Skip to content

Suresi Enbiya - Page: 9

Al-Anbya

(al-ʾAnbiyāʾ)

81

وَلِسُلَيْمٰنَ الرِّيْحَ عَاصِفَةً تَجْرِيْ بِاَمْرِهٖٓ اِلَى الْاَرْضِ الَّتِيْ بٰرَكْنَا فِيْهَاۗ وَكُنَّا بِكُلِّ شَيْءٍ عٰلِمِيْنَ ٨١

walisulaymāna
وَلِسُلَيْمَٰنَ
ve Süleyman'a
l-rīḥa
ٱلرِّيحَ
fırtınayı
ʿāṣifatan
عَاصِفَةً
şiddetli
tajrī
تَجْرِى
akıp giderdi
bi-amrihi
بِأَمْرِهِۦٓ
onun emriyle
ilā l-arḍi
إِلَى ٱلْأَرْضِ
yere
allatī bāraknā
ٱلَّتِى بَٰرَكْنَا
bereketlendirdiğimiz
fīhā
فِيهَاۚ
içini
wakunnā
وَكُنَّا
ve biz
bikulli
بِكُلِّ
her
shayin
شَىْءٍ
şeyi
ʿālimīna
عَٰلِمِينَ
biliriz
Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman'ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgarı, onun buyruğuna verdik. Biz herşeyi biliyorduk. ([21] Enbiya: 81)
Tefsir
82

وَمِنَ الشَّيٰطِيْنِ مَنْ يَّغُوْصُوْنَ لَهٗ وَيَعْمَلُوْنَ عَمَلًا دُوْنَ ذٰلِكَۚ وَكُنَّا لَهُمْ حٰفِظِيْنَ ۙ ٨٢

wamina
وَمِنَ
ve
l-shayāṭīni
ٱلشَّيَٰطِينِ
şeytanlardan
man
مَن
kimseleri
yaghūṣūna
يَغُوصُونَ
denize dalan
lahu
لَهُۥ
kendisi için
wayaʿmalūna
وَيَعْمَلُونَ
ve yapan
ʿamalan
عَمَلًا
işler
dūna
دُونَ
başka
dhālika
ذَٰلِكَۖ
bundan
wakunnā
وَكُنَّا
ve biz idik
lahum
لَهُمْ
onları
ḥāfiẓīna
حَٰفِظِينَ
onun emrinde tutuyor
Dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan da onun buyruğu altına verdik. Onların hepsini gözetiyorduk. ([21] Enbiya: 82)
Tefsir
83

۞ وَاَيُّوْبَ اِذْ نَادٰى رَبَّهٗٓ اَنِّيْ مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِيْنَ ۚ ٨٣

wa-ayyūba
وَأَيُّوبَ
ve Eyyub'u da
idh
إِذْ
hani
nādā
نَادَىٰ
du'a etmişti
rabbahu
رَبَّهُۥٓ
Rabbine
annī
أَنِّى
gerçekten diye
massaniya
مَسَّنِىَ
bana dokundu
l-ḍuru
ٱلضُّرُّ
bu dert
wa-anta
وَأَنتَ
ve sen
arḥamu
أَرْحَمُ
en merhametlisisin
l-rāḥimīna
ٱلرَّٰحِمِينَ
merhametlilerin
Eyyub da: "Başıma bir bela geldi, (Sana sığındım), Sen merhametlilerin merhametlisisin" diye Rabbine nida etmişti. ([21] Enbiya: 83)
Tefsir
84

