Skip to content

Suresi Enbiya - Page: 8

Al-Anbya

(al-ʾAnbiyāʾ)

71

وَنَجَّيْنٰهُ وَلُوْطًا اِلَى الْاَرْضِ الَّتِيْ بٰرَكْناَ فِيْهَا لِلْعٰلَمِيْنَ ٧١

wanajjaynāhu
وَنَجَّيْنَٰهُ
ve onu kurtardık
walūṭan
وَلُوطًا
ve Lut'u
ilā
إِلَى
(getirerek)
l-arḍi
ٱلْأَرْضِ
bir yere
allatī bāraknā
ٱلَّتِى بَٰرَكْنَا
bereketli kıldığımız
fīhā lil'ʿālamīna
فِيهَا لِلْعَٰلَمِينَ
alemlere
Onu da, Lut'u da, alemler için kutsal kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık. ([21] Enbiya: 71)
Tefsir
72

وَوَهَبْنَا لَهٗٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوْبَ نَافِلَةً ۗوَكُلًّا جَعَلْنَا صٰلِحِيْنَ ٧٢

wawahabnā
وَوَهَبْنَا
ve hediye ettik
lahu
لَهُۥٓ
ona
is'ḥāqa
إِسْحَٰقَ
İshak'ı
wayaʿqūba
وَيَعْقُوبَ
ve Ya'kub'u
nāfilatan
نَافِلَةًۖ
bağış olarak
wakullan
وَكُلًّا
ve hepsini
jaʿalnā
جَعَلْنَا
yaptık
ṣāliḥīna
صَٰلِحِينَ
salihlerden
İbrahim'e, buna ilaveten İshak ve Yakub'u da verdik, her birini iyi kimseler kıldık. ([21] Enbiya: 72)
Tefsir
73

وَجَعَلْنٰهُمْ اَىِٕمَّةً يَّهْدُوْنَ بِاَمْرِنَا وَاَوْحَيْنَآ اِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرٰتِ وَاِقَامَ الصَّلٰوةِ وَاِيْتَاۤءَ الزَّكٰوةِۚ وَكَانُوْا لَنَا عٰبِدِيْنَ ۙ ٧٣

wajaʿalnāhum
وَجَعَلْنَٰهُمْ
ve onları yaptık
a-immatan
أَئِمَّةً
önderler
yahdūna
يَهْدُونَ
doğru yolu gösteren
bi-amrinā
بِأَمْرِنَا
emrimizle
wa-awḥaynā
وَأَوْحَيْنَآ
ve vahyettik
ilayhim
إِلَيْهِمْ
onlara
fiʿ'la
فِعْلَ
işler yapmayı
l-khayrāti
ٱلْخَيْرَٰتِ
hayırlı
wa-iqāma
وَإِقَامَ
ve kılmayı
l-ṣalati
ٱلصَّلَوٰةِ
namaz
waītāa
وَإِيتَآءَ
ve vermeyi
l-zakati
ٱلزَّكَوٰةِۖ
zekat
wakānū
وَكَانُوا۟
ve (insanlar) idiler
lanā
لَنَا
bize
ʿābidīna
عَٰبِدِينَ
kulluk eden
Onları, buyruğumuz altında insanları doğru yola götüren önderler yaptık; onlara, iyi işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Onlar, bize kulluk eden kimselerdi. ([21] Enbiya: 73)
Tefsir
74

