Skip to content

Suresi Bakara - Page: 25

Al-Baqarah

(al-Baq̈arah)

241

وَلِلْمُطَلَّقٰتِ مَتَاعٌ ۢبِالْمَعْرُوْفِۗ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِيْنَ ٢٤١

walil'muṭallaqāti
وَلِلْمُطَلَّقَٰتِ
ve boşanmış kadınların
matāʿun
مَتَٰعٌۢ
geçimlerini sağlamak
bil-maʿrūfi
بِٱلْمَعْرُوفِۖ
uygun olan şekilde
ḥaqqan
حَقًّا
bir haktır (borçtur)
ʿalā
عَلَى
üzerine
l-mutaqīna
ٱلْمُتَّقِينَ
müttakiler
Boşanan kadınları, haksızlıktan sakınanlara bir borç olmak üzere, uygun bir surette faydalandırma vardır. ([2] Bakara: 241)
Tefsir
242

كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيٰتِهٖ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُوْنَ ࣖ ٢٤٢

kadhālika
كَذَٰلِكَ
böyle
yubayyinu
يُبَيِّنُ
açıklamaktadır
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
lakum
لَكُمْ
size
āyātihi
ءَايَٰتِهِۦ
ayetlerini
laʿallakum
لَعَلَّكُمْ
umulur ki
taʿqilūna
تَعْقِلُونَ
düşünürsünüz
Allah ayetlerini düşünesiniz diye böylece açıklamaktadır. ([2] Bakara: 242)
Tefsir
243

۞ اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذِيْنَ خَرَجُوْا مِنْ دِيَارِهِمْ وَهُمْ اُلُوْفٌ حَذَرَ الْمَوْتِۖ فَقَالَ لَهُمُ اللّٰهُ مُوْتُوْا ۗ ثُمَّ اَحْيَاهُمْ ۗ اِنَّ اللّٰهَ لَذُوْ فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُوْنَ ٢٤٣

alam tara
أَلَمْ تَرَ
görmedin mi?
ilā alladhīna
إِلَى ٱلَّذِينَ
kimseleri
kharajū
خَرَجُوا۟
çıkanları
min diyārihim
مِن دِيَٰرِهِمْ
yurtlarından
wahum
وَهُمْ
ve onlar
ulūfun
أُلُوفٌ
binlerce kişi iken
ḥadhara
حَذَرَ
korkusuyla
l-mawti
ٱلْمَوْتِ
ölüm
faqāla
فَقَالَ
demişti
lahumu
لَهُمُ
onlara
l-lahu
ٱللَّهُ
Allah
mūtū
مُوتُوا۟
Ölün!
thumma
ثُمَّ
sonra
aḥyāhum
أَحْيَٰهُمْۚ
kendilerini diriltmişti
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
ladhū
لَذُو
sahibidir
faḍlin
فَضْلٍ
ikram
ʿalā
عَلَى
karşı
l-nāsi
ٱلنَّاسِ
insanlara
walākinna
وَلَٰكِنَّ
ama
akthara
أَكْثَرَ
çoğu
l-nāsi
ٱلنَّاسِ
insanların
lā yashkurūna
لَا يَشْكُرُونَ
şükretmezler
Binlerce kişinin memleketlerinden ölüm korkusuyla çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara "Ölün" dedi. Sonra onları diriltti. Allah insanlara bol nimet verir, fakat insanların çoğu şükretmezler. ([2] Bakara: 243)
Tefsir
244

وَقَاتِلُوْا فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ وَاعْلَمُوْٓا اَنَّ اللّٰهَ سَمِيْعٌ عَلِيْمٌ ٢٤٤

waqātilū
وَقَٰتِلُوا۟
ve savaşın
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
wa-iʿ'lamū
وَٱعْلَمُوٓا۟
ve bilin ki
anna
أَنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
samīʿun
سَمِيعٌ
işitendir
ʿalīmun
عَلِيمٌ
bilendir
Allah yolunda savaşın; bilin ki Allah işitir ve bilir. ([2] Bakara: 244)
Tefsir
245

