'at
baghtatan
بَغْتَةً
ansızın
aw
أَوْ
yahut
yatiyahum
يَأْتِيَهُمْ
kendilerine gelinceye kadar
ʿadhābu
عَذَابُ
azabı
yawmin
يَوْمٍ
günün
ʿaqīmin
عَقِيمٍ
kısır (hayırsız)
İnkar edenler, ceza saati kendilerine ansızın gelene veya gecesi olmayan günün azabı çatana kadar Kuran'dan şüphe etmekte devam ederler. ([22] Hac: 55)
Tefsir
56

اَلْمُلْكُ يَوْمَىِٕذٍ لِّلّٰهِ ۗيَحْكُمُ بَيْنَهُمْۗ فَالَّذِيْنَ اٰمَنُوْا وَعَمِلُوا الصّٰلِحٰتِ فِيْ جَنّٰتِ النَّعِيْمِ ٥٦

al-mul'ku
ٱلْمُلْكُ
mülk
yawma-idhin
يَوْمَئِذٍ
o gün
lillahi
لِّلَّهِ
Allah'ındır
yaḥkumu
يَحْكُمُ
hükmeder
baynahum
بَيْنَهُمْۚ
onların aralarında
fa-alladhīna
فَٱلَّذِينَ
kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
inananlar
waʿamilū
وَعَمِلُوا۟
ve yapanlar
l-ṣāliḥāti
ٱلصَّٰلِحَٰتِ
iyi işler
fī jannāti
فِى جَنَّٰتِ
cennetlerindedirler
l-naʿīmi
ٱلنَّعِيمِ
ni'met
İşte o gün hükümranlık Allah'ındır. O aralarında hükmeder. İnanıp yararlı iş işleyenler nimet cennetlerindedirler. ([22] Hac: 56)
Tefsir
57

وَالَّذِيْنَ كَفَرُوْا وَكَذَّبُوْا بِاٰيٰتِنَا فَاُولٰۤىِٕكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِيْنٌ ࣖ ٥٧

wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar edenler
wakadhabū
وَكَذَّبُوا۟
ve yalanlayanlar
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimizi
fa-ulāika
فَأُو۟لَٰٓئِكَ
işte onlar
lahum
لَهُمْ
onlara vardır
ʿadhābun
عَذَابٌ
bir azab
muhīnun
مُّهِينٌ
alçaltan
İnkar edenler, ayetlerimizi yalan sayan kimseler, işte onlar için hakir düşüren azap vardır. ([22] Hac: 57)
Tefsir
58

وَالَّذِيْنَ هَاجَرُوْا فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ ثُمَّ قُتِلُوْٓا اَوْ مَاتُوْا لَيَرْزُقَنَّهُمُ اللّٰهُ رِزْقًا حَسَنًاۗ وَاِنَّ اللّٰهَ لَهُوَ خَيْرُ الرّٰزِقِيْنَ ٥٨

wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve kimseler
hājarū
هَاجَرُوا۟
hicret eden(ler)
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
thumma
ثُمَّ
sonra
qutilū
قُتِلُوٓا۟
öldürülenler
aw
أَوْ
veya
mātū
مَاتُوا۟
ölenler
layarzuqannahumu
لَيَرْزُقَنَّهُمُ
onları rızıklandıracaktır
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
riz'qan
رِزْقًا
bir rızıkla
ḥasanan
حَسَنًاۚ
en güzel
wa-inna
وَإِنَّ
ve doğrusu
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
lahuwa
لَهُوَ
elbette o
khayru
خَيْرُ
en hayırlısıdır
l-rāziqīna
ٱلرَّٰزِقِينَ
rızık verenlerin
Allah yolunda hicret edenlere, sonra öldürülen veya ölenlere Allah, elbette onlara güzel bir rızık verecektir. Rızık verenlerin en hayırlısı yalnız Allah'tır. ([22] Hac: 58)
Tefsir
59

لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُّدْخَلًا يَّرْضَوْنَهٗۗ وَاِنَّ اللّٰهَ لَعَلِيْمٌ حَلِيْمٌ ٥٩

layud'khilannahum
لَيُدْخِلَنَّهُم
elbette onları sokacaktır
mud'khalan
مُّدْخَلًا
bir yere
yarḍawnahu
يَرْضَوْنَهُۥۗ
razı olacakları
wa-inna
وَإِنَّ
ve doğrusu
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
laʿalīmun
لَعَلِيمٌ
bilendir
ḥalīmun
حَلِيمٌ
halimdir
And olsun ki, onları hoşnut olacakları bir yere koyar. Şüphesiz Allah bilendir, Halim'dir. ([22] Hac: 59)
Tefsir
60

۞ ذٰلِكَ وَمَنْ عَاقَبَ بِمِثْلِ مَا عُوْقِبَ بِهٖ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيْهِ لَيَنْصُرَنَّهُ اللّٰهُ ۗاِنَّ اللّٰهَ لَعَفُوٌّ غَفُوْرٌ ٦٠

dhālika
ذَٰلِكَ
işte böyle
waman
وَمَنْ
ve kim
ʿāqaba
عَاقَبَ
ceza verir de
bimith'li
بِمِثْلِ
dengiyle
mā ʿūqiba
مَا عُوقِبَ
yapılan cezanın
bihi
بِهِۦ
kendisine
thumma
ثُمَّ
sonra
bughiya
بُغِىَ
tekrar saldırılırsa
ʿalayhi
عَلَيْهِ
kendisine
layanṣurannahu
لَيَنصُرَنَّهُ
elbette ona yardım eder
l-lahu
ٱللَّهُۗ
Allah
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
laʿafuwwun
لَعَفُوٌّ
affedendir
ghafūrun
غَفُورٌ
bağışlayındır
Bu böyledir; kim kendisine verilen kadar ceza verirse ve kendisine yine de saldırılırsa, Allah ona, and olsun ki yardım edecektir. Allah şüphesiz, affeder ve bağışlar. ([22] Hac: 60)
Tefsir