وَلُوْطًا اٰتَيْنٰهُ حُكْمًا وَّعِلْمًا وَّنَجَّيْنٰهُ مِنَ الْقَرْيَةِ الَّتِيْ كَانَتْ تَّعْمَلُ الْخَبٰۤىِٕثَ ۗاِنَّهُمْ كَانُوْا قَوْمَ سَوْءٍ فٰسِقِيْنَۙ ٧٤

walūṭan
وَلُوطًا
ve Lut'a
ātaynāhu
ءَاتَيْنَٰهُ
verdik
ḥuk'man
حُكْمًا
hüküm
waʿil'man
وَعِلْمًا
ve ilim
wanajjaynāhu
وَنَجَّيْنَٰهُ
ve onu kurtardık
mina l-qaryati
مِنَ ٱلْقَرْيَةِ
bir kentten
allatī
ٱلَّتِى
ki (onlar)
kānat
كَانَت
idiler
taʿmalu
تَّعْمَلُ
işler yapıyor
l-khabāitha
ٱلْخَبَٰٓئِثَۗ
çirkin
innahum
إِنَّهُمْ
gerçekten onlar
kānū
كَانُوا۟
idiler
qawma
قَوْمَ
bir kavim
sawin
سَوْءٍ
kötü
fāsiqīna
فَٰسِقِينَ
yoldan çıkan
Lut'a da hüküm ve ilim verdik; onu, çirkin işler işleyen kasabadan kurtardık. Doğrusu onlar yoldan çıkmış kötü bir milletti. ([21] Enbiya: 74)
Tefsir
75

وَاَدْخَلْنٰهُ فِيْ رَحْمَتِنَاۗ اِنَّهٗ مِنَ الصّٰلِحِيْنَ ࣖ ٧٥

wa-adkhalnāhu
وَأَدْخَلْنَٰهُ
ve onu soktuk
فِى
içine
raḥmatinā
رَحْمَتِنَآۖ
rahmetimizin
innahu
إِنَّهُۥ
çünkü o
mina
مِنَ
-Salihler-den idi
l-ṣāliḥīna
ٱلصَّٰلِحِينَ
ve Nuh'u da-Salihler
Lut'u rahmetimizin içine aldık; doğrusu o iyilerdendi. ([21] Enbiya: 75)
Tefsir
76

وَنُوْحًا اِذْ نَادٰى مِنْ قَبْلُ فَاسْتَجَبْنَا لَهٗ فَنَجَّيْنٰهُ وَاَهْلَهٗ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيْمِ ۚ ٧٦

wanūḥan
وَنُوحًا
ve Nuh'u da
idh
إِذْ
hani
nādā
نَادَىٰ
bize yalvarmıştı
min qablu
مِن قَبْلُ
bunlardan önce
fa-is'tajabnā
فَٱسْتَجَبْنَا
biz de kabul etmiştik
lahu
لَهُۥ
onun (du'asını)
fanajjaynāhu
فَنَجَّيْنَٰهُ
kendisini kurtarmıştık
wa-ahlahu
وَأَهْلَهُۥ
ve ailesini
mina l-karbi
مِنَ ٱلْكَرْبِ
sıkıntıdan
l-ʿaẓīmi
ٱلْعَظِيمِ
büyük
Nuh da daha önceleri Bize yalvarmıştı, onun duasını kabul edip, kendisini ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık. ([21] Enbiya: 76)
Tefsir
77

وَنَصَرْنٰهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذِيْنَ كَذَّبُوْا بِاٰيٰتِنَاۗ اِنَّهُمْ كَانُوْا قَوْمَ سَوْءٍ فَاَغْرَقْنٰهُمْ اَجْمَعِيْنَ ٧٧

wanaṣarnāhu
وَنَصَرْنَٰهُ
ve onu koruduk
mina l-qawmi
مِنَ ٱلْقَوْمِ
kavminden
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimselerin
kadhabū
كَذَّبُوا۟
yalanlayan
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَآۚ
ayetlerimizi
innahum
إِنَّهُمْ
çünkü onlar
kānū
كَانُوا۟
olmuşlardı
qawma
قَوْمَ
bir kavim
sawin
سَوْءٍ
kötü
fa-aghraqnāhum
فَأَغْرَقْنَٰهُمْ
biz de onları boğmuştuk
ajmaʿīna
أَجْمَعِينَ
hepsini
Ayetlerimizi yalanlayan millete karşı ona yardım ettik. Doğrusu onlar fena bir milletti, hepsini suda boğduk. ([21] Enbiya: 77)
Tefsir
78