مَنْ ذَا الَّذِيْ يُقْرِضُ اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضٰعِفَهٗ لَهٗٓ اَضْعَافًا كَثِيْرَةً ۗوَاللّٰهُ يَقْبِضُ وَيَبْصُۣطُۖ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُوْنَ ٢٤٥

man
مَّن
kimdir
dhā alladhī
ذَا ٱلَّذِى
o kimse
yuq'riḍu
يُقْرِضُ
borç olarak verecek
l-laha
ٱللَّهَ
Allah'a
qarḍan
قَرْضًا
bir borcu
ḥasanan
حَسَنًا
güzel
fayuḍāʿifahu
فَيُضَٰعِفَهُۥ
arttırması karşılığnda
lahu
لَهُۥٓ
ona
aḍʿāfan
أَضْعَافًا
fazlasıyla
kathīratan
كَثِيرَةًۚ
kat kat
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
yaqbiḍu
يَقْبِضُ
(rızkı) kısar da
wayabṣuṭu
وَيَبْصُۜطُ
açar da
wa-ilayhi
وَإِلَيْهِ
ve hep O'na
tur'jaʿūna
تُرْجَعُونَ
döndürüleceksiniz
Allah'a, kat kat karşılığını arttıracağı güzel bir ödünç takdiminde kim bulunur? Allah hem darlaştırır, hem bollaştırır; O'na döneceksiniz. ([2] Bakara: 245)
Tefsir
246

اَلَمْ تَرَ اِلَى الْمَلَاِ مِنْۢ بَنِيْٓ اِسْرَاۤءِيْلَ مِنْۢ بَعْدِ مُوْسٰىۘ اِذْ قَالُوْا لِنَبِيٍّ لَّهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُّقَاتِلْ فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ ۗ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ اِنْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ اَلَّا تُقَاتِلُوْا ۗ قَالُوْا وَمَا لَنَآ اَلَّا نُقَاتِلَ فِيْ سَبِيْلِ اللّٰهِ وَقَدْاُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا وَاَبْنَاۤىِٕنَا ۗ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْا اِلَّا قَلِيْلًا مِّنْهُمْ ۗوَاللّٰهُ عَلِيْمٌ ۢبِالظّٰلِمِيْنَ ٢٤٦

alam tara
أَلَمْ تَرَ
görmedin mi?
ilā l-mala-i
إِلَى ٱلْمَلَإِ
ileri gelenlerini
min banī
مِنۢ بَنِىٓ
oğullarının
is'rāīla
إِسْرَٰٓءِيلَ
İsrail
min baʿdi
مِنۢ بَعْدِ
sonra
mūsā
مُوسَىٰٓ
Musa'dan
idh
إِذْ
hani
qālū
قَالُوا۟
demişlerdi
linabiyyin
لِنَبِىٍّ
Peygamberlerine
lahumu
لَّهُمُ
onlar
ib'ʿath
ٱبْعَثْ
gönder
lanā
لَنَا
bize
malikan
مَلِكًا
bir hükümdar
nuqātil
نُّقَٰتِلْ
(onun önderliğinde) savaşalım
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِۖ
Allah
qāla
قَالَ
dedi
hal ʿasaytum
هَلْ عَسَيْتُمْ
olurmu ki?
in
إِن
eğer
kutiba
كُتِبَ
yazılınca (farz kılınınca)
ʿalaykumu
عَلَيْكُمُ
size
l-qitālu
ٱلْقِتَالُ
savaş
allā tuqātilū
أَلَّا تُقَٰتِلُوا۟ۖ
savaşmazsanız
qālū
قَالُوا۟
dediler ki
wamā lanā
وَمَا لَنَآ
bizler
allā nuqātila
أَلَّا نُقَٰتِلَ
neden savaşmayalım
fī sabīli
فِى سَبِيلِ
yolunda
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah
waqad
وَقَدْ
oysa
ukh'rij'nā
أُخْرِجْنَا
biz çıkarılıp sürüldük
min diyārinā
مِن دِيَٰرِنَا
yurtlarımızdan
wa-abnāinā
وَأَبْنَآئِنَاۖ
ve oğullarımız(ın arasın)dan
falammā
فَلَمَّا
fakat
kutiba
كُتِبَ
yazılınca
ʿalayhimu
عَلَيْهِمُ
kendilerine
l-qitālu
ٱلْقِتَالُ
savaş
tawallaw
تَوَلَّوْا۟
yüz çevirdiler
illā
إِلَّا
hariç
qalīlan
قَلِيلًا
pek azı
min'hum
مِّنْهُمْۗ
içlerinden
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
ʿalīmun
عَلِيمٌۢ
bilir
bil-ẓālimīna
بِٱلظَّٰلِمِينَ
zalimleri
Musa'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Peygamberlerinden birine, "Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. "Ya savaş size farz kılındığında gitmeyecek olursanız?" demişti. "Memleketimizden ve çocuklarımızdan uzaklaştırıldığımıza göre niye Allah yolunda savaşmıyalım?" demişlerdi. Ama savaş onlara farz kılınınca, az bir kısmı müstesna yüz cevirdiler. Allah zalimleri bilir. ([2] Bakara: 246)
Tefsir
247

وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ اِنَّ اللّٰهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوْتَ مَلِكًا ۗ قَالُوْٓا اَنّٰى يَكُوْنُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ اَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِّنَ الْمَالِۗ قَالَ اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰىهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهٗ بَسْطَةً فِى الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ ۗ وَاللّٰهُ يُؤْتِيْ مُلْكَهٗ مَنْ يَّشَاۤءُ ۗ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلِيْمٌ ٢٤٧

waqāla
وَقَالَ
ve dedi ki
lahum
لَهُمْ
onlara
nabiyyuhum
نَبِيُّهُمْ
peygamberleri
inna
إِنَّ
gerçekten
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
qad
قَدْ
elbette
baʿatha
بَعَثَ
gönderdi
lakum
لَكُمْ
size
ṭālūta
طَالُوتَ
Talut'u
malikan
مَلِكًاۚ
hükümdar
qālū
قَالُوٓا۟
dediler ki
annā
أَنَّىٰ
nasıl
yakūnu
يَكُونُ
olabilir
lahu
لَهُ
onun
l-mul'ku
ٱلْمُلْكُ
hükümdarlık (mülk)
ʿalaynā
عَلَيْنَا
bizim üzerimize
wanaḥnu
وَنَحْنُ
biz
aḥaqqu
أَحَقُّ
daha layıkız
bil-mul'ki
بِٱلْمُلْكِ
hükümdarlığa
min'hu
مِنْهُ
ondan
walam yu'ta
وَلَمْ يُؤْتَ
ve verilmemiştir
saʿatan
سَعَةً
genişlik
mina l-māli
مِّنَ ٱلْمَالِۚ
maldan
qāla
قَالَ
dedi
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
iṣ'ṭafāhu
ٱصْطَفَىٰهُ
onu (hükümdar) seçti
ʿalaykum
عَلَيْكُمْ
sizin üzerinize
wazādahu
وَزَادَهُۥ
ve onun artırdı
basṭatan
بَسْطَةً
gücünü
fī l-ʿil'mi
فِى ٱلْعِلْمِ
bilgisinin
wal-jis'mi
وَٱلْجِسْمِۖ
ve cisminin
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
yu'tī
يُؤْتِى
verir
mul'kahu
مُلْكَهُۥ
mülkünü
man
مَن
kimseye
yashāu
يَشَآءُۚ
dilediği
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah(ın)
wāsiʿun
وَٰسِعٌ
(lutfu) geniştir
ʿalīmun
عَلِيمٌ
(O herşeyi) bilendir
Peygamberleri onlara "Allah size şüphesiz, Talut'u hükümdar olarak gönderdi" dedi. "Biz hükümdarlığa ondan layık iken ve ona malca da bir bolluk verilmemişken bize hükümdar olmağa o nasıl layık olabilir?" dediler, "Doğrusu Allah size onu seçti, bilgice ve vücutça gücünü artırdı" dedi. Allah mülkü dilediğine verir. Allah her şeyi kaplar ve bilir. ([2] Bakara: 247)
Tefsir
248

وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ اِنَّ اٰيَةَ مُلْكِهٖٓ اَنْ يَّأْتِيَكُمُ التَّابُوْتُ فِيْهِ سَكِيْنَةٌ مِّنْ رَّبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِّمَّا تَرَكَ اٰلُ مُوْسٰى وَاٰلُ هٰرُوْنَ تَحْمِلُهُ الْمَلٰۤىِٕكَةُ ۗ اِنَّ فِيْ ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَّكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُّؤْمِنِيْنَ ࣖ ٢٤٨

waqāla
وَقَالَ
ve dedi ki
lahum
لَهُمْ
onlara
nabiyyuhum
نَبِيُّهُمْ
peygamberleri
inna
إِنَّ
muhakkak
āyata
ءَايَةَ
alameti
mul'kihi
مُلْكِهِۦٓ
onun hükümdarlığının
an yatiyakumu
أَن يَأْتِيَكُمُ
size gelmesidir
l-tābūtu
ٱلتَّابُوتُ
(Allah'ın Ahid sandığı) Tabut'un
fīhi
فِيهِ
onun içinde
sakīnatun
سَكِينَةٌ
bir huzur bulunan
min rabbikum
مِّن رَّبِّكُمْ
Rabbinizden
wabaqiyyatun
وَبَقِيَّةٌ
ve bir kalıntı
mimmā taraka
مِّمَّا تَرَكَ
geriye bıraktığından
ālu
ءَالُ
ailesinin
mūsā
مُوسَىٰ
Musa
waālu
وَءَالُ
ve ailesinin
hārūna
هَٰرُونَ
Harun
taḥmiluhu
تَحْمِلُهُ
taşıdığı
l-malāikatu
ٱلْمَلَٰٓئِكَةُۚ
meleklerin
inna
إِنَّ
şüphesiz
fī dhālika
فِى ذَٰلِكَ
bunda
laāyatan
لَءَايَةً
kesin bir alamet vardır
lakum
لَّكُمْ
sizin için
in
إِن
eğer
kuntum
كُنتُم
iseniz
mu'minīna
مُّؤْمِنِينَ
inanan kimseler
Peygamberleri onlara, "Onun hükümdarlığının alameti, size sandığın gelmesidir, onda Rabbinizden gelen gönül rahatlığı ve Musa ailesinin ve Harun ailesinin bıraktıklarından kalanlar var; onu melekler taşır, eğer inanmışsanız bunda sizin için delil vardır" dedi. ([2] Bakara: 248)
Tefsir
249

فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوْتُ بِالْجُنُوْدِ قَالَ اِنَّ اللّٰهَ مُبْتَلِيْكُمْ بِنَهَرٍۚ فَمَنْ شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّيْۚ وَمَنْ لَّمْ يَطْعَمْهُ فَاِنَّهٗ مِنِّيْٓ اِلَّا مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً ۢبِيَدِهٖ ۚ فَشَرِبُوْا مِنْهُ اِلَّا قَلِيْلًا مِّنْهُمْ ۗ فَلَمَّا جَاوَزَهٗ هُوَ وَالَّذِيْنَ اٰمَنُوْا مَعَهٗۙ قَالُوْا لَا طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوْتَ وَجُنُوْدِهٖ ۗ قَالَ الَّذِيْنَ يَظُنُّوْنَ اَنَّهُمْ مُّلٰقُوا اللّٰهِ ۙ كَمْ مِّنْ فِئَةٍ قَلِيْلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيْرَةً ۢبِاِذْنِ اللّٰهِ ۗ وَاللّٰهُ مَعَ الصّٰبِرِيْنَ ٢٤٩

