Skip to content

Suresi Bakara - Page: 4

Al-Baqarah

(al-Baq̈arah)

31

وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَاۤءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰۤىِٕكَةِ فَقَالَ اَنْۢبِـُٔوْنِيْ بِاَسْمَاۤءِ هٰٓؤُلَاۤءِ اِنْ كُنْتُمْ صٰدِقِيْنَ ٣١

waʿallama
وَعَلَّمَ
ve öğretti
ādama
ءَادَمَ
Adem'e
l-asmāa
ٱلْأَسْمَآءَ
isimleri
kullahā
كُلَّهَا
bütün
thumma
ثُمَّ
sonra
ʿaraḍahum
عَرَضَهُمْ
onları sunup
ʿalā l-malāikati
عَلَى ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ
meleklere
faqāla
فَقَالَ
ve dedi
anbiūnī
أَنۢبِـُٔونِى
bana söyleyin
bi-asmāi
بِأَسْمَآءِ
isimlerini
hāulāi
هَٰٓؤُلَآءِ
onların
in
إِن
eğer
kuntum
كُنتُمْ
iseniz
ṣādiqīna
صَٰدِقِينَ
doğru kimseler
Ve Adem'e bütün isimleri öğretti, sonra eşyayı meleklere gösterdi. "Eğer sözünüzde samimi iseniz bunların isimlerini bana söyleyin" dedi. ([2] Bakara: 31)
Tefsir
32

قَالُوْا سُبْحٰنَكَ لَا عِلْمَ لَنَآ اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَا ۗاِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيْمُ الْحَكِيْمُ ٣٢

qālū
قَالُوا۟
dediler ki
sub'ḥānaka
سُبْحَٰنَكَ
Seni tesbih ederiz
لَا
yoktur
ʿil'ma
عِلْمَ
bilgimiz
lanā
لَنَآ
bizim
illā
إِلَّا
başka
مَا
şeyden
ʿallamtanā
عَلَّمْتَنَآۖ
bize öğrettiğin
innaka
إِنَّكَ
şüphesiz sen
anta
أَنتَ
sen
l-ʿalīmu
ٱلْعَلِيمُ
bilensin
l-ḥakīmu
ٱلْحَكِيمُ
hakim olansın
Cevap verdiler: "Sen münezzehsin, öğrettiğinden başka bizim bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz Sen hem bilensin, hem Hakim'sin". ([2] Bakara: 32)
Tefsir
33

قَالَ يٰٓاٰدَمُ اَنْۢبِئْهُمْ بِاَسْمَاۤىِٕهِمْ ۚ فَلَمَّآ اَنْۢبَاَهُمْ بِاَسْمَاۤىِٕهِمْۙ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَّكُمْ اِنِّيْٓ اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوٰتِ وَالْاَرْضِۙ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُوْنَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُوْنَ ٣٣

qāla
قَالَ
(Allah) dedi ki
yāādamu
يَٰٓـَٔادَمُ
ey Adem
anbi'hum
أَنۢبِئْهُم
bunlara haber ver
bi-asmāihim
بِأَسْمَآئِهِمْۖ
onların isimlerini
falammā
فَلَمَّآ
ne zaman ki
anba-ahum
أَنۢبَأَهُم
bunlara haber verince
bi-asmāihim
بِأَسْمَآئِهِمْ
onların isimlerini
qāla
قَالَ
(Allah) dedi ki
alam
أَلَمْ
değil miydim?
aqul
أَقُل
size demiş
lakum
لَّكُمْ
size
innī
إِنِّىٓ
şüphesiz ben
aʿlamu
أَعْلَمُ
bilirim
ghayba
غَيْبَ
gayblarını
l-samāwāti
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
wal-arḍi
وَٱلْأَرْضِ
ve yerin
wa-aʿlamu
وَأَعْلَمُ
ve bilirim
مَا
şeyleri
tub'dūna
تُبْدُونَ
sizin açıkladıklarınız
wamā
وَمَا
ve şeyleri
kuntum
كُنتُمْ
olduğunuz
taktumūna
تَكْتُمُونَ
gizlemekte
Allah "Ey Adem onlara isimlerini söyle" dedi. Adem isimlerini söyleyince, Allah "Ben gökler ve yerde görünmeyeni biliyorum, sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim, diye size söylememiş miydim?" dedi. ([2] Bakara: 33)
Tefsir
34

وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰۤىِٕكَةِ اسْجُدُوْا لِاٰدَمَ فَسَجَدُوْٓا اِلَّآ اِبْلِيْسَۗ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَۖ وَكَانَ مِنَ الْكٰفِرِيْنَ ٣٤

wa-idh
وَإِذْ
hani
qul'nā
قُلْنَا
demiştik
lil'malāikati
لِلْمَلَٰٓئِكَةِ
Meleklere
us'judū
ٱسْجُدُوا۟
secde edin
liādama
لِءَادَمَ
Adem'e
fasajadū
فَسَجَدُوٓا۟
hemen secde ettiler
illā
إِلَّآ
hariç
ib'līsa
إِبْلِيسَ
İblis
abā
أَبَىٰ
kaçındı
wa-is'takbara
وَٱسْتَكْبَرَ
ve kibirlendi
wakāna
وَكَانَ
ve oldu
mina l-kāfirīna
مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ
inkarcılardan
Meleklere, "Adem'e secde edin" demiştik, İblis müstesna hepsi secde ettiler, o ise kaçındı, büyüklük tasladı ve inkar edenlerden oldu. ([2] Bakara: 34)
Tefsir
35

وَقُلْنَا يٰٓاٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَاۖ وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُوْنَا مِنَ الظّٰلِمِيْنَ ٣٥

waqul'nā
وَقُلْنَا
ve dedik ki
yāādamu
يَٰٓـَٔادَمُ
ey Adem
us'kun
ٱسْكُنْ
oturun
anta
أَنتَ
sen
wazawjuka
وَزَوْجُكَ
ve eşin
l-janata
ٱلْجَنَّةَ
cennette
wakulā
وَكُلَا
ve yeyin
min'hā
مِنْهَا
ondan
raghadan
رَغَدًا
bol bol
ḥaythu
حَيْثُ
yerde
shi'tumā
شِئْتُمَا
dilediğiniz
walā taqrabā
وَلَا تَقْرَبَا
yaklaşmayın
hādhihi
هَٰذِهِ
şu
l-shajarata
ٱلشَّجَرَةَ
ağaca
fatakūnā
فَتَكُونَا
olursunuz
mina l-ẓālimīna
مِنَ ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimlerden
"Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz" dedik. ([2] Bakara: 35)
Tefsir
36

فَاَزَلَّهُمَا الشَّيْطٰنُ عَنْهَا فَاَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيْهِ ۖ وَقُلْنَا اهْبِطُوْا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ ۚ وَلَكُمْ فِى الْاَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَّمَتَاعٌ اِلٰى حِيْنٍ ٣٦

fa-azallahumā
فَأَزَلَّهُمَا
onlar(ın ayağın)ı kaydırdı
l-shayṭānu
ٱلشَّيْطَٰنُ
şeytan
ʿanhā
عَنْهَا
oradan
fa-akhrajahumā
فَأَخْرَجَهُمَا
çıkardı
mimmā
مِمَّا
yerden
kānā
كَانَا
bulundukları
fīhi
فِيهِۖ
içinde
waqul'nā
وَقُلْنَا
ve dedik ki
ih'biṭū
ٱهْبِطُوا۟
inin
baʿḍukum
بَعْضُكُمْ
kiminiz
libaʿḍin
لِبَعْضٍ
kiminize
ʿaduwwun
عَدُوٌّۖ
düşman olarak
walakum
وَلَكُمْ
sizin için vardır
fī l-arḍi
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
mus'taqarrun
مُسْتَقَرٌّ
kalmak
wamatāʿun
وَمَتَٰعٌ
ve nimet
ilā ḥīnin
إِلَىٰ حِينٍ
bir süre
Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara "Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz" dedik. ([2] Bakara: 36)
Tefsir
37

فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَّبِّهٖ كَلِمٰتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ ۗ اِنَّهٗ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيْمُ ٣٧

fatalaqqā
فَتَلَقَّىٰٓ
derken aldı
ādamu
ءَادَمُ
Adem
min rabbihi
مِن رَّبِّهِۦ
Rabbinden
kalimātin
كَلِمَٰتٍ
kelimeler
fatāba
فَتَابَ
tevbesini kabul etti
ʿalayhi
عَلَيْهِۚ
onun
innahu
إِنَّهُۥ
şüphesiz
huwa
هُوَ
O
l-tawābu
ٱلتَّوَّابُ
tevbeyi çok kabul edendir
l-raḥīmu
ٱلرَّحِيمُ
çok esirgeyendir
Adem, Rabbi'nden emirler aldı; onları yerine getirdi. Rabb'i de bunun üzerine tevbesini kabul etti. Şüphesiz o tevbeleri daima kabul edendir, merhametli olandır. ([2] Bakara: 37)
Tefsir
38

قُلْنَا اهْبِطُوْا مِنْهَا جَمِيْعًا ۚ فَاِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِّنِّيْ هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُوْنَ ٣٨

qul'nā
قُلْنَا
dedik
ih'biṭū
ٱهْبِطُوا۟
inin
min'hā
مِنْهَا
oradan
jamīʿan
جَمِيعًاۖ
hepiniz
fa-immā
فَإِمَّا
zaman
yatiyannakum
يَأْتِيَنَّكُم
size geldiği
minnī
مِّنِّى
benden
hudan
هُدًى
bir hidayet
faman
فَمَن
kimler
tabiʿa
تَبِعَ
uyarsa
hudāya
هُدَاىَ
benim hidayetime
falā
فَلَا
artık yoktur
khawfun
خَوْفٌ
bir korku
ʿalayhim
عَلَيْهِمْ
onlara
walā
وَلَا
ve olmazlar
hum
هُمْ
onlar
yaḥzanūna
يَحْزَنُونَ
üzülenlerden
"İnin oradan hepiniz, tarafımdan size bir yol gösteren gelecektir; Benim yoluma uyanlar için artık korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir" dedik. ([2] Bakara: 38)
Tefsir
39

وَالَّذِيْنَ كَفَرُوْا وَكَذَّبُوْا بِاٰيٰتِنَآ اُولٰۤىِٕكَ اَصْحٰبُ النَّارِ ۚ هُمْ فِيْهَا خٰلِدُوْنَ ࣖ ٣٩

wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve kimseler
kafarū
كَفَرُوا۟
inkar eden
wakadhabū
وَكَذَّبُوا۟
ve yalanlayan
biāyātinā
بِـَٔايَٰتِنَآ
ayetlerimizi
ulāika
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte onlar
aṣḥābu
أَصْحَٰبُ
halkıdır
l-nāri
ٱلنَّارِۖ
ateş
hum
هُمْ
onlar
fīhā
فِيهَا
orada
khālidūna
خَٰلِدُونَ
ebedi kalacaklardır
İnkar eden kimseler ve ayetlerimizi yalan sayanlar cehennemlik olanlardır, onlar orada temelli kalacaklardır. ([2] Bakara: 39)
Tefsir
40

يٰبَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ اذْكُرُوْا نِعْمَتِيَ الَّتِيْٓ اَنْعَمْتُ عَلَيْكُمْ وَاَوْفُوْا بِعَهْدِيْٓ اُوْفِ بِعَهْدِكُمْۚ وَاِيَّايَ فَارْهَبُوْنِ ٤٠

yābanī
يَٰبَنِىٓ
ey oğulları
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
udh'kurū
ٱذْكُرُوا۟
hatırlayın
niʿ'matiya
نِعْمَتِىَ
ni'metleri
allatī
ٱلَّتِىٓ
o ki;
anʿamtu
أَنْعَمْتُ
ni'metlendirdim
ʿalaykum
عَلَيْكُمْ
sizleri
wa-awfū
وَأَوْفُوا۟
ve tutun
biʿahdī
بِعَهْدِىٓ
bana verdiğiniz sözü
ūfi
أُوفِ
ben de tutayım
biʿahdikum
بِعَهْدِكُمْ
size verdiğim sözü
wa-iyyāya
وَإِيَّٰىَ
ve sadece benden
fa-ir'habūni
فَٱرْهَبُونِ
korkun
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın ve ahdimi yerine getirin ki Ben de yerine getireyim; yoksa benden korkun. ([2] Bakara: 40)
Tefsir