فَاسْتَجَبْنَا لَهٗ فَكَشَفْنَا مَا بِهٖ مِنْ ضُرٍّ وَّاٰتَيْنٰهُ اَهْلَهٗ وَمِثْلَهُمْ مَّعَهُمْ رَحْمَةً مِّنْ عِنْدِنَا وَذِكْرٰى لِلْعٰبِدِيْنَ ۚ ٨٤

fa-is'tajabnā
فَٱسْتَجَبْنَا
biz de kabul ettik
lahu
لَهُۥ
onu(n du'asını)
fakashafnā
فَكَشَفْنَا
ve kaldırdık
مَا
ne varsa
bihi
بِهِۦ
onun
min ḍurrin
مِن ضُرٍّۖ
derdi
waātaynāhu
وَءَاتَيْنَٰهُ
ve ona verdik
ahlahu
أَهْلَهُۥ
ailesini
wamith'lahum
وَمِثْلَهُم
ve bir katını daha
maʿahum
مَّعَهُمْ
onlarla beraber
raḥmatan
رَحْمَةً
bir rahmet
min ʿindinā
مِّنْ عِندِنَا
tarafımızdan
wadhik'rā
وَذِكْرَىٰ
ve bir öğüt olarak
lil'ʿābidīna
لِلْعَٰبِدِينَ
ibadet edenler için
Biz de onun duasını kabul etmiş ve başına gelenleri kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere ona tekrar ailesini ve kaybettikleriyle bir mislini daha vermiştik. ([21] Enbiya: 84)
Tefsir
85

وَاِسْمٰعِيْلَ وَاِدْرِيْسَ وَذَا الْكِفْلِۗ كُلٌّ مِّنَ الصّٰبِرِيْنَ ۙ ٨٥

wa-is'māʿīla
وَإِسْمَٰعِيلَ
ve İsma'il'i
wa-id'rīsa
وَإِدْرِيسَ
İdris'i
wadhā
وَذَا
ve Zu'(l-Kifl'i)
l-kif'li
ٱلْكِفْلِۖ
(ve Zu')l-Kifl'i
kullun
كُلٌّ
hepsi de
mina l-ṣābirīna
مِّنَ ٱلصَّٰبِرِينَ
sabredenlerdendi
İsmail, İdris ve Zülkifl hakkında anlattığımızı da an; onların her biri sabredenlerdendi. ([21] Enbiya: 85)
Tefsir
86

وَاَدْخَلْنٰهُمْ فِيْ رَحْمَتِنَاۗ اِنَّهُمْ مِّنَ الصّٰلِحِيْنَ ٨٦

wa-adkhalnāhum
وَأَدْخَلْنَٰهُمْ
ve onları soktuk
fī raḥmatinā
فِى رَحْمَتِنَآۖ
rahmetimize
innahum
إِنَّهُم
çünkü onlar
mina l-ṣāliḥīna
مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Salihlerdendi
Onları rahmetimizin içine aldık; doğrusu onlar iyilerdendi. ([21] Enbiya: 86)
Tefsir
87

وَذَا النُّوْنِ اِذْ ذَّهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَّنْ نَّقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادٰى فِى الظُّلُمٰتِ اَنْ لَّآ اِلٰهَ اِلَّآ اَنْتَ سُبْحٰنَكَ اِنِّيْ كُنْتُ مِنَ الظّٰلِمِيْنَ ۚ ٨٧

wadhā
وَذَا
ve Zü(nnun'u)
l-nūni
ٱلنُّونِ
(ve Zün)nun'u
idh
إِذ
zira
dhahaba
ذَّهَبَ
gitmişti
mughāḍiban
مُغَٰضِبًا
kızarak
faẓanna
فَظَنَّ
sanmıştı
an
أَن
diye
lan
لَّن
asla
naqdira
نَّقْدِرَ
güç yetiremeyeceğiz
ʿalayhi
عَلَيْهِ
kendisine
fanādā
فَنَادَىٰ
nihayet yalvardı
فِى
içinde
l-ẓulumāti
ٱلظُّلُمَٰتِ
karanlıklar
an
أَن
diye
لَّآ
yoktur
ilāha
إِلَٰهَ
tanrı
illā
إِلَّآ
başka
anta
أَنتَ
senden
sub'ḥānaka
سُبْحَٰنَكَ
senin şanın yücedir
innī
إِنِّى
muhakkak ben
kuntu
كُنتُ
oldum
mina l-ẓālimīna
مِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimlerden
Zünnun (Balık Sahibi; Yunus) hakkında söylediğimizi de an. O, öfkelenerek giderken, kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı; fakat sonunda karanlıklar içinde: "Senden başka tanrı yoktur, Sen münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim" diye seslenmişti. ([21] Enbiya: 87)
Tefsir
88