falammā
فَلَمَّا
ne zaman ki
faṣala
فَصَلَ
ayrıldığında
ṭālūtu
طَالُوتُ
Talut
bil-junūdi
بِٱلْجُنُودِ
ordularla
qāla
قَالَ
dedi ki
inna
إِنَّ
şüphesiz
l-laha
ٱللَّهَ
Allah
mub'talīkum
مُبْتَلِيكُم
sizi deneyecektir
binaharin
بِنَهَرٍ
bir ırmakla
faman
فَمَن
kim
shariba
شَرِبَ
içerse
min'hu
مِنْهُ
ondan
falaysa
فَلَيْسَ
değildir
minnī
مِنِّى
benden
waman
وَمَن
ve kim
lam yaṭʿamhu
لَّمْ يَطْعَمْهُ
ondan tadmazsa
fa-innahu
فَإِنَّهُۥ
şüphesiz o
minnī
مِنِّىٓ
bendendir;
illā
إِلَّا
dışında
mani
مَنِ
kimsenin
igh'tarafa
ٱغْتَرَفَ
avuçlayan
ghur'fatan
غُرْفَةًۢ
bir avuç
biyadihi
بِيَدِهِۦۚ
eliyle
fasharibū
فَشَرِبُوا۟
hepsi içtiler
min'hu
مِنْهُ
ondan
illā
إِلَّا
hariç
qalīlan
قَلِيلًا
pek azı
min'hum
مِّنْهُمْۚ
içlerinden
falammā
فَلَمَّا
nihayet
jāwazahu
جَاوَزَهُۥ
(ırmağı) geçince
huwa
هُوَ
o (Talut)
wa-alladhīna
وَٱلَّذِينَ
ve kimseler
āmanū
ءَامَنُوا۟
iman eden
maʿahu
مَعَهُۥ
beraberindekiler
qālū
قَالُوا۟
dediler
lā ṭāqata
لَا طَاقَةَ
gücümüz yok
lanā
لَنَا
bizim
l-yawma
ٱلْيَوْمَ
bugün
bijālūta
بِجَالُوتَ
Calut'a
wajunūdihi
وَجُنُودِهِۦۚ
ve askerlerine karşı
qāla
قَالَ
dedi
alladhīna
ٱلَّذِينَ
kimseler
yaẓunnūna
يَظُنُّونَ
kanaat getiren
annahum
أَنَّهُم
elbette onların
mulāqū
مُّلَٰقُوا۟
kavuşacaklarına
l-lahi
ٱللَّهِ
Allah'a
kam
كَم
nice
min fi-atin
مِّن فِئَةٍ
topluluk
qalīlatin
قَلِيلَةٍ
az olan
ghalabat
غَلَبَتْ
galib gelmiştir
fi-atan
فِئَةً
topluluğa
kathīratan
كَثِيرَةًۢ
çok olan
bi-idh'ni
بِإِذْنِ
izniyle
l-lahi
ٱللَّهِۗ
Allah'ın
wal-lahu
وَٱللَّهُ
Allah
maʿa
مَعَ
beraberdir
l-ṣābirīna
ٱلصَّٰبِرِينَ
sabredenlerle
Talut orduyla birlikte ayrıldıktan sonra, "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir, ondan içen benden değildir, onu tatmayan eliyle sadece bir avuç avuçlayan müstesna şüphesiz bendendir" dedi. Onlardan pek azı hariç, sudan içtiler. Kendisi ve kendisiyle olan inananlar ırmağı geçince, "Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok" dediler. Kendilerinin Allah'a kavuşacağını bilenler ise: "Nice az topluluk çok topluluğa Allah'ın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir" dediler. ([2] Bakara: 249)
Tefsir
250

وَلَمَّا بَرَزُوْا لِجَالُوْتَ وَجُنُوْدِهٖ قَالُوْا رَبَّنَآ اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَّثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكٰفِرِيْنَ ۗ ٢٥٠

walammā
وَلَمَّا
ne zaman
barazū
بَرَزُوا۟
karşılaşsalar
lijālūta
لِجَالُوتَ
Calut
wajunūdihi
وَجُنُودِهِۦ
ve askerleriyle
qālū
قَالُوا۟
şöyle dediler
rabbanā
رَبَّنَآ
Rabbimiz
afrigh
أَفْرِغْ
dök
ʿalaynā
عَلَيْنَا
üzerimize
ṣabran
صَبْرًا
sabır
wathabbit
وَثَبِّتْ
ve sağlam tut
aqdāmanā
أَقْدَامَنَا
ayaklarımızı
wa-unṣur'nā
وَٱنصُرْنَا
ve bize yardım et
ʿalā
عَلَى
karşı
l-qawmi
ٱلْقَوْمِ
topluluğuna
l-kāfirīna
ٱلْكَٰفِرِينَ
kafirler
Calut ve ordusuna karşı çıktıklarında, "Rabbimiz! Bize sabır ver, sebatımızı artır, inkar eden millete karşı bize yardım et" dediler. ([2] Bakara: 250)
Tefsir