وَدَاوٗدَ وَسُلَيْمٰنَ اِذْ يَحْكُمٰنِ فِى الْحَرْثِ اِذْ نَفَشَتْ فِيْهِ غَنَمُ الْقَوْمِۚ وَكُنَّا لِحُكْمِهِمْ شٰهِدِيْنَ ۖ ٧٨

wadāwūda
وَدَاوُۥدَ
ve Davud'u
wasulaymāna
وَسُلَيْمَٰنَ
ve Süleyman'ı
idh
إِذْ
hani
yaḥkumāni
يَحْكُمَانِ
onlar hükmediyorlardı
فِى
hakkında
l-ḥarthi
ٱلْحَرْثِ
bir ekin
idh
إِذْ
zaman
nafashat
نَفَشَتْ
yayıldığı
fīhi
فِيهِ
orada
ghanamu
غَنَمُ
davarının
l-qawmi
ٱلْقَوْمِ
toplumun
wakunnā
وَكُنَّا
biz de idik
liḥuk'mihim
لِحُكْمِهِمْ
onların hükümlerine
shāhidīna
شَٰهِدِينَ
şahid
Davud ve Süleyman da milletin koyunlarının yayıldığı bir ekin hakkında hüküm veriyorlarken, Biz onların hükmüne şahiddik. ([21] Enbiya: 78)
Tefsir
79

فَفَهَّمْنٰهَا سُلَيْمٰنَۚ وَكُلًّا اٰتَيْنَا حُكْمًا وَّعِلْمًاۖ وَّسَخَّرْنَا مَعَ دَاوٗدَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَۗ وَكُنَّا فٰعِلِيْنَ ٧٩

fafahhamnāhā
فَفَهَّمْنَٰهَا
onu bellettik
sulaymāna
سُلَيْمَٰنَۚ
Süleyman'a
wakullan
وَكُلًّا
ve hepsine
ātaynā
ءَاتَيْنَا
verdik
ḥuk'man
حُكْمًا
hükümdarlık
waʿil'man
وَعِلْمًاۚ
ve bilgi
wasakharnā
وَسَخَّرْنَا
ve boyun eğdirdik
maʿa
مَعَ
onunla beraber
dāwūda
دَاوُۥدَ
Davud'a
l-jibāla
ٱلْجِبَالَ
dağları
yusabbiḥ'na
يُسَبِّحْنَ
tesbih eden
wal-ṭayra
وَٱلطَّيْرَۚ
ve kuşları
wakunnā
وَكُنَّا
ve biz
fāʿilīna
فَٰعِلِينَ
(bunları) yaparız
Süleyman'a bu meselenin hükmünü bildirmiştik; her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile beraber tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları Biz yapmıştık. ([21] Enbiya: 79)
Tefsir
80

وَعَلَّمْنٰهُ صَنْعَةَ لَبُوْسٍ لَّكُمْ لِتُحْصِنَكُمْ مِّنْۢ بَأْسِكُمْۚ فَهَلْ اَنْتُمْ شَاكِرُوْنَ ٨٠

waʿallamnāhu
وَعَلَّمْنَٰهُ
ve ona öğretmiştik
ṣanʿata
صَنْعَةَ
yapmayı
labūsin
لَبُوسٍ
zırh
lakum
لَّكُمْ
sizin için
lituḥ'ṣinakum
لِتُحْصِنَكُم
sizi korumak için
min basikum
مِّنۢ بَأْسِكُمْۖ
savaşın şiddetinden
fahal
فَهَلْ
(o halde) misiniz?
antum
أَنتُمْ
siz
shākirūna
شَٰكِرُونَ
şükredenlerden
Ona, sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik, artık şükreder misiniz? ([21] Enbiya: 80)
Tefsir