فَاسْتَجَبْنَا لَهٗۙ وَنَجَّيْنٰهُ مِنَ الْغَمِّۗ وَكَذٰلِكَ نُـْۨجِى الْمُؤْمِنِيْنَ ٨٨

fa-is'tajabnā
فَٱسْتَجَبْنَا
biz de kabul ettik
lahu
لَهُۥ
onu(n du'asını)
wanajjaynāhu
وَنَجَّيْنَٰهُ
ve onu kurtardık
mina l-ghami
مِنَ ٱلْغَمِّۚ
tasadan
wakadhālika
وَكَذَٰلِكَ
işte böyle
nunjī
نُۨجِى
biz kurtarırız
l-mu'minīna
ٱلْمُؤْمِنِينَ
inananları
Biz de ona cevap verip, onu üzüntüden kurtarmıştık. inananları böyle kurtarırız. ([21] Enbiya: 88)
Tefsir
89

وَزَكَرِيَّآ اِذْ نَادٰى رَبَّهٗ رَبِّ لَا تَذَرْنِيْ فَرْدًا وَّاَنْتَ خَيْرُ الْوٰرِثِيْنَ ۚ ٨٩

wazakariyyā
وَزَكَرِيَّآ
ve Zekeriyya'yı da
idh
إِذْ
hani
nādā
نَادَىٰ
du'a etmişti
rabbahu
رَبَّهُۥ
Rabbine
rabbi
رَبِّ
Rabbim
lā tadharnī
لَا تَذَرْنِى
beni bırakma
fardan
فَرْدًا
tek başıma
wa-anta
وَأَنتَ
ve sen
khayru
خَيْرُ
en iyisisin
l-wārithīna
ٱلْوَٰرِثِينَ
varislerin
Zekeriya da: "Rabbim! Beni tek Başıma bırakma, Sen varislerin en hayırlısısın" diye nida etmişti. ([21] Enbiya: 89)
Tefsir
90

فَاسْتَجَبْنَا لَهٗ ۖوَوَهَبْنَا لَهٗ يَحْيٰى وَاَصْلَحْنَا لَهٗ زَوْجَهٗۗ اِنَّهُمْ كَانُوْا يُسٰرِعُوْنَ فِى الْخَيْرٰتِ وَيَدْعُوْنَنَا رَغَبًا وَّرَهَبًاۗ وَكَانُوْا لَنَا خٰشِعِيْنَ ٩٠

fa-is'tajabnā
فَٱسْتَجَبْنَا
kabul buyurduk
lahu
لَهُۥ
onu(n du'asını)
wawahabnā
وَوَهَبْنَا
ve armağan ettik
lahu
لَهُۥ
ona
yaḥyā
يَحْيَىٰ
Yahya'yı
wa-aṣlaḥnā
وَأَصْلَحْنَا
ve ıslah ettik
lahu
لَهُۥ
kendisi için
zawjahu
زَوْجَهُۥٓۚ
eşini
innahum
إِنَّهُمْ
gerçekten onlar
kānū
كَانُوا۟
idiler
yusāriʿūna
يُسَٰرِعُونَ
koşuyor(lar)
fī l-khayrāti
فِى ٱلْخَيْرَٰتِ
hayır (işlere)
wayadʿūnanā
وَيَدْعُونَنَا
ve bize du'a ederlerdi
raghaban
رَغَبًا
umarak
warahaban
وَرَهَبًاۖ
ve korkarak
wakānū
وَكَانُوا۟
ve idiler
lanā
لَنَا
bize
khāshiʿīna
خَٰشِعِينَ
derin bir saygı içinde
Biz de ona icabet ederek, Yahya'yı bahşetmiş, eşini de doğum yapacak hale getirmiştik. Doğrusu onlar iyi işlerde yarışıyorlar, korkarak ve umarak Bize yalvarıyorlardı. Bize karşı gönülden saygı duyuyorlardı. ([21] Enbiya: 90)
Tefsir